Halil BERKTAY
Gerçeği arayan (ve hayatta bunun önüne geçebilecek, bundan önemli hiçbir meselesi kalmamış) birinin, kimler ve nelerle uğraşması gerekir şu Türkiye’de ?
Evrenselci, solcu, dinsiz, demokrat, şiddet karşıtı, savaş karşıtı, militarizm karşıtı, milliyetçilik karşıtı, herhangi bir “izm” karşıtı, bu arada anti-devletçi ve anti-Atatürkçü iseniz, ne tür sahtekâr ve sahtekârlıklarla boğuşmak zorunda kalırsınız ?
Günlük hayat, sizi ne sefil ve hem de ne âdî, âdîliği içinde gülünç riyakârlıklarla yüz yüze getirir adım başında ?
Nadirattan olarak bugün, şu veya bu konuya ilişkin (akıllı uslu olmasına çalıştığım) düşüncelerimi değil, sık sık içimden geçenleri, biriken duygularımı yazacağım.
Küçüktüm, küçücüktüm / Oltayı attım denize; / Bir üşüşüverdi balıklar, / Denizi gördüm. Pek öyle olmadı maalesef. Gözümü açtım; en gevşek ve kaba deyimiyle “hâkim sınıfların” yalanlarıyla tanıştım. Komünizmde kadınlar ortak mülkiyet konusuydu; Moskof casusuydular; 1951-52 tevkifatında “radyo başında” yakalanmışlardı. 1960’taki öğrenci direnişine Rus denizaltıları ruble taşıyordu. Çok tepki duydum, tiksindim hepsinden. Yalana bu tepki ve nefret beni bir daha bırakmadı.
12 Martta tutuklandık, işkence gördük, hapis yattık. Kontrgerillası, daha yüksek rütbeli subayları, askerî hâkimleri, cezaevi komutanlarıyla devleti daha yakından tanıdım. O çok teorik “burjuvazi” veya “hâkim sınıf” formülleri başka türlü bir somutluk kazandı. Tuhaf şey; uğradığım fiziksel zulme o kadar bozulmadım da, bizim ve bütün kamuoyunun gözünün içine baka baka söylemeye devam ettikleri yalanlar çok daha koydu. Kafamın ve ruhumun bir yanı, böyle bir ahlâksızlık ve alçaklığı bir türlü anlayamadı, anlayamıyor.
1970’lerin sonları ve 80’lerin ilk yarısında, militanlıkla bilimi hâlâ yan yana götürmeye çalışıyordum. Osmanlı toplum yapısına ilişkin tartışmalardan hareketle, sanki farkına bile varmaksızın milliyetçi tarihçiliğin içine girdim. İlgim, historiyografi ve karşılaştırmalı milliyetçi historiyografiler alanına kaydı. Geçtim, bayrak törenlerini, Harbiye Marşını, “Andımız”ı, Ulu Önderi, vatan-millet-Sakarya edebiyatının diğer klişelerini. Hayretler içinde daha beterini : bütün milliyetçi yalanların simetrik bütünlüğü ve sistematiğini, birbirlerini tamamladıklarını gördüm.
1980’lerin sonunda, bıraktım artık, adım adım tahammül edemez hale geldiğim militan aktivizmi. Yıllar boyu birikirken bastırdığım bütün soru ve şüpheler patlayıp satha çıktı. O ândan itibaren her dönüp geriye bakışımda, sol olarak kendi ahlâksızlığımızı, yalanlarımızı, gerçeği nasıl manipüle ettiğimizi gördüm. Dünya çapında, Sovyetler Birliği, Çin ve diğer komünist ülkelerin söylediği, uluslararası komünist hareketi de âlet ettiği yalanları da daha geniş bir bütünsellik içinde gördüm. Yerli ölçekte, rekabet içindeki sayısız fraksiyonun hem birbirlerine hem kendi kendilerine karşı söylediği yalanların farkına vardım.
Garip bir şey oldu bu serüven ilerledikçe : Saniyesinde teşhis edemeyeceğim milliyetçi yalan kalmadığı gibi, aynı şekilde, lâfın gelişine, dolanışına, iç kurgusuna, ses tonuna bakarak saniyesinde teşhis edemeyeceğim “solcu” yalan da kalmadı benim için. Exiled Thucydides knew / All that a speech can say / About Democracy, / And what dictators do, / The elderly rubbish they talk / To an apathetic grave (Nutuklar Demokrasi hakkında ne söyleyebilirse / Sürgündeki Thukydides biliyordu hepsini / Ve diktatörlerin ne yaptığını da, / Umursamaz bir mezarın önünde / Dile getirdikleri yaşlı ve yorgun yâveleri).
Her okuyuşumda yeni bir anlam kazandı benim için bu dizeler. Sırf politikanın makro planına değil, birey olarak tüm varlığım ve hayatıma da ışık tutuyor. Auden’ın şiirindeki Thukydides gibi ben de, hepsi birer embryonik diktatör olan bir yığın “solcu”nun ruhsuz ruhunu biliyorum, içlerinden geçeni biliyorum, akıl ve zekâ sandıkları küçük kurnazlıkları biliyorum, “siyaset” adına nelere tevessül ettiklerini biliyorum, hiçbir gerçeklik tınısı taşımayan belâgat gösterilerini biliyorum. Aramızdaki mesele de bu zaten. Bir, sizinle aynı ipte oynamıyorum. Benim örgüt, cemaat ve iktidar diye bir derdim yok; hiçbir nabza göre şerbet vermek durumunda değilim; o yüzden de yalnızlığım içinde özgürüm.
İki, yüzde yüz gerçek ve içtenlikli olmayan, içinde en ufak yalan-dolan kırıntısı taşıyan hiçbir şeyle beni aldatmanız, sahte pırıltılar peşinde sürüklemeniz, kof gıcıklıklarla “lâf oturtup” susturmanız ya da kendinizi mat bir satıh ardına saklamanız mümkün değil. Bunu Atatürkçü ve Kuvâyı Milliyeciler de yapamaz, Yusuf Halaçoğlu da yapamaz, Doğu Perinçek de yapamaz, Abdullah Öcalan da yapamaz, Türk Tarih Kurumu’nun “Ermeni Masası” da yapamaz, iki Ertuğrullar (Kürkçü ve Özkök) de yapamaz, KCK tüzüğü de yapamaz, Celâlettin Can’lar ve Mustafa Yalçıner’ler de yapamaz, Yeni Akit de yapamaz, öyle bazı ufak tefek tipler var ki hele onlar hiç yapamaz. Onun için, daha baştan çelik çomak oynamaya kalkmasalar daha iyi olurdu kendileri için.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024