Alper GÖRMÜŞ
Geçtiğimiz günlerde bir gazeteci, AK Parti sözcüsü Ömer Çelik’e, muhalefetin eski ticaret bakanı Ruhsar Pekcan’ın Yüce Divan’da yargılanması talebine dair değerlendirmesini sordu. Gazeteci, dört kelimeden ibaret bir cevap aldı sorusunun karşılığında: “Muhalefetin dediğiyle iş yapmıyoruz.”
İşte bu kadar. Kestirip attı Ömer Çelik, başka da bir şey demedi.
Dört kelimeden ibaret kısacık bir cevap ama çok şey söylüyor; en başta da AK Parti’nin, kendisine yönelik yolsuzluk suçlamaları karşısında eski inkârcı cevapları veremediğini…
AK Parti bu son olaya kadar yolsuzluk iddiaları karşısında muhalefeti yalan söylemekle suçlar, öne sürülen iddiaların gerçek olmadığı üzerinden bir savunma çizgisi izlerdi. Aslında savunmadan çok saldırıya benzerdi bunlar.
Bu ‘format’a göre gazetecinin sorusuna karşı Ömer Çelik’in cevabı “Muhalefetin dediğiyle iş yapmıyoruz” değil, “Muhalefetin yalanlarıyla ilgilenmiyoruz” olmalıydı; Ömer Çelik, verdiği cevapla suçlamanın gerçek olduğunu bir kez daha teyit etmiş oluyordu.
Zaten bu defaki yolsuzluk iddiasını öncekilerden ayıran da buydu: Bu defa her şey ayan beyandı.
Belki mesela 17-25 Aralık’ın (2013) yolsuzluk ayağı kadar büyük değildi ama, Ruhsar Pekcan skandalını ondan da etkili yapan şey, olayın inkâr edilemez yönüydü. AK Parti, 17-25 Aralık’taki yolsuzluk ve rüşvet iddialarının “yalan” olduğunu, 17-25’in öbür ayağı olan yargıyı ve bürokrasiyi kullanarak hükümet devirme girişimini vurgulamak suretiyle öne sürebilmişti. Sahneye hükümeti devirme girişimini koyarak yolsuzluk dosyalarını perdeleyebilmişti. AK Parti tabanı olayın yolsuzluk boyutuna inansa da, işte bu nedenle “17-25 yolsuzluğu”nu görmedi, gözlerini kapadı.
Burada ise çapı daha küçük de olsa varlığı reddedilmeyen, reddedilemeyen bir yolsuzluk olayı vardı. AK Parti seçmeni daha önce tecrübe etmediği bir olayla karşı karşıyaydı: Partisi, bir bakanın utanç verici bir yolsuzluk olayına karıştığını kabul etmekte fakat onun gerektirdiği adımı, adımları atmamaktadır (hatta onu uğurlarken teşekkür etmektedir).
Ruhsar Pekcan olayında ortaya çıkan yeni gelişmeler, ileride AK Parti’de “keşke Yüce Divan’a gönderseydik” pişmanlığına yol açabilir. Gazeteci İsmail Saymaz önceki gün (29 Nisan) bu gelişmelerden birini daha belgeledi. Serbestiyet’te Saymaz’ın yazısını şöyle özetlemiştik:
“Sözcü Gazetesi yazarı İsmail Saymaz, ‘Konu: Ruhsar Pekcan’ başlıklı yazısında, görevden alınan eski Ticaret Bakanı hakkında bakan olmadan önce gümrüklere uyarı yazısı gittiğini yazdı. Pekcan için gönderilen uyarı yazısında ‘Emine Erdoğan’ın yakınıyım diyerek gümrüklerden vergisiz mal geçirmek isteyeceğini, bu konuda müteyakkız olmaları’ istendi.”
Haberi ne Ruhsar Pekcan yalanladı ne de ‘müteyakkız olun’ mesajını gümrüklere gönderen makam…
AK Parti, skandalı fırsata çevirme şansını neden kullanmıyor ya da kullanamıyor?
AK Parti (Erdoğan yani), gerçekliğini inkâr edecek gücü dahi bulamadığı bir yolsuzluk olayında, faile hizmetlerinden dolayı teşekkür etmeyip ‘Batılı’ bir hamleyle ondan hesap sormayı tercih etseydi ne olurdu? Ne olacağı açık: Puan toplardı.
Peki bunu neden yapmadı ya da yapamadı?
İki ihtimal öne süreceğim. Birinci ihtimal “neden yapmadı” sorusuna, ikinci ihtimal “neden yapamadı” sorusuna karşılık geliyor. (Kendi oyumun ikinci ihtimalden yana olduğunu daha başlamadan belirteyim. Yani ben AK Parti’nin “yapmadığı” bir şeyle değil “yapamadığı” bir şeyle karşı karşıya kaldığını düşünüyorum.)
Birinci ihtimal: İslami bakış açısından, yolsuzluğun bildiğimiz anlamının dışında bir anlama sahip olması ve AK Parti yöneticilerinin buna itibar etmesi…
Bu söylediğimi iki tanıklıkla açıklamaya çalışayım.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17-25 Aralık dosyaları hakkında kendisine “Yolsuzluğa bulaşmış bir hükümete mi başkanlık ediyorsunuz?” sorusunu yönelten Al Jazeera muhabirine şu cevabı vermişti (11 Şubat 2014):
“Devletin kasasından alınan, devletin kasasından çalınan bir şey olmadığına kesinlikle inancım var. Ben yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım: Devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu? Ayakkabı kutusu içinde olduğu söylenen olaylar Halk Bankası’ndan alınan veya Halk Bankası’ndan soyulan para değildir.”
Şunu da yıllar önce Ali Bulaç bir yazısında anlatmıştı:
1995 seçimlerinde, Refah Partisi İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerin belediye başkanlıklarını kazanınca, Necmettin Erbakan aralarında Ali Bulaç’ın ve Hayrettin Karaman’ın da olduğu bir “fetva heyeti”ni bir konuda danışmak üzere toplamış. Soru şuymuş: Şimdi bu şehirlerde belediye başkanlarımız milyonlarca liralık ihaleler verecek. Acaba ihale verdiğimiz müteahhitlerden ülkedeki ve dünyadaki Müslümanların yararına kullanmak üzere belli bir karşılık alsak, caiz olur mu? Bulaç’ın aktardığına göre kendi cevabı olumsuz olmuş, fakat Hayrettin Karaman bu konuda fetva vermiş.
Bu iki olay, şu anda Türkiye’yi yöneten kadroların yolsuzluk, rüşvet gibi konularda standart tanımlardan farklı tanımları benimsiyor olabileceklerini düşündürüyor.
Buradan tekrar somut olaya dönersek: Ruhsar Pekcan örneğinde, bakanın kendi şirketinin malını başında bulunduğu bakanlığa satması kendi başına yolsuzluk tanımı içinde görülmeyebilir. Bunun için “Devletin kasasından alınan, devletin kasasından çalınan bir şey” olup olmadığına bakılmalıdır. Yani bakanın bakanlığa söylettiği gibi mallar devlete piyasa fiyatının altında ya da piyasa fiyatından satıldıysa (ki sonradan bunun da öyle olmadığı ortaya çıktı), burada bir yolsuzluk yoktur, dolayısıyla yargıyı ilgilendiren bir durum da yoktur.
Benzer şekilde bakanların bir işadamından rüşvet alması da (17-25 dosyaları) yine aynı nedenle yolsuzluk değildir.
Benzer şekilde, “Müslümanların yararına kullanmak koşuluyla” ihalelerden belli bir pay almak da yolsuzluk sayılmayabilir.
Bu bakışın modern hukuk ve ahlak bakış açısından kabul edilebilir olmadığı izahtan vareste. Erdoğan’ın Al Jazeera’daki yolsuzluk tanımı o zamanlar Eski SPK Başkanı Ali İhsan Karacan tarafından şöyle eleştirilmişti:
“İhale verirken, lisans verirken bunun karşılığında özel bir kişiden para almak yolsuzluktur. Zaten yolsuzluk genelde, kamu parasını çalmaktan ibaret değildir. Kamu görevlisinin; buna bürokrat ve siyasetçi de dahil, karar verme yetkisini kullanırken çıkar, yarar sağlamasıdır yolsuzluk. Başbakan, literatürün bir tarafını tanımlamış, bu tanım dar bir tanımdır. Yolsuzluğun tümünü kapsayan bir tanım değildir. Bu tanım, önemli yolsuzluk türlerinin cezasız kalmasına, daha doğrusu tanım dışında bırakılmasına neden olur.”
Yanlış da olsa, kabul edilemez de olsa bu ihtimal geçerliyse, iktidarın bilerek, isteyerek ‘yapmadığı’ bir durumla karşı karşıyayız demektir. Yani iktidar bakış açısından Ruhsar Pekcan’ın yaptığı belki ayıplı bir şeydir ama yolsuzluk değildir.
İkinci ihtimal: Bu ihtimalde ise iktidarın yapmak isteyip de “yapamadığı” bir durumla karşı karşıyayız.
Yani: İktidar bunun bir yolsuzluk olduğuna inanmaktadır, ceza için sonuna kadar gitmesi durumunda puan toplayacağını da bilmektedir, fakat bunu yapamamaktadır.
Neden yapamadığı, nelerden çekindiği için yapamadığı hususunda söylenecek çok şey var ama hem bu yazı çok uzadı hem de zaten herkes az çok tahmin ediyordur bunları.
Ömer Çelik, “muhalefetin dediğiyle iş yapmıyoruz” derken hiç kuşkusuz kendi seçmenlerinin sessizliğinden, aldırmazlığından güç alarak konuşuyor.
Kaç iktidar böyle çığlık çığlığa susan fakat önüne sandık konulduğunda o iktidara dünyanın kaç bucak olduğunu gösteren kitlelerin “sessizliğine, aldırmazlığına” aldandı ve bunun cezasını ödedi.
AK Parti de tıpkı böyle düşünen merkez partilerinin gümbür gümbür gittiği bir seçimle işbaşına gelmişti.
Bunları unutmamak lazım.
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları


























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025