Mehmet ALTAN
Gençlerin dillerine doladığı “Şimdi bir şey söylerdim ama Silivri soğuktur” esprisi beni aldı, 2017 ve 2018 yıllarındaki Ocak ve Şubat aylarına götürdü. Tabii bu çağrışımın bir sebebi de şubat ayının geride kalmış olması. Cumhuriyet’in Takrir-i Sükûn dönemine bir ufak mola verip, “bugünün Basın Tarihi” hâline gelen Silivri Notları’na geri döndüm. Buyurun, kış aylarında Silivri nasıl, beraber görelim:
1 OCAK 2017, PAZAR / SİLİVRİ
Kuşlar, ekmek atınca gene geldiler. En son geçen Cumartesi günü gelmişlerdi, bugün bir hafta sonraki Pazar.
Önce büyük bir heyecanla üşüştüler, sonra daha heyecansız bir kez daha geldiler, ekmeklerin tükenmemesine rağmen aniden dağılıp gittiler .
Bakalım bir daha ne zaman gelecekler…
Kuşların ne kuşu olduğunu da anlayamadık , karga değil, güvercin değil, serçe değil…
Sezgin Tanrıkulu geldi, yılın ilk günü ,ilk vekil ziyareti…
Reina’daki büyük katliam yılın ilk günündeki kaçınılmaz hüznü daha da artırdı.
***
Televizyon kanallarını dolaştım.
FIL TV’de Marie Kroyer adlı filme daldım, resimlerine bayıldığım Danimarkalı empresyonist ressam Kroyer’in eşini de içine alan bunalımlı hikâyesinin girdabına kapılmamaya çalıştım. Film bir yaşamın ışığında insanların dramlarını ve çaresizliklerini anlatıyordu.
Bir gün önce de Gabriel García Marquez'in kült romanından uyarlanan kasvetli Kolera Günlerinde Aşkfilmine rastlamıştım.
Bir de Korsika’yı anlatan bir gezi programı vardı.
Gün azıcık zorlanarak aktı. 23’te yattım.
8 OCAK 2017, 118. GÜN
Birkaç gündür yaşam biraz daha rutinleşti sanki. Bu izlenim biraz da not almayışımdan, günleri hikâye etmemekten, içimdeki ve dışımdaki fanusların fazla sessiz olmasından kaynaklanıyor.
Geçen pazardan bu pazara en önemli gelişme kallavi bir karın yağması, havanın ters perendeler atarak hızlı ve ciddi bir şekilde soğuması oldu.
Bugüne kadar vazgeçmediğim ve bütün gün giydiğim yürüyüş şortumu çıkarıp, eşofmanımın altını giymem, benim açımdan meteorolojik durumu kestirmeden anlatmakta…
Gazeteler, televizyon ve televizyonda vazgeçilmez duraklar olarak bellediğim programlar günüdolduruyor. Günde en az bir iki saati de yürüyüşe ayırıyorum.
Sevdiğim televizyon programlarının bir kısmı kaybolur ya da yer değiştirirse adeta küçük bir tsunami yaşıyorum.
Örneğin, bayılarak seyrettiğim Şehirlerin Gizli Yüzü adlı, kentlerin doğanın zorluklarıyla mühendislik mucizesi ile başa çıkmalarını hikâye eden program bir ara kayboldu. Cumartesi sabahları saat 11 yerine geçen hafta Pazar gecesi ileri bir saatte bu programa rastlar gibi olmuştum.
Bu Pazar ise saat 9’da yeniden kavuştum. New York Körfezi’nin kasırgalara karşı nasıl ve hangi projeyle silahlanmakta olduğunu anlatıyordu.
Cumhurbaşkanı baş danışmanının “casuslukla” suçladığı, biri bir Türk ile evli, diğeri de aşçılık da yaparak 17 yıldır Türkiye’de yaşayan iki yabancı sunucusu olan; hem kentlerdeki AB projelerini, hem de yerel mutfakları anlatan ve yerel yemekleri de ekranda pişiren Avrupa’dan Anadolu’ya programı, bir haftalık bir şaşkınlıktan sonra, programcılarının altını çizdiğim özelliklerini biraz daha vurgulayarak geri döndü. Bu hafta Konya’yı ve Konya’daki AB projelerini ve yerel mutfağı tanıtıyordu.
Bu eğlenceli ve sempatik programa kavuşmaya da çok sevindim ama ülkenin genel sağlığının “aşçılardan casus” çıkaracak kadar bozulmasına da gerçekten çok üzüldüm.
***
1968 yılında 15 yaşındaydım. Buna benzer “delirium” örneklerini o zaman da yaşamıştık. O zamanki hastalık her yerde “komünist” görmekti.
“Kırmızı ışıkta gitar çaldığı” için tevkif edilen bir kişi ile kompozisyon ödevinde Lenin ile Atatürk’ü kıyasladığı için gözaltına alınıp tutuklanan ve yaşamı derinden örselenen lise öğrencisi Gürbüz Şimşek hep aklımda kaldı.
Şimdi ise hedef “iç ve dış düşmanlar.” Gidişatı beğenmeyen, kuşku duyan ve eleştiren herkes.
Birkaç gün sonra 64 yaşıma gireceğim ama değişen pek bir şey yok, sadece ufak bir ayrıntı, şimdi ben de hapishanedeyim.
***
Yazmadığım son birkaç gün içinde beni heyecanlandıran neler var diye kendime sorduğumda, çatıya attığımız ekmekleri daha sık ziyaret etmeye başlayan sığırcıklar var. Sora sora bu yeni ziyaretçilerimizin sığırcık olduğunu öğrendim. Küçük gruplar hâlinde, çok kısa süreler içinde gelip, küçük lokmalarla ekmekleri didikleyip gidiyorlar.
Ama asla avluya inmiyorlar.
Zaten bugüne kadar avluda gördüğüm iki canlı daha önce de anlattığım çekirge ve örümcek oldu.
Yeni yılın ikinci Pazar günü televizyonda dünya klasmanına giren çok başarılı bir şef (Mehmet Gürz) ile yapılan bir röportajda “çekirge” lafı geçince olmayacak bir yerde bir tanışıma rastlamış gibi oldum. Ama konu beni biraz irkiltti.
Sunucu bu ünlü ve başarılı şefin mutfak ile ilişkisinin hangi zamanlarda başladığını kurcalıyor, çocukluğunu yokluyordu. İştahını, yeme-içmeye düşkünlüğünü araştırıyordu.
“Her şeyi yeme içme” konusu geldiğinde , Şef pek bir ayrım yapmadığını, ”çekirge” örneği üzerinden anlattı, ürperdim. Çekirgeler benim için hapishane yıllarımın nadir ve dost gezginleriydi.
Şef bunu farklı coğrafyaların “kültürlerine” örnek olarak söylüyordu. Biri için havsalaya sığmayacak bir şey, bir başkası için ise çok doğal ve sıradan bir şeydi.
Çekirgeleri hiç duraksamadan mideye indiren ülkenin de Meksika olduğunu öğrendim.
***
Notlarımı ihmal ettiğim birkaç gün içinde farkına vardığım bir iki şey daha oldu.
Bunlardan biri, benim “avlu” dediğim havalandırma mekânına hapishane yönetiminin “bahçe”dediğini öğrenmekti.
Her sabah ve akşam olmasa da, bazı günler “tutuklu ve hükümlülerin dikkatine” yapılan duyurularda avlu kapısının kapatılacağı ve sayım yapılacağı anons edilir. Geçen günkü anonsta “bahçe kapılarının kapatılacağı” vurgusunu fark ettim.
Klasik hapishanecilik açısından “havalandırma”, benim açımdan “avlu”, hapishane yönetimi açısından “bahçe” son birkaç ayımın nefes alma mekânı .
***
Bir de akşam olurken; günlük notlarımı sabahları tuttuğumu, akşamüstü ya da geceleri not tutmadığımı fark ettim.
Bunun sebebini ararken bu alışkanlığın akşamüstlerinin zor zamanlarda fazlasıyla hüzünlü ve dokunaklı olmasından kaynaklandığına karar verdim.
Akşamüstleri yatılı okullarda, askerlikte, hastanelerde, hapiste yakıcı oluyor.
Mutlu bir ruh hâlinde “ne güzel akşam oluyor” cümlesiyle özetlediğimiz zaman dilimi, zor dönemlerde yalnızlığı, ölümü ya da “yalnız ölümü” anımsatan bir melankoliye dönüşebiliyor.
***
Bu son birkaç günün bir başka kayda değer gelişmesi de hapishane kütüphanesinde Sadun Aren’in ilk çıktığından bu yana birkaç kez okuduğum Ekonomi El Kitabı’na yeniden rastlamam oldu. Kitabın adı ilk çıktığında Yüz Soruda Ekonomi idi. Ve sosyalizm ile ekonomi ilişkisi daha önde ve etkendi. Zaman içinde “piyasa ekonomisinin” galibiyeti Sadun Bey’in ekonomiyi çok net ve berrak bir Türkçeyle anlattığı kitabında önemli bir değişime yol açtı.
Dünya, bilim ve yaşam değişiyor, Türkiye bunu anlamazlıktan geldikçe tökezliyor, zamanı yönetemiyor, yönetemedikçe asabîleşiyor. Asabîleştikçe baskıyı artırıyor. Belki de Türkiye için tarihin kısa özeti bu.
***
Ocak 2017 yılındaki Silivri Notları bunlardan ibaret. Kısa Şubat ayındaki tek satırım şu olmuş :
Mariana Çukuru -- Okyanusun en derin noktası….
***
2018 yılında ise Ocak ayında hiçbir şey yazmamışım, Şubat ayında da sadece aşağıdaki kısa not var:
24 ŞUBAT 2018, SİLİVRİ
Cumartesi sabahı, çok uzun bir zamandan sonra, yeniden Silivri notları yazmak istedim. Çünkü televizyonda Güney Kore’deki Kış Olimpiyatlarında 50 km’lik kros kayak yarışına denk geldim. Çok zorlu, inişli çıkışlı bir yarışı biraz da hayata benzettiğim için kâğıda kaleme yeniden sarıldım.
Aslında akla ilk gelen teşbihlerden hep sakınmak gerekir, genellikle ilk bulunan, sıradan olma riskini fazlasıyla taşır.
Ancak, ciddi bir soğukta, dik inişler ve çıkışlar peşinde, kalınca bir tül beyazıyla kaplı tepelerde, iki saat boyunca, çok zorlu rakiplerle, dünyanın gözü önünde, kayakla yaptığın bir yarışı, başka bir şeye benzetmek de çok eksik kalabilir.
2018 Kış Olimpiyatları’nın açılışı da muhteşemdi, maalesef tüm dalları seyretme olanağı olmadı. Ama 50 km’lik kayak kros bölümünü baştan sona izledim .
Norveçliler, İsveçliler, İsviçreliler yarışta yaya kaldı. Rekabete dayalı bir yaşam çemberi içinde var olmaya çalışanlar açısından da yarış çok öğretici ve cazipti. Son âna kadar Rus Alexandre Bolshunov yarışı birinci götürdü, ne var ki son kertede Finlandiyalı İvan Niskanev onu geçti ve yarışı 2.08.22.1’lik bir dereceyle bitirdi.
2.18.7 saniye ile Bolshunov ikinciliğe düştü.
Rekabet 10 saniyelik bir fark, zirvelerde dolaşanlar için, bunu bir daha gördüm.
Issız bir hapishane akşamı için fena bir ders sayılmazdı.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
23.07.2025
17.07.2025
11.07.2025
4.07.2025
26.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025