Ali BAYRAMOĞLU
Bugün siyasi iktidarın cezalandırdığı, bırakmamakta direndiği şiddetin panzehri siyasettir. Bu yapılan sadece şiddet yanlılarının işine yarar. Onların sözünü ve sesini öne çıkarır. Öfkeyi tahrik eder.
Şubat 1994 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, TBMM’deki DEP’li milletvekillerini kastederek, “Eşkıyayı Bekaa’da aramaya gerek yok. Maalesef bunların bir kısmı Yüce Meclis’in çatısı altındadır” demişti. 2 Mart 1994 günü 6 DEP’li milletvekillinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Meclis çıkışında yaka paça tutuklanarak cezaevine gönderildiler ve 10 yıl hapis yattılar. Leyla Zana, Ahmet Türk, Orhan ve diğerleri...
Bu insanlar cezalarını tamamladılar, Leyla Zana hapisten çıktığı zaman Türkiye’nin Güneydoğu’su görülmemiş bir şekilde ayağa kalktı, sokaklara çıktı, kimileri tekrar milletvekili oldu, yıllar içinde Türkiye açılım politikası, çözüm süreci aşamalarından geçti, hapse atılan insanlarla, hedef alınan, itham edilen siyasi partilerle masaya oturuldu.
Sonra başladığımız yere tekrar geri döndük.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD’ye gitmeden yaptığı bir açıklamada şunları söylüyordu: “Bu ülkede katil aranıyorsa bunların adresini aramaya gerek yok. Bunlar, parlamentoya kadar sızmışlar. Sokağa insanları çağırıp ondan sonra Diyarbakır’da 53 evladımızı öldürenleri bu millet unutmuyor ve unutmayacaktır da. Sonuna kadar bu işin takipçisiyiz, takipçisi olacağız. Bunları bırakamayız...”
Erdoğan’ın “sokağa insan çağırma” ifadesiyle başta Demirtaş’ı kastettiğine şüphe yok. Nitekim bu konuşma, Güreş’in tutuklama öncesi çıkışından farklı olarak, Demirtaş cezasını tamamlayıp tahliye olmak üzereyken, başka bir soruşturma gerekçesiyle tutuklanmasından, 1 gün sonra, “post-mortem” olarak yapıldı. Tahmin edileceği gibi bu soruşturma, sokağa insan çağırma iddiasıyla, 6-8 Ekim Kobani olaylarıyla ilgili.
Güreş’in açıklamasıyla Erdoğan’ın açıklaması arasında 25 yıl var.
İçerik “mıh” gibi, aynı. Varsa tek fark üslupda, o da üslubun kesinleşmiş olmasında...
Ne demeli?
Bu tablo, hem Kürt meselesi hem siyasi güç-yargı ilişkileri, Türkiye siyasetinin hukuk devleti ilkeleri açısından olduğu yerde saymasından başka anlam taşımaz.
Esasa gelelim...
Demirtaş neden hapiste?
6-8 Ekim Kobani olaylarındaki tutumundan dolayı mı? Çözüm sürecindeki rolünden ötürü mü? Hendek hadiseleri sırasındaki açıklamalarından kaynaklı mı? Peki neden şimdi? Neden o zaman değil? Neden dokunulmazlıkların kaldırılması Mayıs 2016’yı bekledi?
Neden tutuklamalar 15 Temmuz darbe girişiminden sonra olağanüstü hal koşullarında, 4 Kasım günü 2016 tarihinde münferit değil, HDP’ye yönelik kitlesel şekilde (yüzlerce teşkilat üyesi, 9 milletvekili) yapıldı? 11 Eylül 2016’da 28 belediyeyle başlayan kanun hükmünde kararnameyle kayyum atama furyası neden kısa zamanda HDP’yi yerel siyasetten kazıyacak boyuta geldi? Bu durum, siyasi iktidar ya da iktidar bloğunun yeni “resmi” politikasından, yargıyı bu istikamette yönlendirme hamlesinden bağımsız olabilir mi, bağımsız algılanabilir mi?
Erdoğan’ın 20 Eylül tarihli konuşması bu bakımdan son derece açıktır.
Hal böyleyse milletten beklenen de şudur: “Kürt meselesi, Kürt siyaseti, HDP, ona verilen oylar, onlarla temas kuran kalemler, akademisyenler söz konusu olduğunda o konuyu ve onları buranın, Türkiye’nin, demokrasinin bir parçası olarak görmeyin. Bu konuda hukuku, hukuk devletini veri almayın...”
Ne var ki, bu öyle bir cenderedir ki, sıkılmaya başlandı mı hızla her yere sirayet eder, her yeri çatlatır, içine kattığı sorunları içinden çıkılmaz hale getirir ve sonunda en büyük sorun kendisi olur. Hukukun yerlerde sürünmesine, yargının yargı olmaktan çıkmasına, bu tür cendereler vesile olur ve bu düşük hali normalleştirirler.
Selahattin Demirtaş’ın, Sırrı Süreyya Önder’in sorunu bu bakımından hepinizin sorunudur. Çağdaş anlamıyla “siyaset etmeye”, sembolik olarak “siyaseten katle” verilen her destek o yöntemi meşrulaştırır ve size yaklaştırır.
Bu tür konulara, Kavala’ya, Altan’a, Ilıcak’a ilişkin yazılarda, dava dosyalarından, açılan soruşturmalardan, verilen hükümlerden hiç söz etmiyor, bunları hiç tartışmıyorum. Çünkü bu tartışma insanı rencide eder. Çünkü ortada hukuk ve yargı yoktur. Demirtaş tutukludur çünkü siyasi irade, kendisi de beyan ediyor, öyle istemektedir.
Ama bir de işin hakkaniyet yönü var, onu da siyasi davranış üzerinden konuşalım.
Açıktır: Demirtaş ve Önder gibi isimler bu yaşadıklarını, o gerekçelerle hiçbir şekilde hak etmiyorlar. Önder, Demirtaş gibi isimlerin Kobani olaylarında, Hendek hadiselerinde asıl rolü, kimi belediyeler dışında, olayları dindirmeye çalışmak, masumları çatışma bölgesinden çekip çıkarmak olmuştu. Daha sonra devre dışı bırakılan dönemin İçişleri Bakanı’yla birlikte bu istikametteki çabaları önemli sonuçlar vermiştir. Bugün aksi nedenlere yargılanmaları, hüküm almaları kaba ve ölümcül bir siyaset oyunun vahim bir sonucundan başka bir şey değildir.
Peki siyasi akıl nerede duruyor?
Soralım: Sırrı Süreyya Önder kimdir? Demirtaş kimdir?
Önder, çözüm sürecinde elini taşın altına sokmaktan, siyaseti, özgür düşünceyi temsil etmekten öte ne yapmıştır? HDP içinde şiddete karşı isimlerin başında geliyordu. Gelin görün ki, mevcut koşullarda başarılı bir senarist, yönetmen demokrasiyi dert ettiği, Kürt meselesinin çözümüne çaba gösterdiği için cezalandırılıyor.
Bilinmez mi ki, Demirtaş, HDP çevrelerindeki Türkiyelileşme eğilimin taşıyıcı isimlerindedir. Şiddet karşısında yasal siyasetin gücü ve özerkliğini özellikle o temsil etmektedir. Kürt hareketinde yarattığı etki alanı resmi Kürt siyasetine rağmen ve kendi çabasıyla olmuştur. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 13 oy alması Ankara kadar belki Kandil’i de rahatsız etmiştir.
Bugün siyasi iktidarın cezalandırdığı, bırakmamakta direndiği şiddetin panzehri siyasettir. Bu yapılan sadece şiddet yanlılarının işine yarar. Onların sözünü ve sesini öne çıkarır. Öfkeyi tahrik eder.
Daha önce de söylemiştim: Ankara gerçekten çıldırmış olmalı...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025