Akın ÖZÇER
Demokratik bir anayasa yazmakla görevli Uzlaşma Komisyonu’nun, diktatörlük rejiminden çıkan İspanya’nın yeni anayasasını halkoyuna sunulması dâhil tamamladığı 18 aylık bir süre içinde, ancak 59-60 maddede uzlaşmış olması içler acısı bir durumu ortaya koyuyor. Ayrıca CHP ve MHP’nin12 Eylül darbesiyle iktidara el koyan generallerin onayıyla yapılmış olan mevcut anayasamızın değiştirilemez buyurduğu ilk üç maddeyi yenisine taşımak için çaba harcadığı göz önüne alınırsa evrensel ölçütlere dayalı demokratik bir Magna Carta konusunda da tam bir mutabakat olmadığı görülüyor. Hatta CHP ve MHP’nin bu tutumlarıyla asker-sivil ilişkilerinin demokratik olmadığı, askerin siyasete sıkça müdahale ettiği, muhtıralar verdiği ya da darbeler yaptığı eski Türkiye’den yana olduğu izlenimi ediniliyor.
“Demokrasi postuna bürünmüş kırmızıçizgili muhalefet” başlıklı yazımda vurguladığım gibi, bu iki partinin darbe anayasasının ruhunu içeren maddelerinin korunmasına ilişkin görüşleri örtüşüyor, demokratikleşme paketine yaklaşımları benzeşiyor. CHP, milliyetçilerden katı laik tutumlarıyla farklılaşan, bunu da sol sanan (veya bize sol diye yutturan) ulusalcı tabana sahip bir parti. Vitrine koyduğu sesleri çıkmayan birkaç isimle sosyal demokrasinin önünü tıkıyor. CHP’ye şimdi bir de DP kökenlilerin yamalandığı düşünülürse bu iki partinin aşırı sağdan kendini solda sananlara kadar geniş bir yelpazeyi eski Türkiye ekseninde bir araya getirmeye çalıştığını söylemek mümkün. Yargıtay’ın son Balyoz kararına tepkileri de bu çizgiye tıpatıp uyuyor.
“Darbe girişimi iftira”söylemi
Her mahkeme kararı gibi Yargıtay’ın Balyoz kararı da eleştirilebilir elbette. Ancak gerekçeli kararın özünü oluşturan darbe girişiminin doğru olmadığını söyleyebilmek için bu dünyada değil ayda yaşıyor olmak gerekir. Yüksek Mahkeme’nin darbeyi gerçekleştirmek için TSK içinde yasa dışı bir yapılanmaya gidildiği, planlama yapıldığı, cebir ve şiddet kullanılması kaçınılmaz olan son aşamaya kadar gelindiği saptaması neden yanlış olsun ki. Bizler benzeri yapılanmaların klasiğinden post modernine kadar darbelerini, elektronik olanına kadar muhtıralarını yaşamadık mı?
Savunma tarafının baştan beri yaptığı gibi darbe girişimini, sahte belgelere dayanan “asrın iftirası” olarak nitelemesi dâhil, karara karşı her türlü tepkiyi göstermesi ve mahkûmların iç hukuk yollarını tükettikten sonra AİHM’e kişisel başvuru haklarını kullanmaları son derece doğal kuşkusuz. Hadımköy cezaevinde tutuklu askerlerin “hukuku katleden- bilimi reddeden adalet” başlıklı açıklaması da öyle; her ne kadar içeriğine katılmak mümkün olmasa da.
Yargıtay savunma tarafının başından beri dayandığı sahte evrak ve eksik kovuşturma iddiasını yerinde bulmuyor. Dijital delillerin elde edilişini hukuka ve usule uygun görüyor. Bu konuda AİHM’in de Çetin Doğan’ın makul suç şüphesi bulunmadığı iddiasıyla daha önce yapmış olduğu başvuruyu darbe iddiasının somut delillere dayandığı gerekçesiyle reddettiği dikkate alınırsa, savunma tarafının işi pek de kolay görünmüyor.
Hal böyle iken, özel yetkili mahkemenin sahte delil ürettiği, Yargıtay’ın buna onay verdiği iddiasına bu aşamada destek vermek, özellikle siyasi partiler açısından kolay değil. Böyle bir destek, siyasi partilerin darbe girişimleri ile aralarına mesafe koymadıkları izlenimi verebilir ki demokratik bir ülkede bunun karşılığı sandıkta cezalandırılmadır elbette.
CHP cephesinden gelen tepkiler
Gel gör ki Silivri sanıklarına verdiği desteği Balyoz mahkûmlarından da esirgemeyen bir CHP var karşımızda. Bu desteğin darbeleri ve darbe girişimlerini kapsamadığı vurgusunu yapma ihtiyacı bile duymayan CHP’liler çoğunlukta. Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, sahte delil iddiasına tümden sahip çıkanlardan;“ Yargıtay tarafından bu konuda bir karar verilmiştir. Sahte delillerle de karar verilebilir kararı” diyebiliyor. Yetmiyor, “bu ülkede tecavüzcüyseniz, katilseniz korkmanıza gerek yok, ancak halkı aydınlatan gazetecilerseniz ve hukuku savunan kahramanlarsanız ceza almanız elzem. Bu karar yargının kararı değil, iktidarın kararıdır“ diye ekleyebiliyor. Ama bu söylediklerinden ne kendisinin, ne de partisinin “darbelere ve darbe girişimlerine karşı olduğu gibi bir anlam çıkmıyor.
Tarhan’a göre ortada ne darbe var, ne de girişimi. Bu ülke darbelerden, siyasete sürekli müdahale eden askerlerden çok çekmiş, umurunda değil sanki. Bir tarafta AKP’ye bağlı yargı, öte tarafta AKP düşmanları var, kim oldukları önemli değil. Ama Tarhan’a da haksızlık yapmayalım, Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç da yargının siyasi iktidara bağlı olduğuna dair sözler sarf ediyor. Hatta bunun nedenini 12 Eylül referandumuyla anayasada yapılan değişiklikler olarak açıklıyor. Sonra kalkıp anayasa değişikliği paketine “evet” demiş olanları eleştiriyor. “Yetmez ama evetçilerin kulakları çınlasın, yargının bugün ulaştığı tabloyu gözler önüne sermesi açısından vahim bir tablo içindeyiz.”
Tuhaf ama CHP’de geçmişle, hangi iktidara karşı olursa olsun darbelerle, darbe girişimleriyle yüzleşmek, böyle bir nosyon oluşmadığı için mi bilmem ama hiç dile getirilmiyor. Demokrasi açısından tam bir facia olan Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararını, böyle bir kararı alması için mahkemeye en hafif tabiriyle baskı yapanların kabul edilemez müdahalesini, demokrasiye bir başka darbe olan AK Parti’ye kapatma davasını eleştiren yok.
Bugüne kadar darbeye atıfta bulunduğunu duyduğum tek CHP’li, Grup Başkanvekillerinden Akif Hamzaçebi, “TSK’yı darbeyi düşünenlerden kurtarmak gerekir. Darbeyi düşünenlerin TSK’da yeri olmamalıdır, bunlar tasfiye edilmelidir” şeklinde iki cümle kuruyor hiç olmazsa. “Ortada darbeye teşebbüs suçunun delilleri yoktur” demesine karşın belki buna da şükretmek gerekir çünkü CHP milletvekillerinin sözleri genelde darbeleri olumlamak şeklinde yansıyor kamuoyuna. Bunu yapan kendileri, sonra kalkıp da neden bu kadar az oy aldıklarına şaşırıp kalmasınlar.
MHP cephesinden gelen tepkiler
MHP Genel Başkanı, Yargıtay’ın tutuklu milletvekilleri Engin Alan’ın mahkûmiyet kararını onaması başta olmak üzere Balyoz kararını TSK’ya verdiği desteği de yineleyerek eleştiriyor. MHP de CHP gibi yargıyı siyasi iktidarın emrindeymiş gibi göstermeyi yeğliyor. Ama ayrıca çözüm sürecine de karşı çıktığı için PKK ile TSK’yı karşılaştırmak gibi kışkırtıcı bir söylem de kullanıyor.
Devlet Bahçeli önceki gün Manisa’da darbecilerle masumlar ayırt edilmeden Türk ordusuna operasyon yapıldığını öne sürerek, “yıllardan beri değişik isim ve tanımlama altında yürüyen darbe davaları Türk ordusunu suç teşekkülü, darbe yuvası ve demokrasi karşıtı bir yapı olarak göstermiştir” dedi. Bahçeli çözüm sürecini kastederek, “teröristler rahata kavuşurken, terörle mücadele eden kahramanların darbeci suçlamasıyla cezaevlerine koyulmasını” da eleştirdi.
MHP cephesinde çözüm süreci ile Balyoz kararı arasında kurulan zoraki ilişki, PKK ile Ergenekon ve Balyoz sanıklarını kapsayacak bir genel af çıkarılacağı gibi bir komplo teorisi ile destekleniyor. Kocaeli milletvekili Lütfü Türkkan, Balyoz kararının “toplumu genel affa hazırlamayı amaçladığını” söylüyor. Ama “İmralı’daki caninin kurtarılması için genel affa razı olmayız” diye de ekliyor. MHP cephesinde Başbakan Erdoğan’ı Yüce Divan’a, ardından İmralı’ya göndermeyi hayal edenler de var. Bu hayallerini açıkça dile getirmekten de hiç çekinmiyorlar.
Özet olarak belirtmek gerekirse, CHP ve MHP temsilcilerinin Yargıtay’ın Balyoz kararına tepkileri, yeni anayasa, demokratikleşme paketi, çözüm sürecindeki tutumlarıyla ve Silivri sanıklarına verdikleri destekle son derece uyumlu. Yargının siyasi erkin güdümünde olduğu iddiasından hareketle, Balyoz mahkûmlarının yanında yer alıyorlar. Bu tutum eski Türkiye’yi gereken süratle olmasa da değiştirmeye çalışan AK Parti karşısında birleşmelerini sağlıyor.
Gel gör ki bu tutumun bir eksiği var: o da yukarıda altını çizdiğim gibi darbeler ve darbe girişimleriyle aralarına mesafe koymamaları. Yargıtay kararını eleştirerek, ister istemez TSK mensubu mahkûmlardan yana tavır almaları, darbe karşıtı kararlı bir duruş sergilemelerine engel oluyor; tıpkı Silivri sanıklarına verdikleri destek gibi.
Ama bu ikircikli tutumlarının olumsuz etkilerini yaşıyorlar, yaşamaya devam etmeleri de kaçınılmaz. Çünkü Eski Türkiye’den, darbelerinden ve siyasete müdahale eden elitlerinden bıkmış, evrensel demokrasiyi talep eden bir seçmen kitlesi var. Bu seçmen darbelere karşı tavır alamayan siyasi partilere sandıkta ardı ardına ders veriyor. Haluk Koç, “yetmez ama evetciler” diye dalga geçiyor belki ama 12 Eylül 2010 ruhu yerel seçimlerde geri dönebilir. Seçimler yerel evet ama darbelerle arasına mesafe koymayan yerel yöneticileri neden seçelim ki?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları





















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025