İbrahim Kahveci
Bundan yaklaşık 3-4 yıl önceydi. İlahiyat mezunu lise öğretmeni biri ile köyde geçen muhabbet:”Terör ve muhalefet iç içe...”
Fakat buradaki terör ve muhalefet biliyorsunuz kimi doğrudan kimi yanında kimileri de yanında olanın yanında olmakla beraber oluşuyor. Böylece tüm terör yelpazesi bütün muhalefeti kapsıyor.
Hocaya göre Türkiye’nin yaklaşık yarısı terör ve/veya terörden beslenen bir yapıymış.
Tam o günlerde Antalya ve Bakırköy’de yaşamına son verenler vardı: İşte o kişilere de “İntihar ederek REİS’i zora sokmaya çalışanlar” diyorlardı.
Sanırım mezarlarından çıkartıp idam edilmeleri gerekiyordu.
Aslında buna benzer muhabbetleri eminim herkes yaşıyor veya tanıklık ediyor.
Hatta daha şu günlerden bahsedeyim: Kasım ayında 319,5 milyon dolar olan İSRAİL’e ihracatın yüzde 34,8 artışla aralık ayında 430,6 milyon dolara çıktığını yazdım. Ticaret Bakanlığı “RESMİ TÜİK ve TİCARET BAKANLIĞI” verilerini vermeme rağmen o rakamlara hiç değinmeden “GERÇEĞİ YANSITMIYOR” diye açıklama yapabildi.
İşte o açıklama sonrası rakamlara-gerçeklere bakmadan “YALANCI” diye bir furya çıkartıp FETÖ’cü dahi yakıştırmasında bulundular.
Hep söylediğim cümleyi tekrar edeceğim: “KAYBETTİĞİMİZ PARAYI BULURUZ AMA KAYBETTİĞİMİZ AKLI ZOR BULURUZ”
***
Önceki gün Mehmet Ocaktan “Hilafet masalı...” başlığı ile yazdı. Oradan bir paragraf alacağım:
“Maalesef İslam toplumlarında ‘hilafet’, sanki dinle özdeş bir kavrammış gibi algılanmaktadır. Oysa biliyoruz ki özellikle dört halife sonrasında ‘hilafet’ kavramı saltanat rejimlerine meşruiyet kazandırma mekanizması olarak kullanılmıştır. Ve kesinlikle hiçbir kutsallığı yoktur. “Sultanlara evliya hırkası giydirmek” gibi bir şey yani… Genellikle bir ‘sürü’ zihniyeti ile hareket ederek başlarında sultan, kral ve padişah görme hayali kuranlara Hz. Peygamber’in şu sözlerini bir kez daha hatırlatmakta yarar var: “Ben ne kralım ne de sultan, kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum.”
***
Evet, bunca şeyler oluyor ve Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakının oy oranı hiç değişmiyor. Sorun gerçekten muhalefette mi?
Elbette o kısımda var, lakin ana sorunu muhalefete bağlamak bizi gerçeklikten kopartıyor. Hatırlayın 2017 BAŞKANLIK REFERANDUMUNU...
Fatma Betül Sayan’ın Hollanda’da maruz kaldığı muamele sonrası bir bakıma HAÇLI-MÜSLÜMAN seçimi yapmamış mıydık? Bunu neden söylüyorum? Hollanda olayı esnasında köyümde gezmeye gitmiştim ve bir telefon: “Sen oralarda muhalif takılıp sözler söyleyip hainlik yapma artık. Bak Türkiye nelerle karşı karşıya...”
Sahi ne oldu Hollanda ile ilişkilerimiz... Bir siyasimizin ve başkalarının denetimden uzak Hollanda bankalarındaki paralarını sorabiliyor muyuz?
Seçimler hep böyle geçmedi mi? Her bir seçime giderken ülkeyi kurtarmaya çalışanlar iktidarcı olurken, Vatan hainleri ve onlara benzeyenler ile teröre destek verenler muhalefet olmadı mı?
“Kuru soğan yeriz ama Reis’i yedirmeyiz” sloganı neyi ifade ediyor? Ne istiyorlar Erdoğan’dan bu muhalifler? Bakın dış güçler de aynı şekilde tek dertleri “Erdoğan gitsin” değil mi? O zaman içerideki muhalifler, diğer birçok benzerlikle beraber “DIŞ GÜÇLERİN” iç mihrakları olmuyor mu?
Vay hainler vay...
***
Peki, kim bu her yalana inanıp oy vererek vatan kurtaran ve cennete gideceğini sananlar?
AK Parti’nin ilk yıllarının ortası olan 2007 yılında 18-44 yaş grubunun yüzde 61,0’i “MUTLUYUM” diyordu. 2022 yılında bu GENÇ kesimin mutluluk oranı 47,5’e düşmüş. Gençlerin mutluluk kaybı yüzde -22,1.
Yine 2007 yılında gençlerden daha az olsa da yüzde 59,6 mutlu olan 45+ yaş üstü kesim şimdi 52,7 mutluluk oranına sahip. Yaşlı nüfusun mutluluk kaybı sadece yüzde -11,6.
Acaba neden gençler daha büyük şok yaşamışlar?
Bir de eğitim durumuna göre bakıyoruz: 2007 yılında lise ve altı eğitimliler 60,4 mutlu iken üniversite mezunları 61,9 düzeyinde mutlularmış. Ama 2022 yılına geldiğimizde bu sefer lise ve altı eğitimliler üniversite mezunlarından daha mutlular.
Bu işte bir terslik yok mu?
Gençlerin ve yüksek eğitimlilerin gördüklerini ileri yaş grupları ve alt eğitimliler mi görmüyor? Ya da eğitimi düşük ama yaşı yüksek olanların feraseti eğitimli gençlerin üstünde mi?
Gerçekten ortada bir feraset mi var yoksa cehalet mi?
***
Yaklaşık 10 yıl önce Ülkemizde her 100 kişiden 20,9 kişi kiracıymış. Ve 10 yıl sonra her 100 kişiden 27,2 kişi kiracı durumuna gelmiş. Kiracılık oranı tam yüzde 30,0 artmış.
Ama burada özellikle alt gelir grubu çok önemli. Her 100 kişiden 22,3 kişi kiracı iken şimdi bu sayı yüzde 41,0 artarak 31,5 kişiye çıkmış.
Alt gelir grubunda 22 kiracıya 11 kiracı daha eklenmiş. Ama mutluluk verilerinden görüyoruz ki bu pek dert edilmiyor. Evini kaybetmiş ama seçimlerde hiç sorun etmemişler.
Ya da emekli maaşları.
2007-2016 arası her bir emekli ortalama olarak asgari ücretin yüzde 20 daha üzerinde maaş alıyormuş.
Şimdi bu emekli maaşları asgari ücretin yüzde 25 altına düşmüş. Yani her bir emekli ortalama olarak asgari ücrete göre alması gereken maaşının yüzde 35’ini alamıyor. (Ortalama emekli maaşı 2023 ilk 10 ayında 7.214 TL. Oysa alması gereken maaş en az 11.600 lira olmalıydı)
Ama mutluluk verilerine bakıyoruz ki hiç sorun değilmiş. Yani “kuru soğan yeriz ama Reis’i yedirmeyiz” sloganı öyle boşa söylenmiyormuş.
***
Şimdi kendimize soralım: Böyle bir bakış açısına sahip olan toplumda demokrasi nasıl işler? Ya da böyle bir toplumda muhalefet ne yapsa veya ne dese işe yarayacak ki?
Ana mesele muhalefette değil; ana mesele kamplaşan ve bölünen ülkenin geldiği bu atmosfer.
Kaybettiğimiz para hiç mesele değil, onu buluruz. Ama asıl kaybettiğimiz realite, yani gerçeklik.
İşte onu bulduğumuzda barışık bir ülke olacağız.
Not: Her seçimde adeta Müslümanlar ve diğerleri seçimi yapılırken bu uğurda bütün büyük günahları işleyebilen bir yapının hangi değer yargısından bahsedebiliriz? Montaj kasetlerle meydanları inletirken ve/veya faize karşıyken NASS deyip sonra faiz artırırken FAZİLET demek hangi Müslüman’ı rahatsız etti ki? Sahi dava yani iktidar uğruna İslam’ın yasakladığı büyük günahlar ne zaman büyük sevap oldu? Bu günahlara oy verip cennet hayali kuranlar kimler? Acaba bu demokrasi ile cehenneme mi yol alıyoruz?
Olaylar bize gösteriyor ki ufukta görülen ateş epey yakıcı olacakmış gibi...
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
14.07.2025
10.07.2025
7.07.2025
4.07.2025
30.06.2025
24.06.2025
20.06.2025
19.06.2025
18.06.2025