DOĞAN ÖZGÜDEN
Gece geç vakitlere kadar bir yandan Ebru Timtik kardeşimizin ölümüne neden olanların bu cinayeti protesto edenlere alçakça saldırılarını, öte yandan hafta sonu mahmurluğundan ayılmaya başlayan dünya medyasında hak ve adaleti savunan bir hukuk insanının Türkiye’de katledilişinin nasıl yansıtıldığını izlemiştim.
Puslu Brüksel sabahında uykuya doymadan kalkıp kahvemi içtikten sonra büroda bilgisayar başına çökmek yerine biraz da hava değiştirmek için yürüyerek mahallenin kuzeyindeki Ayı Kafesi meydanına gidip sabah haberlerini ve yorumlarını iphone’dan orada izlemeye karar verdim.
Daha çok Kuzey Afrikalı’ların birbiriyle buluştuğu, söyleştiği meydanda çoğu artık emekli dostlarımla “Salut Kardaş” diye selamlaşıp hal hatır sorduktan sonra bir banka çöküp Iphone’da önce Artı Gerçek’in sayfasına girdim.
Koray Düzgören yazısında 1 Eylül’ün Dünya Barış Günü’nün gelişini anımsattıktan sonra haklı olarak soruyor: “Her gün savaş çığlıkları atılan bir ülkede barışseverler nerede?” Ardından da Türkiye siyaset dünyasının yüzkarası gerçeğini vurguluyor: "Savaş söylemleri muhalefet cephesinin HDP hariç bütün partileri tarafından değişik derecelerde destekleniyor. Milli mesele denilen bu dış politika konularında inanılmaz bir ittifak görülüyor.”
1 Eylül belki tüm dünyada Barış Günü… Ya Türkiye’de? Geçmiş yıllarda bu konu üzerine yazı yazarken yaptığım bir araştırmada fark etmiştim ki, 1 Eylül Türkiye’de sadece Barış Günü değil, 1947’de ABD emperyalizmine teslimiyet resmen onaylanarak Barışın Katledildiği Gün’dür. Çünkü o gün ABD yardım anlaşması TBMM’de dönemin iktidar partisi CHP ve ana muhalefet partisi DP’nin oybirliğiyle ve de alkışlarla kabul edilmiştir.
Hiç unutmam… Ankara Atatürk Lisesi’nde ortaokul öğrencisiydim… Köy enstitülerini kuran, dünya klasiklerini Türkiyeli okuyucuya kazandıran Hasan Ali Yücel “solcu” olduğu için Milli Eğitim Bakanlığı’ndan uzaklaştırıldıktan sonra yerine geçirilen aşırı sağcı Reşat Şemsettin Sirer’in emriyle okulun konferans ve gösteri salonu beyinlerimizi yıkamak üzere başta Nihal Atsız olmak üzere tüm gözü dönmüş ABD yalakası ırkçılara açılmıştı…
Aramızda bu rüzgara kendini iyice kaptırmış olan bazı tuzu kuru aile çocukları 1 Eylül 1947’de alınan ABD’ye teslimiyet kararını büyük sevinç gösterileriyle karşılamış, aradan kısa bir süre geçtikten sonra da en sevdiğimiz öğretmenlerimiz, başta Sami öğretmen olmak üzere, “komünist” diye okuldan uzaklaştırılıp yerlerine aşırı milliyetçi ve de Amerika hayranı öğretmenler getirilmişti.
Koray’ın yazısı beni o yıllara götürünce bulunduğum mekânın ismi Ayı Kafesi de ABD uşaklığının tırmandığı o günlerin bir başka imajını anımsattı.
Karagöz ve Köroğlu gibi haftalık gazetelerde, hattâ günlük medyadaki karikatürlerde sık sık rastladığımız ayı imajı… Ama bu ayı, öyle hayvanat bahçelerinde cismini, kitaplarda, dergilerde, filmlerde resmini gördüğümüz sempatik ayı değil, başında kızıl yıldızlı Bolşevik kasketiyle ağzından salyalar akarak Türkiye’yi de tehdit eder şekilde gösterilen “Rus ayısı” idi. Aynı karikatürlerde Amerika ise esas oğlan’dı, bu canavara karşı cansiperane mücadele veren kurtarıcımızdı…
5 Nisan 1946’da Büyükelçi Ertegün’ün naaşını taşıyan Missouri zırhlısının İstanbul Boğazı’na demir atmasıyla başlayıp 12 Mart 1947’de “Sovyet tehdidi”ne karşı Truman Doktrini, 4 Temmuz 1947’de Marshall Planı’yla gelişen, Kore’ye tugay gönderme karşılığı 18 Şubat 1952’de Türkiye’nin NATO’ya dahil edilmesiyle doruk noktasına ulaşan bir teslimiyet süreciydi bu.
Hiç şaşırtıcı değil, bunun bedelini de kapitalist sömürüye ve ABD emperyalizmine karşı tavır koyarak barış davasının militanlığını yapan solcular ödeyecekti.
2. Dünya Savaşı’nın bitimini izleyen sözüm ona "demokrasiye geçiş" döneminde ilk önce Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel’in Tan Gazetesi 4 Aralık 1945 tarihinde CHP'nin kışkırttığı "milliyetçi" güruh tarafından basılıp tesisleri parçalanarak susturulacak, ardından yeni kurulan Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi ile sol sendikalar sıkıyönetim tarafından kapatılacaktı.
1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin “Artık yeter!” sloganlı demokrasi vaadleriyle iktidar olmasının ardından Behice Boran, Adnan Cemgil, Nevzat Özmeriç, Osman Toprakoğlu, Vahdettin Barut, Reşat Sevinçsoy, Muvakkar Güran ve Naci Ormanlar tarafından 14 Temmuz 1950 tarihinde Türkiye’nin ilk barış örgütü olan Barışseverler Cemiyeti kurulacaktı.
Ancak ABD’ye uşaklıkta CHP iktidarından hiç de geri kalmayan Demokrat Parti’nin sırf NATO’ya kapağı atabilmek amacıyla Kore’ye bir tugay gönderme kararı vermesi üzerine TBMM Başkanlığı’na bir uyarı mesajı gönderen Barışseverler Cemiyeti’nin kurucuları 29 Temmuz 1950’de tutuklanacak, altı ay sonra da Ankara Garnizon Komutanlığı'na bağlı bir askeri mahkeme tarafından 30 Aralık 1950’de “Siyasal amaçla Türkiye'nin ABD ile dostluğunu bozmaya ve halkın hükümete olan güvenini sarsmaya çalıştıkları" gerekçesiyle on beşer ay hapse mahkûm edileceklerdi.
Hemen ardından bunu ünlü 1951 Türkiye Komünist Partisi tevkifatı izleyecek, başta Dr. Şefik Hüsnü Deymer, Zeki Baştımar, Reşat Fuat Baraner, Mehmet Bozışık, Halil Yalçınkaya, Vedat Türkali ve Mihri Belli olmak üzere Türkiye’nin seçkin aydınlarından ve işçi liderlerinden 118 kişi on yıla varan hapis ve üç yıla varan sürgün cezalarına çarptırılacaklardı.
60’lı yıllarda özellikle Türkiye İşçi Partisi’nin kurulmasının ardından, bu parti başta olmak üzere sol yelpazedeki yerleri ne olursa olsun tüm sendikalar, gençlik örgütleri, medya, yayın, kültür ve sanat kurumlarında öncelikli gündem maddesi ABD emperyalizminin hegemonyasına karşı mücadeleydi, Türkiye’nin tüm komşu ülkeleriyle barış içinde bir arada yaşamasını sağlayabilmekti.
Bu mücadelede yer alan kurumlar ve bireyler de sadece art arda açılan davalar ve verilen mahkumiyet kararlarıyla değil, ABD uşağı ırkçı ve ümmetçi terör örgütlerinin, beyni yıkanmış bozkurtların ve mücahitlerin kanlı saldırılarına hedef olarak ağır bedel ödediler.
ABD ve NATO destekli 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinden sonra kurulan faşist yönetimlerin boy hedefi de yine anti-emperyalist mücadeleyi, tüm dünya insanlarının barış içinde kardeşçe yaşaması özlemini kendi günlük yaşam kaygılarından daha önde tutan halk çocuklarıydı.
1972’de Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan, 1980’den sonra da onlarca devrimci genç bu inanç ve kararlılıkları nedeniyle idam sehpalarında can verdiler.
Askeri darbeler dönemindeki barış düşmanlığının en inkar kabul etmez kanıtı ise, hiç kuşku yok ki, 3 Nisan 1977’de kurulmuş olan Barış Derneği’nin 12 Eylül darbesinden sonra kapatılmış olmasıydı. Dernek yönetici ve üyeleri “Türkiye'deki meşru düzene ve bu düzeni sağlayan ittifaklara, NATO’ya karşı oldukları” gerekçesiyle tutuklanmış, bir askeri mahkeme tarafından 14 Kasım 1983’de 8 yıla kadar varan hapis cezalarına mahkum edilmişti.
Dünya Barış Günü sosyalist ülkelerde ve diğer ülkelerin sol kuruluşlarında 80’li yıllara kadar Nazi Almanyası’nın 1939’da Polonya’ya saldırarak 2. Dünya Savaşı’nı başlattığı 1 Eylül’de kutlanırken, ABD bu günü unutturmak için 1981 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na baskı yaparak 21 Eylül’ü Dünya Barış Günü ilan etti.
Buna rağmen Türkiye’de son derece meşakkatli bir örgütlenme ve mücadele sürecinden geçen tüm örgütler ve sendikalar barış mücadelemizin geleneğine uygun olarak Dünya Barış Günü’nü eskiden olduğu gibi hep 1 Eylül’de kutlamaya devam ediyor.
Günümüzde barış davasına sahip çıkmak geçmiş dönemlerdekine eş değerde bir önem taşıyor, çünkü karşımızda artık fütuhatçı İslam bayrağını taşıyarak bölgesel bir emperyalist güç olmaya yönelmiş olan Tayyip Erdoğan iktidarı var.
Yanına devşirme İslamcı teröristleri de takarak Türk Silahlı Kuvvetlerini Suriye, Irak ve Libya’da istilacı savaşa süren Erdoğan iktidarı, şimdi de doğuda Azerbeycan’a birlik sokarak Ermenistan’ı, Akdeniz’e savaş gemileri salarak başta Yunanistan olmak üzere bölge ülkelerini tehdit ediyor.
Tayyip döneminde Türk askeri birliklerinin sadece yukarda isimlerini verdiğimiz ülkelerde değil, Afganistan, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Katar, Kosova, Kuzey Kıbrıs, Lübnan, Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti, Somali ve Sudan’da üslenmiş olması yetmezmiş gibi, Isparta’da da 57 ülkenin askerlerine komando eğitimi verildiği yandaş medyada iftiharla yazılıyor.
Yine aynı medyanın haberlerine göre “Barbaros’un torunları denizlere sığmıyor… Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklarını koruyan savaş gemileri, Kuzey Buz Denizi’nden Hint Okyanusu’na uzanan deniz alanında uluslararası operasyonlara başarıyla imza atıyor.”
Tüm bu endişe verici gelişmeler karşısında muhalefet partileri ne yapıyor?
Koray Düzgören çok iyi yanıtlamış: “Savaş söylemleri muhalefet cephesinin HDP hariç bütün partileri tarafından değişik derecelerde destekleniyor. Milli mesele denilen bu dış politika konularında inanılmaz bir ittifak görülüyor. Muhalefet partileri, başta ana muhalefet olmak üzere, iktidarın ayakta kalabilmek uğruna giriştiği bu savaş boyutlu oyunları, girişimleri milli mesele diyerek desteklediğini görüyoruz.”
Tayyip’in tüm askeri saldırılarına “milli çıkarları koruma” gerekçesiyle destek veren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bakın üç yıl önce Yunanistan’a nasıl meydan okumuştu: "Yunanistan savunma bakanı bana, ‘gel de al’ diyor. 2019'da geleceğim. O adaların tamamını alacağım. Bir dönem bunlar Kıbrıs için de ‘gel al' diyorlardı, rahmetli Ecevit çıktı gitti aldı. Nokta." (Sözcü, 23 Aralık 2017)
Muhalefet kesimindeki bu cürüm ortaklığı karşısında tek umut verici girişim, TBMM’deki üçüncü büyük parti olmasına rağmen çoktan “ana muhalefet partisi” misyonunu üstlenmiş olan HDP’nin 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde gerçekleştireceği büyük etkinlik.
HDP, üç aydır sürdürdüğü Demokratik Mücadele Programı’nı o gün Diyarbakır, İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Van, İzmir ve Urfa’da “Türkiye tarihinin en büyük insan zincirleri”ni oluşturarak tamamlayacağını, halkın talep ve istekleri doğrultusunda hazırlanan Barışa Çağrı Deklarasyonunu’nu da TBMM’de açıklayacağını duyurdu.
Evet, 1 Eylül Dünya Barış Günü…
Ama Türkiye’de 1 Eylül, bizim kuşak için hem Barış Günü, hem de ABD emperyalizmine teslimiyetin TBMM’de CHP iktidarının ve DP muhalefetinin oybirliğiyle onaylandığı gün olması itibariyle aynı zamanda Barışın Katledildiği Gün’dür.
1 Eylül’ü Türkiye’de de gerçek bir Barış Günü’ne dönüştürme görevi tam 73 yıldır demokrasi ve barış güçlerinin önünde görev olarak duruyor.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
9.10.2025
14.09.2025
7.09.2025
13.07.2025
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024