Sinan ÇİFTYÜREK
Erdoğan başkanlığındaki Türk heyetinin Rusya ziyareti üzerinden günler geçti ancak halen birden fazla nedenle mesele güncelliğini koruyor, uzun süre de koruyacak. Tartışmanın temelinde esas şu faktörler yatmaktadır:
15 Temmuz 2016 Darbe girişimine ilişkin ABD liderliğindeki Batının aldığı tutum nedeniyle Türkiye, NATO (Batı) ittifakıyla yollarını ayırır mı, dolaysıyla Rusya liderliğindeki Şanghay İşbirliği Örgütü’yle (ŞİÖ) ittifaka yönelir mi? Batı karşısında Rusya-İran-Türkiye yakınlaşması kalıcı ittifaka döner mi, dönerse genelde Avrasya üzerinde süren egemenlik savaşını, özelde Ortadoğu ve Kürdistan’ı nasıl etkiler? Dolaysıyla Türk- Rus ilişkilerindeki iyileşme uçak krizi öncesine dönme ile mi sınırlı olacak yoksa stratejik ittifaka mı dönüştürülecek? Erdoğan ve Türk heyetinin Rusya ziyareti, bütün bu sorular üzerindeki tartışmayı alevlendirdi.
I – Türkiye’nin eksen değiştirmesi imkansız değil ama çok zor.
“Erdoğan, AKP iktidarındaki Türkiye, NATO’dan dolaysıyla AB’den tümüyle ayrılır mı? Yönünü Avrasya’ya yani Şanghay ittifakına döner mi? Böylece 150 yıllık ‘batılılaşma’ hedefinden vazgeçip eksen değiştirir mi? Çok zor ama dilerim Erdoğan ve ekibi böyle bir adım atar” demiştim. (Darbe Girişimi, Musul Operasyonu, Rojava İlişkisi ve ABD başlıklı yazımdan)
Bunun aksine, “Ankara-Washington gerilimine paralel olarak Türkiye, Atlantik ekseninden Avrasyacı eksene yani Rusya’ya kayıyor” ya da “dış politikada Rusya öne çıktı”, “Erdoğan ya Avrasya’ya döner ya ölüm seçeneği ile yüz yüze kalır”benzeri görüşler dile getiren yazar ve siyasetçiler de az değil. “Türkiye NATO’dan kopuyor” iddialarına, Türk Dışişleri Bakanının “İncirlik’i Rusya’ya da açabiliriz” beyanını da ekleyelim. Yine de Türkiye’nin Batı’dan (NATO’dan) kopuşu görünür gelecekte zor, daha ilerisi ise belirsiz.
Çünkü:
*Eksen kayması yaşanacak diyenler, Türk büyük sermayesinin Batı ile entegrasyonunu ve de rolünü unutuyorlar. Eğer hükümetler sermayenin iktidarı, devletler ise sermayenin bekçisiyse ve devlet yönelimde az çok büyük sermayenin de ağırlığı olacaksa, Erdoğan Batı’dan kopuşa yönelse bile sermaye bu yönelişe karşı çıkar çünkü Türkiye’nin ekonomisi büyük oranda AB ile entegre olmuş durumda.
*Tekrar vurgulayayım; TSK’nin resmiyetin ötesinde Pentagon ile derin bağları ve on yıllardır Türk güvenlik sisteminin NATO savunma sistemi çerçevesinde şekillenmiş olması eksen değiştirmenin önemli bir diğer bariyeridir, haydi deyince de aşılamaz.
*Doğu despotizmin baş aktörü Putin ile Doğu despotizmin İslami versiyonu Erdoğan’ın görüşmesi Batıyı ürkütüyor ancak tarihi Moskof düşmanlığının ilişkiler üzerindeki etkisini de unutmayalım.Osmanlı-Rus tarihi, yaşanmış savaşlar tarihidir. “Moskof düşmanlığı”nın tarihi arka planı her daim Türk-Rus ilişkilerini gölgelemiştir. Ayrıca Orta Asya Türkleri, Karadeniz, Kırım, Kafkasya gibi güncelliğini koruyan ve ABD’nin kaşıyabileceği kriz noktalarını da unutmayalım. Demek ki Türkiye’nin Rusya ile karşı karşıya geleceği kriz alanları ABD ile olduğundan çok daha fazla ve köklüdür.
*Ülkeleri üye yapmak için kapı kapı dolaşan NATO’nun aksine genişlemede temkinli davranan her başvuranı üye yapmayan bir ŞİÖ var. Çok önce başvurdukları halde ancak “bu yıl Hindistan ve Pakistan konusunda sadece ilke kararı çıkar”tan, yıllar önce başvurduğu halde İran kapıda bekleten Putin, Türkiye’yi onca kriz noktasıyla Şanghay’a taşımayacaktır.
*Türk devletinin eksen değiştirip değiştirmemesinde temel belirleyici faktör yine Kürdistan olacak. Çünkü Kürdistan meselesi, Türk devletinin bölgesel ve küresel duruşunu belirlemede yerine göre ayrıştırıcı yerine göre birleştirici işlev üslendi, üstleniyor. Ne demek istiyorum?
Kürdistan meselesi bir yandan, Türk devleti “bölünme korkusu” algıladığında, NATO ve AB’de birliğini aramak gibi Batı ile ilişkilerde birleştirici işlev üstlenir. Yani bölünme korkusu Türkiye’yi daha çok NATO ve Batı ile ittifakı pekiştirmeye iter. Özellikle darbe girişimi öncesi yapılan araştırmalar Türkiye halkında, Irak ve Suriye’de yaşananlardan hareketle , “ülkenin birliğini” daha fazla NATO ve Batı’da arama eğilimi ezici çoğunluktaydı.
Diğer yandan, ABD’nin Avrasya’da özelde de Afganistan-Mısır-Ukrayna üçgeninde yeni sınır-statüko dolaysıyıla yeni devletlerin kurulmasını içeren 40 yıllık stratejisinden algıladığı “bölünme tehdidi” üzerinden ise aynı Kürdistan meselesi bu kez Türkiye’yi Batı’dan ayrıştırıcı işlev üstlenebilir. Halihazırda yaşanan sorunlara rağmen Türkiye’nin bölünmez birliğini NATO kanatları altında görmesi belirleyicidir. Kürt meselesi, Türkiye’yi şimdilik Batı’ya yaklaştırıyor çünkü Türkiye halen “NATO’dan koparsam esas o zaman bölünürüm” korkusunu taşıyor ama yarın bu durum tersine dönebilir. Yine de Türkiye’nin eksen değiştirmesi zor olup görünür gelecekte gerçekleşmeyeceğini belirtelim. Tersinden de ABD şu aşamada Türkiye ile ilişkileri koparmayı göze almaz, alamaz. O halde mesele nedir?
Erdoğan, ABD’ye “bak giderim ha” kartıyla şantaj yaparak en azından ilişkileri düzeltmeye zorluyor ki etkili de oluyor zira ABD üst düzey yetkilileri peş peşe Türkiye’ye gönül almak için gelmeye başladılar. Putin de, Erdoğan’ın ABD’den kopmak bir yana ilişkileri düzeltmeyi amaçladığını biliyor ve ona göre davranıyor. ABD’ye “bak görüyorsun en sadık müttefikin kapımı çalıyor ne haber” diye mesaj verirken, Petersburg görüşmesini Avrasya egemenlik savaşında stratejik hamle olarak da değerlendirmek istiyor.
ABD de, Erdoğan’ın aslında Batı’dan kopmak istemediğinin fakat şantaj siyaseti izleyerek kimi tavizler kopartmak istediğinin farkında. Yoksa Türkiye, ŞİÖ’ye yönelerek eksen değiştirmesi bir yanaKafkasya ve Suriye’de işbirliğine yönelmesi, İncirlik’i Rus uçaklarına açması durumunda bile ABD, bu yönelimleri dinamitleyecek Kırım/Ukrayna, Güney Kafkasya ve hatta İncirlik zaten "eski Ermeni malı " gibi birden fazla kartı açabilir.
II - Taraflar ilişkileri kriz öncesi seviyeye çıkarma peşindeler
Gürcistan ve Ukrayna meseleleri nedeniyle Batı’nın yaptırım kararlarından bunalan Rusya, “önce ekonomik ilişkileri iyileştirelim” diyor ve enerji alanında atılacak adımlar başta olmak üzere ekonomiyi öne çıkarıyor ki bu Türkiye’nin de işine geliyor.Türkiye, zaten Rus uçağını düşürmenin yarattığı krizi, ekonomik, siyasi ve Suriye ile Kürdistan meselesi nedeniyle de askeri olarak taşıyamıyordu. Türk hükümeti, Rus uçağını düşürmekle boyundan büyük iş yaptı ve bu eylemin sonuçlarının altında kaldı, adeta ezilip bunaldı. Sonuç çözümü, özür ve tavizlerle yüklü olarak Putin ile uzlaşmada aradı. Türkiye kadar olmasa da Rusya’da uçak krizinin başta ekonomik olmak üzere yarattığı sonuçlardan rahatsızdı, çözüm arıyordu. Bu nedenle taraflar öncelikle ekonomik ilişkileri hal yoluna koymak istedi. Yaşanan krizde siyasetten çok ekonomileri zarar gördüğünden de “ekonomiyi siyasallaştırmayacağız” ortak açıklaması bu hassasiyetle yapıldı.
Dolaysıyla Erdoğan ile Putin’in şimdilik uzlaştığı nokta, uçak krizi nedeniyle zayıflayanikili ilişkileri başta ekonomi olmak üzere kriz öncesi seviyeye yeniden çıkarmak yani9 aylık “buzlu dönem”i bitirmek. Erdoğan kriz öncesi seviyeye bir an evvel ulaşmak için “adımları hızlandıralım daha da ileri götürelim” derken, Erdoğan’ın bunları sıkışmışlığın basıncıyla söylediğinden hareketle güvensizlik besleyen Putin ise temkinli yaklaşarak “adım adım ilişkileri eski seviyeye çıkaralım” diyor.
III – Siyasi uzlaşmazlık alanı olarak Suriye meselesi
Başbakan Binali Yıldırım'ın; “Nasıl İsrail ve Rusya ile sorunları düzeltiysek, Suriye’de de, bölgedeki diğer ülkelerde de çok daha güzel gelişmeleri yaşayacağız. Bunun süreci başlamıştır. Bunun sonuçlarını da hep beraber göreceğiz” diyor. Yanı Türkiye, Rusya ile Suriye konusunda da anlaşmak istiyor. Ancak Suriye meselesi, İsrail, Rusya ile anlaşmaya benzemezyanı kazın ayağı Suriye’de farklı!
Türkiye, Rusya ile Suriye konusunda anlaşma üzerinden ne arıyor ne umuyor? Çavuşoğlu’nun “DAEŞ'a karşı aktif mücadeleye katılmak isteyenlere de biliyorsunuz İncirlik Hava Üssü'müzü açtık. Rusya ile de aynı işbirliğini niye yapmayalım” mesajının karşılığında Rusya’dan ne almayı hedefliyor?
Eğer Suriye’ye ve esas Rojava’ya yeniden müdahil olma kapısının Rusya üzerinden açılmasını bekliyorsa fena yanılacak çünkü bu açıdan Rusya’dan beklediği karşılığı görmeyecek.Bölgede iki büyük oyun kurucudan biri olan Rusya en başta diğer emperyal oyun kurucu ABD ile 20 yıldır postmodern savaş temelinde Avrasya genelinde kurduğu ve Suriye’de işletilen, bazen çatışma ağırlıklı uzlaşma bazen de uzlaşma ağırlıklı çatışma sistemine Türkiye’yi dahil etmeyecek.Ayrıca Türkiye’nin, “Esatlı geçişe evet ama sen de PYD’den desteğini kes” önermesine de Rusya’nın sıcak bakmayacağını düşünüyorum.
Şunu unutmamak gerekir ki, Türk-Rus ilişkilerinde, 24 Kasım uçak krizi ile gerilim tavan yaptı ama ilişkilerdeki gerilimin başlangıcı eskilere, özellikle tarafların Suriye savaşı sürecinde aldıkları farklı pozisyonlara dayanır. Ve halen Ankara ile Rusya’nın bölgeye yönelik yaklaşımlarındaki temel farklılıklar ortadan kalkmadı.
Kaldı ki Rusya, Suriye konusunda Türkiye’den gelen tekliflere sıcak baksa bile, Türkiye’nin Rusya ile ortak hareket etmesinde göze almayacağı başka engelleri de var. Örneğin ABD ve müttefikleriyle sürtüşme ve gerilimin derinleşmesinin yanı sıra başından beri birlikte hareket ettikleri S. Arabistan ve Katar ile yolları ayırma tehlikesi de söz konusu. Türkiye bölgede tarihsel kökleri olan Şii-Sünni dengesinde, Sünni eksen oluşturmada birlikte hareket ettiği S.Arabistan, Katar gibi devletlerle ilişkileri kesmeyi göze alamaz. Kısacası mevcut sıkışmışlık durumundan da çıkış ararken sağdan sola savruluyor. Dün “Rusya’nın Suriye’de ne işi var?” diyen Erdoğan’ın, bugün “Suriye’de en etkili politik aktör Rusya’dır” demesi, Çavuşoğlu’nun İncirlik üssü açıklamaları hükümet hatta devlet olarak ne kadar kaygan zeminde günübirlik hareket ettiklerinin işareti.
Sonuç olarak:
1 - Rusya-İran-Türkiye yakınlaşması halihazırda kalıcı ittifaka döneceğinin işaretlerini taşımıyor. Avrasya- Ortadoğu-Kürdistan üzerinde süren egemenlik savaşında, Türkiye’nin görünür yakın zamanda eksen değiştirmesi söz konusu değil.
2 - Türkiye’nin resmen Batı ekseninde yer alıp fiiliyatta ise Doğu ekseninin başarısından yana olmak gibi iki arada bir derede sıkışmışlık halinin bir süre daha devam edecek olması halkımızın ulusal özgürlük mücadelesinde değerlendirilecek ciddi imkanlar sunmaktadır. Ayrıca mevcut sınır ve statükonun aşılması sadece Kürdistan ulusal demokratik güçleri açısından değil ezilen, bağımsızlık isteyen tüm halkların ve de bölgenin devrimci, sosyalist hareketi açısından da önemlidir, yeni imkanlar yaratacaktır.
3 – Avrasya’da, özelde de Afganistan- Mısır-Ukrayna üçgeninde 20 yıldır süren ve muhtemelen daha bir o kadar devam edecek olan kanlı postmodern savaşta değişim-dönüşüm kaçınılmaz olarak kendini dayatacaktır. Bütün mesele bu değişim dönüşümde emperyal merkezlerin parmak izlerini (rollerini) azaltacak olan halkların bağımsızlıkçı, devrimci, sosyalist dinamiklerinin belirleyici olabilmeleridir.
Kürdistan özelinde ise komünistlerin sürece uygun strateji ve taktikler üretebilmesi ve hayata dokunabilecek örgüt/örgütlenme yaratabilme görev ve sorumlulukları tarihi önem taşmaktadır. 18.08.2016
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları




















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018