Yasin AKTAY
Sene 1986. Mart ayının sonları, Nisan ayının başları. Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin diktatörlüğüne, ırz düşmanlığına ve insanlıktan nasibini almamış zalimce uygulamalarına dair genelde dünya medyasında, ama bilhassa Arap medyasında yoğun bir medya operasyonu var. Arap medyasında, Libya halkını da etkileyecek şekilde, Kaddafi’nin küçücük kızlarla kurduğu hareme dair haberler ve görüntüler ile yaşadığı hayatın şatafatına dair sansasyonel yayınlar yer alıyordu.
Medyanın bu çapta elbirliğiyle katıldığı kampanyalar genellikle hedef şahsın gerçekten yansıtıldığı kadar kötü olduğunun işareti değil, aksine, çoğu kez o şahsa karşı veya o şahıs dolayısıyla yapılacak operasyonların bir hazırlığına işaret eder. Operasyon nereden gelecek, kimden gelecek, ayrı mesele. Burada herkes olağan şüpheli olarak hemen ABD’yi düşünebilir. Ama bazen bu çapta parayı bastırabilenler de kendi çaplarında bir operasyona imza atabilirler.
O günlerde Kaddafi’nin genellikle Arap ülkeleriyle de arasının pek hoş olmadığı bir sır değildi. Çılgınlıkları, sıradışı hareketleri, Arap Birliğine karşı Afrika Birliğini ikame etmeye çalışan yeni arayışları Arap dünyasına iyice rahatsızlık vermeye başlamıştı. O günlerde Kaddafi’nin ABD ve Avrupa ülkelerine yönelik, karıştığı söylenen bir sürü terör olaylarıyla ilgili haberler de kampanyanın bir parçasıydı ve bu durumda gerek Arap ülkeleri gerek Batı ülkelerinin Kaddafi’nin gitmesine dair bir ittifak içinde olduğu izlenimi oluşmuştu.
Kaddafi’ye yönelik bu hoşnutsuzluk Kaddafi’yi devirme isteğini fiili icraat noktasına da getirmişti. Ama dışarıdan yapılacak bir saldırıyla sonu belirsiz, riskleri öngörülemeyecek bir savaş başlatmak yerine Kaddafi’yi içeriden bir darbe ile götürmek daha makul bir çözümdü.
Bir rivayete göre Kaddafi’yi devirmek için ordu içinden kendisiyle anlaşılmış ve bütün planları detaylıca yapılmış bir cunta da hazırdı. Libya halkı Kaddafi hakkında dünya ve Arap medyası yoluyla oluşturulmuş bu imaj dolayısıyla böyle bir darbeyi hoş karşılamaya zaten hazır hale gelmişti. Arap dünyasından da Kaddafi’nin arkasından ağlayacak pek kimse kalmamıştı. İşte tam o anda ne oldu hatırlayalım.
5 Nisan 1986 günü, Berlin’de ABD’li askerlerin uğrak yeri olan La Belle gece kulübünde gerçekleşmiş olan ve aslında Kaddafi’yi doğrudan ilişkili gösteren deliller bulunamamış olan saldırıdan Kaddafi sorumlu tutularak, olayın şiddeti ve cezası ona yüklendi. Bu saldırıya öfkelenen Reagan, Kaddafi için “Ortadoğu’nun kuduz köpeği” ifadesini kullandı. Reagan, geçmiş yıllarda ABD güçlerinin Libya gemilerine yaptığı saldırılar yüzünden Kaddafi’nin intikam aldığını ileri sürerek bu saldırıya misilleme adına 16 Nisan’da Libya hedeflerini vurmaya başladı.
Olayın detaylarına vakıf olanlar bir anda ABD’nin bir numaralı düşmanı gibi gösterilmeye başlanan Kaddafi’yi hedef alan bu saldırının, aslında ABD müdahalesi olmasa zaten eli kulağında bir darbeyle devrilecek olan Kaddafi’ye bir hayat öpücüğü yerine geçtiğini çok iyi anladı.
Libya’da vurulan hedefler arasında Kaddafi’nin Trablus’taki evi de vardı ve bu saldırı neticesinde Kaddafi’nin evlat edindiğini açıkladığı Hanna Kaddafi adındaki bebek hayatını kaybetti. Bu da Kaddafi’ye bir anda mağduriyetten mütevellit bir masumiyet vermeye yetecekti.
Bu saldırının sonrası malum. Kaddafi bir anda Arap dünyasının ve Libya halkının, ABD’ye kafa tutan kahramanı olarak yeniden doğmuş oldu. 2011 yılına kadar da inişleriyle çıkışlarıyla iktidarda kalmaya devam etti.
ABD ve Rusya arasındaki yeni dalaşın her an bir savaş beklentisini ayyuka çıkarmış olsa da, dalaşın tarzı ve seyrinden, daha öncekilerden farklı bir film izlemiyor olduğumuz anlaşılıyor diye yazmamızın üzerinden bir gün geçmeden ABD uçaklarının Suriye hedeflerini vurmaya başladığı haberleri geldi. Görünürde ABD’nin sabrı taşmış artık duruma el koymasının vaktinin gelmiş olduğu hikayesine uygun bir operasyona şahit olmuş olduk. ABD Savunma Bakanı tarafından “bir seferlik” olarak nitelenen operasyonda sadece kimyasal silah depoları ve üretim merkezleri hedef alınmış oldu.
Kimyasal silah depolarının Suriye halkına verdiği ölümcül zarar dolayısıyla hedef alınması elbette sözkonusu bile değil. Önceden de dediğimiz gibi, Suriye halkı kimyasal olmayan silahlarla ve yüzbinlercesiyle öldürüldü zaten, öldürülmeye de devam ediyor.
ABD’nin bu katliamlardan zerre kadar bir rahatsızlığı yok. Kendisi de bu katliamlara katılıp onbinlerce Suriyeli sivil insanı öldürdü.
ABD’nin saldırısına mesnet oluşturan kimyasal silah kullanımının da tam bir medya kampanyası olduğuna dair işaretler çok.
Yanlış anlaşılmasın, Esed fazlasıyla zalim, gaddar ve insanlıktan uzak bir katil. Doğu Guta’da katliam yaptığı da çok açık. Ama bu katliamlarına bir kimyasal silah sosu katma ihtiyacı onun değil, bu günlerde Esed’e bir şekilde saldırmaya karar veren ABD’nin ihtiyacı. Esed’in elinde var olduğu anlaşılan kimyasal silahları günün birinde İsrail’e karşı kullanma ihtimali var ya…
Esed’in İsrail’e karşı bunu hiçbir zaman kullanmayacak olduğuna emin olunsa bile, oradaki varlığı İsrail için bir risk oluşturuyor. Silahlar başkasının eline geçebilir. 7 yıldır devam eden bir iç savaş ve kaos ortamı. Ne olacağı belli mi olur? Hani, olmaz ya, yine de Esed aklını yitirip bir gün bu silahları İsrail’e karşı kullanmak isteyebilir, elindeki kimyasal silahlar her ihtimale karşı yok edilmelidir. Yoksa Esed’le ABD’nin hiçbir sorunu olmadığı çok açık.
İşte yine aynı filmi seyrediyoruz. Yine ABD’nin saldırdığı Esed, bu saldırıyla hayat buluyor. Tıpkı daha önce bir çok yerde olduğu gibi. Kaddafi’ye saldırmak suretiyle darbenin elinden çekip kurtardığı gibi. Bu da ABD’nin operasyon tarzı. Ne dostluğu belli ne düşmanlığı.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019