Yıldıray OĞUR
Daha birkaç hafta önce Suriye sınır hattına canlı yayın arabaları konuşlanmış, ekranlarda haritalar üzerinde ellerindeki sopalarla analiz yapan güvenlik uzmanları belirmişti.
Türkiye’nin Tel Abyad ve Menbiç’e yapacağı operasyon an meselesiydi.
Ama başladı, başlayacak diye beklenen operasyondan artık ne gazetelerde ne de televizyonlarda kimse bahsetmiyor.
Sıcak kriz geçen hafta itibarıyla Suriye’den Yunanistan’a kaydı. Suriye haritaları kınlarına kondu, Ege Denizi haritaları açıldı, ekranlardaki Suriye uzmanları da bir anda Yunanistan ve 12 Ada uzmanına dönüşüverdi.
15 Haziran itibarıyla Türkiye’nin en öncelikli beka meselesi on yıllardır çözülememiş Ege sorunu.
Peki ne oldu da Suriye’ye girerken, rota bir anda Ege’ye saptı?
Son iki haftada olan bitene bakılırsa anlaşılan Türkiye, operasyona ilk başta yeşil ışık yakan Rusya ile anlaşamadı.
Görüşmeler için Ankara’ya gelen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Türkiye-Suriye sınırındaki terör örgütlerini Amerika’nın “beslediğini” öne sürdü ama Türkiye’nin operasyonuna destek vermedi.
Hatta Lavrov gelmeden önce ve geldikten sonra Rusya cephesinden Türkiye’yi kızdıracak hamleler geldi.
Esad, Rus devlet kanalı RT’ye çıktı ve “Şayet Türk işgali olursa, öncelikle bir halk direnişi olacak” dedi.
YPG’nin komutanı Mazlum Kobani, yine Rus devlet kanalı RT’nin Arapça kanalına çıktı. Oraya çıkması bile bir meydan okumaydı. Kobani, Türkiye’yi yerden yere vurdu.
SDG, Türkiye’ye karşı Esad’a işbirliği çağrısı yaptı, İran güçleri bölgeye girdi.
Ve en son Rus devlet şirketi Gazprom’un sahibi olduğu Rus devlet haber kanalı NTV’de doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’nin Suriye’ye operasyon planlarını hedef alan uzun bir yayın yapıldı.
Peki Rusya neden Türkiye’ye ilk başta yaktığı yeşil ışığı kırmızıya çevirdi?
Bunun cevabı muhtemelen Suriye’de değil, İsveç ve Finlandiya’da.
28-30 Haziran’da Madrid’de yapılacak NATO zirvesi yaklaşıyor ve Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine koyduğu vetoyu kaldırıp kaldırmayacağına karar verecek.
Rusya tehdidine karşı NATO’ya girmek isteyen iki ülkeye hayır diyecek bir Türkiye’nin en çok Rusya’yı çok mutlu edeceği açık.
Muhtemelen bu jest tabağını Rusya da Suriye’ye operasyona yeşil ışık yakarak boş göndermemişti.
Ama son iki haftada Batı cephesinde hava değişmeye başladı.
NATO bir taraftan Türkiye vetoyu kaldırmasa da İsveç ve Finlandiya ile güçlü askeri ilişkilerin kurulacağının sinyalini verdi, diğer taraftan NATO Genel Sekreteri ard arda Türkiye’nin hassasiyetlerini anladıklarını söyleyen açıklamalar eşliğinde Stockholm ve Ankara arasında mekik dokudu.
Boş mekik dokumalar olarak da kalmadı bu ziyaretler.
İsveç’te sosyal demokrat hükümet terör yasasını Türkiye’nin beklentilerini karşılayacak şekilde sertleştirmeye karar verdi. Bu yasanın doğrudan Türkiye için değiştirildiğini YPG’lilerle verdiği fotoğraf eleştirilen İsveç Dışişleri Bakanı açıkladı. Yeni yasa 1 Temmuz itibarıyla yürürlüğe girecek.
Türkiye’nin terörist ilan ettiği ve hatta iadesini istediği, İran’da silahlı Kürt örgütü Kamala’nın eski bir militanıyken 19 yaşında İsveç’e sığınan ve 45 yaşında İsveç Meclisi’nde hükümetin kaderinin bağlı olduğu bağımsız vekile dönüşen Amineh Kakabaveh de güven oylamasında çekimser kalarak hükümete destek verdi, yani bir nevi çekincelerinden vazgeçti.
Cumhurbaşkanı iki haftadır İsveç’in teröre verdiği destekten bahsetmiyor, medya da İsveç’i ikinci Kandil ilan etmekten vazgeçmiş görünüyor.
Yani görünen o ki Türkiye vetodan gittikçe uzaklaşıyor.
Türkiye’nin veto konusunda kafası karışınca Rusya’dan cevap da Rusvari yöntemlerle geldi. Devlet kanalından Erdoğan aleyhine yayın, Esad ve Kobani ile röportaj gibi.
Yani özetle Rusya’nın Türkiye’nin Suriye’ye operasyonuna yaktığı yeşil ışık turuncuya döndü.
Yunanistan’la çıkarılan krizin de sebebi bir milyon yıllık kıta sahanlığı meselesi olmasa gerek.
Bunun da Türkiye’nin NATO vetosu pazarlıklarında yeni kazanımlar elde etme çabasının bir parçası olduğu düşünülebilir.
Muhtemelen Türkiye, bu pazarlıklarda ABD’den Atina’ya F-35 satmamasını, Türkiye’ye Yunanistan’ın veto ettiği F16ların verilmesini istiyor.
ABD’nin bu kadarcık bir taviz vermemesi için de bir sebep gözükmüyor.
Yani günün sonunda NATO zirvesinden Batı ile mutlu bir Türkiye fotoğrafı çıkabilir. İktidar Ukrayna krizinde Batı’da elde ettiği prestiji sürdürebilir.
Yani herkesin zannettiği gibi Türkiye seçimlere hamasetin ve milliyetçiliğin tavan yaptığı bir savaş haliyle gitmeyebilir.
Bu hamasetin zirve yaptığı 2017, 2018 ve 2019 seçimlerinden farklı olarak artık bunu kaldıracak bir ekonomi yok.
Tam tersine iktidar seçimlere negatif değil, pozitif bir kampanyayla da gidebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerde son kez aday olduğunu açıklayabilir, “yetkiyi son kez bana bana verin Türkiye’nin temel sorunlarını çözerek veda edeyim” diyebilir.
Peki o sorunlardan biri Kürt meselesi olabilir mi?
Geçen hafta Van’a giden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çözüm sürecini bitirmenizi sizden kim istedi, masumların kanını dökerek ülkeyi karıştırmayı sizden kim istedi diye sorun" dedi.
Cumhurbaşkanı 2015’de “buzdolabına kaldırıyoruz” dediği çözüm sürecinden yıllar sonra ilk kez iki ay önceki Diyarbakır gezisinde de olumlu atıflarla bahsetmişti.
Erdoğan’ın çözüm süreci ile ilgili bu değişen dili seçimlerde “king maker” pozisyonuna gelen Kürt seçmenlerin bir kısmını geri kazanmak, gidenleri durdurmak, en azından muhalefetten uzaklaştırmak için atılmış adımlar.
Muhtemelen AK Parti kurmayları Erdoğan’dan daha fazlasını yapmasını da istiyorlar ama bunun dozuna Cumhurbaşkanı karar verecek.
Bu arada Kürt siyaseti cephesinde de bir hareketlilik var.
Cumhurbaşkanı Van’dayken uzun süredir düşük profilli siyaset yapan ve muhalefet bloğuna zarar vermeme stratejisi izleyen HDP hakkındaki kapatma davasını da umursamadığını göstererek Öcalan’a tecridin kalkması için büyük bir kampanya başlattı.
İmralı adasının tam karşısında yer alan, adaya giden kosterlerin kalktığı Gemlik’e başlatılan yürüyüşlere HDP’nin yöneticileri ve milletvekilleri katıldı.
Peki neden HDP seçimler yaklaşırken şimdi Öcalan’ın konuşmasını bu kadar yüksek sesle istemeye başladı?
Bu sorunun cevabı hakkında spekülasyonlar yapılabilir.
Öcalan’ın sesinin duyulması iktidarın işine de gelebilir.
Çünkü bundan dört ay önceki Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından biliyoruz ki Öcalan, muhalefet bloğuna açık destek veren Demirtaş çizgisine karşı iktidarın duymak istediklerini düşünüyor.
Ya Öcalan bu eylemler sonunda adaya gönderilecek avukatlarına bu fikirlerini söylerse?
HDP’nin muhalefet bloğundan uzaklaşmasına neden olan bir üçüncü yol tavsiyesi yaparsa?
Bunu 2019 İstanbul seçimlerindeki gibi seçimlere üç gün kala ve tanınmayan bir akademisyen üzerinden değil seçime aylar kala ve avukatları üzerinden yaparsa, bu çağrının HDP tarafından işlenmesi ve tabanda karşılık bulması ve böylece etkili olma ihtimali de artar.
Peki iktidar Ayhan Bilgen’in iddia ettiği gibi seçim kampanyasında Kürt seçmenlerin en azından muhafazakar Kürt seçmenlerin aklını karıştıracak sözler verirse?
İşte bütün bu adımlar yüzde 50’yi geçmek için Kürt seçmenin oylarına ihtiyacı olan muhalefet için büyük bir teste dönüşebilir.
Eğer muhalefet Kürt meselesinde iktidarın gerisine düşerse, bu Kürt seçmenlerin kafasını en az Öcalan’ın açıklamaları kadar karıştırabilir.
Ki şu anda muhalefetin bu hamlelere karşı “Megri, megri dediler” den öte bir cevap vermesi çok kolay değil.
Özellikle altılı ittifakta Kürt meselesinde en katı tutuma sahip İYİ Parti’nin tavrı değişmezse, HDP ve Kürt seçmen muhalefet cephesinden uzaklaşabilir.
Geçen hafta Murat Sabuncu’nun yazdığı HDP’nin Meral Akşener ve Mansur Yavaş’ın adaylığı söz konusu olursa kendi adayını çıkarma kararını altılı masaya bildirmesi bu yaklaşan krizin ilk işaretleri.
Özellikle de İYİ Parti’nin ve bir miktar CHP’nin cevap vermekte epey zorlanacağı hamleler olur bunlar.
İYİ Parti’nin ensesinde tam da böyle bir açılım yaptığında boza pişirecek bir Zafer Partisi, CHP’nin ensesinde ise Memleket Partisi var.
Yani zannedildiğinin aksine daha esnek ve pragmatik olan iktidar cephesi bu seçime hamaset, terör, beka söylemiyle gitmeyebilir.
Bu sınavda soruların muhalefetin çalışmadığı yerden gelmesi olur.
HDP’nin meşru siyaset içinde düşük profilli çizgisinden, Öcalan vurgusu yapan radikal bir çizgiye kayması, Zafer ve Memleket partilerinin milliyetçi-Kemalist hassasiyetleri tahrik eden radikal tutumları altılı masayı sallayabilir.
Muhalefet masasını sallayabilecek bir başka radikallik ise masanın içinden gelebilir. Ekonomide serbest düşüş devam ederse iktidarın oylarının düşmesiyle ortaya çıkan özgüven Kılıçdaroğlu’nun muhafazakarlara ve Kürtlere açılım çabalarına artık ihtiyaç kalmadığı fikrinin taraftarlarının sayısını artırabilir, Kılıçdaroğlu’nun helalleşme ve ittifak siyasetinin kesmediği muhalif medyada muhalefet içi tartışmalar ayyuka çıkabilir, bu taleplere cevap vermek için CHP “kaçacak”, “SADAT” gibi eski radikal siyasi hamlelere yönelebilir, bu radikalleşme de siyasi havayı iktidar lehine değiştirebilir.
Bütün bu karşı hamlelere karşı muhalefetin elindeki en büyük koz altılı masadaki uzlaşma ve HDP ile kurulan diyalog.
Muhalefet “Erdoğan kazanamayacağı seçime girmez” gibi komplo teorilerini bir tarafa bırakıp karşılarında defalarca yenildikleri ve esnekliğine yetişemeyecekleri bir seçim kazanma makinesi olduğunu arada bir hatırlamalı.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025