Münir AKTOLGA
PEKİ, YA KAPİTALİZMİN GELİŞME SÜRECİ
İşte, Osmanlı’da ve Türkiye’de kapitalizmin gelişmesi süreci, içine girilen bu pozitivist kültür ihtilali sürecinin diyalektik anlamda inkârının sonucu olmuştur!
Nasıl mı, çok basit! “Batılılaşmak” için bütün o batılı kurum ve kuralları-bilgileri ülkeye getirmek mi istiyordun sen! Örneğin, banka kurup kredi mi vermek istiyordun köylüye![1] Al işte o zaman! Krediyi alan senin beğenmediğin o köylü elde ettiği ürünü pazara götürüp satarak biraz para kazanmaya başlayınca, bu kez bir sonraki sene işi biraz daha büyütme çabası içine giriyor ve biraz daha fazla kredi alarak bir de traktör almak istiyordu!... Derken, öyle bir an geldi ki, o “cahil”-“göbeğini kaşıyan adam”, yani eski reaya-köylü, dış dinamiklerle de bütünleşerek dünya pazarları için üretim yapmaya başladı! Bir adım sonra da, siyaset yapmayı da öğrenerek, iktidarı senden almaya, onu kendi çıkarlarına uygun hale getirmek için senin karşına dikilmeye kalkıştı!..İşte hazmedemediğiniz budur sizin. Olay bu kadar basittir!
Şimdi, bir an için bütün o “batılılaşma” hikayelerini falan unutun ve bildiğimiz-klasik Osmanlı’yı getirin gözünüzün önüne!. Sonra da, Osmanlı’dan ayrılarak kendi “ulus devletlerini” kuran o Balkan ülkelerini düşünün. Eğer Müslüman kesimin gelişme süreci de aynen o Balkan ülkelerinin ki gibi olsaydı (tabi böyle olabilirdi falan demek istemiyorum, sadece bir metafor olarak bu örneği veriyorum), ne olacaktı o zaman? Nasıl ki o Balkan ülkeleri kendi mahalli liderlerinin-kocabaşıların vb. önderliğinde devlete-Osmanlı’ya- karşı mücadele ederek kapitalizme geçiş yoluna girmişlerse, bizde de aynı şekilde, Müslüman orta sınıfların-ayanların, eşrafın-önderliğinde gene Devlete karşı verilen bir mücadelenin sonunda aşağıdan yukarıya doğru bir geçiş yaşanacaktı[2]. Ama böyle olmadı, bu ayrı bir konu. Demek istiyorum ki, bu işin özü, varolana karşı, mevcut statükoyu temsil eden Devlete karşı-bu Devlet ister İslamcı, ister batıcı kılıkta olsun-onun diyalektik inkârını yaratmak için verilen aşağıdan yukarıya doğru bir mücadeleden geçiyor. Yeni, ancak bu şekilde eskinin içinden çıkıp gelebiliyor.
Ama ne oldu Osmanlı’da: Devlet, “batılılaşarak” kendini kurtarma çabasına girince, onun bu çabası hemen “ilerici” bir çaba olarak kabul edilmeye başlandı!. Tabi bu durumda, devlet “ilerici” olunca, ona karşı aşağıdan yukarıya doğru oluşan-varolanı korumaya yönelik reaksiyonla birlikte, toplumu değiştirme mücadelesi veren Anadolu kapitalizminin güçleri de “gerici” olarak anılmaya başlandılar! Bir yanda, devlet eliyle yukardan aşağıya doğru geliştirilen bir medeniyet değiştirme projesi-süreci, diğer yanda da, buna karşı geleneksel kültürü savunma reaksiyonuyla birlikte, varolanın diyalektik inkârı olarak ortaya çıkan kapitalizmin gelişmesi süreci. İşte, olayı olağanüstü karmaşık hale getiren içiçe geçen bütün bu süreçlerdir..
Burada, Devletin “batılılaşma” (medeniyet-kültür değiştirtme) baskısına karşı ortaya çıkan varolanı koruma reaksiyonuyla, yönetilenlerin içinden çıkıp gelen yeninin (varolanın diyalektik inkârının) mücadelesinin aynı şey olmadığının altını çizmek gerekiyor. Evet yeni, yani kapitalizmin güçleri de varolana-Devlete karşı mücadele ediyorlar, ama bununla, gene eskinin içindeki bir güç olan “Yönetilenlerin” reaksiyonu aynı şey değildir. İşte, bugün bile hala zaman zaman ortaya çıkan-depreşen AK Partililerin o İslamcı Osmanlı Devleti savunuculuklarının kökeni buralara dayanır. Devletin içindeki batıcı kanada karşı yaşamı devam ettirme mücadelesi verilirken, kaçınılmaz olarak iki akım birlikte-birarada oluşmuş, tarih sahnesine çıkmışlardır..
Çok basit bir şekilde, öğrenme ve bilgi teorisi açısından olayı açıklamaya çalışalım:
Devletin temsil ettiği, adına “batılı değerler” denilen bilgi sistemini A, B ve C sinapslarıyla (sinaps, beyinde informasyonların kayıt altında tutulduğu yapılara verilen addır) kayıt altında olan bilgiler olarak düşünüyoruz. Buna karşı, “Yönetilenlerin” sahip olduğu geleneksel değerleri temsil eden-ve İslam çerçevesi içinde sunulan bilgiler de D, E, ve F sinapslarıyla temsil ediliyor olsunlar. Bu durumda, Devlet ve onun “batıcı” tebaası hayatı A, B ve C sinapslarıyla kayıt altında olan bilgilere göre yorumlayarak yaşamaya kalkacakları için (alkol konusunun da bunların içinde kayıt altında olduğunu düşünün!), bu arada yaşamı D, E ve F sinapslarıyla kayıt altında olan bilgilere göre (bunları da geleneksel-İslamcı bilgiler olarak düşünün) yaşamaya çalışan “Yönetilenlerle” kapışırlar!. Bu mücadele aslında, bir yanıyla, varolan sistemin içindeki bir sınıf mücadelesidir. Ama, dikkat edilirse, o aynı zamanda bir medeniyetler-kültürler çatışması olayıdır da. Osmanlı’nın ve Cumhuriyet’in “ilerici”-“gerici”, “batıcı-İslamcı” çatışmalarının kaynağı budur.
Ama bütün bunların yanı sıra, bir de, varolan sistemin ana rahminde gelişen bir “yeni” olayı var.
Bakın bu nokta çok önemli. Evet yeni, eskinin içinden, onun ana rahminden çıkıp gelişiyor. Bu açık! Bu anlamda onun varolan sistemin “Yönetilenleriyle” ilişkisi bir anne çocuk ilişkisidir. Ama, bir noktaya kadar içiçe geliştikleri için, bunlar sanki bir ve aynı şeymişler gibi görünürler, fakat aslında DNA’ları farklıdır bunların! Annenin-Yönetilenlerin-DNA’ları D, E ve F sinapslarından-bilgilerinden oluşurken, çocuğun DNA’ları artık A,B,C ile D,E,F nin etkileşmesinden (recombination) meydana gelmektedir. Burada söz konusu olan iki medeniyetin etkileşimi olduğu için de, meydana gelecek çocuğun Batı-Doğu-İslam etkileşiminin ürünü olacağı sonucuna varırız. Bu aslında bizim hepimizin doğup büyüdüğümüz, içinde yoğurulduğumuz sürecin-etkileşmelerin açıklamasından başka birşey değil!..Biz farkında olalım olmayalım, bizim hepimiz bir senteziz aslında. Bir yanımız Batı ise diğer yanımız da Doğu’dur-İslam’dır..
ŞİMDİ, YUKARDAN AŞAĞIYA VE AŞAĞIDAN YUKARIYA DOĞRU GELİŞEN BU SÜREÇLER İÇİNDE KÜRT SORUNUNUN YERİNİ GÖRMEYE ÇALIŞALIM..
Doksan yıldır içinde yaşadığımız toplumu-Kemalist Cumhuriyeti Osmanlı artığı “Yönetici” bir Devlet Sınıfıyla “Yönetilenlerden” oluşan bir sistem olarak ele almıştık. Bu, aslında Osmanlı’dan bize miras kalan bir yapıdır-sistemdir. Ve arada-eski ve yeni biçimleri arasında- niteliksel olarak bir fark yoktur. Bu sistemin içinde Kürtler’in yerine gelince, o da bellidir aslında. Onların da “Yönetilenlerin” bir parçası olmanın ötesinde bir kimliği-yeri yoktur bu sistemde. Bu nedenle, basit bir mantıkla bile olsa, burada hemen şunu söyleyebiliriz: Kürtler, eğer daha demokratik bir yapı içinde kendi kimlikleriye temsil edilerek yaşamak istiyorlarsa, herşeyden önce, varolan bu sistemin-statükonun değişmesi için mücadele etmelidir. Bu ise, kaçınılmaz olarak onları mevcut Yönetici elitle-“Devletle” karşı karşıya getirir.
Ama hepsi bu kadar değil!.Yani, sistem sadece Kemalist Devlet ile Kürtler’den ve bunların kendi aralarındaki mücadelelerden oluşmuyor! Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, üretici güçlerin gelişmesine paralel olarak, bir de aşağıdan yukarıya doğru gelişen bir kapitalizm ve onun güçleri var ülkede.
Şimdi, iki sistem var ortada. Eskiden beri varolan, bildiğimiz Kemalist Cumhuriyet ve bunun içinden çıkıp gelen, yeni, yani burjuva-demokratik cumhuriyet. Buna bağlı olarak da, iki sistem arasında kıyasıya bir mücadele..Eski sistemi temsil eden Kemalist elitle yeniyi temsil eden burjuvazi arasındaki mücadeledir bu. Dış dinamikle de bütünleşerek dünyaya açılan, daha çok üreterek daha da zenginleşmek isteyen Anadolu burjuvazisi, eski sistemi değiştirerek onu çağa uygun hale getirmek istiyor.
1-Anadolu burjuvazisinin Kemalist elite karşı verdiği bu mücadele (ki bu mücadeleyi bugün AK Parti temsil ediyor) bir demokrasi mücadelesidir. Daha düne kadar “cahil”, “göbeğini kaşıyan adam” olarak küçük görülen, horlanan Osmanlı’nın reayasının içinden, onun diyalektik inkârı olarak çıkıp gelen Anadolu burjuvazisinin, kendini, kendi kimliğini kabul ettirme, buna bağlı olarak da sistemi ele geçirme, onu kapitalist bir cumhuriyet haline getirme mücadelesidir.
2-Ancak, iki sistem arasındaki bu mücadeleyi, varolan eski sistemin kendi içindeki mücadelelerle, ve bir de tabi, gelişmekte olan yeninin içindeki mücadelelerle karıştırmamak gerekir.
Biz şimdi önce, varolan eski sistemin içindeki mücadeleleri ele alalım: Bunlar, Devletin medeniyet-kültür değiştirme baskısına karşı geleneksel kültürü savunma reaksiyonu ile (Saadet Partisi etrafında toplanan hareket), gene Devletin yeni bir ulus-“Türk ulusu” yaratma politikasına karşı reaksiyon olarak doğan “Kürt milliyetçi” hareketidir. Yani, hem geleneksel kültürü savunmayı temel alan din temelli bir reaksiyon, hem de, Devletin yarattığı etnik zihniyete karşı gene etnisite temelli bir reaksiyon.. Bunların ikisi de varolan sistemin kendi içindeki “muhalefet” olarak ele alınmalıdır. Bu durumda, Devlet ve onun yarattığı “karşıtları”, biribirlerinin varlık şartını oluşturan “düşman kardeşler” olarak birarada varolmaktadırlar. Aradaki mücadele de bunların biribirlerini yaratma-varetme mücadelesidir...
3-21,yy’ın dinamiklerine uygun modern-demokratik bir sistem içinde, kendi kimlikleriyle özgür bir şekilde yaşamak isteyen Kürtler bu mücadelede (ona karşı bir reaksiyon olarak bile olsa) Kemalist elitin yanında yer alamazlar. Mademki bu bir özgürlük-demokrasi-kimliklerin tanınması mücadelesidir, o halde, Kürtlerin de bu mücadelede Anadolu burjuvazisiyle birlikte yer almaları gerekir. Olayın bilimsel çözümü budur (bakın, bu satırları 2010 da yazmışım).
Ama tabi burada bir nokta var!. Dikkat ederseniz, yukarda, “demokratik bir sistem içinde özgür bir şekilde yaşamaktan” bahsettik. Ve varılan sonucu da buna göre formüle ettik. Ama yok eğer sizin amacınız demokratik bir sistem içinde birlikte yaşamak değilse, kafanızda halâ, 20.yy mantığıyla eski tipten ayrı bir ulus devlet kurma niyetiniz varsa, o zaman durum farklıdır. Bu durumda yapılacak iş, hem yönetilenler olmaktan, hem de etnik reaksiyondan kaynaklanan potansiyelleri de kullanarak (burjuvazi ile Kemalist elit arasındaki çatışmalardan da yararlanıp) “bağımsızlık” sürecinde kendi yolunuzu açmaktır. Kimse biribirini aldatmasın olayın bilimsel yanı budur. Ha bu yanlış mıdır? Eğer benim fikrimi sorarsanız, ben diyorum ki, bu türden ulus yaratma-yeni bir ulus devlet kurma hayali artık 20.yy’da kalması gereken gerici bir hayaldir. Ama tabi, bunun aksini savunmak da insanların demokratik bir hakkı olmalıdır. Teröre ve şiddete başvurmamak kaydıyla herkes istediği çözümü önerebilmeli, bunun mücadelesini verebilmelidir...
Evet, alkolü falan bırakın da önümüzdeki işlere bakalım!..Yapacak çok iş var..Birileri hiç de boş durmuyorlar, sonra yazık olur ve ararız bu günleri..Bir zamanlar biz de öyle “cici demokrasi”, “Filipin tipi demokrasi” falan diye dalga geçiyorduk ama sonra hayat bazı şeyleri çok acı deneyimlerle öğretti! Tabi öğrenmek isteyenlere!.
YAZININ 1. BÖLÜMÜ İÇİN TIKLA
[1]Artık fetih yoluyla gelir elde edemeyen Devlet’in, içine girilen bu yeni süreçte daha çok vergi alabil-mek için daha çok üretmeyi teşvik etmesi gerekiyordu. Buradaki mantık aynen, bir ineği ne kadar iyi beslersen onun da o kadar çok süt ve et vereceği mantığına benziyor!..
[2]Nitekim, II.Mahmut’a kadar gelişimin doğrultusu buydu. O „devrimci“ Sultan II.Mahmut’tur ki, bütün o yeni yeni palazlanmaya başlayan Müslüman orta sınıfıyokederek sürece yön değiştirten o olmuştur!..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları














































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023