Yıldıray OĞUR
67 milyon insanı hasta eden, 1.5 milyon insanı öldüren, bütün dünyayı bir yıldır evlerine kapatan, milyarlarca insana aynı anda maske taktıran, ekonomileri çökerten, olimpiyatları iptal ettiren bir virüsle ilgili insanların sadece karmaşık ve anlaşılması zor bilimsel açıklamalarla yetinmesi beklenemezdi.
Nitekim bir yılda virüsün ortaya çıkışı ile ilgili geniş bir komplo teorisi literatürü oluştu.
Ama artık virüsün laboratuvarlarda nasıl yaratıldığı ya da aslında hiç var olmadığıyla ilgili teoriler o kadar revaçta değil.
Çünkü bu bir yılda virüs herkesin yakınlarına kadar ulaştı, var olduğu, tehlikeli olduğu, din, dil, ırk, zenginlik, fakirlik, Trump, Boris Johnson, Rahmi Koç demeden herkesi etkilediği ortaya çıktı.
Şimdi artık aşı komplolarının zamanı...
Kabul edelim ki dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir şekilde 7 milyar insana yapılacak bir aşı, her türlü komplo teorisi oldukça davetkar.
Bu komplo teorilerinin merkezinde tabii ki “küreselciler” var.
Bu kavram, Türkiye’de son bir kaç yıldır Devlet Bahçeli’nin tweetlerinden , en yerli ve milli köşe yazarlarının yazılarına kadar her yerde karşımıza çıkıyor.
Ama “Küreselciler” pek de yerli ve milli bir kavram değil.
Amerikan sağcılarının ürettiği, Trump’ın BM zirvesinde bile kürsüden dillendirdiği “globalists” ten tercüme, ithal, yani bu topraklara ait değil.
Yani gayet küresel bir kavram.
Zaten “küreselci” komplo teorileri, dünyadaki en “küreselci” akımlardan biri.
Texas’ta İngilizce olarak kaleme aldığınız bir yazı ya da amatör olarak çektiğiniz bir video, bir kaç ay sonra onlarca farklı dile çevrilip, mesela Çankırı’da kimsenin tek kelime İngilizce bilmediği bir aile Whatsapp grubunda hararetle paylaşılabiliyor.
Bunu şu ana kadar büyük paralar akıtılan küreselcilerin sesi The New York Times, CNN gibi mecralar başarabilmiş değil.
Bugünlerde Türkiye’deki Whatsapp gruplarında hararetle dolaştırılan “Hay böyle tesadüfün içine” başlıklı görsel de işte o küresel, ‘küreselci’ komplo teorilerinden biri.
Konu tabii koronavirüs aşısı.
Şöyle başlıyor:
“Çin’deki Wuhan laboratuarının sahibi Glaxo. Ve ne tesadüf ki o da aşıyı bulan Pfizer’in sahibi. Ve ne tesadüf ki hem Soros’un finansman yönetimini yapıyor, hem de Open Foundation Society’sinin...”

Böyle de devam ediyor.
Daha laboratuvar yazamayan birinden ne öğrenebilirim demezseniz ya da Soros’un vakfının adının “Open Foundation Society” değil, “Open Society Foundation” (Açık Toplum Vakfı) olduğunu bile bilmeyen birinin amatör bir komplosu deyip de geçmezseniz, bütün bu şirket adlarını bilmeyenler için oldukça ikna edici görünüyor.
Aslında Soros’un vakfının adındaki hatada çeviren orijinal esere sadık kalmış sadece.
12 Kasım’da “Franceska I” tarafından paylaşılan İngilizce orijinalinde de vakfın adı “Open Foundation Society” diye geçiyor.
https://www.facebook.com/francesca.iannotta/posts/10221028734541574
Altında “Giuseppe Renda” diye bir imza bile var.
Aratınca bir ara Pfizer İtalya’da çalışmış bir abinin profiline ulaşıyorsunuz. Ama kendisinin böyle bir yazıdan haberi pek yokmuş gibi görünüyor.
https://www.linkedin.com/in/giuseppe-renda-988926198/
Metnin Türkçesinde herhalde teorinin “gavur” kaynaklı olduğu anlaşılmasın diye o isim de atılmış.
Türkçesinde diyorum çünkü aynı teori dünyadaki belli başlı bütün dillere çevrilip, küresel çapta aile whatsapp gruplarda dolaşmakta.
Aman işin ehlinden çıkmış gibi dursun diye çoğumuzun adını ilk defa duyduğu bir sürü şirket adının geçtiği metindeki bilgilerin neredeyse hepsi yanlış.
(AFP, üşenmemiş tek tek bütün cümleleri analiz etmiş. https://factual.afp.com/el-laboratorio-de-wuhan-pertenece-al-gobierno-chino-y-glaxo-no-es-propietaria-de-pfizer)
Bir kere Wuhan’daki laboratuvarın İngiliz GlaxoSmithKline (Glaxo) ile hiçbir alakası yok. Tamamen Çin devletine ait.
2003 yılında Çin Bilimler Akademisi’nin kararıyla kurulmasına karar verilmiş ve Fransız devletinin salgın hastalıklarla mücadele merkezi CIRI’nin yardımlarıyla 2014’de tamamlanmış.
Glaxo, koronavirüs aşısını üreten Pfizer’in da sahibi değil, olsa olsa rakibi denebilir.
Hisseleri halka açık olan bir şirket olan Pfizer’in ortakları arasında Glaxo yok.
İki şirket sadece 2018’de Voltaren’in de aralarında olduğu üç ilacın ortak üretimi için işbirliği yapmışlar.
Türkçe komplo teorisinde söylendiği gibi Wuhan’daki laboratuvarı da “Alman şirketi Winterthur inşa etmedi”, Winterthur’u da “Alman Allianz satın almadı.”
Winterthur Alman değil, İsviçre şirketi. İnşaat değil, sigorta.
2006’da onu satın alan Alman Allianz değil, Fransız AXA.
Winterthur’un alt şirketlerinin Wuhan’da inşaat yaptığıyla ilgili hiçbir bilgi de yok.
Bu kadar çarpıtmanın sebebi ise Wuhan’daki laboratuvarı, aşıyı bulan Pfizer’a bağlamak.
Çünkü Winterthur’u Alman inşaat firması, onu alan Fransız AXA’yı da Alman Allianz yapınca, Allianz’ın borsadaki hissedarlarından biri olan Vanguard’a ulaşılıyor.
Ama yine teoride iddia edildiği gibi Vanguard da Allianz’ın sahibi değil, sadece küçük bir hissedarı.
Vanguard’a varmaya çalışmanın sebebi de şu: Vanguard, halka açık bir şirket olan Pfizer’in yüzde 8.05’le en büyük hissedarı.
Pfizer’in ikinci büyük hissedarı da yüzde 7.72 ile BlackRock.
Yani iddia edildiği Pfizer’in sahibi değiller.
Çünkü Vanguard ve BlackRock ABD merkezli dünyanın en büyük iki yatırım fonu.
İşleri borsadaki şirketlerden paylar satın alarak ellerindeki fonları yönetmek.
Zaten komplo teorisinde Pfizer’in ucu Soros’a da böyle bağlanmış.
Çünkü BlackRock’ın paralarını yönettiği binlerce yatırımcısından biri de Soros.
Ama bu Soros’un BlackRock’un sahibi olduğu anlamına da gelmiyor.
Finansal sistemin bu karmaşıklığından habersizlere yatırım şirketinin hisse alımını şirketi toptan satın almak, yatırım şirketine parasını yatıranı da şirketin sahibi göstermek kolay.
Şimdi geldik esas meseleye.
Vanguard ve BlackRock sadece Pfizer’ın değil, Coca Cola, Ford, McDonald’s, Facebook ve evet Microsoft’un da yüzde 1 ile 10 arası değişen hisselerine sahip.
Microsoft’un hisselerinin yüzde 7.9’u Vanguard’da, yüzde 4.59’u da BlackRock’ta.
Ama yine bu Microsoft’un sahibi oldukları anlamına gelmiyor.
Komplo teorisini yazanlar bu kadar ayrıntıyla ilgilenmek istememiş olabilir. Zaten esas gelmek istedikleri yere yeni geldik:
Sonuç olarak bütün bu bilgiler gösteriyor ki Pfizer aşısının arkasındaki isim Bill Gates...
Komployu yazanlar vardıkları sonuçtan o kadar eminler ki şöyle bitirmişler:
“Şimdi anlaşıldı neden bir yarasa gelip yılanı ısırdı da bütün dünyayı enfekte etti. Ha! Unutmadan, maske takın!”
Bu aralar, insanlara olayların arkasında, kimsenin göremediklerini görebildikleri gibi şımarıkça bir özgüven veren bütün komplo teorilerinin yolu hep Bill Gates’e çıkıyor.
Microsoft’la elde ettiği dahi ve öncü rolünü uzun yıllar önce Apple’a kaptıran Bill Gates, yeniden dünyanın en popüler insanı oldu. Koronavirüs komplo teorilerinin hepsinin baş kahramanı.
Yani zannetmeyin ki “Pandemi ile dijital kölelik amaçlanıyor Aşı ile insanlar kontrol altına alınmak isteniyor Bu işlerin başında Bill Gates var” gibi cümleler sadece Türkçe’de kuruluyor bugünlerde.
Her şeyin yerli ve millisini savunanların bolca tükettiği bu komplo teorilerinin çoğunluğu yine İngilizce’den çeviri. Çoğunluğu da Bill Gates’in memleketi ABD’den ithal.
Ama artık kimse menşeini sorgulamıyor, küreselleşmenin nimetlerinden küreselcilerin oyunlarını deşifre eden komplocular da yararlanıyor.
Mesela geçen hafta Rusya Komünist Partisi’nin başkanı bile çıkıp, küreselcilerim aşı adı altında hepimize çip takacağını söyledi.
O isim vermedi ama aynısını tekrarlayan Trump’ın ultra sağcı danışmanı Roger Stone de Rus Komünist Partisi ile aynı fikirde. O doğrudan küreselcinin adını verdi: Bill Gates!
YouGov’un 1640 kişi üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre Amerikalıların yüzde 28’i Bill Gates’in aşıyla insanlara çip takmaya çalıştığına inanıyor.
Buna inananların oranı Cumhuriyetçiler arasında yüzde 44’e kadar çıkıyor.
Bu teorilerin en büyük tüketici ve üreticisi olan Amerikan sağının ideologlarından radyocu Alex Jones, bir konuşmasına dayandırarak, Bill Gates’in aşının 700 bin kişiyi öldüreceğini söylediğini iddia etti.
Yine dolaşımdaki konuşmalarından birinde Bill Gates’in genetiği değiştirilmiş organizmaları küçük çocukların kollarına aşılamaktan bahsettiği görülüyor.
Başka bir konuşmasında da dünya nüfusunu azaltmaktan bahsetmiş.
Her konuşmasından birer cümle birleştirilip, bazı yerleri yavaşlatılarak korkunç seslere dönüştürülünce karşımıza insanlık neslini bitirmek için aşı işlerinin peşinden koşan korkunç bir Bill Gates profili çıkıyor.
Bu videoların bütün dünyada alıcısı çok.
Nitekim bu videolar, okyanusları aştı, altına İtalyanca, İspanyolca, Türkçe altyazılar yazıldı, sosyal medyada ve tabii ki aile Whatsapp gruplarında dolaşıma girdi.
Üstelik bütün bunların bir kısmı Bill Gates’in geliştirdiği teknolojiler kullanılarak yapıldı.
Mesela İtalya’da bir parlamenter bu videolardan hareketle Bill Gates’in insanlığa karşı suç işlemekten Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması gerektiğini bile söyledi.
Türkiye’de eski bir AK Partili milletvekili de Bill Gates’in bu videolarından birinin üzerine şöyle yazdı:
“Bill Gates diyor ki: ‘Dünya nüfusunu azaltılması gerek’ ‘Genetiği değiştirilmiş organizmaları çocukların kollarından doğrudan damara vururuz’. Çok dikkatli olunması gereken ‘aşı süreci var’ önümüzde. Milletimizin her bir ferdini ve devletimize güven duygusunu doğrudan ilgilendiriyor.”
https://twitter.com/mkulunk/status/1334011115467124736?s=20
Peki gerçekten de kamuya açık toplantılara ve tvlerde Bill Gates böyle korkunç laflar etmiş olabilir mi?
Mesela Bill Gates koronavirüs aşısı yüzünden 700 bin insanın öleceğini söylemiş miydi?
İddia Bill Gates’in 9 Nisan 2020 günü CNBC’de katıldığı bir televizyon röportajında söylediği bir cümleye dayandırılıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=EjgbMib36do&feature=youtu.be
Aslında söylediği bir cümle bağlamından koparılıp kesilerek böyle dediği iddia edilmiş demek daha doğru.
Bunu ilk olarak da Natural News adlı aşı ve ilaç karşıtı yayınlar yapan ve sık sık Google tarafından bloklanan aşırı sağcı bir site yapmış. Türkiye’de hala onların hazırladığı video dolaşıyor.
https://www.naturalnews.com/2020-05-17-bill-gates-harmed-killed-coronavirus-vaccines.html
Röportajı izlediğinizde Bill Gates’in aslında bunun tam tersini söylediğini görüyorsunuz.
Pandeminin henüz başladığı Nisan ayında verdiği röportajda Bill Gates bir soru üzerine aşının her şey yolunda giderse ancak 18 ay sonra hazır olabileceğini, sürecini hızlandırmanın risklerini anlatıyor.
Genel olarak grip aşılarının yaşlı insanlar üzerinde fazla etkili olmadığını söylüyor, yaşlıların aşıdan gençlerin aşılanıp, salgının azalması sayesinde yararlandığını anlatıyor. Ama koronavirüs özelinde virüsten en çok etkilenen kitle yaşlılar olduğu için aşının onlar üzerinde de etkili olması gibi bir ciddi ve zor bir meseleyle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor ve devamında da kesilip çarpıtılan cümleleri kuruyor:
"Yaşlı insanlarda da etkili olabilmesi için aşıyı güçlendirmeniz gerekir ama bunu yaparken, yan etkileriniz de olmamalı. Eğer 10 bin kişide bir kişi etkileyen bir yan etkisi olursa, dünyada 700 bin insan bundan acı çeker.”
Sadece bu kısmı dinleyenler, tabii ki bunu teorik bir rakam olduğunu, milyarlarca insana yapılacak bir aşının güvenliğinin sağlanmasının önemini ve zorluğunu vurgulamak için söylediğini anlayamıyor.
Sonra da konuşmasına şöyle devam ediyor:
“Yani tüm yaş aralıklarında, hamileler, erkekler, kadınlar, yetersiz beslenenler, tetiklenebilecek hastalıklarda devasa bir ölçekte aşı güvenliğini gerçekten anlamak gerek, bu çok çok zordur, buna OK deyip, bütün dünyaya bu aşıyı dağıtırken hükümetlerin de buna müdahil olması gerekecek çünkü karar verilmeden önce bazı riskler ve tazminatlar olacak.”
Pandeminin başında yapılmış genel uyarılar bunlar.
Ama videoyu kesilmiş haliyle dolaşıma sokan Natural News sitesindeki haber “Vaftizci Yahya İsa’nın yoluna taş döşemişti, Bill Gates ise Deccal’in yoluna taş döşüyor” diye bitiyor.
Dolaşımdaki videolardaki ikinci iddiaya göre Bill Gates, bir başka konuşmasında “Genetiği değiştirilmiş organizmaları çocukların kollarından doğrudan damara vururuz” dedi.
Gerçekten de böyle cümlesi var. Hatta daha etkili olsun diye bunu söylerken sesi yavaşlatılıp, şeytani bir hava katılmış.
Peki sahiden de bunu söylemiş olabilir mi?
Video bu kesilmiş haliyle ilk olarak 10 Mayıs 2020’de “NASA 1958’den beri hiçbir yere gitmedi” adlı bir Youtube kanalında "Bill Gates, GMO’yu (Genetiğiyle Oynanmış Organizmalar) küçük çocukların kollarından damarlarına nasıl enjekte ettiğini açıklıyor”
https://web.archive.org/web/20200525154505/https://www.youtube.com/watch?v=gPNTRQWA5wI
Youtube kanalının başlığından ne cins bir kanal olduğunu anlamak kolay. İçeriğinde de Bill Gates’ten “şeytanın oğlu” diye bahsediliyor.
Önce yine videonun nerede çekildiğine bakalım.
https://www.youtube.com/watch?v=ec0XZDgQ7XU&feature=youtu.be
Gates, bu sözleri 22 Ocak 2015’de Brüksel’de katıldığı bir konferansta söylemiş. Yanındaki kişi de vakfı birlikte kurdukları eşi Melinda Gates.
Ama konferansın konusu aşılar değil, GMO yani Genetiğiyle Oynanmış Organizmaların tarımda kullanılması. Yani bizdeki adıyla GDO’lu tarım ürünleri.
Gates çiftinin vakfı, Afrika’da açlıkla mücadele eden ülkelerde tarımsal verimliliğin artırılması için tarımda teknolojik yeniliklerin kullanılmasıyla ilgili projelere destek veriyorlar. Yani GDO kullanımını destekliyorlar.
Bill Gates, GMO kullanımının toptan yanlış ve tehlikeli bulunmasına karşı bir analojiye başvuruyor. Tabii bunun bir analoji olduğunu en başta söylediği cümle, komplo teorisi videolarına alınmamış. Aslında söylediği tam olarak şöyle:
“En güçlü analoji ilaçlar, biliyorsunuz. İlaçlarla ilgili endişelenmemiz gereken şeyler var mı? Bazılarının yan etkileri olabiliyor mu? Bunun için güvenlik testlerine ihtiyacımız var mı? Demek istediğim, genetiği değiştirilmiş organizmalar olan şeyleri alıyoruz ve onları küçük çocukların kollarına enjekte ediyoruz, onları doğrudan damarın içine fırlatıyoruz. Yani, evet bence de denemeler yaptığımız, bazı şeyleri test ettiğimiz bir güvenlik sistemimiz olabilir. Üzerinde düşündüğümüz konu, beslenme sorunlarını çözen, verimlilik sorunlarını çözen, tahıl hastalıklarını halleden bu teknikler Afrikalı çiftçiler için ölüm kalım meselesi...”
Yani konunun aşıyla, çocukların aşılanmasıyla hiçbir ilgisi yok.
Ve son iddia “Bill Gates aşılama yolu ile nüfusu %10 - 15 azaltmalıyız” dedi.
Tabii ki bunu da demedi ama derdini o kadar kompleks anlatmış ki, böyle dediği zannedilebilir.
Yine Facebook üzerinden, yine ilk önce İngilizce olarak dolaşıma sokulmuş kesilmiş bir videoyla karşı karşıyayız.
Konuşmayı dolaşıma sokan popüler Facebook hesabı, Bill Gates’ten “Billderberg Grubu üyesi” diye bahsetmiş.

Aslında kesilen cümleler 2010 yılında TedTalks’ta yaptığı “Sıfıra inovasyon” başlıklı konuşmasından.
(Türkçe altyazısı da olan çok iyi bir konuşma: https://www.ted.com/talks/bill_gates_innovating_to_zero/transcript#t-316523)
Konuşmanın konusu enerji ve iklim. Küresel ısınmaya karşı karbon salınımın nasıl sıfırlanabileceği üzerine konuşuyor.
Bunun için bir denklemi var.
(Karbon= İnsanlar x İnsanlar tarafından kullanılan hizmetler x Servisler için kullanılan enerji x Bu enerji için harcanan karbon miktarı.)
Karbon salınımını sıfırlamak için denklemin çarpanlarından birinin sıfırlanması gerektiğini söylüyor ve tek tek hepsi üzerinden gidiyor. Önce nüfus faktöründen bahsediyor:
“İlk olarak elimizde nüfus var. Dünya nüfusu bugün 6.8 milyar kişi. Bu yaklaşık 9 milyara çıkabilir. Bugün, gerçekten de iyi işler çıkardığım yeni aşılar, sağlık hizmeti, üreme sağlığı ile beki bunu yüzde 10 ya da 15 azaltabilir. Belki yaklaşık 1.3 milyarlık artışı görebiliriz. ”
Yani nüfusu sıfırlayamazsınız hatta azaltamazsınız diyor, en fazla artan nüfus sayını düşürebilirsiniz ama bu karbon salınımını sıfırlamayı sağlamaz diyor özetle.
Sonra diğer maddelere geçiyor. Konuşmasının sonunda sıfırlanacak faktörü enerji olarak gösteriyor, çare olarak da yeni temiz ve güvenli nükleer enerjiyi savunuyor.
Peki o halde neden aşı ve sağlık hizmetleriyle nüfus artışının azalacağını söylüyor?
Aslında bu nüfus artışıyla ilgili bilimsel bir tespite gönderme.
Nüfus artışının en çok yoksul ülkelerde ve yoksul ailelerde olmasının sebebi, bebek ölümlerinin sıklığı. İnsanlar bebekler çok sık öldüğü için daha fazla sayıda çocuk yapıyorlar. Eğer bebekler ve çocuklar iyi aşılama ve sağlık sistemiyle yaşatılırsa, gelişmiş ülkelerdeki gibi aileler daha az çok çocukla yetinecekler.
Ama konuşmanın sadece bir paragrafını kesince iklim değişikliğiyle ilgili bir konuşmada tam tersi söylenen bir cümle bir anda küreselcilerin aşıyla nüfusu azaltma projesine dönüşebiliyor.
Ve son olarak gelelim Bill Gates’in bize aşıyla çip takmak istemesine.
Aslında bize derken sadece biz Türklere, Müslümanlara değil, herkese. O yüzden 72 millet bu komplo teorisinden bahsediyor.
İddiaların kaynağı Bill Gates’in Mart ayında Reddit’te katıldığı online sohbette bir soruya verdiği cevap.
Normal hayata güvenle nasıl geçileceğiyle ilgili bir soruya cevap verirken, kimlerin iyileştiği, kimlerin test olduğu, kimlerin aşı yaptırdığını gösteren dijital sertifikalardan bahsediyor ama çiplerden değil.
Aslında söylediği, bizdeki HES kodu benzeri uygulamalar.
Ama bu cümle iki farklı şeyle birleştirilince ortaya bir komplo teorisi çıktı.
İlki Gates Vakfı’nın desteklediği bir proje. Bu projede kişilerin aşı bilgileri özel bir mürekkeple deri yüzeylerine dövme benzeri bir şekilde işleniyor, yine bir çip yok ortada. Bu patenti dahi alınmamış, vakfın destek verdiği bir start-up projesi.
BBC’ye konuşan çalışmada yer alan bilim insanı Ana Jaklenec, “bu teknolojinin henüz uygulanmadığını, insanların izlenmesini ya da kişisel bilgilerine ulaşılmasını sağlamayacağını, bu tür bilgilerin bir veri tabanına kaydedilmeyeceğini” belirtmiş
İkincisi; BM gözetiminde yürütülen ID2020 adlı bir dijital kimlik projesi. Burada da bedene yerleştirilecek bir çip değil, 2030 yılına kadar dünyadaki nüfus kayıtlarını dijtalleştirmek amaç. Yani Türkiye’de zaten var olan e-devlet gibi çalışmaları tüm dünyaya yaymak.
Çünkü dünyada 1.5 milyar insanın herhangi bir kaydı yok. Göçmen meselesindeki en kritik konu bu kimliksizler.
Girişim, dijital kişisel bilgilerin kötü amaçlar için kullanılmasıyla da mücadele ediyor. Bill Gates’le ilgisi onun bu inisiyatifin danışmanlarından biri olması
Peki neden Tim Cook ya da Mark Zuckerberg değil de Bill Gates bu teorilerin hepsinin başrolünde?
Neden Microsoft’un kurucusu olan, dünyanın en zengin adamlarından biri bu kadar aşı ve salgınla ilgileniyor?
Herkesin aklına gelen bu soru komplocuların insanların aklını çelmesine neden oluyor.
Ama Netflix’teki “Bill Gates’in Beyninin İçinde” belgeselini izleyenler bunun sebebini gayet iyi biliyorlar.
Belgeselde bambaşka bir Bill Gates’le tanışıyorsunuz.
Her yere sırtında taşıdığı bez çantası içindeki beş-altı kitapla giden, bilim, sağlık, tıp, tuvalet teknolojileri, Afrika’nın kalkınması gibi konular üzerine kimsenin okumadığı sıkıcı kitaplar okuyan, vaktini ve parasını eşi Melinda ile kurdukları Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın çalışmaları için harcayan entelektüel bir vakıf adamı portresi bu.
90’ların sonundan itibaren Microsoft’tan elini ayağını çekip , kendisini vakıf işlerine vermeye başlamış.
Önce dünyanın her yerine bilgisayar dağıtmak, kod eğitimleri vermek gibi kendisinden beklenecek işlere imza atmış. Hatta bu sıralarda Türkiye’ye de gelmişti.
Ama 1997 yılında New York Times’ın tecrübeli muhabiri Nicholas Kristof’un bir makalesini okuyunca bütün vakıf faaliyetlerinin yönü değişmiş.

Makalede her yıl Afrika’da temiz suya erişemediği için ishal yüzünden ölen çocuklar anlatılmakta.
https://www.nytimes.com/1997/01/09/world/for-third-world-water-is-still-a-deadly-drink.html
Hala dünyada ishal yüzünden çocukların ölmekte olduğu bilgisi onları şok etmiş.
Bill Gates hemen kütüphanesindeki Dünya Gelişim Raporu’nu açmış. Gördüğü rakam karşısında bir kere daha şaşırmış.
1997 itibarıyla her yıl dünyada 5 yaşından altındaki çocukların yüzde 12’si hala ishalden ölmekteydi.
2000 yılında resmen kurdukları Bill ve Melinda Gates Vakfı, bu temel yaşamsal sorunlarla ilgilenmeye başlamış.
Ölümcül ishale karşı aşı kampanyaları düzenlemişler, kanalizasyon sistemleri yaptırmışlar. Belgeselden öğreniyoruz ki susuz çalışan tuvalet geliştirmek için aylarca uğraşmış, milyonlarca para harcamış, Çin’e kadar gitmiş Bill Gates.
Sonra çocuk felcinden hala çocukların öldüğü ve sakat kaldığını keşfetmişler. 1950’lerde Batı’da aşının bulunmasıyla bitirilmiş bir hastalık yüzünden ölen ya da sakat kalan milyonlarca çocuk.
Bu kez kendilerine hedef olarak çocuk felcini bitirmeye adamışlar.
Aşı teknolojisiyle tanışmaları böyle olmuş.
En büyük bağışçıları da Gates’in yakın arkadaşı ABD’nin en zengin adamı Warren Buffet.
Buffet, Gates Vakfı’na tam 31 milyar dolar bağışlamış.
Bu sayede dünya çapında çocuk felcine karşı büyük bir aşılama kampanyası yapmışlar. 10 yıldır da bu çalışmayı sürdürüyorlar.
Çocuk felcini çoğu yine hayatımızdan çıkmış kızamık gibi Afrika’da ve Asya’da hala çocukları öldüren hastalıklar ve bunlara karşı geliştirilen aşılar izlemiş.
Sadece 2010 yılında gelişmekten ülkelerdeki 8 milyon çocuğun aşılanması için 10 milyar dolar bağış yapmışlar. Aralarında Pfizer ve Glaxo’nun da olduğu dünyanın bütün aşı üreten ilaç şirketlerine destek vermişler.
2010’da Çin’deki Sinovac’ı ziyaret etmesinin sebebi de bu.
Yani ırkımızı, neslimizi yok edecek, dünya nüfusunu azaltacak denen Bill Gates en az 20 yıldır yaşadıkları bile kimsenin umurunda olmayan dünyadaki yüzbinlerce çocuğun hayatını kurtarmak için para harcıyor.
Ama insanlara bunu anlatmaları kolay değil.
Zengin bir adamın parasını ve vaktini insanlığın hayrına harcayabileceğine inanmayanlara tüm bunlar da oyunun bir parçası gibi gelecektir.
Zaten vakitlerinin bir kısmını da haklarındaki iddiaları yalanlamakla geçiriyorlar.
Örneğin kendi çocuklarını aşılatmadıkları iddialarını bizzat Melinda Gates yalanlamış
Vakitlerinin geri kalanında ise Afrika’nın kurak bölgelerinde yetiştirilen manyok bitkisindeki hastalıkla mücadele etmek gibi bizim dünyamızda karşılığı olmayan sorunlarla uğraşıyorlar.
Dünyamızda insanlara çip takmaya çalışan, dünya nüfusunu bitirmek için uğraşan küreselci şeytanlardan daha büyük sorunlar var, neyse ki bunlarla mücadele eden insanlar da var.
En azından gölge etmemek elimizde..
Kaynaklar
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları








































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025