Mücahit BİLİCİ
Türkçe’de iki kelimenin başına birşeyler geldi. İkisi de siyaset yüzünden neye uğradıklarını şaşırdılar. Sözünü ettiğim bu kelime yamulmasının iki kahramanı yazının başlığındaki iki kelime. Bu başlığı görenler hemen siyasetteki keyfiliğin ne kadar haddini bilmez olduğunu ima ettiğimi düşünecekler. Onda bugün için belki haksız olmazlar. Ancak kelimelerin her birinin başka bir anlamı var.
Şu anda bu iki kelime tabiri caizse neredeyse eski anlamlarından siyasi çekişmeler (yoksa “geçimsizlik” mi demeliydim?) yüzünden boşanıp yeni anlamlar yüklendiler. Dilin kemiği olmadığı için kelimelere keyfinizce anlamlar yükleyebiliyorsunuz eğer yeterince kalabalıksanız. Yeterince oyunuz yoksa yükleyemiyorsunuz. Dilde devrim veya kelimelere darbe yapmak mümkün ama bu biraz da Nasrettin Hoca’nın göle yoğurt çalması gibidir. Tutabilir ama önünde bazı engeller var.
Önce “hadsiz” kelimesine haddini bildirmek gerekir. Hadsiz kelimesinin hududunu çizmekte fayda var. Hadsiz kelimesi günümüzde “haddini bilmeyen kişi”nin zamanla “had bilmez”e evrilmesi ve sonrasında kestirmeden “hadsiz”e kadar zayıflatılması ile zuhur etmiş gibi görünüyor. Türkçeyi iyi bilmeyen birileri bunu kullanırken muhtemelen “madem haddini bilmez, bu o zaman ‘hadsiz’ olmalı” diye düşünmüş olmalı. Hakaret repertuarında ‘edepsiz’in yanına ‘hadsiz’i de eklediğini düşünmüş o kişi. Kulağa doğru gibi geliyor. Ancak şöyle bir sorun var: Had bilmemek ile hadsiz aynı şey değil. Çünkü hadsiz diye bir kelime zaten mevcut: Sonsuz, sınırsız demek. Mesela, “Allah’ın varlığının kainattaki hadsiz delilleri”nden bahs ettiğinizde bunlar haddini bilmeyen deliller değil, sınırı olmayan (limitsiz) deliller demek olurdu. “Had bilmez” ise sınırsız değil sınır tanımayan demektir. ‘Sonsuz’ ile ‘namussuz’ felsefi olarak aynı anlama gelse de gündelik dilde aynı anlama gelmiyor. (Cehaletin kazara yakaladığı bu derinlik bu yanlış kullanımın harf tasarrufu dışındaki tek tesellisi olabilir).
Gelelim keyfiyet kelimesine. Bu gariban kelimeye de insanımız çok zülmetmiştir. Keyfi hareket etmenin isim hali normalde keyfîlik olurdu. Fakat çoğu kişi cumhuriyet, milliyet, şeffafiyet derken keyfi davranışın da isim halinin keyfiyet olacağını zannetmektedir. Yeterince yankı bulan her yanlış (dil açısından düşünürsek) sonunda doğruya dönüşür. Henüz orada değiliz. Ancak dilde kelimeler halkın oyuyla iktidara gelir. Öyle bir keyfiyetleri vardır. Fakat şöyle bir sıkıntı var: Keyfiyet diye başka bir kelime zaten var. Ve bu da tıpkı “hadsiz” gibi sağlam ve yerleşik bir anlama sahip bir kelime. Keyfiyet nitelik demek. Keyfiyet ve kemiyet sırasıyla nitelik ve nicelik demek. Nicel (quantitative) ile nitel (qualitative) çalışma derken kastedilen anlamda olduğu gibi. Oradaki keyf Arapça’daki “nasıl” karşılığı olan keyftir. Keyf ve hal kelimelerini duyduğunuzda halinizin niteliği soruluyordur, keyfinizin hali değil. Kanun-kural tanımazlık anlamındaki keyfilik ise, evet, keyfince hareket etmek demektir. Canının istediği gibi hareket eden, kendini bir şeye bağlı görmeyen davranış biçimine keyfi diyoruz. Onun da isim hali keyfiliktir (arbitrariness), keyfiyet değil.
Biz yine da başa dönelim. Ve yanlış anlamları esas alıp hükümete bazı tavsiyelerde bulunalım:
Ülkenin selameti için ve kendi iktidarınızın devamı için şunları yapın: Genel bir af çıkarın. Siyasi sebeplerle mahkum edilmiş pek çok masum insan var. Genel bir afla onlara hürriyetlerini iade ederek topluma bir rahatlama getirin. Gücünüzün yetiyor olması, gücün size yeteceği anlamına gelmez. Meşruiyet kaybınızı tamir ve telafi amaçlı bile olsa topluma bir genel af ve insanileşme borcunuz var. Baskıda had bilmez olmayın, insaf ile amel edin.
Türkiye’nin mevcut şartlarda kırılgan olmaması gerekiyor. Bu yüzden de Kürt-Türk ittifakına ve yeni bir Türkiye’ye vesile olması umulan yeni sürecin başarıya ulaşması noktasında da kapsamlı bir af ve siyasi serbestiye ihtiyaç var. Protesto eden gençleri, Selahattin Demirtaş gibi siyasetçileri ve Gülencilik kapsamında hapiste tutulan çoluk çocuğu serbest bırakarak topluma azıcık hukuk ve şefkat aşısı yapmanız gerekir. Memleketin selameti için keyfiliği bırakıp daha adil bir yeni yol takip edin.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025
4.05.2025
2.05.2025
25.04.2025
5.04.2025
28.03.2025
15.03.2025
2.03.2025