Halil BERKTAY
23 Ekim Pazar sabahı. Dışarıda hava güzel galiba. Ev sessiz. Camdan içeri güneş vuruyor. Kedi uyukluyor. Ben yazıyorum. Sanki herşey Nâzım’ın Masalların Masalı’ndaki gibi. Ölüm bile alabildiğine soyut ve yumuşak. Çınarın, suyun, güneşin tek tek gitmesi ve suretlerinin kaybolmasından ibaret. Kâinatın sonuyla özdeş bir “asude bahar ülkesi” (Yahya Kemal).
Oysa uzakta şiddet ve vahşet içinde ölüyor insanlar. Manşetler Çukurca’daki “şehitler” ve Zap Vâdisinde “ölü ele geçirilen teröristler”le dolu. Lisede bize okutulan başka bir şiir vardı : Naming of Parts (Tüfeğin Aksamı). İz bırakmış. Gittim, Robert’ten kalma elli yıllık Sound and Sense’imi çıkardım raftan. Bahçeler ortasında acemi erler eğitim görüyor. “İşte buna emniyet denir, kolayca kaydırırsınız başparmağınızla. Sakın, kimsenin işaret parmağını kullandığını görmeyeyim.” Tomurcuklar da narin ve hareketsiz; asla kimseye işaret parmaklarını kullandıklarını göstermiyorlar. “Ve bu da sürgü; mekanizmayı açmaya yarar. Hızla ileri geri çalıştırın; buna yayı yumuşatmak diyoruz.” (İngilizcedespring’in hem yay, hem bahar anlamına gelmesi üzerine kurulu bir kelime oyunu :) Çiçeklere konup kalkan arılar da İlkbaharı yumuşatıyorlar. Çavuşun silâhlara dair kuru kuru anlattıkları ile bademler, Japon gülleri ve dalların sessiz zarafeti arasındaki tezat, savaşın doğaya aykırılığını ilân ediyor.
Çocukluğumda “iyi aile terbiyesi almışlık” diye bir mesele vardı. Öğretmenlerimiz sık sık bir bundan söz eder, bir de “kötü arkadaş”lara kapılmama uyarılarında bulunurdu. Bense sadece vaaz veriş tarzlarına tepki içinde değil; bir yaştan sonra, yeni yeni (ve belki fazla erken) edinmeye başladığım Marksist kültüre de yaslanarak, bunu çok banal bulurdum. Ne demekti yani böyle, “sınıfsal olmayan” bir “iyi aile” ve “terbiye” kavramı ? Şüpheyle bakmayı öğrendiğim bir vatan-millet-Sakarya edebiyatı vardı. Bana hepsi bir geliyordu.
Bugün ise pek öyle düşünmediğimi itiraf etmeliyim. Modernizmin Marksist varyantının siyasî faydacılığından; ahlâkı görelileştirmesi ve asgarîleştirmesinden uzaklaştım da ondan. Ayrıca, sınıflar da her şeyin tek belirleyicisi değil. Evet, belki her sınıfın içinde, ya da bütün sınıfları enlemesine kesen aile terbiyesi diye bir şey de var. Evet, hayatta “kötü arkadaşlar” diye de bir şey var ve küçük yaşta (verili bütün maddî koşullarla birlikte) kendinizi nasıl bir aile ortamı, nasıl bir arkadaş çevresi içinde bulduğunuz çok önemli. Doğru ve yanlış, iyilik ve kötülük, dürüstlük ve yalancılık, acıma ve acımasızlık, merhamet ve zulüm, namus ve namussuzluk nosyonları ilk burada ediniliyor. Tabii üzerine kültür ve sanat biniyor, (varsa) seçilen bir ideoloji biniyor, veya baştaki temel ahlâk katmanıyla o seçilmiş ideoloji arasında, zamanla da olsa bir çelişki beliriyor. Öyle veya böyle; çoğumuz belli belirsiz bir “iyi” ve “kötü insan” tipolojisine ulaşıyoruz.
(Yukarıdaki son iki paragrafı şu 23 Ekim 2011 sabahı aynen böyle yazarken, içime bir şüphe doğdu : Nedir bu aşinâlık hissi ? Ben bu cümleleri nereden tanıyorum ? Eyvah ! Neredeyse tam bir yıl önce de aynı fikirleri dile getirmişim, 318. ve 319. “Okuma Notları”nda [şimdi 415’teyim]; bkz Uyumsuzluk halive Rol modelleri, 20-25 Kasım ’10. Demek, insan bir yaşta ve/ya bir süre sonra, böyle tekrarlamaya başlıyor kendini. Neyse ki henüz hayal meyal de olsa hatırlıyorum. Ama günü geldiğinde, bırakmayı bilmek lâzım. Bileceğimi umarım.)
Peki, gelelim sadede. Şu toplumun, güçlü politikacı, sexy manken, başarılı showman, çok para kazanan işadamı modelleri tabii var da, iyi insan modelleri var mı sizce ? Kültür ve sanatın hiç iyi insan örneği sunmaması ciddi bir problem değil mi gerçekten ? Bir bakar mısınız, televizyonda iyi diye, AmerikanNCIS, CSI veya Law and Order (Özel Suçlar Masası) dizilerinin mert, cesur, namuslu, uyuşturucu mafyalarıyla çarpışırken yerine göre Irak’taki işkencecilere de göz açtırmayan, kadın ve çocukları koruyan, kendi oğlunu da kötü yola düşmekten kurtarmaya çalışacak kadar “baba” ve hep hukuktan, hep demokrasiden yana “iyi polis”lerinden başka, ne var ortada ?
Buna karşılık, günümüz Türkiye’sinin en korkunç yanı şu ki, reel kötüler sayılamayacak kadar çok. Özellikle medya, âdeta iyilikten nefret eden, hayatını iyi insanlara saldırmak ve onları çamura bulamaya çalışmak üzerine kurmuş; bu doğrultuda gidip, daha ideolojik bir aydın düşmanlığı güden (ulusalcı, Atatürkçü, Ergenekoncu) muktedirlere hizmet arzeden; bu çerçevede, Alper Görmüş’ün tanımıyla “hazcı bedende militer ruh” sahibi asıl “büyük kötü”lere hayran ve onlar gibi tırmanıp zengin, pırıltılı bir hayat sürmek için yanıp tutuşan; 21. yüzyılın bu yeni “Türk rüyası” (Turkish dream) uğruna, darbecilik dâhil bütün pis ve ahlâksız entrikalara girmeye, bütün yalan ve iftiraları yaymaya teşne haşerat ve muzarafat ile dolu.
Hakikaten aile terbiyesi görmemiş, derken kötü arkadaşlarla kötü yollara düşmüş bu küçük, haris, arrivist veletler, asıl “tahsilli orta sınıflar” değil; daha dipten geldiği için daha fazla aşağılık kompleksiyle de malûl bir pleb faşizminin “çağdaş” uşaklarını simgeliyorlar. Kimileri eleştirel aydınların bağımsızlığına, bunlarsa dürüstlüğü ve temizliğine tahammül edemiyor. Kendi kirlilikleri farkedilmesin diye, kirli olmayan hiçbir şey, hiçbir erdem, hiçbir saygınlık kalmamasına çabalıyorlar.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- PKK ve Türk solcuları (3) Silâh, savaş, “Önderlik
10.03.2025 - Yarısı biten sürecin kalan yarısına dair
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (2) “Adam öldürmeyi oyun mu sandın?”
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (1) Silâh ve şiddet fetişizmiyle dolu otuz yıl
6.03.2025 - Trump’ın, yeni tip Hitler ve bilinçsiz Leninist olarak portresi
10.02.2025 - Bir demokrasi ve mücadele alanı olarak “ahlâklı denetim”
29.01.2025 - Eksik ve kaygılı bir devrimperestlik: Amerikan Devrimi
25.01.2025 - Marksizmden önce devrim, terör, diktatörlük
16.01.2025 - “Bir günde giriverdik demektir Şamı Şerif şehrine”
24.12.2024 - Kültür Bakanına birkaç soru
20.11.2024
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları










































































Ad Soyad Giriniz...
‘Katiller bulunsun, hesap sorulsun’un Kürtçesi neydi Bikuj bilabêne desteserkirn, bila bêne dadgehkirin