Mehmet BARANSU
Türkiye haftalardır Reyhanlı saldırısını, nedenlerini, yaşananları anlamaya çalışıyor. Olayın yaşandığı ilk hafta, istihbarat servislerinin medyaya servis ettiği bilgilerin yarattığı kirlilik, olayı daha da karmaşık hâle getirdi. Bu bilgi kirliliğinin ortasında, Taraf gazetesi, tıpkı Uludere’de olduğu gibi iğneyle kuyu kazarak, gerçeğin peşine düştü. Devletin, kurumlarıyla topyekûn örtmek istediği örtüyü araladı. Yeni bilgiler verdi, sorular sordu.
Reyhanlı saldırısının hemen ardından hükümet, MİT ve bu kurumlara yakın kalemler, pek de anlamadığımız bir şekilde “Reyhanlı’yı neden kurcalıyorsunuz? Fail de fiil de belli” demeye başladılar. MİT’in araç plakaları dâhil istihbaratı aldığını, Emniyet’e durumu günler öncesinden bildirdiğini, bombanın Emniyet’in ihmali sonucu patladığını iddia ettiler. MİT’e ait olduğu iddia edilen bir rapor da iki gazeteye sızdırıldı.
“Bu kadar istihbarata rağmen saldırı neden önlenemedi”, sorusuna da yine o bildik cevabı tekrarladılar; “Olayı kurcalamaya gerek yok. Failleri de yakaladık, olayı da çözdük. Bu soru anlamsız.”
Bu cevap karşısında iktidarın ve MİT’in telaşını anlayabiliyordum. Ancak medyadaki kalemleri neden telaşlanmıştı doğrusu çözemedim. Onların anlamsız bulduğu sorunun peşini bırakmadık. Bırakmadıkça da halının altına gizlenmeye çalışılan “gerçeği” ucundan yakaladık.
Önce MİT’e ait olduğu iddia edilen raporun MİT değil, Emniyet’e ait olduğu ortaya çıktı.MİT’in saldırıyı gerçekleştiren isimleri saldırıdan günler önce takibe aldığı, telefonlarını dinlediği anlaşıldı. Emniyet’le bilgilerin patlamadan saatler önce kısmen paylaşıldığıgöründü. Basına yansıtılan MİT raporunun, Reyhanlı’yı değil, yemleme amaçlı, saldırıyı gizlediği ortaya çıktı. Devletin Uludere’de olduğu gibi bazı gerçekleri sakladığı anlaşıldı.
Birileri bu yazdıklarım üzerine yine “Emniyet’in sözcülüğünü yapıyorsun” diyecektir. Daha önce de yazdım. Bu ve buna benzer ithamları ciddiye almıyorum. Ergenekoncu ve Balyozcuların yaptığı benzer psikolojik operasyona alışkınım. Her şeyin de farkındayım. “Emniyet, Cemaat” psikolojik operasyonuna inat, gerçeğin peşinden koşacağım.
Bugün sizlere, 15 Kasım saldırıları öncesi MİT ve Emniyet arasında yaşanan bir krizi paylaşacağım. O olayın, Reyhanlı’yla benzerliğine dikkat çekeceğim.
Hatırlarsınız. 15 Kasım 2003 tarihinde bomba yüklü iki araç, Neve Şalom ve Beth İsrail Sinagogu’na saldırdı. Patlamanın ardından 27 kişi hayatını kaybetti. Beş gün sonra bu kez 20 kasımda, İngiltere İstanbul Başkonsolosluğu’na ve HSBC Bankası’nın genel merkezine benzer saldırı düzenlendi. Burada da 30 kişi hayatını kaybetti.
İşte bu saldırılardan önce, İstanbul Emniyet Müdürlüğü kendilerine gelen bir ihbar üzerine, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gitmişlerdi. İhbarı gerekçe gösterip, şahıslarla ilgili mahkeme kararıyla dinleme talep ettiler.
Emniyet’in bu talebini MİT öğrendi. Şahısları kendilerinin takip ettiğini belirtip, DGM’den dinleme izni verilmemesini istediler. DGM talebi uygun gördü ve Emniyet’in talebini reddetti.
MİT’in izliyoruz dediği işte o ekip, önce iki Sinagoga, beş gün sonra da konsolosluk ve bankaya bomba yüklü araçlarla saldırı düzenledi. 60’a yakın kişi hayatını kaybetti.
Saldırıdan yıllar sonra da Balyoz bavulunda bir gerçek ortaya çıktı. Bir generale ait notta, saldırıdan sekiz ay önce bombaların yüklendiği kimya fabrikasının ismi deftere not edilmişti. Sekiz ay önceki yazılmış bu not gizemi hep korudu.
Bugün anlaşılıyor ki tıpkı 15 Kasım saldırılarında olduğu gibi MİT yine takip ettiği, telefonlarını dinlediği ekibi kaçırmış. Kamuoyu artık 15-20 Kasım saldırılarının ne amaçla yapıldığını biliyor. Reyhanlı’nın da benzer ekip tarafından, aynı nedenle yapılmış olma ihtimali yüksek. Ergenekon’da temizliğin yapılmadığı tek kurumun MİT olduğunu da not olarak düşelim.
O gün kendilerine kurulan kumpası geç de olsa anlayan iktidar, bugün ortada oynanmaya çalışılan oyunu pek de anlamış gibi gözükmüyor. Hakan Fidan “hastalığı” sanırım gözlerini kör edecek. Böyle devam ederlerse daha çok Reyhanlı yaşanacak gibi.
O kişi Turgut Yılmaz değil
Haftalar önce CNN Türk’te Enver Aysever’in hazırladığı Aykırı Sorular programına konuk oldum. O programda, 2000 yılında yaşanan bir akaryakıt kaçakçılığından bahsetmiş ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın soruşturduğu bu dosyanın, bu ülkede Başbakanlık yapmış bir kişinin kardeşine dokunduğu için kapatıldığını söylemiştim.
Geçen hafta Turgut Yılmaz aradı; “Bu kişinin ben olduğum yönünde dedikodu var. Hayatımda akaryakıtla ilişkim, aracıma aldığım yakıttan öteye geçmedi” dedi.
Sayın Yılmaz’a bu dedikoduyu düzelteceğimi söyledim. Kendisine de bahsettiğim ismi açıkladım.Programda bahsettiğim kişi Turgut Yılmaz değil. Dedikoduyu çıkaranlar şunu kaçırıyor. Bu ülkede başbakanlık yapıp, kardeşi olan tek isim Turgut Yılmaz değil. O kişiyi Jandarma da Gümrük çalışanları da çok iyi biliyor.
http://www.taraf.com.tr/mehmet-baransu/makale-kasim-saldirilari-reyhanli-iliskisi.htm
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.01.2016
5.02.2016
28.12.2015
15.12.2015
9.02.2015
30.11.2015
23.11.2015
16.11.2015
9.01.2015
26.10.2015