Etyen MAHÇUPYAN
İktidarın insanları yozlaştırdığına ilişkin basmakalıp cümleyi sıkça duyarız. Bu tespit yanlış değildir... Ama gerçekte insanî zaafı gizlemeye yarayan bir yüzeyselliğin de uzantısıdır.
Çünkü iktidar her zaman bir azınlığın elindedir ve bizler kendimizi yine hemen her zaman o azınlığın dışında, bir tür 'doğal mağduriyetin' içinde tanımlarız. Dolayısıyla yozlaşmayı kendi uzağımızda, başkalarına ait bir nitelik gibi sunarız. Oysa iktidar denen şey tüm beşeri hayata nüfuz eder ve yönetme yeteneğinin otoriter zihniyet içinde kullanılmasına atıfta bulunur. Diğer bir deyişle iktidar kullanımı sadece ülkenin karar merkezlerinde, kapalı kapılar ardında tecelli etmez, sokağa iner, evimize girer ve bizleri de kendi parçası kılar. İktidarın meşruiyeti herkesin kendi küçük iktidar alanını yaratması için teşvik edici bir ortam oluşturur ve hepimiz bu imkânı az veya çok kullanırız. Bu nedenle yozlaşma denen durum hiçbir zaman sadece tepede ve merkezde yaşanmaz... Bizleri de içine alır, ama büyük iktidara işaret ederek kendimizi yozlaşmanın dışında tanımlamaktan hoşlanır, vicdanlarımızı rahatlatırız.
Öte yandan iktidar dağılımına paralel olarak, yozlaşmanın sorumluluğunun da göreceli olduğunu kabul etmek durumundayız. Bir devletin veya bürokratik kurumun yozlaşması, muhakkak ki bir esnafın ticarî işlerinin veya bir ailenin iç yozlaşmasından çok daha önemlidir, çünkü etrafa sirayet etme ve tetikleme yeteneği daha fazladır. Ancak bu gözlemin bizi rahatlatmamasında yarar var... Çünkü hiçbir şey yapmasak, elimizde hiçbir güç olmasa ve salt seyirci koltuğunda oturuyor olsak da, devletin yozlaşmasında payımız var. En azından sessiz kalarak, seyirciliği normalleştirerek, gördüğümüzü görmezden gelerek, kendimizi devlete bilinçli olarak yabancılaştırarak bu hastalanma haline destek vermiş oluruz. Böyle bakıldığında yozlaşmanın aktif ve pasif halleri olduğunu söylemek anlamlı gözüküyor. İktidarı elde tutan kendi tasarrufu ve tercihleriyle yozlaşmayı derinleştirirken 'aktif' bir konumdadır... Buna karşılık söz konusu derinleşen yozlaşmayı kabullenen ve sıradanlaştıran daha geniş yığınların ise 'pasif' konumda hayati bir işlev gördüklerinin altını çizmek gerekir.
Bu bağlamda diktatörlükler epeyce rahatlatıcı rejimlerdir. Çünkü tepedeki yozlaşmaya karşı çıkmanın karşılığı ölüme kadar uzanıyorsa, toplumun tepkisizliğini eleştirmek hiç de kolay olmaz. Oysa demokrasilere doğru yaklaşıldığında 'pasif' yozlaşmanın meşrulaştırıcı değeri de giderek artar. Dolayısıyla demokrasilerde 'sessiz çoğunluk' lafı anakroniktir ve henüz o toplumun demokrasiyi kavramadığının işareti olarak okunmalıdır. Açıktır ki, demokrasilerde çoğunluk sessiz olamaz... Sessiz kalmak devlete ortak olmak, yapılanların sorumluluğunu paylaşmak ve giderek savunmak demektir.
Böyle bakıldığında Kürt meselesi sadece devletin hastalıklı bir iktidar kullanımına işaret etmez. Başta medya olmak üzere tüm 'sivil' alanların da aynı iktidarın parçası olduğunu söyler. Bu nedenle asıl meselenin 'Türk meselesi' olduğunu söylemek çok daha doğrudur, çünkü 'Kürt meselesi' Kürtlerin haklarını öne çıkarırken, 'Türk meselesi' doğrudan bu hakların engellenmesini mümkün kılan geniş bir yozlaşma haline karşılık gelir.
Söz konusu yozlaşma sadece bir kayıtsızlık veya duygudaşlık olayı değil. Yapısallaşmış, sistemleşmiş, devletin ve ona damgasını vuran rejimin belkemiği haline gelmiş bir özellik. Bu nedenle de esas olarak hukuk anlayışına ve yargı sistemine yansıyor. Gelinen noktanın ayırdına ise, maalesef ancak sistemin kendini gülünç kılmasıyla varıyoruz. Geçenlerde bir mahkemede Hatip Dicle hakkında 10 yıl hapis cezası istendi. Çünkü Dicle bir kitabında ve bir konuşmasında PKK'lılar için 'gerilla' demişti... Gerilla demek örgütü övmek, örgütü övmek de örgütün propagandasını yapmak demek türünden bir çıkarsama sonucunda savcılık her bir gerilla sözcüğü için 5 yılı uygun bulmuş durumda... Başka bir davada pankart asmak nedeniyle suçlanan iki gencin beraatine karar verildi. Ancak bu iki genç tam 19 ay hapiste tutulduktan sonra... Asıl ilginci, bu davada savcının beraat istemesine karşın mahkemenin olayı sürüncemede tutması, iki insanın hayatının bir bölümünün gaspedilmesine yol açmasıydı. Bir diğer davada ise Habur'da giriş yapan PKK'lılardan Mustafa Ayhan yaklaşık 11 yıla mahkûm edildi. Ne var ki aynı kişi ve arkadaşları Habur'da giriş yaparken yargılanıp serbest bırakılmışlardı. Çünkü onları çağıran devletin kendisiydi ve bir sanığı çağırıp kandırarak hapse atmak devletin şerefinin ihlali demekti. Ancak anlaşılan mahkeme bu nüansı değerlendirmeye yatkın değildi...
Bu olaylar bugün hepimizin gözü önünde oluyor ve yargı müessesesi başta olmak üzere, medyanın büyük çoğunluğu ve bizler kılımız kıpırdamadan başka hayatlar üzerindeki eziyeti izlemeye, bu durumu sıradanlaştırmaya devam ediyoruz. Yozlaşma bizi o kadar uzun zaman ve o denli yakından kuşatmış ki, bunun kendi yozlaşmamız olduğunu bile anlamayıp uzağımızdaki iktidara gönderme yaparak rahatlıyoruz.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2)
25.10.2025 - Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (1)
25.10.2025 - Kürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye!
15.03.2025 - Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları














































































Ad Soyad Giriniz...
Tabii Cemil Çiçeki Adalet bakanı,içişleri bakanı yapan benim.Onu başbakan ın yanına yardımcı ajan diye ben soktum.Meclise başkan olarak silah zoruyla asker seçtirdi.Yıldıray Oğur un taptığı başbakanı Cemil çiçek,İdris naim Şahin ve benzerleriyle kuşatan Ergenekon dur.