Akın ÖZÇER
Mısır’da önceki gece seçilmiş devlet başkanı, yetkisi olmayan bir kurum tarafından güç kullanılarak görevden alınıyorsa bunun adı darbedir. Bu darbeyi yapan da asker olduğuna göre bir “askeri darbe” ile karşı karşıyayız demektir. Demokrasiye inanmış olan birey ve kurumların öncelikle Mısır’daki bu olaya adını koyması ve bunun kabul edilemez olduğunun altını kalın çizgilerle çizmesi gerekir. Çünkü seçimle işbaşına gelmek ve dönemi içinde buna hiçbir gerekçeyle müdahale edilmemesi demokrasinin abecesini oluşturuyor.
Demokrasinin evrensel ölçütleri var kuşkusuz. Bu ölçütlerin başında da mutlak doğrunun bilinemeyeceği temelinden hareketle zaman içinde değişen çoğunluk yönetiminin en doğru yöntem olduğu gerçeği geliyor. Mutlak doğru biliniyor olsaydı, o doğruyu bilenlerin yönetimi söz konusu olacak, doğruyu bilmeyenler yönetime gelemeyecekleri gibi kendi yöneticilerini de seçemeyeceklerdi ki tarihte bu tür yönetimlerin örneklerine rastlanıyor. Seçim bir toplumu belirli bir zaman dilimi içinde yönetecek siyasetçileri belirlemek bakımından önemli ve bu sürece yukarıda da belirttiğimiz gibi hiçbir şekilde müdahale edilmemesi gerekiyor.
Demokrasi sandıktan ibaret değil
Demokrasi sandıktan, çoğunluğun belirli bir zaman dilimi içinde toplumu yönetmesinden ibaret değil kuşkusuz. Öyle olsaydı, anayasalardan, bireysel temel hak ve özgürlüklerden ve erkler ayrılığı ilkesi ve yargı denetiminden söz edilmez, yöneticilerin kendi dönemleri içinde yönetilenler üzerindeki mutlak hâkimiyeti doğal karşılanırdı. Oysa demokrasi, ölçütleri, ilke ve kurallarıyla işleyen bir düzen ve toplumların zaman içinde içselleştirebildiği bir kültür anlamına geliyor.
Mısır gibi uzun yıllar diktatörlükle yönetilmiş bir ülkenin Mursi dönemiyle birlikte demokrasi ile kucaklaştığını söylemek mümkün değil elbette. Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi olan Türkiye’nin bunca yıldır yaşadığı deneyime karşın hâlâ demokrasi kültürüne sahip olamadığı, bir türlü yeni bir anayasa yapamadığı dikkate alınırsa, Mısır’ın demokratikleşme konusunda karşılaştığı güçlükleri anlayışla karşılamak gerekir. Ama bu, demokrasiyi ortadan kaldıran bir askeri darbeye hoşgörüyle bakma anlamı taşımıyor. Daha açık bir ifadeyle, Tahrir’i dolduran muhaliflerin demokratik haklarını kullandığına işaret ederek, “demokrasi sandıktan ibaret değildir” diyerek darbeye hoşgörü göstermek mümkün değil. Demokrasinin sandıktan ibaret olmadığı gerçeği darbelere gerekçe oluşturmuyor kısacası.
Mısır’daki darbeden ders çıkarmak
Mısır’daki darbeden bazı dersler çıkarmak mümkün elbette. Ama CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuyla ilgili ilk açıklamasında söylediği gibi değil. Mısır’da askeri bir darbe olmuş, ana muhalefet lideri demokrasiyi sandıktan ibaret sananların yanıldıklarını söylüyor. Taleplere duyarsız kalmanın, onları görmezden gelmenin, “benim oy çokluğum vardır, ben artık istediğimi yaparım” demenin günümüzde geçerli olmadığını vurguluyor. Öyle bir açıklama ki insanın aklına “demokrasilerde taleplere duyarsız kalmanın karşılığı darbe mi” sorusu geliyor ister istemez. Kılıçdaroğlu böyle düşünenler olacağını düşünüyor olmalı ki “darbelerin hiçbir zaman kabul edilemeyeceğini” söyleyerek hepimizi ferahlatıyor. Ama sonra yine geriye dönüp, “eğer siz uzlaşmayı bir tarafa bırakır, benim dediğim olsun derseniz, yüz binlerce kişiyi Tahrir Meydanı’ndan uzaklaştıramazsınız. Geldiğimiz nokta budur” diyor. Bu sözlerden “siz muhaliflerinizin dediğini yapmazsanız, onlar meydanları doldurur, sonra askeri darbe olur” sonucunu çıkarmak mümkün.
Bu kadarla kalsa sorun değil ama ana muhalefet lideri “Mısır’daki darbe Türkiye’yi nasıl etkiler” sorusunu yanıtlarken aklında hep Gezi olayları varmış gibi tepki veriyor. Türkiye’de kimsenin askeri darbe istemediği gerçeğini dile getiriyor ama lafı döndürüp kendi deyişiyle “hükümetin dayatmacı anlayışına” getiriyor. Gençlerin bu konuda gerekli dersi verdiğini söylüyor. Bu konuda “başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, hem yetkili makamlar, hem siyasi partilerin gerekli dersleri çıkarması gerekiyor” diyor. Sonra Başbakan Erdoğan’ın “anlayışsızlığını” dile getiriyor, “umuyorum ki o da yakın bir gelecekte gençleri anlar, bireysel hak ve özgürlüklerin önemini kavrar” diye ekliyor. Peki, bütün bu anlattıklarının Mısır’daki darbeyle ne ilgisi var? Yoksa var da görmek mi istemiyorum bilemem.
Kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan biri olarak ben Mısır’daki askeri darbeye MHP lideri Bahçeli’nin gösterdiği tepkiyi çok daha iyi anlıyorum doğrusu. Sayın Bahçeli’nin “demokrasiye rağmen hiçbir yönetim ayakta kalamayacak, demokrasiye karşı hiçbir yönetimin meşruluğu ve ahlakiliği bulunmayacaktır” ve “Mısır’ın yapması gereken demokrasi vicdanının, demokratik kuralların kararlılıkla arkasında durmaktır” sözlerini alkışlıyorum. Bu topluma yıllardır sosyal demokrat olduğunu yutturan bir partiden böylesine net bir demokrasi mesajı alamıyoruz. Ne tuhaf değil mi?
Demokrasiyi etrafından dolanmak
Mısır’daki askeri darbeden çıkarılacak önemli bir ders var aslında. O da bir süredir altını çizmeye çalıştığım gibi demokrasinin etrafından dolanmamak. Meydanları dolduranların demokratik taleplerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle iktidarları eleştirebilir, yerden yere vurabilirsiniz ama bunu askeri darbeye gerekçe olarak kullanamazsınız. Talepler demokratik diye gelen darbe demokratik mi olacaktır sanki?
İşte demokrasinin etrafından dolanmak dediğim şey bu. Bugün Mısır üzerinden Türkiye’de iktidara bazı imalarda bulunanlar var. Ama bugüne kadar darbelerden çok çekmiş ve bıkmış olan toplumumuzun bu tür imalarda bulunanlara sandıkta tepkisinin nasıl olacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.
CHP lideri talihsiz ilk açıklamasından sonra nihayet parti meclisinde “Mısır’daki darbe Tahrir Meydanı’nın demokrasi üretmesine engel olmuştur” gibi doğru bir söz söylemiş. Devamını da getirmekte yarar var: demokrasi üreten meydanlar darbeye zemin hazırlamayanlardır. Bu dersi alması gerekenlerin kimler olduğunu söylemeye gerek yok, onlar biliyor zaten.
http://www.hispanatolia.com/bolum/25/id_cat,2/id,350/misir-uzerinden-darbe-tehdidi
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları







































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025