Ümit KIVANÇ
Öylesine çıplak bir gerçek var ki, 24 Haziran seçimlerinde dizginsiz diktatörlük ihtimalinden kurtulmak isteyen herkesin başka herhangi bir etkeni dikkate alması bile gerekmiyor: HDP barajı aşarsa AKP+Erdoğan iktidarının devamı mümkün olmayacak, HDP barajı aşamazsa muhalefet ne yapsa boş.
“Değişime öncülük” iddiası taşıyan cumhurbaşkanı adaylarından Meral Akşener, geçmiş siyasî icraatı ve görüşleriyle ilgili tek söz söylemiyor. Oysa hem icraat hem görüşler bakımından, sahici bir demokrasinin kaldıramayacağı sabıkaları var. Akşener’in bilinçli ve kararlı suskunluğu, tıpkı zamanında Tayyip Erdoğan’ın meşhur “gömlek değiştirme” konusuna kamuoyu önünde hiç girmeyişini hatırlatıyor. Erdoğan, “millî görüş gömleğini çıkarma” hadisesine dair, özeleştirel sayılabilecek tek laf etmemişti; sonucu mâlûm. Akşener de, herhangi bir makam değil, içişleri bakanı koltuğunda oturduğu korkunç zulüm dönemine dair özeleştiri yapmıyor, Türkiye toplumunun bir bölümünü imha etmeyi öngören ve kısmen deneyen bir siyasî kültürün içinde yoğurulmuş olmasının, âdetâ, sorun edilmemesini bekliyor. İlaveten, “yönetim boşluğunu doldurmaya geliyoruz” gibi beyanlarıyla, sanki toplumdan çok devlete seslenir gibi. Bildik milliyetçi hamasetin dışına çıkmıyor: “Güçlenen devlete sahip olmalıyız”. Memleketin en ağır sorununa dair telaffuz edebildiği, şu terâne: “devlet hiçbir terör örgütüyle pazarlık yapmaz”.
CHP VE İKİ ÖNEMLİ KONU
CHP’nin, görülüyor ki isabetli bir manevrayla Muharrem İnce’yi meydanlara sürmesi, galiba en çok Akşener’in zararına oldu. Kılıçdaroğlu’nun, Adalet Yürüyüşü’ndeki azmi ve gayreti dışında, “ensesine vur, lokmasını al” görüntüsü vermesi başlı başına etkenmiş. Tacize, hakarete pabuç bırakmayacak, altta kalmayacak, ‘kavgaya da dalar’ siyasetçi tutumuyla İnce, muhalif saflarda belirgin dalgalanma yarattı. Silkinme demek belki daha doğru. Partisinden umudu kesip Akşener’e yönelen CHP’li için çekim gücü fazla. İnce’ye rağmen Akşener’e oy atacak CHP’li çıkar mı? Çıkarsa, muhtemelen Kürt antipatisi ağır basan milliyetçi kimseler arasından çıkar.
Bir süre önce, Akşener ve henüz adı konmamış “muhtemel partisi” ile Kılıçdaroğlu ve CHP karşı karşıya konduğunda, ilkinin ağır basabileceği ihtimalinden rahatça söz ediliyordu. Şimdi terazinin öbür kefesi bariz şekilde aşağıda.
Muharrem İnce CHP ve yakın çevresinde rüzgâr estirdi, icraatı her iki seçimin sonucunu da doğrudan etkileyecek. Lâkin CHP’nin bu vesileyle adını koymadan yaptığı önemli politika değişikliği -anlık değilse, geçici değilse- esas olarak daha uzun vadeli etkiler yaratmaya aday. CHP, hâlihazırdaki siyasî söylemiyle, iki alanda değişim yaratabilir.
Bunlardan ilki, siyasetin zeminine, rejimin niteliğine ilişkin: Parti liderlerinin birbirleriyle el sıkışabildiği, görüşebildiği, tartışabildiği, seçimler için doğru dürüst yarışılabilen, parlamentonun kıymeti harbiyesinin olacağı bir rejimin teminatı kimliği kazanabilir CHP. Tabiî bunu daha açık, net, bu ülkede sıradan vatandaşın her şeye rağmen tamamen yoksun olmadığı seçim-temsil duygusuna seslenerek yapabilmesi gerekiyor.
İkincisi, dön dolaş gelip saplanılan yer: Kürt politikası. İnce’nin Selahattin Demirtaş’ı ziyareti ve HDP’ye yönelik “düşmanlaştırmayıcı” tutumu şüphesiz CHP âleminin bu takıntısında bazı değişikliklere yol açacaktır. Bu da tabiî, her şeyin sırf seçim-oy uğruna yürütülen oportünist bir politikadan ibaret olmadığının açık ve net izahıyla mümkün olabilir.
İNCE’NİN HANDİKAPI
İş ideolojik-siyasî düzeye gelince, Muharrem İnce’nin, bugüne kadar pek ihtiyaç duymadığı anlaşılan bazı duyarlılıkları edinmesi gereği ortaya çıkıyor. Gerçi “erkekçe” meselesinde gayet usturuplu davrandı, hatasını alçak gönüllü tavırla kabul edip yanlışını düzeltti. (Bu arada, “erkekçe” gibi, toplumun “temel değerleri”yle ilişkili sayılabilecek bir konudaki hassasiyetin siyasetçiye kamuoyu önünde özeleştiri ve tavır değişikliği yaptırabilmiş oluşunu küçümsemeyelim; on sene önce böyle bir şey hayatta olmazdı.) Fakat İnce’nin, bilinçli veya bilinçsizce, Kürt seçmeni birdenbire karşısına alacak bir söz söylemesi ihtimal dışı değil. Tayyip Erdoğan’ın, zorlamayla punduna getirerek CHP’ye “çöplük, pislik” demesine karşılık verirken, İzmir’de “pislikleri denize döktüğümüzü” söylemesi, bu siyasetçinin ekibinde alarm zillerini çaldırmış olmalı. Çaldırmadıysa da çaldırmalı. CHP’nin milliyetçi birikimi pek çok musibete yol açabilir.
Güncel siyasî mevzularla doğrudan ilişkisini kurmasak da, “pislikler” lafı hem büyük gaf hem de kültür âlemimizin ortalamasının ifadesi. İzmir Rumları için sarf edilen “pislik” lafının Akşener’in “Ermeni dölü”ne mesafesi ne kadardır ki?
İşte zaten bu yüzden Selahattin Demirtaş gibi bir siyasetçi, bir defa daha, kapasitesi ve parlaklığıyla öbürlerinin arasından yukarı uzanıyor. Demirtaş’ın kazanması elbette çok zor. Ama onun ve HDP’nin tutturacağı oy oranı, yakın gelecek için başlıca belirleyici etken olacak. En az, CHP’nin dönüşmeye başlamış görünen çizgisinin samimiyeti-sağlamlığı ve parlamenter-demokrasi ihyasının garantörü rolünü üstlenmedeki becerisi kadar.
MÜTEDEYYİN SEÇMEN İÇİN MÂKUL ALTERNATİF OLARAK SAADET PARTİSİ
Saadet Partisi ve Temel Karamollaoğlu’na daha dikkatle eğilmeliyiz. Muhtemel-müstakbel parlamenter-demokrasi ihyası süreci için, Karamollaoğlu ve SP, Akşener ve İyi Parti’sinden daha sağlam ve güvenilir ortaklar olabilir. (Akşener’in devletle ilişkili olarak hangi role soyunduğunu henüz bilmiyoruz!) Karamollaoğlu, beyanlarına bakılırsa, yaşananları idrak edebilen, akıllı bir siyasetçi. AKP’nin şahsında cisimleşen, süreç içerisinde Erdoğan ve yakın çevresindeki grubun elinde başına buyruklaşan Türk-İslâmcılığın mahiyetini, kapasitesini, yapabileceklerini ve yaratabileceklerini görebildiğini sanıyorum. Aynı kafa, söylem ve kılıktaki bir başka partinin bir daha böyle bir şansı eline geçiremeyeceğini görüyordur tahmin ediyorum. Buna karşılık, mevcut Türk-İslâmcı yönetiminin tahakküm tutkusundan, dindarları düpedüz zulmün aleti haline getirmesinden sıtkı sıyrılan, mâkûl bir parlamenter-demokrasi içerisinde kendine yer arayanlar için Saadet Partisi, komplekslere kapılmadan, kolayca yerleşilebilecek bir çekim merkezi olabilir.
Demirtaş’ın tutsaklığı, bundan daha önemlisi, anadil serbestliği üzerine Karamollaoğlu’nun söyledikleri ise, bu konulara duyarlı kesimlerin hem “doğuştan” edinilmiş hem de artık epey haklı olarak artmış İslâmcı alerjisi nedeniyle fazla yankı bulmadı, lâkin bunlar çok önemli ve -en az CHP’nin dikkatli adımları kadar- dönüştürücü.
CHP ve SP’deki bu söylem değişiklikleri, umalım ki sadece lafa değil zihniyete dair yenilenmeler olsun.
ONUR MESELESİ-HESAP MESELESİ
Çünkü, her ne kadar “tarihî” sıfatını fazlasıyla hak etse de, 24 Haziran ve hemen ertesinde olacaklar, bu ülke için tarihin sonunu getirmeyecek. Diyelim her şeye rağmen, ama sahiden ama katakulliyle, diktatörlük seçeneği kazandı; ne yapacağız? Razı olup oturacak mıyız? Elbette türlü demokrasi mücadeleleri verilecek. Türkiye’nin, seçimli-parlamentolu rejim, ifade-örgütlenme özgürlüğü, demokrasi isteyen insanları yöntemler bulacak, bedeller ödeyecek, haysiyetsizliği kabullenmeyecek. Ermenistan’da, kokuşmuş resmî mafya rejimini devirmek üzere olan halk hareketinin lideri Nikol Paşinyan, meclisteki zaferinden sonra Yerevan’ın büyük meydanında toplanan halka, “Ermenistan’ın onurlu yurttaşları,” diye seslendi. Başka bir sıfat değil de “onurlu”! Muhteşem bir seçimdi. Niye?
Şahsen, Demirtaş ve HDP’nin Kürtlerden değil, başkalarından alacağı oyların bu kavramla yakın ilişkisi olacağını düşünüyorum.
Fakat bu fasılda “onur” sanırım ancak ikinci sırada yer alacak. Zira öylesine çıplak bir gerçek var ki, 24 Haziran seçimlerinde dizginsiz diktatörlük ihtimalinden kurtulmak isteyen herkesin başka herhangi bir etkeni dikkate alması bile gerekmiyor: HDP barajı aşarsa AKP+Erdoğan iktidarının devamı mümkün olmayacak, HDP barajı aşamazsa muhalefet ne yapsa boş. Hesap bu kadar net. Erdoğan dışında biri cumhurbaşkanı seçildiyse, AKP de meclis çoğunluğunu yitirmiş demektir. Aksi pek tuhaf kaçar. Erdoğan seçilirse de, onun cumhurbaşkanı koltuğunda oturduğu, meclis çoğunluğunun muhalefete geçtiği bir rejim kurulamaz, yerleşemez, süremez.
İktidar çevrelerinin giderek ilginçleşmeye başlayan haleti ruhiyesini bu yazıya katmayayım; onu daha sonra ele alırız. Zira esas “çok alâmetler belirdi” muhabbeti o tarafta.
Farklı siyasetçilerden, partilerden, ihtimallerden söz edebilmek bile iyi geldi. Boğulmak üzereyiz, kurtaralım kendimizi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024