Ali Türer
Uluslar üstü tekeller eliyle yenidünya düzeni tasarımının akıl hocasıHuntington, Rusya, Meksika, Türkiye gibi ülkeleri “bölünmüş ülke” olarak tanımlıyor. Buna kanıt olarak da geçmişte Demirel ve Özal, günümüzde ise Erdoğan tarafından sıkça dille getirilen “Biz doğu ile Batı arasında köprüyüz” ifadesini gösteriyor. Öyle ya gerçekten köprü isen bu bir ayağının Batı’da bir ayağının Doğu’da olduğunu, yani medeniyet bakımından bölünmüş olduğunu gösterir.
II. Meşrutiyet’ten itibaren İslamlaşmanın yerine Uluslaşma konduğunda, yani İslami gelenekten uzaklaşıldığı ölçüde Batılılaşma yolunda yürünebileceği böylece uluslaşmanın tamamlanabileceği ön görülmüştü. Hâlbuki Batı, kapitalizmin damgasını vurduğu esas karakteri; pazar birliğini sağlamaya dönük çaba içinde, serbest rekabet, liberal ekonomi koşullarında siyasal, örgütsel, kültürel yapılanmasını tamamlayarak buldu. Bunun için de olağan üstü bir bedel ödedi. Parlamento (yani uzlaşmak için yapı), demokrasi, sosyal devlet, toplu sözleşme düzeni, sivil toplum gibi Batı medeniyeti ile özdeşleşen değerler ve örgütsel yapılar; son derece sert çatışmalar içinde başka türlü olunamayacağı bir noktada kapitalist bencillik, mülkiyetin kutsallığı ve pragmatizm temelinde gelişen bir tür uzlaşma kültürü içinde ortaya çıktı.
Fakat tam da Batı medeniyeti içinde kutsallaştırılan, bu medeniyetin temel bileşeni olan çıkarlara ve mülkiyete sahip çıkma geleneği; bugün içine sürüklenilen yeni ekonomik, siyasal bunalımda çözüme dönük bir uzlaşma üretemiyor. Bir iki yıldır iktisatçıların “geliyor” dediği ekonomik bunalım sonunda Avrupa’nın kapısını çaldı. Fakat kendi dışındakilere tepeden bakan bu medeniyet Euro’yu, siyasi birliği kurtaracak kolektif bir iradeyi bir türlü ortaya çıkaramıyor. Çünkü geleneğinde bireysel çıkarları aşıp bütüncü düşünme alışkanlığı yok.
Huntington aslında Batı için çıkış yolunu da gösteriyor. Batı’ya diğer medeniyetleri kendi dışınızda tutun diyor, onlara demokrasi götürmeye uğraşmayın; aradaki gerilimi kaosu yöneterek kendi sorunlarınızın üstesinden gelebilirsiniz diyor.
Huntington bölünmüş medeniyetlere ise, iki arada bir derede yaşamaktansa özünüze geri dönün diyor. Yani demokrasi, güçler ayrılığı, katılımcılık, hukukilik, sosyal devlet, sivil toplum, toplu sözleşeme hakkı gibi değerleri içselleştirmek için uğraşmayın diyor. Batı’dan farklı olma duygusuyla kendinizi tanımlamaya, despotik yöneticilerinize boyun eğmeye devam edin diyor. Bırakın Batı üstünlüğünü ranta dönüştürüp, sizin yaşama alanınızı dolaylı yönden belirlemeyi sürdürsün demeye getiriyor. ABD, Batı dışı topluluklar içinde faaliyet göstermek kaydı ile ılımlı İslam’ı, cemaatleri bu yüzden destekliyor. Fakat bu hareketlerin giderek başına bela olabileceklerini de biliyor. Bu yüzden bunları kontrol altında tutmaya da özel önem veriyor.[*]
Huntington’un bölünmüş ülkeler diye tanımladığı “kalkınmakta olan” ülkeler ise Huntington’u doğrularcasına (Medeniyetler Çatışması’nı 96’da yazmıştı) bunları söylediği 1996’dan buyana hala “köprü” rolü üstlenmekte devam ediyorlar. Çünkü bu ülkeler güçler ayrılığı, demokrasi, hukukilik, katılımcılık; yani sosyal devlet, güçlü sivil toplum, serbest toplu sözleşme, temsili siyaset gibi çağdaş devlet olmanın gerektirdiği yeni standartları bir türlü üretemiyorlar. Süreci taşıyan kurtarıcı irade, sorunları hep despotik, merkeziyetçi ve elit devşirmeye dayalı gelenek ile çözmeye çalışıyor.
II. Meşrutiyet’te süreci ele geçiren pozitivist gelenek İslami geleneği baskı altında tutup uluslaşma yoluyla Batılılaşmaya çalıştı. Fakat kolektif iradeyi elinde tutan asker sivil bürokrat elit ülkeyi köprüleştirmenin ötesine geçiremedi. Yönetenlerin rant devşirme hevesleri ülkeyi çöküşün eşiğine getirdi. Terör, devlet terörü, faili meçhuller, derin devlet provokasyonları bir yandan, banker ve banka hortumcuları, kamusal alan soyguncuları bir yandan ülke güven içinde yaşanamayacak bir hale, umutsuz hale getirildi, zayıflatıldı.
Baskı altında tutulan İslami gelenek, uluslaşmanın yerine İslamileşmeyi geçirerek sürece müdahale etti. Çevrede yer alan liberal demokrat, ilerici ve solcu aydınlar da, günlük yaşamın iyileştirilmesi ile ilgilenen geniş yığınlar da demokratikleşme, normalleşme, terörün sona ermesi, sosyal barış ve ekonomik iyileşme yolunda umutlandı.
Ancak devleti eline geçiren yeni gelenekçiler giderek yeni tutucular haline dönüştüler. Huntington’u haklı çıkarırcasına, sosyal barış, hukukilik, güçler aykırılığı, demokratikleşme, serbest toplu sözleşme, sivil toplumu güçlendirme, kamuyu ademi merkeziyetçi bir biçimde katılımcılık temelinde yeniden örgütleme boyutlarında kendilerine bağlanan umutları boşa çıkardılar.
Devletçi, milliyetçi gelenekle uzlaşmaya, bu geleneği İslami tarzda yeniden yorumlamaya yöneldiler. Erdoğan yeni dönemde kendini başkan seçtirme, ipleri elinde tutacak yeni bir merkeziyetçi yapı kurma peşinde. Tıpkı bölünmüş diğer ülke Rusya’da Putin’in yaptığını, farklı bir eğilim içinde Türkiye’de yapmaya çalışıyor. Yeni anayasaya olan ilgiliyi bu sürece devşirerek süreci yönetmeyi deniyor. Mevcut durumdaki sürdürülemezliği merkeziyetçi gelenek içinde sürdürülebilir hale getirmeye çalışıyor.
İlericiler, demokratlar, liberaller, liberal solcular; önerilen bu yolun çözüm yolu olmadığını; İslami elit elinde başkanlık sistemine geçişin, sorunları çözmek bir yana daha da katmerleştirecek şekilde sorunların öteye taşınmasından başka bir anlama gelmeyeceğini halklara göstermek zorundalar.
İl özel idarelerini bölge parlamentoları haline dönüştürün. Valiliği bu parlamentoların verdiği hizmetleri merkezi yönetim tarafından denetleyen birim haline getirin. Sosyal hizmetler, bayındırlık, eğitim (ilköğretim ve mesleki eğitimin), sağlık gibi alt disiplinlerin bölge parlamentolarının kontrolünde örgütlenmesine ve finansmanının sağlanmasını sağlayın. Yerel parlamentolara yürüteceği hizmetlere uygun biçimde vergi toplama izni verin; topladıklarını bağımsızca kullanabilme izni verin. Yerel parlamentoların temsilcilerinden oluşan bir senato ve genel oyla seçilen parlamento hükümetin uygulamalarını denetleyebilsin. Bu kurumsal ve yönetsel değişiklikleri yapın sonra başkanı bırakın halk seçsin. Bu olur.
Bu gerçekten çağdaş demokratik bir devlet olmanın yol haritası haline gelebilir. Hukuku bağımsız, denetleme organları bağımsız hareket eden, toplu sözleşme düzeninin güvence altında olduğu, siyasi partileri temsili bir karakterde örgütlenen ve işleyen, sivil toplum örgütlerinin program oluşturma ve yönetim sürecine aktif biçimde çekildiği katılımcı bir demokrasi içinde Kürt sorunu da çözülür, sistem ekonomik bunalımlara da dirençli hale gelir.
Tabi bir yandan da Telekom gibi stratejik şirketlerin birer tekel olarak varlığını sürdürmesini, istedikleri gibi piyasaları manipüle etmesini önlemek gerekiyor. Şirketlerin sermayelerini giderek daha fazla halka açmaları özendirilmeli. Belirli sayıda işçi çalıştıran iş yerlerinin kreş açma, mesleki eğitim, İş güvenliği, işçi sağlığı ile ilgili yükümlülükleri olmalı. Ücret adaleti sağlanmalı. İLO sözleşmelerine uyulmalı; toplu sözleşme düzenine hükümetler istediği zaman müdahale edememeli.
Çağdaş devlet, demokratik devlet, normal devlet olmanın yolu budur. Bugünkü mevcut durumun daha fazla süremeyeceği bir noktaya doğru hızla sürükleniyoruz. Başka türlü olunamayacak noktada olması gerekeni siz ortaya koyamazsanız, gelenek ağır basar ve yalancı çözümler devreye girer. Vakit kaybedilir.
Bu hep böyle oldu.
[*] Not: Feytullah Gülen’in ABD'de faaliyet gösteren charter okul sayısı (Yoksul bölgelerde bazı derneklerin işlettiği, ancak tüm giderleri devlet tarafından karşılanan okullar)135, bu okullara 45 bin öğrenci devam ediyor. Fakat Gülen cemaatinin bu okulları ABD yöneticilerinin gözüne batmaya başladı. Eğitim bakanlığı, FBI ve yer eyalet denetçileri, mali uzmanlar tarafından bu okullar soruşturulmaya başlandı.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024