Demir Küçükaydın
Dün Demokrasi’nin hukukun geçerli olup olmaması (çünkü pek ala bir diktatörlük de hukuka dayanabilir) ve azınlık-çoğunluk ilişkisi olarak tanımlanmasının yanlışlığına değinmiştik.
Elbet, bir teknik olarak veya hukuki olarak demokrasinin “azınlığın çoğunluğa uyması ilkesine dayanan rejim” olarak tanımlanabileceği; ama bu genel biçimiyle demokrasinin her türlü ırkçı ve faşist görülerle de uyuşabileceği; bu anlamda demokratların özel bir demokrasiden yana; haklar konusunda çoğunluğun karar alma hakkının olmadığı bir demokrasiden yana olmaları gerektiği ve böyle bir demokrasi tanımına dayanmaları gerektiğini kısaca ele almıştık.
Soruna böyle yaklaşmamanın, mantık sonuçlarına gittiğinde demokrasinin reddine varacağı yani kendi bindiği dalı kesme sonucuna varacağını göstermeye çalışmıştık.
Şimdi şu soruya gelelim. Teknik olarak, genel olarak ya da hukuki olarak demokrasi, “azınlığın çoğunluğa uyması ilkesini kabul” olarak da tanımlanabileceğinden; bu çoğunluk-azınlık ilişkisinde “çoğunluğun diktatörlüğü” nasıl engellenebilir?
Bu soruya cevap arayacağız.
Ama bunun için de önce yine bir kavramsal netlik ve temizlik gerekiyor. Çünkü aynı kavramla karşılanmalarına rağmen çok farklı azınlıklar, dolayısıyla da çoğunluklar var. Bunları ayırmadan konuyu doğru dürüst ele almak mümkün olmaz.
*
Bizler azınlıktan söz ederken aslında üç farklı azınlık, dolayısıyla da üç farklı çoğunluk olduğunu gözden kaçırırız ve bunları birbirine karıştırırız.
“Azınlık” kavramının birinci anlamı, genellikle bir dile, dine, soya, tarihe göre tanımlanmış, karşı devrimci ve gerici ulusçulukta ve uluslardaki azınlıklardır.
Bir ulus, dil, din, soy, ırk, kültür, tarih körü olduğunda, yani ulus ve devlet bunlarla tanımlanmadığında, orada bu anlamda çoğunluk ve azınlık olmaz.
Örneğin herkesin ana dilinde eğitim hakkının olduğu; resmi dili olmayan, okullarında tüm dillerden, dinlerden, “ırklardan” kültürlerden, tarihçilerin, edebiyatçıların eşit katılımla ortaklaşa yazdığı aynı Tarih ve Edebiyat kitaplarını herkesin ana dilinde okuyup öğrendiği bir ulusta ve devlette, bu anlamda çoğunluk bir ulus olamayacağından azınlık da olmaz.
O halde bu birinci anlamdaki azınlıkları ve çoğunlukları yok etmenin, dolayısıyla bir “çoğunluk Diktatörlüğü”nden kurtulmanın bir tek yolu vardır: çoğunluğu ortadan kaldırmak. Yani ulusun (dolayısıyla politik olanın, yani devletin) bir dille, dinle, kültürle vs. tanımlanmasına son vermek. Yani, gerçek anlamda yurttaşların biçimsel eşitliği.
Gerçek anlamda yurttaşların biçimsel eşitliği olduğunda, birinci anlamda azınlık olmaz, dolayısıyla çoğunluk da olmaz.
Birinci anlamıyla azınlıklar sorununun halli özünde, gerçek anlamda demokrasi sorunudur.
*
Bu vesileyle, en ileri batı demokrasilerinin bile gerçek anlamda demokrasiden ne kadar uzak olduğu daha iyi ortaya çıkar. Çünkü neredeyse en demokratik bilenen kuzey Avrupa ve Anglo-Sakson ülkeleri bile ulusu, bir dille, bir tarihle, bir kültürle vs. tanımlar. Dolayısıyla bu dilden vs. olmayan; dünden kalma veya bugünkü göçmen “azınlık”lar olur otomatikman.
Bu azınlıkları, bu devletler “tanınırlar” ve onlara birtakım “haklar” verirler. Örneğin ana dilini öğrenme hakkı (dikkat edin ana dilinde eğitim hakkı değil); devlet dairelerinde ana dilinde konuşma hakkı (yani dil bilmeyenlere masrafı vergilerle karşılanan tercüman); dilini geliştirme hakkı. (Bazı radyo, TV kanalları bu dile ayrılır ve sübvanse edilir).
Bütün b.u haklar, o ulusun gerçek b.ir biçimsel eşitliğe dayanan demokratik bir ulus olmamasıyla ilgilidir. Eşit olunmadığı için bu “haklar” verilmektedir. Bu "haklar" eşitsizliği sürdürmenin ve korumanın aracıdırlar son duruşmada.
Bu Avrupa ülkelerinin veya “Batı Demokrasisi”nin standart uygulamasıdır. Dille, kültürle, dinle vs. tanımlanmış bir ulusu, koruyarak onu bugünün olanak ve ihtiyaçlarına uygun olarak biraz rötuşlama, reforme etme, esnetmeden başka bir şey değildir.
Türkiye’nin liberallerinin ideali de tamı tamına budur. Yani Türkiye’nin liberalleri tutarlı bir demokrasi programını savunmazlar ve dolayısıyla demokrat değildirler.
Postmodernizm denen, her şeyi rölative etme, “çok renklilik”, “renkleri zenginlik olarak görme”, “ötekileştirmeme”, “empati” gibi kavramlar aslında tamı tamına bu karşı devrimci ulusçuluğu esnetmenin ideolojisinin kavramlarından başka bir şey değildirler. (Bu konuda başka yazılarımızda, örneğin çok kültürlülüğün aslında nasıl tek ir kültür kavramının egemenliği olduğunu vs. göstererek epey eleştiri yapmıştık.)
*
Türk devleti, ilerde “Kürt sorunu” karşısında çaresiz kalırsa, Kürt sorununu böyle bir “çözümle”, yani Kürtlüğü fikir özgürlüğü bağlamında; Kürt dilini de İngilizce gibi istenen dili öğrenmek ve konuşmak anlamında ele alarak çözeceğini planlamaktadır. Yani Türklüğü ve Türk ulusunu korumak için, Avrupa çözümüne yatmak. CHP’nin Kürt sorunu çözümü özünde budur.
Liberaller de bunlar sağlanırsa, biraz da mahalli idarelere özerklik verilirse bu iş hallolur diye bakmaktadırlar.
Yani ulusun ve devletin Türklükle tanımlanmasına, resmi dilin Türkçe olmasına, okullarda Türk Edebiyatı ve Tarihi okutulmasına temelde bir itiraz yoktur. Bu tarih ve edebiyatlara belki bir Mem-u Zin de katılıp, ırkçı şoven dil azaltılırsa bu iş hallolur diye bakmaktadırlar.
İlk bakışta Kürtler de bunu kabul etmiş gibi görünmektedirler. Türkleri ürkütmemek için de öyleymiş gibi görünmeyi kendileri de uygun görmektedirler.
Ama Kürtler buna ek olarak, kolektif bir kimlik olarak Kürtlüğün tanınmasını da istemektedirler.
Yani iki taraf da demokratik bir programdan yana değildir. Türkler bireysel haklar bağlamında haklara razı olmayı, Türklüğü tutmayı; Kürtler de o bireysel haklar bağlamındaki teklifi kabul edip, üstüne kolektif bir kimlik olarak tanınmayı, yani aynı bir ulus olarak tanımlanmayı istemektedirler.
Liberaller de iki tarafın da birer geri adım atarak, Avrupa gibi, bireysel olarak haklar ama aynı zamanda Avrupa’daki “azınlık” olarak tanımlananlar ve idari bölünmelerde olduğu gibi mahalli yöneticilerin seçilmesi ile bu barışın olacağını sanmaktadırlar.
Aslında tarafların hiç birisi açık ve dürüst davranmıyor.
Türk devleti, kolektif kimlik olarak tanımlanma bölünmeyi getirir derken haklıdır.
Kürtler ise, sanki bu “tehlike” yokmuş gibi, böyle bir sorun yokmuş gibi davranıp, “Korkmayın biz zaten ayrılmayacağız, işte “ortak vatan” diyoruz diyorlar. Türk devleti ve Türkler de “pışt ben o kadar enayi değilim” diyor tabii. Otaklığa sen karar verdiğinde her zaman bu ortaklığı ve ayrılma hakkını kendinde bulundurmuş olursun, bunu kabul edemem diyorlar. Dedikleri doğrudur.
Kürtler ise, işin bu yanını hiç anmadan, suskunlukla geçiştirerek, Türklerin korkularını gidermeye çalışıyorlar. Aslında Kürtlerin büyük çoğunluğu da bunu zaten ayrılmak için Türklerin direncini minimuma indirmek için ara bir aşama olarak görüyorlar. Türkler de bunun böyle olduğunu gördüklerinden “yemeyiz” diyorlar.
Böylesine açıklıktan yoksun ve gerçek ve somut “tehlikeleri” yokmuş gibi ele alan bir tartışmada tarafların birbirine güvenmeleri mümkün değildir.
Bu nedenle Kürt Sorunu’nun barışçı bir çözümü, bu programlarla mümkün değildir. Devletin ve CHP’nin, sorunu kişisel özgürlükler veya Avrupa’daki azınlıklar bağlamında çözme programı Kürtleri, Kürtlerin Kolektif kimlik olarak tanınma programı Türkleri ikna etmez. Ve bu savaş, zaman zaman konjonktüre ve güçlerin durumuna göre ateşkeslerle kesilse bile sürer gider.
*
Peki, buradan çıkış yok mu?
Var.
Bizim dediğimiz, ulusun ve devletin Türklük veya Kürtlükle veya İslamla vs. tanımlanmasına son verme, çoğunluğu yok etme, dolayısıyla azınlığı da yok etme.
Bu program ise Türklerin ve Kürtlerin, Türk ve Kürt olmaktan çıkıp birer demokrat olmalarıyla; yani ulusu ve devleti bir dille, dinle vs. tanımlamayı reddetmeleriyle; böyle tanımlamalara karşı tanımlamalarıyla; böyle tanımlayanlara karşı mücadeleleriyle mümkündür.
Bu sanıldığından çok daha kolay olabilir ve Kürtler de Türkler de demokrat olmaya sanıldığından çok daha yatkındırlar.
Ama bunu savunacak ne bir parti, ne bir entelektüel akım, ne bir yayın yok. Bunu savunan tek kişi bu satırların yazarıdır ve kimi okurlarıdır.
Sonunda herkes bu programın tek çıkış yolu olduğuna gelecektir ama çok acılar sonunda.
İşte sosyalist örgütler ortaya attığımız bu program ve ardındaki teorik temel karşısında susarak, yokmuş gibi davranarak aslında bu biricik çözümü gözden kaçırıyorlar, dolayısıyla acıların uzamasına yol açıyorlar. Bu nedenle en büyük günah sosyalist örgütlerdedir; kendine demokrat diyenlerdedir.
Bizim programımız, azınlığın “haklarını tanımaya” değil, çoğunluğu ortadan kaldırmaya, dolayısıyla da azınlığı da ortadan kaldırmaya dayanıyor.
Yani bizim için sorun “Kürt Sorunu” değil, Türk Sorunu’dur. Türk sorunu hallolduğunda “Kürt Sorunu” da otomatikman çözülmüş olur.
*
Bu vesileyle, bu birinci anlamda, yani ulusun nasıl tanımlandığına bağlı olarak ortaya çıkan azınlığın Türk devletindeki hukuki karşılığına bir iki sözle değinilebilir.
Türk devleti Azınlık sözcüğünü Avrupa’daki uygulama anlamında kullanmıyor.
Lozan anlaşmasıyla ben Rum ve Ermenileri azınlık olarak tanımışım; başka azınlık tanımam diyor.
Ayrıca bu azınlıklar dinel olarak tanımlanmış olduğundan Türk devletinin laiklik iddialarının da ne kadar saçma olduğunun en somut kanıtıdırlar.
Bizim programımız bu konuyu da otomatik olarak çözer.
Bizim programımızda Rumların ve Ermenilerin cemaate bağlı okulları olmaz. Herkes ana dilinde eğitim hakkı olduğundan, bir tek Ermeni veya Rum; (ayrıca tanınmamış “azınlıklar” örneğin Çerkezler vs. için de geçerli olur bu) çocuk için bile devlet öğretmen bulup, ona yurttaşlardan aldığı vergilerle maaşını ödeyerek, ana dilinde eğitim hakkı sağlamakla görevli olur. Çünkü bu temel yurttaşlık hakkıdır.
Bu çocuklar şimdi olduğu gibi, Türk tarihi okumazlar. Türklerin, Kürtlerin, Ermenilerin, Rumların, Çerkezlerin hatta dünyadaki birçok “büyük” dil ve dinden tarihçilerin, edebiyatçıların, eşit katılımla yazdığı, aynı tarih ve edebiyat kitaplarını, kendi ana dillerinde okurlar.
Devlet kimin “ekümenik” olup olmadığına; din adamları okulu açılıp açılamayacağına karar veremez. Çünkü devlet “din işlerine” karışamaz. O dinden olan cemaat kendisi bunları yapıp yapmamaya kendisi karar verir.
Yani bizim savunduğumuz program devletin resmi “azınlık” tanımını da ortadan kaldırır. Fiilen birinci anlamıyla azınlık diye bir şey olmaz, çünkü artık çoğunluk yoktur.
Şunu da ekleyelim: bir tek “azınlık” olabilir böyle bir demokratik ulusta: Ulusun böyle bir dile, dine göre tanımlanmasını reddetmeyi kabul etmeyenler, ulusu dille dinle tanımlamak isteyenler böyle bir ulusta ve devlette olabilirler elbette.
Onları öldürecek veya hapse tıkacak değildir. Elbet bunlar fikirlerini de yayabilirler. Ama bu demokratik ulus, ulusu dille, dinle tanımlamak isteyenler üzerinde fiili bir diktatörlük olacaktır. Çünkü geçerli hukuk bunların anlayışını dışlayacaktır. Bu iki ulus anlayışı bir arada olamaz. Tıpkı bugünkü geçerli hukukun bizim anlayışımızı dışlaması ve bizim üzerimizde bir diktatörlük olması gibi. Tıpkı Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etmekle, putları kabul etmenin bir arada olamaması gibi.
O halde toparlarsak, “Azınlık” kavramının birinci anlamı, özünde ancak gerici bir ulusçuluğun olduğu yerlerde var olabilir. O çoğunlukla aynı dilden, dinden olmayanlara ve baskı altındakilere ilişkin bir kavramdır ve bunlara belli haklar tanıma veya tanımama anlamında kullanılmaktadır.
Biz bu azınlıkları tanıyan değil, onları çoğunluğu yok ederek yok eden bir programı savunuyoruz.
*
Azınlığın ikinci anlamına gelince.
Bir de tümüyle eşit hakların bulunmasına rağmen, nicel olarak azınlıkta bulunmaktan, dolayısıyla fiilen ortaya çıkan, hukuki olmayan azınlıklar vardır. Esas anlamıyla demokratik bir ülkede bu anlamda azınlıklardan söz edilebilir.
Gerçekten demokratik bir ulus düşünelim. Hiç kimse, dilinden, dininden, inancından, siyasi fikrinden vs. dolayı hiçbir baskıya uğramıyor. Ama tüm bu eşit biçimsel haklara rağmen, gerçek hayatta dezavantajlı durumda kalan yurttaşlar olur. Çünkü evlerin zilleri veya pisuarlar çocukların veya cücelerin ulaşamayacağı yükseklikte yapılır genellikle. Yollar, ayakları sağlamlara göre yapılmıştır, trafik ışıkları görebilenlerce görülebilir, Otobüsler ve trenler yapılırken çocuklu ve çocuk arabalı kadınlar, yaşlılar, özürlüler hesaplanmaz vs. vs.
Gerçek bir demokraside azınlıklar sorunu budur.
Yurttaşların bir kısmının bu fiili eşitsizliğini gidermek için ulusal hâsıladan bir kısmı ayırmak; onlara kotalar tanımak, öncelikler vermek, pozitif ayrımcılık ile bu azınlıklar büyük ölçüde dezavantajlı olmaktan çıkarılabilirler.
Bu anlamıyla azınlık sorununun hallolması veya en azından daha az sancılı çözülebilmesi için de tam bir demokrasi ve merkezi bürokratik idarenin parçalanması şarttır. Çünkü ancak bu koşulda bu fiili azınlıklar örgütlenip, baskı yaparak, kendilerini gözeten yollar, pisuarlar, otobüsler, vs. yapılmasına daha büyük kaynaklar ayrılmasını, kotalar, öncelikler tanınmasını, sağlayabilirler.
Birinci anlamıyla “azınlık” sorunu tam bir eşitlik ile çözülebilirken, bu ikinci anlamıyla azınlık sorunu ancak eşitsizlikle çözülebilir. Birinci eşitlik olmadan ikinci eşitsizlik de mümkün olmaz.
Dikkat edilirse bu iki azınlıklar sorunu da aslında birer program ve gerçek anlamıyla demokrasi sorunudur.
Şimdi gerçekten bir Tüzük sorunu, bir işleyiş sorunu olarak ele alınabilecek üçüncü azınlık kavramına gelelim.
*
Demokrasi aynı zamanda bir yönetimdir. Yani bir takım kararlar alınmasını, uygulamayı, yaptırımı gerektirir.
Demokrasi kararın doğru bir karar olmasını, yani içeriğini belirlemez. Demokrasi sadece usulünü belirleyebilir.
Karar almak için eninde sonunda bir şekilde bir oylamaya başvurmak gerekir.
Çünkü eşitlik temel varsayımdır. Herkes eşit olduğuna göre, bir karara varmanın tek yolu nicel bir ölçüdür. Bunun da tek yolu oylamadır.
Oylama ise, farklı öneri, program ve görüşler arasında olabilir.
Tabii yine bu eşitlik ilkesine bağlı olarak, tüm farklı görüşlerin, örgütlenme, kendini yayma, çoğunluğu kazanma konularında eşit koşullarda mücadelesi gerekir.
Tabii bütün bunların olabilmesi için de, her yurttaşın tüm yurttaşlara; her örgüt üyesinin tüm örgüt üyelerine, doğrudan, bir üst organın izni ya da yönlendirmesi veya teknik yardımına ihtiyacı olmadan fiilen ulaşabilir olması gerekir.
Yani doğrudan yatay ilişki; fiilen var olmadan tüm demokrasi ve eşitlik iddiaları havada kalır.
Bu, farklı ve sistematik görüşlerin ortaya çıkmasının temelidir.
Farklı ve sistematik görüşler ortaya çıkıp birbiriyle mücadele etmeden de bir oylama ve karar alma mümkün olmaz.
Beş yüz çeşit görüşün ortaya çıkıp kendini ifade etmesi demokrasi değildir. Sadece bir manüplasyona hizmet eder. Gerçek ve can alıcı sorunları gündemden uzaklaştırmanın ve bir karar alınmasını, engellemenin bir aracı olur.
İşte bütün bunlar aşıldıktan sonra, tüm farklı görüşler için fiili bir eşitlik sağlandıktan sonra, er veya geç bu görüşlerin bir şekilde oylanması ve bir karar alınması gerekir.
Ama oylama demek, aynı zamanda azınlık ve çoğunluğu ortaya çıkarmak demektir.
Yani demokrasi birinci anlamıyla azınlıkları eşitlikle yok eder; ikinci anlamıyla azınlıkları eşitsizlikle yok eder, üçüncü anlamıyla ise çoğunlukları var etmeye, dolayısıyla azınlıkları da var etmeye çalışır denebilir.
Yani eninde sonunda bir görüş oyların çoğunu alacak ve kabul edilecektir.
İşte “çoğunluğun diktatörlüğü”nden söz edenler bu anlamda çoğunluktan söz ediyorlar. Ama bunun çözümünü, güçler ayrılığında, hukukta, çoğunluğun karar hakkını almada vs. görüyorlar ve buradan kendi ayaklarına kurşun sıkıyorlar.
Bu sorunun çözümü başka yerdedir.
Tekrar edelim, kararların alınması sürecinde, daha az oy alındığı için, azınlıkta kalan görüşler, eğilimler vardır ve eşyanın tabiatı gereği olacaklardır.
Burada şöyle bir soru ortaya çıkıyor. Bu bizzat şu Başkanlık referandumunda da açıkça ortaya çıkıyor. Diyelim ki yüzde 51 ile bile değil, #HAYIR’dan bir fazla evet oyu çıktı. Bütün #HAYIR oyları bu durumda sıfıra icra olmaktadır. Bunların sonuç üzerinde hiçbir ağırlığı olmamaktadır. Yani örneğin nüfusun yarısı zerrece kaale alınmamış olacaktır bu kararda.
İşte bu anlamda azınlık sorununu çözmek için, azınlığın da karar üzerinde bir etkisini ağırlığını sağlamak için bir yol var mıdır?
Varsa nasıl bir yoldur?
Sorunumuz budur.
Evet vardır.
Biz buna oylamadan farklı olarak “oydaşma” yöntemi diyoruz.
Nedir, nasıl uygulanır?
Çünkü bu konu ve bu bağlamda bizim önerimiz, gerek örgütsel çalışmalar için; gerek bir ulusun içindeki tartışmalarda en az sancılı biçimlerde çözümleri bulmak için harika bir olanak olarak ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca bu referandumun akıl dışılığı da bu oydaşma yöntemi örneği ile daha iyi görülebilir.
Bunlar da önümüzdeki yazının konusu olsun.
23 Şubat 2017 Perşembe
Demir Küçükaydın
@demiraltona
Yazılarımız şu adresteki blogta bulunuyor:
https://demirden-kapilar.blogspot.de/
Videolarımız şu adreste:
https://www.youtube.com/user/demiraltona
Yazılarımızı ayrıca ses dosyası olarak şurada paylaşıyoruz. Direk podcasttan veya indirerek dinlemek mümkün.
https://soundcloud.com/demirden-kapilar
Kitaplarımız buradan indirilebilir.
https://drive.google.com/open?id=0BxCB_Gtx8VYAcDREeTJVLW93MjA
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Eğer yazıları mail ile almak istemiyorsanız linke tıklayıp boş bir e-mail yollamanız yeter: Beni listeden Çıkarınız
Wenn Sie nicht E-Mail haben möchten, bitte drücken Sie Link: Unsubscribe
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2020
30.03.2020
19.03.2020
18.03.2020
17.03.2020
10.03.2020
2.03.2020
1.03.2020
2.02.2020
3.01.2020