Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
Urfa’nın Gümrük Hanı
21.05.2013
3058

 “İnsan düşüncesi” bana her zaman son derece ilginç, “büyüleyici” denecek derecede ilginç gelmiştir. Bununla sadece bana göre “doğru muhakeme”ye, “sağlam akıl yürütme”ye, “kapsamlı nedensellik”e, buna benzer şeylere dayanan “düşünce”yi kastetmiyorum. Bunların hiçbirine dayanmayan, hepsine aykırı giden düşünceyi de ilginç buluyorum hattâ belki daha da ilginç buluyorum.

Geçen hafta Antep, Adıyaman, Urfa, gene dolanıyorduk, malûm işimizi görmek üzere. Urfa’da, “Gidip Gümrük Hanı’nda oturalım, orada oturanlarla sohbet edelim,” dedik. Dediğimizi de yaptık. Dağıldık, herkes bir başka masa beğenip oturdu. Benim oturduğum yerde pek öyle siyaset konuşmaya hevesli insanlar yoktu. Derken epey yaşlı görünen bir adam peyda oldu. “Benimle roportaj yapar mısın” diye sordu. Anladım ki o bana soru sormayacak, benim ona sormamı istiyor. “Gel, buyur,” dedim. Geldi. “Makina hazır mı” diye sordu. Oturanlardan biri, “O dinler. Sen anlat,” dedi. Bundan çok mutlu olmasa da anlatmaya başladı.

Bir tür vaızla karşı karşıya olduğumuz anlaşıldı. Allah kâinatı yaratmış. Ortasına da bir güneş koymuş. Biz insanları da yaratmış. Nasıl yaratmış? Hazreti Âdem’i yaratarak... Bundan artık belli ki “hepimiz kardeşiz” noktasına gideceğiz. Nitekim gittik. Nasıl “O benim güneşimdir, sana parlamaz” diyemiyorsak, herhangi bir ırk için “üstünlük” de talep etmemeliyiz.

İyi, buna bir diyecek yok. Bu noktaya varmak için başvurulan “kanıt”larla tam olarak hemfikir olmasak da, varılan noktaya itiraz etmek için bir neden yok.

Ama arkadeş burada bırakmadı. Sesini epey yükselterek (umumî menfaat açısından, herhalde), bunları birkaç kere anlattıktan sonra, “Sizi buraya gönderene de söyle,” diyerek konuyu başka bir noktaya getirdi: “Yüzde elli oyu varmış. Varsa kendisi yapsın barışı. Sizi niye gönderiyor?”

Bu durumda yanımda oturan beni kulağıma, “Kılıçdaroğlu’ndan yanadır, onun için böyle konuşuyor,” diye fısıldadı.

E, şimdi gel de şaşırma! Bütün bu dinî argümanlar... Hattâ, olayı açıklamak üzere, “Biz Kur’an-ı Kerim’indediği yoldan çıktık, onun için böyle oldu,” diye, “şeriata davet” diyebileceğimiz akıl yürütmeler... Üstüne de, “laik” partinin taraftarlığı! İşte böyle şeyler, bana çok ilginç gelen!

Oturanlardan biri, “Canım, o kadar kolay mı?” diye ılımlı bir itirazda bulunacak oldu. Ama bizim arkadeş itiraz kabul etmiyor. Büsbütün bağırmaya başladı. Hakaret falan. Bu sefer itirazda bulunan da kızdı. “Barış sürecinin ‘âkil’ temsilcisi” Murat Belge’nin Gümrük Hanı’nda oturduğu masada resmen savaş çıktı. Derken bir adam daha çıktı; o da yüksek sesle hükümeti ve Başbakan’ı övmeye başladı. “Biz onun yanındayız! Bizi kimse oradan ayıramaz!” falan...

Bizim Hazreti Âdem’ci elindeki bastonla itiraz eden adamın üstüne yürüyor, avaz avaz. “Psikolojisi biraz bozuktur onun” diye bana durumu açıklıyor, yanımda oturanlar. Neyse, bu arada gitme vakti gelmiş, toparlandık gittik.

Kur’an-ı Kerim’in dediği yoldan çıktık, onun için böyle oldu” argümanı ile CHP taraftarlığı birarada nasıl yürütülür?

Bu, sonunda gelip “mantıkî tutarlılık” noktasına dayanan bir soru. Ama sevgili halkımızın çok ciddiye aldığı bir nokta değil aslında. Benim sevmediğim bir adam AKP’li olmuş (babasını da sevmezdim, o da zaten Demokrat’tı), bu durumda tabii ben de öteki partiden olacağım. Bunun tamamen tersi de olabilirdi. O adam CHP’li olsa ben hemen AKP’ye geçerdim.

O argüman, bu argüman... Ama aynı zamanda olup biten şeylerden “haberdar olmak”la “haberdar olmamak”ın da özel bir karışımı.

“Tutarlı” olacaksın da ne olacak? Böylesi daha eğlenceli.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar