Yıldıray OĞUR

Yıldıray OĞUR
Yıldıray OĞUR
Karar gazetesi Tüm Yazıları
Greta’nın büyüklüğü bizi küçültür mü?
11.06.2025
97

Yönetmen bir dedenin torunu, aktör bir babanın ve opera sanatçısı bir annenin kızı olarak 2003 yılında dünyanın en refah ülkesi İsveç’in Stockholm şehrinde doğdu Greta. Nobel Kimya Ödülü kazanmış isimlerin çıktığı, eğitimli, varlıklı, meşhur bir aile içinde büyüdü.

İlk kez sekiz yaşında iklim değişikliği meselesinden haberi olmuş.

11 yaşında ise yemek yemeyi, konuşmayı kesip vücudu uyuşmaya başlayınca ailesi doktora götürmüş.

Başlangıç düzeyinde bir otizm olan asperger teşhisi konmuş. Aynı zamanda obsesif-kompulsif bozukluk, seçici mutizm gibi sorunları da çıkmış.

Fedakarlığın ve adanmışlığın şüpheli bulunduğu bir dünyada, konfor ve lüks içinde yaşayabilecek İsveçli bir kız, 13 yaşındayken dünyadaki karbon ayak izini küçültmek için veganlığı seçmiş, uçakla seyahati bırakmış, bütün hayatlarını uçarak kazanan sanatçı ailesini de buna zorlamış.

Sonra 2018 yılında 15 yaşındayken cuma günleri okulu kırıp Stockholm’de elinde “İklim için okul boykotu” pankartıyla tek başına İsveç Parlamentosu önünde oturma eylemine başlamış. Kışın bütün şehir karlar altındayken bile o parlamento duvarının önünde oturmaya devam etmiş. Tabii ki haliyle küçük bir kızın bu kararlı eylemi medyanın ilgisini çekmiş.

Şimdi “kesin proje bu” diyenlerin anlamadığı hikaye böyle başlıyor.

Ama Greta hiç bir zaman çevre için mücadele eden İsveçli şirin bir akitivist kız olmadı.

Polonya’daki iklim zirvesinde dünya liderlerini, Davos’ta dünyanın zenginlerini, İngiliz Parlamentosu’nda lordları, Avrupa Birliği liderlerini azarladı. Küçük bir sarışın İskandinav kızın çevre için eline tutuşturulan tatlı bir konuşmayı okumasını bekleyenleri her seferinde rahatsız etmeyi başardı. Karbon emisyonunu artırdığı için uçmayı reddettiğinden, 15 günlük zorlu bir seyahati göze alıp tekneyle okyanusu aşarak New York’a gitti ve Birleşmiş Milletler Zirvesi’nde dünya liderlerine epeyce epik, sert, öfkeli bir üslupla “Boş sözlerinizle benim düşlerimi, çocukluğumu çaldınız. Buna ne cürret” diye seslendi.

O, konuşması sonrası 16 yaşında asperger bir kıza, elinde olmayan mimikleri, kontrol edemediği duyguları, tutkulu hali yüzünden “oynuyor” “samimiyetsiz” dendi, başka güçlerin “projesi” olduğu iddia edildi.

Dünyada bayağı bir insan ona gıcık oldu.

Fakat, dünya liderleri küresel iklim değişikliği için İsveçli küçük bir kızın kendilerini azarlamasını hoşgörüyle ve anlayışla karşıladılar.

Aslında Greta, muhalifliğini bu steril ve şık konunun dışına çıkarmasaydı, her yıl buna benzer toplantılarda dünya liderlerini, zengin işadamlarını azarlamasına izin verilen, küçük bir aktivist kız olarak büyük itibar görmeye, ödülden ödülen, canlı yayından canlı yayına koşmaya devam edebilirdi.

Ama gıcık ve proje bulunan Greta, bu kolay yolu seçmedi.

7 Ekim’in ardından bütün aktivist şöhretini Gazze için kullandı.

Ve o andan itibaren Batı’da itibar gördüğü bütün platformlardan dışlandı.

Liderler onu zirveleri çağırmamaya, ödül törenleri iptal edilmeye, Alman Yeşilleri gibi müttefikleri onu dışlamaya başladı.

Artık uluslararası medyada görünmüyordu.

Ve doğrudan İsrail’in ve sionist grupları hedefiydi.

Batı’daki İsrail yanlısı liberal ve sağ çevrelerde Hamas’ın kullanışlı aptalı, antisemitik, drama queen ilan edildi.

Greta burada da durmadı. Üzerine gitti. En son onu Madleen gemisiyle Gazze’ye gitmeye çalışan 12 aktivist içinde gördük.

Artık 22 yaşındaydı.

Gemide kimseden rol çalmadan, en öne atlamaya, bağırmaya çalışmadan olgunlaşmış bir aktist olarak kendisine uzatılan mikrofonlara konuştu.

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde yine hedefte.

Tabii bizzat İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın, trol Savunma Bakanı’nın hedefinde. Kaçırıldıktan sonra ona uzatılan bir sandiviçe attığı alaycı gülümsemeyi gösterne fotoğrafını koca İsrail’in Dışişleri Bakanlığı, resmi hesabından “keyfi yerinde” diye paylaştı.

Ne tuhaftır Türkiye’de aynı fotoya bakan bazı İslamcılar ve ulusalcılar da yine Greta’nın proje olduğu sonucuna vardı.

22 yaşındaki bir kızın üzerine Batı medeniyetin bütün emparyalizm yükü yüklenip, samimiyetsiz bulunuyor. Batılı olarak Filistin davasında rol çalması bir çeşit kıskançlıkla ve öfkeyle karşılanıyor.
Bütün kimliğini ve ahlaki iyiliğini, ötekinin kötülüğü üzerine kurmuş olanlar, İsveçli sarışın şortlu bir kız olarak ötekilerinden birinin de iyi ve ahlaklı olabileceğini kabul edemiyor.

Buna bütün dünyaları yıkılacakmış gibi bakıyor. Madleen gemisine bakarak, kendi toplumunu aşağılayanların, küçümseyenlerin de tahrik ettiği bu kıskançlık Türkiye’yi uzun süredir içine kapatan, ittifaklar kurmayı, dünyadan dostlar kazanmayı engelleyen bir dar görüşlülük.

Maalesef Türkiye’de insanlık ailesinin bir parçası olduğumuz fikrinin müşterisi hiçbir zaman fazla olmadı.

Tevfik Fikret bundan 100 yıl önce “milletim nev-i beşerdir, vatanım ruy-i zemin” (milletim insanlık, vatanım dünya) dediği için yalnız kalmıştı.

Bu dünyada artık Tevfik Fikret’inki uzak hayaller. Ama en azından insanlığın mutluluğu için mücadele eden başka iyi insanlar olduğunu kabul edebiliriz.

Bu bizi zayıflatmaz, kimliğimizi dejenere etmez. Hayatı boyunca dünyanın hiçbir sorununa çözüm için 22 yaşındaki Greta kadar kendinden fedakarlıkta bulunmamış olanlar en azından bunu yapabilirler.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar