Mehmet Ocaktan
Son beş yılda Türkiye’de ‘yerli’ ve ‘milli’ olmak söylemlerinin ne kadar revaçta olduğunu, Avrupa Birliği ve demokratik değerlere karşı bu söylemler üzerinden nasıl bir itibarsızlaştırma kampanyasının yürütüldüğünü hepimiz biliyoruz. Ne zaman “Avrupa, Türkiye için hem demokratik değerler, hem de ekonominin rotası açısından önemlidir” şeklinde bir değerlendirmede bulunsanız, anında müstemlekecilikle ve Avrupa’nın adamı olmakla suçlanırsınız.
Bu tür suçlamalar, sadece bir takım bireysel tepkilerden ibaret olsa çok fazla dikkate almayabilirsiniz. Ancak itibarsızlaştırmalar siyaset diline yansır, demokratik değerleri taşlamak, yerli ve milli olmanın kriteri haline dönüşürse orada daha derin bir sorun var demektir.
Maalesef toplumda son dönemde yükselen AB karşıtı söylemler, Türkiye’nin demokratik ve ekonomik görünürlüğünü negatif yönde etkilemiş bulunuyor. Siyasetten medyaya kadar değişik mecralarda, mesela Almanya’ya ‘Nazi’ hatırlatması dahil pek çok Avrupa ülkesine yüksek perdeden saydırmak bir prestij meselesi haline gelmiş bulunuyor. Elbette Avrupa demokrasilerini eleştirebiliriz, sonuçta onlar da sütten çıkmış ak kaşık değiller. Ayrıca eleştiri, demokrasi kültürünün bir gereğidir. Ama yıkıcı söylemler bir eleştiri değildir...
Aslında meseleye gerek tarihsel perspektiften, gerekse ekonomik gerçeklik penceresinden baktığımızda, Osmanlı’dan bu yana Türkiye’nin rotasının Batı istikametinde olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Kuşkusuz Batı ile yüzyıllar içinde büyük kavgalarımız, siyasi mücadelelerimiz olmuş ama bu durum istikametimizi asla değiştirmemiştir. Zira gerek ‘güvenlik’ ekseni bağlamında, gerekse ekonomik çıkarlarımız Batı hinterlandında kalmamızı gerektirmiştir.
Çok uzağa gitmeye gerek yok, AK Parti iktidarının 2003’ten 2013 yılına kadar hayata geçirdiği demokratik ve ekonomik reformlar AB perspektifiyle gerçekleşmiştir. Unutmayalım, köprüler, hava yolları gibi önemli yatırımlarımızı Hans’ın ve George’nin tasarruflarıyla gerçekleştirdik. Herhalde bizi çekemeselerdi, yatırımlarımız için kredi de vermezlerdi. Sonuçta kredi verdiler, onlar da kazandı biz de kazandık. Kazan kazan yani...
Türkiye şu günlerde bir taraftan başta Almanya olmak üzere Avrupa ile yeni başlangıçlar yapmaya çalışıyor, bir taraftan da Amerikalı McKinsey şirketi ile Türk ekonomisini denetlemesi için anlaşma yapıyor.
Biliyorum ki, bu durum karşısında kendisini yerli ve milli işine fazla kaptıran bazı çevreler, “Bir dakika, dün meydanlarda Nazi diye haykırdıklarımızla, Haçlı ittifakı ile şimdi birlikte mi hareket edeceğiz” benzeri hezeyanlarda bulunacaklardır.
Kim ne derse desin, ekonominin ve diplomasinin gerçeklikleri maalesef hamasi duygularla yürümüyor. Ayrıca Türkiye ekonomisi her zaman Avrupa sermaye sisteminin bir parçası olmuştur. Şu anda ekonomimizin görüntüsü en net haliyle ortada, dolayısıyla gelir- gider dengesi açısından şiddetle Avrupa sermayesine ve kredisine ihtiyacımız var. Çünkü yollarımızı, köprülerimizi, hava alanlarımızı Avrupa’dan aldığımız borçlarla yapıyoruz.
Ve herkesin malumu olduğu üzere, Türkiye şu günlerde gerek borç bulmada, gerekse yabancı sermaye girişinde sıkıntılar yaşıyor. İşte Türkiye’yi yönetenler de bu gerçeği görüyor ve Amerikalı McKinsey’le anlaşarak Batı sermayesine daha düzgün bir Türkiye fotoğrafı sunmaya çalışıyor. Dolayısıyla alınganlık yapmaya ve hamaset edebiyatına hiç ihtiyaç yok. Avrupa ve Amerika ile ne kadar kavga edersek edelim, ekonominin kuralları neyi gerektiriyorsa onu yapmak durumundayız. Bu arada son dönemde fazla Rusya sevdasına kapılanlara küçük bir hatırlatma, boşuna umutlanmayın Rusya kredi verebilecek bir durumda değil, çünkü o da krediye muhtaç durumda...
Ancak bir gerçeği belirtmekte de yarar var, Amerikalı denetim firmasının ortaya çıkaracağı ekonomi fotoğrafı, Batı sermayesinin gelişi açısından tek başına yeterli olmayabilir. Eğer bu hamle, demokratik reformlarla desteklenebilirse daha pozitif sonuçlar üretecektir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.12.2025
22.12.2025
8.12.2025
5.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
21.11.2025
19.11.2025
17.11.2025