Vahap COŞKUN
16 Nisan’daki halk oylaması hakkındaki yazılarıma başlarken kendime bir yol haritası çizmiştim. Önce “evet” ve hayır” taraflarının güçlü ve zayıf yönleri üzerinde duracaktım. Ardından da halkın önüne götürülen teklifin içeriğini değerlendirecektim. “Evet” cephesi ile başladım. Ancak araya başka konular ve başka yazılar girdi. Mevzu dağıldı. Kısa bir toparlama yapmanın zamanıdır.
Evet’in üç büyük avantajı olduğunu belirtmiştim:
* İstikrar ve güvenlik ihtiyacının azamileştiği bir atmosferin varlığı ve evet kampanyasının bu ihtiyacın taşıyıcılığını üstlenmesi.
* AKP’nin geniş bir toplumsal tabanının bulunması ve bu tabanın önemli bir bölümünün kendi kaderi ile partinin kaderini bağdaştıran bir bağlılık taşıması.
* Her kesimde 1982 Anayasasına dair bir rahatsızlığın olması ve bu darbe anayasasını değiştirme isteğinin varlığı.
Buna mukabil evet’in önemli handikapları da vardı:
* Teklifin salt hükümet değişikliğini esas alıp herhangi bir hak ve hürriyeti kapsamaması .
* Halkın bir kesiminde Erdoğan ve AKP’nin değişikliği halk için değil kendileri için istediği düşüncesinin yaygınlığı.
* “Tek adam” iddiasının ciddiyeti ve bunun farklı toplumsal gruplarda ürettiği endişe.
* 15 yıldır tek başına iktidar olmanın yarattığı statüko.
* OHAL ve KHK düzeni ile sebep olunan mağduriyetler.
Kestirmeden gidilerek evet’in avantajlarının hayır için dezavantaj, evet’in dezavantajlarının de hayır için avantaj oluşturduğu hükmüne varılabilir. Bununla birlikte, hayır kampanyası için söylenebilecek bir iki husus daha var. Hayır için üç önemli olanaktan bahsedilebilir.
“Endişeye mahal yok”
Birincisi, referandumda hayır çıkması halinde bunun iktidar yapısında otomatik bir değişikliğe yol açmayacak olmasıdır. Cumhurbaşkanı da hükümet de makamlarını koruyacaklar. Nitekim Kılıçdaroğlu da son dönemlerde bu noktayı daha çok vurguluyor. 2019’a kadar Erdoğan’ın cumhurbaşkanı, Yıldırım’ın başbakan olarak görev yapacağını; Meclisin de yasa çıkarmaya devam edeceğini belirtiyor.
Yani hayır çıkması durumunda endişe edilecek bir hal olmadığını söylüyor. Böylelikle, kararsız olan dindar-muhafazakâr seçmenlerin endişelerini izale etmeye ve onların istikrar korkusunun baskısı altında kalmadan oy kullanmalarını sağlamaya çalışıyor.
İkincisi -- şimdiye kadar -- CHP’nin eski yöntemlerine ve söylemlerine itibar etmeyen bir hayır kampanyasının yürütülmesidir. Bu yolda ilk adım CHP’nin AnayasaMahkemesi’ne gitmemesiyle atıldı. Bununla, evet taraftarlarından gelecek “Bakın halktan korkuyorlar, kurtuluşu mahkeme kapılarında arıyorlar” yollu propagandanın önü kesildi. Kılıçdaroğlu, başörtüsü nedeniyle otobüste saldırıya maruz kalan genç kızı evinde ziyaret etti, Erbakan için yapılan anma törenine katıldı. AKP’li vekillerin ve bakanların toplantılarını iptal eden Almanya’ya sert çıktı. Müzmin bir AKP karşıtlığı yapmadı; demokrasi ve özgürlüğün ilkeleri üzerinden Almanya’ya çattı. Hattâ Baykal bir tepki nişanesi olarak Almanya programını iptal etti.
Hayır’ın sürükleyicisi olan CHP’nin dili de adamakıllı bir değişime uğradı. Kampanyanın başlangıcında evet taraftarları için ağır ithamlar içeren dil zaman içinde yumuşadı. İster evet ister hayır versin herkesin tercihinin meşru olduğunun altı çizildi. Seçmene üstten bakmaktan, geniş dindar-muhafazakârtabana karşı memleketin sahibi edalarından uzaklaşıldı. Agresif bir tavırdan ve insanlara rahatsızlık verecek ifadelerden kaçınıldı. Bugün CHP yöneticilerinden başörtüsü karşıtı lâflar işitilmiyor; “laiklik elden gidiyor” tiratları duyulmuyor. 16 Nisan’da ortaya çıkacak tablodan bağımsız olarak bu değişimin olması mühimdir. Zira dilin normalleşmesi siyasetin de normalleşmesine katkı sunar.
Evet kararsızları
Hayır’cılara özgü olanakların üçüncüsü, evet’teki kararsızların hayır’dakilere nazaran daha geniş olmasıdır. Hayır blokunu oluşturan CHP ve HDP’de taban anayasa değişikliğine karşı bloke olmuş halde. Dolayısıyla bu iki partide risk asgari düzeyde. Ancak AKP ve MHP’de işler biraz daha karışık.
ANAR’ın genel müdürü İbrahim Uslu, Ocak ayında yaptıkları bir araştırmada AKP seçmeninin yüzde 65’inin partileri ile aynı tercihi paylaştığını, ancak yüzde 35’inin henüz “evet” demediğini belirtiyor. Elbette bu manzara, AKP seçmeninin yüzde 35’inin “hayır” diyeceği ya da kararsız kalacağı anlamına gelmiyor. Vakit daraldıkça kararsız sayısında iniş olacak ve seçmen nihai bir karar verecek. Ancak söz konusu rakamlar, AKP’nin öncelikle kendi seçmenini ikna etmesi gereğini ortaya çıkarıyor.
MHP’de ise risk daha da büyük. Uslu’ya göre, MHP seçmeninin yüzde 50’si “hayır”da, yüzde 20’si ise “evet”de karar kılmış durumda. Bundan böyle bu seçmenin fikrini değiştirmek çok zor olacak. Geriye kalan yüzde 30 ise kararsız görünüyor. Lakin AKP ve MHP kararsızları arasında bir farka da dikkat edilmeli: AKP’li kararsızlar “evet”e meyyal iken, MHP’li kararsızlar ise “hayır”a yakın duruyor.
Peki, MHP’de taban ile tavan neden bu denli ayrıştı? Bunun nedeninin anayasa değişikliğinden ziyade parti içinde bir süreden beri devam eden rahatsızlık olduğunu söylemek mümkün. Parti tabanında bir çatlak var. Partinin üst yönetimi beğenilmiyor ve tabanın şikâyetçi olduğu konuların sayısı artıyor. Parti yönetimi, tabanın rahatsızlık duyduğu alanlarda herhangi bir iyileştirme ya da düzeltmeye gitmedi. Bu da Bahçeli’nin etkileyebileceği insanların sayısını azaltıyor.
Bitpazarına nur yağmaz
Evet’in bu sıkıntılarına karşın Hayır’ın da hayati bir eksiği var: Geleceğe dair bir öneri ortaya koyamamak. Anayasa değişikliğindeki yanlışlıkları ve eksiklikleri gözler önüne sermek önemli, ancak yeterli değil. Bunun yerine konabilecek bir teklifte bulunmak gerek. Alternatif getirmeden yalnızca karşı çıkmak, kararsızları etkilemede menfi bir rol oynar.
Şahsi gözlemlerime göre, AKP ve MHP tarafından getirilen öneriyi beğenmeyen ama mevcut sistemden de hoşnut olmayan bir kitle var. Ve hiç de azımsanmayacak bir kitle bu. Bu bağlamda, hayır kampanyasını organize edenler başarılı olabilmek için iki noktayı akılda tutmalı.
Bir, eskiye dönülemez. 2007 öncesine gidilemez. Halktan elde ettiği bir haktan --cumhurbaşkanını doğrudan belirleme hakkından -- vazgeçmesi istenemez. Dolayısıyla klasik parlamenter rejime düzülecek methiyelerden hayır namına müspet bir sonuç çıkmaz. Ve iki, zaten sorun yaratan bir sistemi savunmakla sınırlı bir hayır ile, mütereddit olanların gönlü fethedilemez. Eğer insanların getirilen öneriyi reddetmelerini istiyorsanız, onlara hayır demeleri için iyi bir neden sunmalısınız.
Ezcümle, “hayır” bir gelecek tasavvuru üretmeli. Bu da eskiye dayanılarak yapılamaz. Çünkü eskiye rağbet olmaz, bitpazarına da nur yağmaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025