Ümit KIVANÇ
Evet, “Türkiye’m” değil, “Türkiyem”. O öyledir. Apostrofsuz. (Buna “kesme işareti” demeye dilim varmıyor. Gerçi beriki de Yunan asıllı Rus subayı soyadı gibi ya da bir Rus romanında olmadık zamanlarda ortaya çıkıp işleri karıştıran münasebetsiz yan karakter olabilir; fakat “kesme işareti”nden insan şöyle uzun şekil, keskin kenar falan bekliyor.) “Türkiyem”, hayli kullanışlı bir deyim. Terim. Hepsi. Daha da çoğu. Bir duyuru. Bir niyet ilanı. Bir konum bildirimi. “Türkiyem, Türkiyem” diye konuşanın başka sahtekârlıklar da yapabileceğine gidiyor derhal aklım. Kendime, yahu, bir dakika, belki de sahtekâr değildir, deme ve tereddüdü aşma şansı bile tanıyamıyorum. Çünkü zihnim, ruhum ve bütün benliğim tereddüt ve tedbir aşamasını yok sayıyor. “Türkiyem Türkiyem” diye konuşuyorsa sahtekârdır veya en azından şu anda rol yapıyor, diyor içimdeki ses. Bu yüzden, birisi böyle der demez, ceplerimde her ne varsa yerinde duruyor mu diye kontrol ediyorum, evdeysem kapıyı pencereyi, sahtekâr ekrandan sesleniyorsa televizyonu kapatıyorum. Hattâ diyebilirim ki, sırf birileri karşımıza geçip böyle konuşacak diye zaten hiç açmıyorum. Hayır, kapıyı açıyorum elbette, televizyonu açmıyorum.
Fakat işte, kader!.. Heyhat! Kalkıp bu lafı yazımda geçiriyor, yetmezmiş gibi başlığa çıkarıyorum. Niye? Çünkü mecburum. Çünkü bu meram başka türlü anlatılamaz. Apostrofu kaldırıp atıp o m’yi bağrıma basmadan gerekli vurguyu yapamam. İliğimizi sömürerek servet yapmış adamların suratımıza baka baka “Türkiyem”i -bizimkini değil tabiî, kendisininkini- nasıl da sevdiğini, Türkiyem’i için öleceğini falan anlatması karşısında, iç organlarımızın hangisinden başladığını kestiremediğimiz ama bedenimizin bilumum geçit ve bölmelerini sarıveren o bulantıyı Türkiyem’e Türkiye diyerek canlandıramam. O bulantı ki, insanı intiharın veyahut katil olmanın eşiğine getiriverir. Bulantı nedir tanımayan bir tür var, onlar da ihale alır.
Twitter’da benden çok genç birinin şöyle bir mesajına rastladım: “Bir ülkenin çocukları panzerlerin altında kalıyorsa, cezaevlerinde doğup büyüyorsa, babalarını ekonomik intiharlar sebebiyle kaybediyorsa… Meteor falan mı düşmeli doğrudan başımıza?”
Nasıl üzüldüm, anlatamam. Üzüldüm demem doğru mu, onu da bilemiyorum. Zira duyduğum hissin üzüntü olduğundan emin değilim. İçinde üzüntü vardı, eminim de, daha çok bir karışımdı sanki. Karışımım! Dalaveracı Türkiyemci zevatın bünyede uyandırdığına benzer fakat bulantısız iğrenme geri planda kendini hissettiriyordu. Onu da teşhis edebildim. Bulantı yerine, düz intihârî değil de daha çok intihar eylemcisininkine benzediğini sandığım iç sarsıntı vardı. İntihârîlerin ikiye ayrıldığını da size böylece izah etmiş olayım: düz intihârî ve dolambaçlı intihârî olmak üzere iki cinsi vardır, kışın sürüler halinde dolaşmazlar, kıyılarda ve iç bölgelerde görülürler.
Başka ne vardı karışımda? Karışımımda? Sabrın bir safhadan sonra derhal kırılması gereken cendereye dönüştüğü yollu kadim bilgi mi? Dönüştüğü şey cendere değil roket rampası da olabilir gerçi. Hepsinin üstüne krema gibi yayılmış, muazzam bıkkınlık.
Meteordan umudunu kesmiş biriyim. Meteorumdan. Adalet isteyene şu dünyayı yâr etmeyeceklerini, elinde imkân -iktidar- olanların bunun için en akla gelmedik üçkağıtları ve zulümleri yapabileceklerini gördükten, bizzat yeryüzü adaleti için beraber uğraştığımı sandığım insanların aslında adalet diye derdinin olmadığını kendi kafama vura vura idrak ve kabul ettikten sonra meteor gözlemeye başladım. Kuş gözlemcileri gibi. Manyak mısın, dediler, meteor uğruna bu sıfatı kolaylıkla kabulleneceğimi görünce bari teleskop almamı önerdiler. Fakat ben meteorumu öyle seviyordum ki, eğer sahiden gelecek ve bu rezalete son verecekse gelişini hissedeceğimden ve onu herkesten önce çıplak gözle göreceğimden emindim. Yıllar boyunca her “bir cisim yaklaşıyor” haberini sevinçle karşıladım. Heyhat! (Heyhatlar ülkesi: Türkiyem!) Gerisini biliyorsunuz. Yalnız vazgeçmiş değilim. Ve güncel gelişmeleri yakından takip ediyor, yıldızların uygun açıyla yerleşmelerini kolluyor, meridyenlerimi kaydırmamaya özen gösteriyor, pozitif enerji peşinde koşuyor, dengemi sağlıyor, çakralarımı akşamdan açıyorum. Yani arzumun çekim gücüyle bazı gök cisimlerini bu tarafa yönlendirebileceğimi umuyorum.
O mesajı okuyunca, başka ne olmuştu, diye geçti aklımdan. O aklımdan, zaten, geçmeyen kalmıyor böyle hafıza dürtükleyici probiyotik ataklar esnasında. (Bu tâbirden emin değilim, ama onu da öğrenir, size aktarırım, merak etmeyin.) Biz başka neler görmüştük? On iki yaşında on üç mermiyle delik deşik edilen Uğur Kaymaz? Kimler oralı olmuştu? Buralılar olmamıştı. Çünkü Uğur’cuk oralıydı. Anasının parçalarını çayırdan eteğine topladığı Ceylan Önkol? Askeriyenin “öngörülebilir zayiat”ı sayılmasının yanısıra, Ceylan’cık da oralıydı, buralılar oralı olmamıştı.
Buralılar oralı olmuyor. İşte bütün mesele! Kafatası yerine torbaya konup kargoyla gönderilmiş kemikleri tutup kaldırarak bunu dese buranın prensi? Anasının cesedini buzlukta sakladığı Cemile Çağırga da vardı? O da oralıydı. İşte bir sürü oralı çocuk… Çoluk çocuk oralılar…
Mesajda cezaevinde büyüyen çocuklardan da bahsediliyor. Cezaevinde yaşlanıp ölenler de onların yetişkinlik hali. Hastalar. Hiçbir suçu günahı olmadığı halde ömürleri gasp edilen arkadaşlarımız, eşimiz dostumuz, memleketin değerli insanları, seçilmiş siyasetçiler. Halbuki aralarında buralılar da var! Buralılar oralılarla beraber hapse girerse oralı sayılır. Hapisteki buralılar için de oralı olunmaz.
Ve işte, Türkiyem de buralı. Türkiyem Türkiyem diyen, nal gibi taşlı “Doğal Damla Kehribar Taşlı Zirkon Taş Mıhlamalı 925 Ayar Gümüş Erkek Yüzük” (859.90 TL) veyahut “Oğuz Kağan Mührü Gümüş Erkek Yüzük” (650.00 TL) geçirdiği dolma parmağını doğru yere basıyor: Türkiye, orasıyla burasıyla yaklaşık 800 bin kilometrekarelik memleket; lâkin Türkiyem’e orası dahil değil. Buranın ormanı yanarsa orman, oranınki yanarsa terörle mücadele. Burada sokakta oynayan çocuğa ya artistlik peşindeki kendini bilmez acemi külhanbeyi modifiye arabasıyla çarpar ya da hafriyat kamyonu. Orada şehir içinde olmayacak hızla giden zırhlı araç. Burada arabasıyla, kamyonuyla insana çarpıp öldürenin ceza görmesi ihtimali vardır. Kesin değildir, çünkü çarpan muktedirler nezdinde muteber biri -veya oğlu, eşi, kardeşi, yakın dostu, vs.- olabilir. Ama vardır. Orada çocuklara çarpıp çarpıp öldürenlerin ceza görme ihtimali yok. Zira çarpanlar ceza verilirse moralleri bozulup kederden terörle mücadele edemez hale düşecek devlet görevlileri ve olmayacak yerde olmayacak hızla yol almaları “emniyet için” verilmiş talimat icabı olsa gerek. Peki, talimat ne olursa olsun, zırhlı araçları kullananlar sokaktaki çocukları kollayamazlar mı? Hastalanan kedi yavrusu için ortalığı ayağa kaldıran hayvansever cemaati kurşuna dizilen katırları hayvandan saymazken zırhlı araç sürücüsü niye uğraşsın ki bununla?
Görüldüğü üzere, her şey mâkûl bütünlük oluşturuyor. Buna kısaca bölücülük diyoruz. Buralılar Türkiye’yi Türkiyem yapıp şahıs malı haline getirmeye kalkınca her yerini birden sahiplenmeleri mümkün olamıyor haliyle. Orası orada kalıyor. Oralılar “e, burası da bizim burası” derlerse hapse giriyorlar. Yani buralılar oralılara diyor ki: Biz buraya burası diyebiliriz, ama siz oraya burası diyemezsiniz. Biz orada istediğimiz araçla istediğimiz hızla dolaşırız. Yolumuza çıkmayın. Çocuklarınıza bisiklet almayın, sokağa bırakmayın. İlle çıkacaksanız da biz gelirken çekilin. Buna da kısaca bölücülük diyoruz. Ayrımcılık da diyebilirsin Türkiyem.
Ayrımcılıkların en büyüğü. Başına ne geliyorsa ayrımcılıklardan geliyor. Yine de sen bilirsin Türkiyem. Fakat bu durumda 6-7 Eylül’ün yıldönümünde senden kutlama beklerdik. Hattâ yağmanın merkezi İstiklal Caddesi’ne sahne kurulabilir, herkes eskilerini getirip yola döker, o millî şahlanış gecesi canlandırılabilirdi vals yapmadan. Belki bazı minik kundaklama, tecavüz, cinayet skeçleri de sahnelenebilirdi, kırık kepenkler, cam kırıkları ve dökülüp saçılmış eşyadan dekorlar arasında. Millî şahlanmalar hebâ olup gitmesin.
Ne diyorduk? Meteor mu diyorduk? Gelmiyor, Türkiyem! Belki de meteor sensin, Türkiyem…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları


































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024