Ümit KIVANÇ
Generaller içeride, bir vakit –epey bir vakit– bütün memleketi titreten subayların gözaltına alınması, tutuklanması, işledikleri suçların hesabının sorulması artık vakayı adiyeden oldu. Aziz Yıldırım içeride. Şike operasyonu, hernekadar Türk usûlü sulandırılsa da, futbol gibi “hayatî” bir alanda bile dokunulmazlara dokunulabildiğini gösterdi. Deniz Feneri soruşturmasına siyasîler bir yere kadar müdahale edebiliyor, tamamen engel olamıyor. Bütün bunlara baktığınızda, Türkiye’de günün birinde hukuk diye bir şeyin sahiden varolabileceğini hayal edebilirsiniz.
Ancak, iş Hrant’ın öldürülmesine gelince, bütün devlet yekvücut hale geliyor, başka her konuda aralarında çatışanlar ateşkes ilân ediyor, katili kucaklayan polis ve jandarmayla hakiki katillerin ortaya çıkmasını engelleyen yargı birarada, geleneksel Türkiye Cumhuriyeti manzarasını çeşitlendiriyor. Naçizâne, düşüncem şudur: Hrant’ın öldürülmesi sahiden soruşturulursa ortaya çıkacak olan hakikat, öyle MİT’le PKK’nin görüşmesine filan benzemiyor. Bu, içinde (veya “altında”, yorumunuza bağlı) yaşadığımız rejimin üstüne kurulduğu gerçek bağlantıların, bu memleketteki gerçek iktidar koalisyonunun, bu iktidara çoğunluğun verdiği gizli onay ve desteğin sorgulanmasına yolaçacak bir hakikattir. Bu hakikat karşısında, büyük ihtimalle, bugün “ay çok üzüldük” diyenlerin bir kısmı bile “ne var kardeşim, gerekirse öldürürüz” çizgisine sürüklenebileceklerdir. “Sürüklenirler” derken... yani, gerçekte böyle düşündükleri ortaya çıkacaktır.
“Hrant’ın Arkadaşları” olarak “cinayet davası” adı altında sürdürülen müsamere yapmacık bir sona yaklaştırılırken, ulaşabildiğimiz köşeyazarlarına bir metin yolladık. Başbakana sesleniyoruz. Kendisi gerçi Tahrir Meydanı ihtilaliyle İstanbul’un Fethi’ni kıyaslayabilen bir zattır. Fakat seçilmiş hükümetin başkanıdır. Başka kime sesleneceğiz? Ayrıca, belki hatırlatmak lâzım, araya çok zaman girdi, kendisi Hrant’ın öldürülmesini aydınlatmanın kendileri için “namus davası” olduğunu söyleyivermişti olayın sıcaklığı içinde. Bunlar büyük laflardır. Siyasîler bunları uluorta eder. Ama biz, elinde iktidar ve güç olmayan, üstelik babaları, eşleri, arkadaşları devletçe öldürülmüş insanlar, ciddiye alırız.
Mektubumuzu takdim ediyorum:
***
Sayın Başbakan,
Arkadaşımız Hrant Dink’i öldürdüler.
Beşinci yılına yaklaşan adalet arayışımız kadük kalmıştır.
Dilekçe verdiğimiz topyekun devlet, kendini katile yakın gördü.
Zaten; katil, polis, bayrak ve muzaffer gülümseme kahramanlık posterinde poz vermişti.
Bir türlü ilamını malum edemediğiniz o kalabalık güruh, elbirliği ile kıstırmışlar, hain pusuda kurşun sıkmışlar, kaçmışlar, saklanmışlardı.
Şikâyetçiyiz.
“Namus Sözümdür Adalet” diye ölü evinde ant içtiğiniz halde, Hrant Dink’i işaret parmağıyla gösterip “bunu” diyen yardımcınızı “Meclis Başkanı”, resmi makamda, adamları resmen “yakarız canını bak” diyen valinizi “Vekil”, emanet edilen canı kollamayan, kötülerin işini kolaylaştıran Emniyet Müdürü’nüzü “Vali”, 17 yaşındaki O.S.’yi kocaman “Ogün Samast” ettiniz.
Kan adaletle susar, şikâyetçiyiz.
İsim verdik soruşturun diye, içişleri bakanınız, olmaz onlar bizim çocuklar, dedi.
Dışişleri bakanınız, AİHM savunmasında bu toprakların yiğit evladına “Nazi” dedi.
Çevik kuvvetleriniz Rakel Dink önlerinden geçerken katillere yazılan methiye türkülerini mırıldanarak Beşiktaş Adliyesi’nde koro yapıverdiler.
Katillerimizi adalet evine getiren Jandarma, cezaevi aracına “Ya sev ya terk et” diye çıkartma yapıştırmıştı.
Sayın Başbakan, nedir daha derine inmeyi engelleyen o büyük “kasabanın sırrı”? Nedir sözünüzü tutmanıza mani olan?
Azınlıklardan gasp edilenin birazını geri vermeniz sebebiyle seslendirdiğiniz nutukta “Bu ülkede hiç kimse ruh tedirginliğiyle yaşamayacak artık,” diyordunuz, Hrant’ın veda mektubuna atfen.
İnanın tedirginliğimiz her zamankinden büyüktür.
Sayın Başbakan, mala gelenin telafisi bulunur.
Cana gelene de davranınız.
O Anadolu toprağından Hrant Dink’in payına bir metrekare toprak düştü; mezarıdır!
Kamera denilen vakanüvis silinmiş, bize kalan azıcık 19 Ocak 2007 seyirliğinde beş kişi saydık Hrant’a pusu kuranlardan.
Kim bunlar Sayın Başbakan?
Görüneni, görünmeyeni, katillerimizi istiyoruz, adalet olsun, hak hakim olsun diye.
Bizim hakkımız bizde saklı duruyor, helalleşmekten başka çarenin kalmadığı savaş yorgunu memleketimizde.
Suallerimiz cevapsız... “Hepimiz Hrant’ız” diyen adalet nöbetçisi yüzbinlerin eli hâlâ vicdanında... Cevaplarımızı almadan susmayacağız, sormaya devam edeceğiz.
Hrant için, Adalet için.
Hrant’ın Arkadaşları
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024