Taha Akyol
Türkiye’de yargı sorunlarının başında HSK gelir. Diğer bir deyişle yargı sorunlarının baş sorumlusu HSK’dır.
13 üyeli HSK’ya Partili Cumhurbaşkanı dört üye atamaktadır. Adalet Bakanı ile Yardımcısı (müsteşar) da Cumhurbaşkanı’nca atandığı için, toplam 6 üyeyi partili Cumhurbaşkanı belirliyor.
Diğer 7 üyenin hemen tamamını yine partili Cumhurbaşkanı’nın Meclis grubu belirlemektedir.
Başkanlık sistemi HSK’ya yargı içinden üye seçilmesine son verdi, tamamen siyasi organlarca seçilen bu yapıyı kurdu. Oysa AYM, yargıda hizipleşmeye meydan vermemek için tek kişinin tek adaya oy vermesi usulüyle HSK’ya hakim ve savcıların üye seçmesini tavsiye etmişti.
Hayır, iktidar ‘hepsini ben atayacağım’ hırsıyla CB sitemindeki bu düzenlemeyi getirdi.
CB SİSTEMİNDE HSK
Venedik Komisyonu’nun CB sistemindeki HSK hakkında verdiği kararı görelim. HSK üyelerinden 6’sını partili cumhurbaşkanının, 7’sini Meclis’in belirlediğini anlatan Venedik Komisyonu’nun değerlendirmesi şöyle:
“Cumhurbaşkanı tarafından atanan HSK'nın dört üyesi siyasi atama olarak değerlendirilmelidir ve uluslararası standartlar anlamında ‘yargı üyesi’ olarak kabul edilemez. Ayrıca, TBMM tarafından seçilen yedi üyenin çoğunluğunun, Cumhurbaşkanı ile aynı siyasi eğilimde olma olasılığı yüksektir, özellikle de parlamento seçimlerinin cumhurbaşkanlığı seçimleriyle aynı anda yapıldığı göz önüne alındığında. Son olarak, Cumhurbaşkanı aynı zamanda görevi gereği iki üye (Adalet Bakanı ve Yardımcısı) daha atadığı için, yürütme organı fiilen HSK’nın 13 üyesinden en az onunu seçme yetkisine sahip olmakta ve böylece yargı üzerinde güçlü bir siyasi etki sağlamaktadır.” (6 Aralık 2024, prg. 118)
Evet, “yargı üzerindeki güçlü siyasi etkisi” gözler önünde zaten.
Şimdi YSK üye seçiminde siyasetin etkisi biraz daha arttı. Şöyle ki…
ANAYASA’YA RAĞMEN
CB sisteminde, Anayasa’nın 159. maddesine göre, HSK’ya üye seçilme niteliği bulunanlar Meclis Başkalığına başvuruyor. Anayasa ve Adalet Komisyonları birlikte toplanıp adayları güya inceleyerek, oylama yapıyor. İlk turda üçte iki oy alanlar Meclis’e sunulmak üzere aday seçiliyor. İkinci turda üçte iki oy alan çıkmazsa, üçüncü tur oylama yapılmıyor, Anayasa şöyle diyor:
“En çok oy alan iki aday arasında ad çekme usulüyle aday belirleme işlemi tamamlanır.”
Çok açık değil mi? Üçüncü tur oyla yapılmaz, “en çok oy alan iki aday arasında ad çekme usulüyle aday belirleme işlemi tamamlanır.”
Ama iktidar, İkinci turda üçte iki oy sağlanamadığında “en çok oy alan iki aday arasında ad çekme” işlemi yapmadı, yine baştan oylamaya devam etti. Kendi çoğunluğuna güvenerek tabii.
Geçen sene 2 Mayıs’ta bunu yapmışlardı, eleştiriler olmuş, aldırmamışlardı.
Bu sene 2 Ekim’deki Komisyon toplantısında anayasanın emri olan “ad çekme” işlemini yine yapmadılar, yine çoğunluklarına güvenerek oylamayı sürdürdüler.
Karar-TV’de Elif Çakır’la yaptığımız programda Ali Babacan bunu anlatmış, yargı bağımsızlığının bir darbe daha aldığını söylemişti; kamuoyunun yeterli tepki göstermemesine de hayret etmişti haklı olarak.
HSK üyelerinin tamamını veya tamamına yakın kısmını iktidar kendisi seçiyor, Anayasa’nın emri olan “ad çekme” usulünü içine sindiremiyor! Bu nasıl bir güç hırsı?
AYM KARARI
HSK üyelerinin belirlenmesinde “ad çekme” usulünün rafa kaldırılmasını CHP, AYM’ye götürdü. AYM, önceki gün, “üye seçme” konusuna bakmaya yetkisinin olmadığı gerekçesiyle davayı reddetti. (Karar: 2025/159)
İktidara gün doğdu! Bundan sonra Anayasa’nın 159. Maddesindeki “ad çekme” hükmü fiilen ‘mülga’dır.
Konu teknik açıdan çok tartışmalıdır. Kurullara Meclis’te üye seçiminin Anayasa’ya uygun yapılıp yapılmadığını Anayasa Mahkemesi’nin inceleyeceği yolunda Anayasa’da bir hüküm yok. Bu gerekçeyle üye çoğunluğu “yetkisizlik” kararı vermiş bulunuyor.
Oysa Anayasa Mahkemesi, iki yıl önce, Meclis Başkanlık Divanı’na üye seçiminin anayasaya uygun olup olmadığını esastan incelemiş, haklı olarak kendini yetkili görmüştü. (Karar: 2023/127, prg. 4)
HSK’ya üye seçimi temel bir anayasal kavram olan “yargı bağımsızlığını” etkileyebilecek bir “değer ve işlev”e sahip olduğu için AYM incelemeliydi. Maalesef kendisini yetkisiz saydı.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2025
11.11.2025
9.11.2025
7.11.2025
5.11.2025
4.11.2025
2.11.2025
31.10.2025
29.10.2025
28.10.2025