Halil BERKTAY
Neyse, bu kadar keder ve içe dönüklük beni birkaç yıl götürür umarım. Nerede kalmıştık? 27 Mayıs (2016) Cuma akşamı saat 22’de Menderes “belgesel”inin ekrana geldiği noktada. Gerçi üzerinden on gün geçti. Ve zaten bir kere gösterildi; bilmiyorum, bir daha tekrarlandı mı, ya da ilgili kanalın web sitesinde duruyor mu? Tekrar oturup seyretmek ve daha önce özetle belirttiklerim, aşağıda daha ayrıntılı olarak sıralayacaklarımla karşılaştırma olanağı bulunacak mı?
Olsun veya olmasın; ben o gece tanık olduğum kalitesizliği aktarma ve ayıklamaya devam edeceğim. Bunun için özel bir nedenim de var. Yakın zamanda AK Parti’nin “yeni milliyetçi” bir yönelime girdiğinden söz edilir oldu. Benzer endişeleri ben de taşıyorum. Ve aHaber’in yakın tarih kurgusunu bir tesadüf ve münferit bir hatâ gibi göremiyorum. Tersine, söz konusu yeni milliyetçiliğin bazı en kaba, en yüzeysel ihtiyaçlarını kuvvetle yansıttığı kanısındayım. Uzatmak pahasına, bunlar üzerinde tek tek durmak istiyorum.
(1) Ses tonu ve anlatım tarzı. Sunuş ve sesleniş tarzı başlı başına önemli. Bu, ne de olsa tarihe ilişkin bir film mi, yoksa korku sinemasından bir örnek mi, Drakula veya Frankenstein veya Yürüyen Ölüler (Zombilerin Dönüşü) misali? Galiba ikincisi, çünkü alabildiğine yapmacık ve abartılı bir “gerilim müziği” eşliğinde, yüzünü göremediğimiz ve kim olduğunu bilemediğimiz sunucunun gene alabildiğine yapmacık ve abartılı “gerilim sesi”yle muhatap oluyoruz. Sanırsınız ki karanlık mağaralarda yol alıyoruz da yerin yedi kat altındaki cehennemden boşanmış vampirler, hortlaklar, hayaletler üzerimize üzerimize geliyor. Bizim olguları dinlemeye, öğrenmeye ve üzerinde düşünmeye ihtiyacımız var. Oysa giderek bıktırıcı bir biteviyelik içinde kendi altını da oysa, niyet itibariyle kurgu daha baştan mistik ve irrasyonel bir hava yaratıp tüylerimizi diken diken etmeye yöneliyor.
(2) Senaryo. Bu kadar palavra, bu kadar uyduruk olabilir (ve belki o sahte ürperticilik, bu zavallı cehaleti gizlemek için gerekli bir şaşırtmaca, bir tür maskirovka). Bu dizinin ilk yazısının (29 Mayıs 2016) sonundaki sorumu tekrarlıyorum: Bazı televizyon kanallarının derin dehlizlerinde, hiçbir konuyu doğru dürüst bilmeyen, ama her konuyu yazmaya kadir ve lâyık görülen yeni ve hırslı, tırmanıcı bir apparatçik türü mü saklanıyor? Mesele ne olursa olsun, önüne sade suya tirit misali “çorba malzemeleri” koyup haydi yaz mı diyorlar? Demin sözünü ettiğim “anonim sunucu” sorunu dab u noktada önemli. Genel olarak tarih belgesellerinde, kendileriyle konuşulan, röportaj yapılanların yanısıra, onları konuşturan (konuşturacak ve sonra hepsini alıp monte edecek kadar konuya hakim olması gereken) kişi de önemlidir. İyi ve doğru bir kuraldır bu; bir güvenilirlik garantisidir. Türkiye’de böyle ciddiyet ve sorumluluk kaygıları hiç mi kalmadı acaba? Ortalığı, sağlam bilgi ve uzmanlığı hiçe sayan sığ bir popülizm mi kapladı? Medyanın kendi uzmanları yok; kimse oturup kendisi esaslı bir hazırlık yapmıyor. Sadece mikrofon tutup sorular soruyor; her şeyi sizin söylemenizi bekliyor. Ama öte yandan, bunları istediği gibi kesip biçmekte de beis görmüyor. Türk usulü think-tank böyle mi oluyor? Bir yanda “Pelikan Dosyası”nı ve diğer yanda “Başvekil Adnan Menderes”in senaryosunu, aynı kültür mü yaratıyor?
(3) Komplo teorileri. Nitekim bu da politika ile medya arasında son zamanlarda gelişen paslaşmalardan bir diğeri. Öyle bir “üst akıl” söylemi aldı yürüdü ki, gene son derecemistik ve irrasyonel; toplumsal ve siyasal olaylara (içerde ve dışarda, nerede olursa olsun) son tahlilde sıradan, etten kemikten, bizler gibi insanların keza sıradan doğru ve yanlışlarının, gayet anlaşılır hatâ ve başarılarının, taraf oldukları somut ve elle tutulur dinamiklerin değil, perde arkasındaki kuklacıların, Adam Smith’in metaforundakinden çok farklı “görünmez el”lerin yön verdiğine bizi inandırmaya çalışıyor.
Biliyorsunuz; geçmişte Marksist solun düştüğü yanlışlar ile günümüzde İslâmcılığın ve/ya AKP’nin düşebileceği, nitekim düşmekte olduğu tuzaklar arasındaki benzerlik, son zamanlarda kafamı çok kurcalıyor. İşte bunlardan biri daha: bir “gölge oyunu” olarak siyaset sanrısı. Eski Taraf’ta çok yazmıştım bunu, solun kamusal alanda cereyan normal, demokratik siyasete hayalci-indirgemeci yaklaşımı; siyaset kertesinin bir türlü hakkını verememesi bağlamında. Şimdi aynı hastalık iktidar basını ve televizyonlarında başgösterdi. Sanki yeryüzüne -- bütün bilinen güç ve dinamiklerin ötesinde ve üzerinde -- esrarengiz bir varlık hükmediyor. 19. yüzyıl anti-Semitizminde güya bir Siyonist İhtiyarlar Heyeti (Elders of Zion) vardı, dünyayı kendi gizli “protokol”lerince yöneten. Naziler bunu bir adım ileri götürdü; “Kızıl Yahudi-Bolşevik Konspirasyonu”na dönüştürdü. Şimdi ise ne idüğü belirsiz bir “üst akıl” çıktı ortaya. Kimse de söylemiyor, tam kimdir veya nedir; in midir, cin midir, İsrail midir, Amerika mıdır, büyük kartel ve tröstler midir, hepsi birden midir? Nerede bulunur, nasıl teşhis edilir? Solda geöen yıllarımız boyunca, hiç olmazsa bazılarımız ısrarla karşı çıkardık, Kautsky tipi monoblok bir “ultra-emperyalizm” anlayışına. Aynı fikrin doğprultusunda sormak ihtiyacını duyuyorum: Gerçekten var mıdır, olabilir mi, kendi içinde anlaşmış, çelişkisiz, her şeye karar veren böyle bir yekparelik? Yoksa, bir suçluluk transferinden mi ibarettir bu “üts akıl” masalı? Bizim anlamadığımız ve anlamak istemediğimiz gelişmeleri yüklediğimiz hayalî bir günah keçisi midir? Eski Yunan trajedisindeki adıyla apo mikhanis theos veya daha çok bilinen Latincesiyle deus ex machina mıdır; gerektiği anda yukarıdan sahneye indirilip her şeyi çözen ve ayrıca açıklanması gerekmeyen ilâhî bir müdahaleyi mi simgeliyor?
(4) “Dün Menderes, bugün Erdoğan.” Geçtim; bu fantastik “üst akıl” hep Türkiye ve Türklerle mi uğraşıyor tarih boyunca? Farklı dönemlerde büründüğü değişik kılıkların ve bu reenkarnasyonlar aracılığıyla giriştiği tüm habis icraatın biricik ortak paydası bu mu? Tersten söylersek, Osmanlının ve Cumhuriyetin başına gelen bütün olumsuzluk ve iniş çıkışlarda, Türkiye’yi yönetenlerin kendi hatâlarının kısmen de mi payı yok? Her şey, ama her şey, bu mevhum “üst aklın” hile ve desiselerinden mi kaynaklanıyor?
Fraza bugün Batı’da belirgin bir Türkiye ve AKP düşmanlığının geliştiği çok açık. İyi de, bu gizli ve tekil bir kararla mı, yoksa belirli bir tırmanış ve birikimin eski (Oryantalist) zihinsel yapılarla rezonansa girdiği çoklu bir belirlenimle mi oluştu? Dahası, aynı karşıtlık Demokrat Parti’yi de mi, hem de daha 1954’ten itibaren mi hedef alıyordu? “Belgesel”imize bakarsanız, evet, öyle -- zira bugün Erdoğan’ın hedef olduğu reaksiyona, geçmişte aynen Menderes’in hedef olmuş olması gerekiyor. Ve burada tek faktör söz konusu: (güya) Batı’nın ezelden ebede Türkiye’nin başarısını çekememesi. Demokrat Parti’nin ilk dört yılında Tek Parti döneminin otarşik durgunluğundan sıyrılan ekonomi canlandı ve hızlı bir büyüme gösterdi ya… O müthiş “üst akıl” işte bunu kaldıramayıp harekete geçiyor. Hayır; Kore Savaşının sona ermesiyle birlikte ticaret hadlerinin tarım ürünlerinin aleyhine dönmesinin hiçbir payı yok bunda. Keza, o hızlı büyüme uğruna Menderes hükümetinin aldığı kısa vâdeli proje kredilerinin faiz yükünün kapıya dayanması da söz konusu değil. “Belgesel”imiz nedense hiç uğraşmıyor böyle fuzulî detaylarla. Sorun çok daha basit. “Birileri” Türkiye’nin bu kadar gelişmesinden memnun değildi (deniyor); dolayısıyla “artık düğmeye basılmış”tı ve “dönüşü yok”tu bu işin. Bırakın, aradaki altı yılın bütün siyasî belirsizlikleri ve zigzaglarını; bu arada, hemen bütün tarafların sürüklendiği azamicilik ve boyölçüşmecilik hatâlarını. Ne gerek var efendim; 1960 darbesi Türkiye’yi sevmeyen bir “üst akıl” kararsı sonucu daha 1954’te kaçınılmaz kılınmış; planlanmış, yol haritası çıkarılmış; bunu demeye getiriyorlar!
Yukarıda işaret ettiğim gibi, bu tamamen alegorik bir tarih okuması. Amacı, günümüzde AKP ve Erdoğan’a yönelen dış kuşatma ile altmış yıl önce Menderes’in başına gelenler arasında kolay ve ucuz bir paralellik kurmaktan ibaret. Bu paralellik sadece askerî-bürokratik seçkinlerin devrimci muhalefetiyle sınırlı değil; her türlü ayrıntıyı kucaklaması isteniyor. Bu çerçevede, Batı’nın “üst aklı”nı hep düşman gösterilmeli; öyle bir tablo çizilmeli ki, 1950’lerde ABD ve Batı Türkiye’ye, şimdikiyle aynı tavrı gösteriyor olsun; yerli politikacılar ise söz konusu “düşman”a karşı tavırları açısından değerlendirilsin. Örneğin İnönü ne yapıp yapıp daha “Batı işbirlikçisi” gibi resmedilmeli; buna karşı Menderes’e “bağımsızlıkçılık” izafe edilebilmeli. Dahası, ikincil bir kurgu çerçevesinde Atatürk-İnönü ilişkisi Erdoğan-Davutoğlu ilişkisini hatırlatacak şekilde anlatılmalı; dahası, İnönü’nün işbirlikçiliği Davutoğlu’nu, Menderes’in bağımsızlıkçılığı ise Erdoğan’ı çağrıştırmalı.
Bunun nasıl tamamen yapay ve manipulatif bir çarpıtma olduğuna; tarihe alabildiğine kötü niyetli bir yaklaşımı yansıttığına; hangi çok basit ve temel gerçeklere ters düştüğüne, dördüncü bölümde işaret edeceğim.
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024