Yasin AKTAY
Mesut Barzani’nin artık bir tür siyasi intihara dönüşen bağımsızlık macerası bölgede çok farklı bir ittifakın oluşmasına yol açtı. Esasen bölge halklarının, ülkelerinin, bütün sorunlarını harici müdahalelere hiç mahal bırakmaksızın kendi aralarında çözmeye çalışmaları her zaman en ideal olanı. Türkiye AK Parti iktidarı döneminde bu yakınlaşmalara her zaman vurgu yaptı. Bölge ülkelerinin kendi aralarında diyalogla çözemeyecekleri hiçbir sorunları yok.
Geçmişte bu halklar kendi aralarında Avrupa’dakiyle karşılaştırılamayacak uzun süreli bir barış ve istikrar ortamında yaşadılar. Bunu mümkün kılan bir kültür ve inanç atmosferi var. Bu atmosfer dışarıdan gelen müdahalelerle bozuluyor. I. Dünya Savaşı sonunda bu bölgeyi dizayn eden sömürgeci-işgalci güçler ülkeleri bölüp parçalarken, halklar arasında da çözülemeyecek davalar ekmeye çalıştılar. Buna rağmen halkları birbirlerine çeken etkenler, birbirlerini iten etkenlerden çok daha güçlü.
Etnik veya mezhebi ayrılık iddiaları kesinlikle bu halkları birbirlerinden uzaklaştırıcı, çözücü etkenler. Dünyanın bütünleşmeye, birleşmeye eğilimli olduğu bir dönemde etnik veya mezhebi vurgulu ulusal oluşumlar dünyanın gidişatına aykırı, barışı ve kardeşliği değil, nefreti ve ayrışmayı körükleyici hareketlerdir. Türkiye’nin Barzani’nin bağımsızlık macerasına karşı çıkışı, asla Kürtlere karşı bir duruş değil. Böyle anlaşılması kesinlikle çok yanlış olur. Aslında sözkonusu maceranın sonu, böyle bir talebin veya girişimin ne kadar temelsiz, gereksiz ve zararlı olduğunu kendi kendine göstermiş oldu.
İşin neticesinde sadece Barzani kaybetmiş olmadı. Aslında herkes biraz kaybetmiş oldu. Bakmayın öyle kar-zarar hesaplarına. Ortada iyi kötü sürmekte olan bir atmosferin bozulması, bir vazonun kırılması sözkonusu. İzhar edilmiş bir ayrılık niyetinin ürettiği mesafe, bir hayalin peşine takılıp neticesinde yaşanan bir hüsran duygusu, bir işe beraber koyulanların birbirine yaşattıkları ihanet, geride kalan güven bunalımı ve tabi şimdi bu yanlışı düzeltme adına vazife üstlenenlerin bu vazifenin gerektirdiğinden fazla ürettiği ezici üstünlük ve husumet.
Belki bütün bu olanların birinci dereceden sorumlusu Barzani’nin kendisidir. Ancak onu bu sürece, biraz da manipüle ederek, zorlayarak, mecbur bırakan bir siyasetin varlığını da gözardı etmemek gerekiyor. Daha önce bu köşede yine değindik: Irak’ta merkezi hükümet ülkenin bütün unsurlarını temsil eden, tarafsız bir yönetim kuramadı. Ne Sünnileri kucaklayabildi, ne de aynı zamanda Sünni olan Kürtleri.
Hele DAEŞ’a karşı kurulan ve merkezi hükümetçe kendilerine yasal statü tanınan Haşdi Şabi birliklerinin dehşet uygulamaları Sünnilerde merkezi hükümetle ciddi bir mesafe ve kan davası oluşturdu. Irak yönetiminin IKBY’ye bütçeden hak ettiği payı vermemekte diretmesi ve taahhütlerini yerine getirmemesi de Kürtlerde giderek Bağdat’tan duygusal kopuşu hızlandırdı. Şu bir gerçek ki, Irak’ta Kürtlerin statüsü Türkiye’deki gibi olamadı hiçbir zaman.
Sadece Kürtleri değil, Sünni Arapları da kucaklayamadı Bağdat yönetimi. Şii kimliğinin mutlak hakimiyetini göstere göstere hissettirmesi, bunun bütün siyasi tercihleri ve politikalarına yansıtması sözkonusu. Bağdat’ta, Basra’da yol kenarlarında, meydanlarda, kamu binalarında, bütün kamusal alanlarda kırmızı-yeşil renkli “Ya Hüseyin” afiş ve bayraklarının yaygınlığı başlıbaşına Sünnilere uygulanan şiddetin ve mezhepçi bir tercihin açık bir yansıması. Böyle bir simgesel saldırganlığın bölgenin tarihinde bir yeri yok. Son derece türedi bir iktidarı teşhir metodu bu. Beraber yaşadığı insanların inançlarına zere kadar saygı içermeyen, onları taciz eden bir teşhir yolu.
Bağdat, Basra, hatta bütün Irak, tarihsel olarak çok kültürlülüğün en mükemmel tecrübelerinin yaşandığı yerler. Bugün bu şehirlerin böylesine tacizci bir yaklaşıma teslim olması, bölgenin geleceği açısından hayra alamet değil.
Buna karşılık, olanda bir hayır var diyelim. Türkiye’nin Barzani’nin tehlikeli macerasına karşı İran ve Irak yönetimiyle bir ittifaka girmesi daha az tehlikeli olmayan bu mezhepçi şiddet ve tacizin onaylanması anlamına gelmiyor.
Kerkük’ün çokkültürlü yapısını gözardı edip onu münhasıran bir “Kürt şehri” ilan eden Barzani’ye karşı çıkarken oraya Haşdi Şabi'nin Kerkük’ü münhasıran bir “Şii şehri” kılmak isteyen yaklaşımını kabul etmek mümkün değil. Kerkük münhasıran ne bir Kürt kenti, ne bir Arap kenti ne bir Sünni veya Şii kendi ve hatta ne bir Türkmen kentidir. Kerkük, bütün bu unsurları barındıran, birinin diğerini silmeye, taciz edip dışlamaya çalışmadığı bir şehirdir. Kerkük Kerkük’tür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haşdi Şabi’nin Kerkük’teki uygulamalarına da endişeyle dikkat çektiği konuşmasında üstüne üstlük “bu birliklerin Sincar ve Mahmur’a da yönelmesi halinde muhataplarımızla başka türlü bir çalışma yapmak gerektiğini” tam yerinde bir uyarı olarak almak lazım.
Kesinlikle bölgedeki gelişmeler üzerine harici unsurlara alanı kapatmamız, sorunlarımızı kendi aramızda çözmenin hepimizin daha çok hayrına olduğunu görmemiz gerekiyor.
Ama bunu yaparken taraflar olarak tarihsel derinlikten gelen çeşitliliğimizin birbirimize saygıdan, birbirimizin hukukuna riayetten geçtiğini de unutmamamız gerekiyor.
Bu minvalde, Barzani’ye kızıp Kürtleri Haşdi Şabi’ye ezdirmeye de öncelikle Türkiye müsaade etmeyecektir.
Türkiye’nin İran ve Irak ile içine girmiş olduğu yeni ittifak her şeyden önce bu hukuku gözetmeye ve ikame matuftur.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019