Yaşar YAKIŞ
Geçen haftaki makalemde, bir Rus uçağının Türkiye tarafından düşürülmesini çatışma kuralları açısından incelemiştim.
Çünkü Türkiye, uçağı çatışma kurallarını ihlal ettiği için düşürdüğünü açıkladı. Ancak çatışma kurallarının, yalnız başına, uçak düşürme gerekçesi olarak takdim edilmesi zordur. Gerekçenin devletler hukukunca tanınan bir hakka dayanması gerekir. Bu olaya en fazla uyan hak, meşru savunma hakkıdır. Bu makalemde meşru savunmanın devletler hukukunda nasıl anlaşıldığını açıklamak istiyorum.
Meşru savunma, uluslararası ilişkilerde haklılığı kabul edilmiş bir kavramdır ve bu hak Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşması'nın 51. maddesinde düzenlenmektedir. Bu maddeye göre BM Antlaşması'nda yer alan hiçbir hüküm BM Güvenlik Konseyi'nin uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri almasına kadar üye ülkelerin meşru savunma hakkını kullanmalarını engellemez. Aynı maddenin ikinci cümlesi, meşru savunma hakkını kullanacak olan devlete bir yükümlülük getirmektedir. Güvenlik Konseyi'ne bildirme yükümlülüğü: “Üyelerin meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi'ne bildirilir ...”. Türkiye'nin bu konuyu Güvenlik Konseyi'ne götürdüğü yolunda medyaya herhangi bir haber yansımamıştır. Nitekim götürmediyse bu tutumunda haklıdır. Çünkü Rusya, Güvenlik Konseyi'nin, veto hakkı sahibi bir üyesidir ve oradan, Rusya'nın kabul etmeyeceği bir kararın çıkması ihtimali yoktur.
Devletler arasındaki ilişkilerde “meşru savunma” hakkı ilk kez ABD ile İngiltere arasında 1842 yılında imzalanan bir anlaşmada zikredilmiştir. Olay şöyle gelişmiştir: Bir İngiliz subayı, emrindeki küçük bir askeri müfreze ile, Niagara Nehri'nin ABD toprakları içinde kalan bölümüne geçmiş ve orada, bağımsızlık isteyen Kanadalılara yardım malzemesi taşıyan bir gemiyi batırmıştı. İngiltere, geminin, kendisine tehdit yönelttiği için batırılmış olduğunu ileri sürmüştür. ABD tarafı ise tehdidin varlığını kabul etmiş ancak, batırma eyleminin meşru savunma sayılabilmesi için gerekli koşulların oluşmadığını ileri sürmüştür. Eylemin ancak “ani”, “karşı durulamaz” ve “başka türlü hareket edilmesi imkânsız” olması halinde meşru savunma sayılabileceğini belirtmiş, İngiliz tarafı da bu gerekçeyi kabul ettiği için anlaşma imzalanmıştır.
Böylelikle meşru savunmaya (o tarihteki tanımlamayla “önleyici meşru savunmaya”), hangi hallerde başvurulacağı konusunda uluslararası ilişkilerde önemli bir emsal yaratılmış oldu. Bu tanımlama, daha sonra, BM Anayasası'nın 51. maddesindeki meşru savunma kavramının temelini teşkil etmiştir.
Uluslararası Adalet Divanı, bu unsurları, daha berrak anlamlı kelimelerle tanımlayarak, benimsemiş ve meşru savunma hakkının kullanılabilmesi için “gereklilik”, “oransallık” ve “ivedilik” gibi üç ön-koşulun yerine gelmesi gerektiği kuralını koymuştur. BM Anayasası'nın 51. maddesinde zikredilen meşru savunma bugün böyle anlaşılmaktadır. Bu kavramları biraz daha açmak gerekirse:
Gereklilik şartı: Eğer tehlikeye maruz taraf, gelen tehlikeyi önlemek için silahlı güç kullanma dışında başka bir çare mevcut olduğu halde o yolları denememişse, meşru savunma hakkını kullanmak için gerekli şartların oluşmamış olduğu kabul edilmektedir.
Oransallık şartı: Meşru savunma hakkı kullanılırken yapılacak eylemin, saldırının yapılmasını önlemek ile sınırlı ve onunla orantılı olması gerekmektedir.
İvedilik şartı: Meşru savunmanın derhal, yani saldırı tehdidi devam ederken, yapılması gerekir. Başka bir deyişle, meşru savunma, bir misilleme eylemine dönüşmemelidir. Uluslararası hukuk, cezalandırma amacıyla yapılan silahlı eylemi meşru saymamaktadır.
Rusya'nın bu uçak düşürme eylemini, uluslararası yargıya veya BM Güvenlik Konseyi'ne götürüp götürmeyeceği henüz belli değildir. Götürdüğü takdirde ABD, NATO'da Türkiye'nin haklı olduğunu kabul ettiği için, Türkiye'yi haksız bulan bir kararı Güvenlik Konseyi'nde veto etmesi beklenir. Ancak olayın o forumlara götürülmesi Türkiye'nin yaptığının hukuka uygun olup olmadığı tartışmasını açacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2020
3.04.2020
29.03.2020
6.03.2020
28.02.2020
23.02.2020
16.02.2020
9.02.2020
26.01.2020
13.01.2020