Oya BAYDAR
Bir demokratlık testinden söz ediyorum; aynı zamanda siyasal etikle ve demokratik tutarlılıkla ilgili bir sınav. Soru, Mısır’daki askerî darbeye karşı tavır. Cevap şıkları: a- karşıyım, b- destekliyorum, c- cevaplamak istemiyorum. Bu üç şıktan birini işaretlemekte özgürsünüz tabii ama (a) şıkından başkasını işaretlemişseniz özgürlükçü ve demokrat olduğunuzu iddia edemezsiniz. Çünkü darbeperverlikle demokratlık birbirini eski tabirle naks eder, yani götürür. Demokrat darbeci, darbeci demokrat olunmaz.
Şimdi herkesin kendine uygulamasında yarar olan bir başka test sorusu: Mısır’daki askerî darbeye karşı olmak demokratlık için yeterli midir? Cevap şıkları: a- evet, yeterlidir, b-hayır, yetersizdir, c- zorunludur ama yeterli değildir. Doğru cevap: (c) şıkkı. (Bu soruyu cevaplarken “Kahrolsun Sisi, karolsun demokrasi” sloganı atan demokrasi düşmanlarını; demokrasiyi, varılacak istasyona gelindiğinde inilecek vagon sanan sözde darbe karşıtlarını, Mısır’daki darbeye sessiz kalan Batı’yı eleştirirken bunu Batı demokrasisi sorgulamasına dönüştüren iktidar mensuplarını hatırlamak yardımcı olabilir.)
Böyle bir demokratlık testi, şu toz duman günlerde sapla samanı ayırmak için gerekli gibi geliyor bana. Erdoğan’ın ve AKP çevrelerinin kurdukları ve benimsetmeye çalıştıkları “Gezi =Mısır’daki darbe” denkleminin yanlışlığını ve abukluğunu göstermek için de iyi bir anahtar olabilir.
Özellikle gençlere kısa hatırlatmalar
Demokratik yollarla iktidara gelmiş meşru yönetimleri askerî darbelerle devirmek bizim ülkemizde olağan sayılır; hatta kimilerince devrimcilik. ilericilik diye görülür Dine, cemaate ve devlete biat kültüründen, kulluk geleneğinden, Cumhuriyet’ten bu yana da ordu (ve bürokratik oligarşi) vesayetinden gelen bizcileyin yapılarda demokrasinin yerleşip pekişmesi geç ve güç oluyor. Sadece son 50 yılda üç buçuk darbe ve bir bölümü halen yargılanmakta olan pek çok darbe teşebbüsü yaşadık. Bu süreç boyunca sağ ve/veya sol kendi karşıtlarını (hasımlarını, düşmanlarını) yıpratacak, iktidardan düşürecek, yok edecek darbeleri destekledi, en azından sessiz kaldı.
27 Mayıs 1960’ta Demokrat Parti’yi iktidardan düşüren darbe, CHP ve bir kısım subaylar tarafından, DP ile özdeşleştirilen “karşı devrim”i önlemek için hazırlanmış, Cumhuriyet elitleri ve sol kesimlerce hararetle desteklenmişti. 12 Mart 1971 müdahalesi, ABD destekli sağın bir yandan yükselen işçi hareketine ve sola, öte yandan da “asker-sivil zinde güçler”ce hazırlanmakta olan sol darbeye (9 Mart) karşı atağıydı; bütün sağ güçlerce alkışlanmıştı. Bu arada 12 Mart muhtırasını bekledikleri sol darbe sanan kimi solcular, sosyalistler de boş bulunup müdahaleyi alkışlamışlardı. (Bunların bir bölümü kısa zamanda kendilerini sıkıyönetimin zindanlarında, işkencehanelerinde buldular.)
CİA destekli 12 Eylül faşist darbesi sosyalist sol, örgütlü işçiler, emek örgütleri ve Kürt hareketi başta, ülkenin üzerinden silindir gibi geçerken sağdan ateşli alkışlar geliyordu. O günlerde Fethullah Gülen Hoca bile devleti korudukları, milleti sakındıkları için darbeci paşalara şükranlarını sunmakla meşguldü. Sonra “post modern darbe “ de denilen 28 Şubat müdahalesi geldi. Hedefi iktidara yürüyen İslamî kesimin önünü kesmekti. Ve tabii laik kesimden ve solun büyük bölümünden destek aldı.
Destekçileri, alkışçıları, kadroları ve mağdurları farklı olsa da bütün bu darbeler aynı sonuçları doğuruyordu: Ölüm, idam, işkence, zindan, zulüm, ülkenin sosyal dokusunun tahribi, kitlelerin ezilmesi, sindirilmesi... Kısaca; darbenin geldiği ve vurduğu yöne göre mağdurlarla zalimler yer değiştiriyor; “Benim darbem iyi, senin darben kötü” zihniyeti sürüp gidiyordu.
Nereden, kimden gelirse gelsin, gerekçesi, ama’sı ne olursa olsun, kime yönelirse yönelsin darbelerin kötü olduğu, karşı çıkmak gerektiği anlayışına varmak hiç kolay olmadı. Hatta, hâlâ açıkça veya sinsice darbe peşinde olan; darbeleri, darbecileri savunan, iktidarı demokratik yollarla elde edemeyeceklerini bildiklerinden darbeci askerlerden medet uman ve bunu vatanseverlik olarak pazarlayanlar var. Mısır’da gerçekleştirilen darbenin bir numaralı gündem maddesi olduğu bugünlerde, Müslüman Kardeşler’e (İhvan’a) karşı darbenin desteklenmesini ve parti politikası haline getirilmesini öneren CHP milletvekillerinden tutun da, binlerce can kaybına yol açan kanlı katliamların sorumlusu Mısır ordusu için “Mısır ordusu halkla buluştu” diyebilen İşçi Partisi ileri gelenlerine, Gezi’yi darbe kışkırtıcılığı arenası sanan Mustafa Kemal askerlerine kadar, “benim darbecim iyidir” zihniyetini sürdüren darbeseverler hâlâ sahneden inmiyor.
Bu kesimler, Gezi’yi kriminalize etme, kitlelerden soyutlama, antidemokratik ve darbeci gösterme peşindeki iktidarın ekmeğine yağ sürüyorlar; bir anlamda, Başbakan ve iktidar çevreleriyle buluşuyor, aynı değirmene su taşıyorlar.
Gezi ruhunun darbeyle imtihanı
Gezi artık bir park, bir yer, bir mekân değil; protestoyu, direnişi, yeni bir muhalefet tarzını ve ruhunu içeren bir kavrama dönüştü. Gezi’yi herkes, fil tarifi misâli kendi tuttuğu, kendi durduğu yerden tarif ediyor, kendi siyaseti doğrultusunda kullanıyor. Gezi olaylarını hükümete, Erdoğan’a, AKP’ye karşı dış ve iç mihrakların uzun zamandır hazırlanan komplosu olarak gören/ gösteren zihniyet, Mısır’daki darbe sonrasında mal bulmuş Mağribiye döndü. Son olarak AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin Mısır’la Gezi arasında paralellik kurarak Gezi’yi darbe teşebbüsü olarak niteledi.
Zamanıdır, hatta geç kalınmıştır; bunca spekülasyonun, tartışmanın, saptırmanın, hataları görmezden gelen aşırı güzellemelerin veya haksız yergilerin nesnesi olan Gezi, kendini Mısır darbesiyle sınamalı, yazının başındaki testi kendine uygulamalı ve ses vermelidir. Pek çok bileşeni olan, merkezi örgütlenmeden yoksun, herkesin kendi derdini, talebini, kendi “hayır”ını dillendirdiği, her kesimin olaya hakim olmaya çalışıp neyse ki kimsenin bunu yapamadığı bir ortamda bunun hiç de kolay olmadığını biliyorum. Ancak gezi ruhu özgürlükçü, demokrat, sivil, barışçı ve yaratıcı bir muhalefet ruhu ise iddia edildiği (ettiğimiz) gibi, devlet şiddetinin en yoğun biçimi olan Mısır’daki kanlı darbeye, kime karşı olursa olsun ve kimden gelirse gelsin ama’sız fakat’sız karşı çıkmakla yükümlüdür. Bütün Gezi bileşenleri ve Gezi’nin simgelerinden Çarşı için de geçerlidir bu.
Buyrukçuluğa, emir komutaya, başkan babaların hot zotuna, birilerinin topluma kendilerince ayar verme isteğine, özgürlüklerin sınırlandırılmasına, yurttaş katılımının göz ardı edilmesine ve de mağduru olduğu devlet şiddetine karşı olmakla tanımlanan Gezi, kendine ihanet etmemek için, benimsediği bütün değerlerin zıddı, devlet şiddetinin feriştahı olan darbecilikle, darbeseverlerle ayrım çizgisini kalınca çizmek durumundadır.
Mısır’daki darbeye ve bütün darbelere karşı çıkmayı; bir zamanlar derin çetelerin oyuncusu, şimdi de iktidarın yardakçısı uyuzlamış Vadi kurtlarına bırakmamak, faşizan şarlatanların demokrasi şampiyonluğuna soyunmalarını engellemek, “Kahrolsun Sisi, kahrolsun demokrasi” diye bağıranlara geçit vermemek, iktidarın komplo teorilerinin paranoyak kofluğunu sergilemek ve bir umut olabilmek için “Gezi darbeye karşı, Çarşı darbeye karşı” sloganının her yanda yankılanmasının tam zamanıdır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024