Halil BERKTAY
[15 Mart 2015] Kafamın bir yarısı hâlâ Padova’da, Scrovegni fresklerinde. Bir yarısı şu anti-Erdoğan, anti-AKP, anti-Müslüman karikatürlerde. Bu kadar birbirine zıt iki janr olabilir. İkincisini üreten ve tüketen kentli, laik, yukarı orta sınıf Türk erkekleri, Rönesansa kendilerini yakın görürler kuşkusuz. Üstelik bol bol da “Rönesansı ve Reformasyonu yaşamadığımız için böyle olduğumuz”a hayıflanırlar. Oysa Giotto’da derin bir hümanizm var, Beyaz Türk alt-kültüründe ise ürkütücü bir sığlık ve taşlaşmış bir nefret.
Dün (14 Mart Cumartesi) Michelle ve Erdoğan’ı bitirdikten sonra kendimi alamadım; içimden hayır, henüz sırası değil, zaten yapacak tonla işin var, sitenin yeniden yapılanmasını bekle… diye söylene söylene, bir fasıl dolaştım koleksiyonumun içinde. Şimdi eskisinden de daha net görüyorum ki, burada sırf politik bir düşmanlık değil, çok daha derin bir ideolojik aşağılama söz konusu. Ve bu aşağılama, öncelikle Müslüman kadınları hedef alıyor. Amerika’daki beyaz ırkçılığında, kölelik döneminden türeyip gelen bir bilinçaltından söz edilir. Özellikle pamuk plantasyonlarının beyaz efendileri, kendilerini çiftliklerindeki bütün siyah kadınların da mutlak sahibi sayıyor; canının çektiğiyle yatıyor ve bu yolla bir yığın “melez piç” peydahlıyor; eşleri hanımefendiler ise kocalarının bu hovardalıklarını çoğunlukla görmezden geliyor; beyaz ve kendi sınıflarından bir kadınla kaçamak yapsalar belki kıyamet koparacakken, aşağı, insan-altı (subhuman) bir ırktan kadınları bu şekilde kullanmalarına ses çıkarmıyorlardı. Buna karşılık aynı beyaz efendiler, siyah erkeklerin gelip o seçkin karılarına (ya da genel olarak beyaz kadınlara) tecavüz edeceğinin – bir adım ötede, beyaz kadınların kendi istekleriyle siyah erkekleri tercih edebileceğinin korkusu içindeydiler. Reel hayatta, hele (1870’lerden 1950’lere) Güney eyaletlerinde, tamamen uydurma ve iftira bile olsa “siyah erkek + beyaz kadın = zorla ırza geçme = linç” demekti. Psikolojik planda ise, efendi-köle ilişkisinin bu şekilde tersyüz edilmesi olasılığı karşısında duyulan dehşet, doğaya daha yakın (maymunumsu?!) ilkeller olarak siyahların cinselliğinin olağanüstü güçlü olduğuna — dolayısıyla kadınları“mız”ın her an onlara kaçabileceğine — dair efsanelere yansıyordu (ki aynı ürpertili, endişeli anlatımlara erotik Doğu literatüründe de rastlıyoruz).
Uzaktan uzağa bunu hatırlatırcasına, laik Beyaz Türklerin de, bir bütün olarak Müslümanlığın ötesinde, özel olarak Müslüman kadınlarla; ama çarşaf, ama burka, ama uzun manto, ama basit bir başörtüsü — şu veya bu ölçüde örtünen kadınlarla ilgili özel bir takıntısı var. İnsan olarak göremiyor; 19. yüzyıl antropolojisinin Avrupa-dışı ilkel kavimlere yaklaşımı gibi, kıyısında durup acaba bu nasıl bir “ırk” veya “tür” dercesine bakıyorlar. Hayvansı, cinselliği aşırı güçlü zenci tipinin bu alandaki erkek muadili çok net: Şalvarlı, kara topsakallı, eli tesbihli ve ağzı salyalı, gözü şehvetten dönmüş, okuyup üflediği kadınları iğfal eden azgın ve sapık hoca tipi. İrtica karşıtı ilerici, devrimci çizerliğin favori temalarından. Bütün Cumhuriyet dönemi boyunca Akbaba ve benzeri karikatür dergilerinde bol bol bulabilirsiniz.
Kadınlar açısından ise durum biraz daha karmaşık. Şüphesiz bir boyutu, 19. yüzyıl Oryantalizminin hareme bakışının uzantısı. Gizli saklı bir dünyaya önce mütecessisâne, sonra mütehakkimâne duhul etme arzusu. Özel bir obje, bu tesettürlü kadın. Garip bir yaratık; çirkin bir böcek, bir karafatma da olabilir, güzel bir kelebek de. Ama bunun içinaçılması — açıp bakabilmemiz, orasını burasını kurcayalabilmemiz lâzım. Kanatlarını mı koparsak; sırtüstü devirsek de dönmek için havada çırpınan bacaklarını mı incelesek? Veya nasıl bir duygusal ve düşünsel baskı altına alsak, teslim olması için — kamusal alanda yeri olmayan bir leke gibi gösterip hissettirerek? Sonuçta, ne yapsak etsek de bize karşı direnmek için benimsenmiş gibi duran bu örtünme zırhını yırtıp aşarak, uygarlık ve çağdaşlık adına bir fetih daha gerçekleştirsek? Cennette erkeklere nice huriler vaat eden İslâmiyetin mahrem Itırlı Bahçe’sinde tekrar gezinsek. Pierre Loti’nin Azadiye’sine ciltler dolusu daha nice heyecanlar eklesek.
Böyle, sürekli bir zihinsel tecavüz hali söz konusu, “öteki”nin varlığı ve kültürü karşısında. Yerine göre, belki ardından fiziksel tecavüz de gelir; ya da belki her şey gene tıpkı 19. yüzyılda olduğu gibi saldırgan fantezilerde yaşanmaya devam eder. Kimbilir neler karıştırmaktadır bu Müslümanlar kendi âlemlerinde? “Yurtdışında çok sevgili bir lise arkadaşım var,” diye yazmıştım geçmişte: “Özel bir e-mail listesine çeşitli yazılar, karikatürler, fıkra ve espriler, dünyanın çeşitli köşelerinden görüntüler, ya da benzersiz doğa fotoğrafları yollayıp durur.” Eklemiştim: “Son yıllarda gönderdikleri, giderek ‘AKP ve RTE aleyhine olan ne varsa’ya indirgendi” (bkz Ruhunuzun aynası, 22-23 Mart 2014).
İşte ondan, gene hayli dolgun bir “paket” gelmişmiş 19 Eylül’de. İçinden sadece bir fıkra ve bir karikatürü seçip alıyorum şimdilik. Fıkra şu: Müslüman kadın kocasına yakınmaktadır, evliliklerinde romantizm kalmadı diye. “Hani, nerede beni merdivenlerden yukarı kucağında taşıyıp yatağa götürdüğün günler?” Adam cevap vermiş: “Evet ama o zamanlar henüz 11 yaşında olduğunu unutuyorsun.” Kıssadan hisse, İslâmiyette kızlar hep böyle çok küçük yaşta kendilerinden çok büyük erkeklerle evlendirilir; neredeyse sübyancılık gibi bir şeydir.
Karikatür ise en tepede, başlığımın yanında gördüğünüz resim. Ya Amerika ya İngiltere’den bir fotoğraf. Arkaplanda tipik banliyö evleri; belki bir açık hava partisi; garaj önüne çekilmiş arabalar. Önde, başörtülü iki genç kadın kahkahalarla gülerek bir şeyler konuşuyor (orijinali bir cep telefonu reklamı olabilir mi diye düşündüm bir an). İki konuşma balonu sonradan monte edilmiş. Soldaki: “Kocan son zamanlarda çok daha mutlu gözüküyor.” Sağdaki: “Ona bir keçi satın aldım da.” Acaba orijinalinde “keçi” değil de “tekne” mi vardı? BOAT = tekne; GOAT = keçi. Tek bir harf değişikliğine bakar; “Ona bir tekne aldım da” cümlesi “Ona bir keçi aldım da” haline geliverir. Gerçek Batılı erkekler hediye olarak tekne, Batıda yaşasalar da Müslüman erkekler keçi ister. Kıssadan hisse: Müslüman erkeklerin cinsel doyumsuzluğunu ancak hayvanat paklar; karıları da kendilerini kurtarmak için buna evet der. Sonra da yakın arkadaşlarıyla dedikodusunu yapıp karşılıklı kikirderler.
Aman ne komik; hahaha hihihi, haydi onlar gibi biz de gülüp geçelim hep beraber?! Maalesef, her şeyi “aman canım bunda ne var” diye light tarafından almaya teşne arkadaşımı, burada çok vahim bir sosyo-kültürel ırkçılıkla ve aynı zamanda korkunç bir kadın aşağılamasıyla yüz yüze olduğumuza bir türlü ikna edemedim.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- PKK ve Türk solcuları (3) Silâh, savaş, “Önderlik
10.03.2025 - Yarısı biten sürecin kalan yarısına dair
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (2) “Adam öldürmeyi oyun mu sandın?”
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (1) Silâh ve şiddet fetişizmiyle dolu otuz yıl
6.03.2025 - Trump’ın, yeni tip Hitler ve bilinçsiz Leninist olarak portresi
10.02.2025 - Bir demokrasi ve mücadele alanı olarak “ahlâklı denetim”
29.01.2025 - Eksik ve kaygılı bir devrimperestlik: Amerikan Devrimi
25.01.2025 - Marksizmden önce devrim, terör, diktatörlük
16.01.2025 - “Bir günde giriverdik demektir Şamı Şerif şehrine”
24.12.2024 - Kültür Bakanına birkaç soru
20.11.2024
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Mehdi avis
bunlar iflah olmazlar,100 yıldır bu milletin kanını emerek yaşıyorlar.Halkın ve iktidarın çok dikkatli ve uyanık olması lazım.birde her zaman her yerde bol bol dua etmek lazım