Halil BERKTAY
[1 Temmuz 2016] İdeo-politik çarpıtmalar büyük ölçüde bitti; geriye (bir istisnayla) saf cehalet ve tembellik örnekleri kaldı. Problem şu ki, merkez sağın dünya görüşüne göre yapılmış olması gereken (iddiası bu olan) bir “belgesel,” hem o yorumun ana eksenini dahi çarpıtıyor, güncel oportünizm uğruna, hem de her adımda “kendi tarihini” dahi bilmediğini gösteriyor. Sırf eksik bırakmış olmamak için, inatla devam ediyorum. (27) Mahkemeden kaç idam kararı çıktı? Menderes “belgesel”ine göre, 5 Eylül 1961’de sadece üç kişi hakkında idam kararı vermiş Yassıada mahkemesi. Yuh. Nezaketsizmiş; akademik üsluba sığmazmış; bana yakışmazmış vesaire. Boş versenize siz. Tek kelimeyle yuh. Mahkeme 3 değil 15 idam kararı verdi ve (Jakobenlerin Devrim Mahkemesi’nin üzerinde Kamu Selameti Komitesi’nin oturması gibi, kendi üzerinde oturan) Millî Birlik Komitesi’ne gönderdi. MBK ise bu 15 idamın sadece 3’ünü onayladı. Celâl Bayar’ı yaş haddinden ötürü müebbet hapse çevirdi; 11 kişiyi başka gerekçelerle idamdan aldı; geriye Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı bıraktı.
(28) Millî Birlik Komitesi’nde, bir tek Alparslan Türkeş mi itiraz etti idamların gerçekleşmesine? Menderes “belgesel”i böyle diyordu, 27 Mayıs 2016 gecesi seyrettiğimde. Türkeş kahramanca direnmiş; öyle ki, galiba sırf bu yüzden Hindistan’a gönderilmiş ve oradan da mektup üzerine mektup yollayarak idamlara karşı çıkmaya devam etmiş! İşte burada da, günümüzün AKP-MHP yakınlaşmasının olası taktik icapları gerçeklere ağır basıyor; belki Devlet Bahçeli’nin ve/ya MHP tabanının gönlünü almak, ya da bunu AKP tabanının kendisine kabul ettirmek uğruna, Türkeş’in 1960-61’de görece demokrasi yanlısı ve DP’nin (Menderes’in) yanında durmuş gibi gösterilmesini dikte ediyor. Burada bir değil birkaç hatâ içiçe geçmekte ve en azından biri, her durumda darbeciliğe ya da askerî rejim heveslerine karşı parlamenter demokrasiyi savunma sorumluluğuna zıt düşüyor. Çünkü işin içine “14’ler Olayı” girmekte.
(29) Neydi bu “14’ler Olayı” ve Türkeş, MBK içindeki bölünmede nerede duruyordu?Menderes “belgesel”inde bu konuya zerrece değinilmemesi çok büyük bir eksiklik, çünkü kimin nerede durduğuyla çok yakından ilgili. Önce şu iki tarihi kafamıza yazalım: 13 Kasım 1960, 14’lerin tasfiyesi; 5 Eylül 1961, idam kararları (ve sonra uygulanması). Yani arada on ay gibi bir zaman söz konusu. Başka bir deyişle, birincisinin ikincisiyle, idamlar ve idamlara karşı tavırla hiçbir ilgisi yok. Gerçek şu ki, Milli Birlik Komitesi, 27 Mayıs darbesini izleyen beş ay içinde ciddi bir bölünme yaşadı. Bir yanda, müdahalenin (mealen) “demokratik rejimi restore etmek” diye açıkladığı amacına (veya bahanesine) sadık kalıp, kısa zamanda seçim yaparak yönetimi sivil siyasetçilere devretmek yanlıları; karşılarında ise, “yapısal reformlar” gerçekleştirilinceye kadar (yani daha en az dört yıl) iktidardan çekilmemeyi ve yerlerini sivillere bırakmamayı savunanlar vardı. (i) Alparslan Türkeş de bu (belki Nâsır-Baas tarzı) kalıcı diktatörlük yanlıları arasındaydı. (ii) MBK içindeki mücadeleyi, işte bu noktada İsmet İnönü’nün bütün ağırlığını sivil yönetime hızlı dönüşten yana koyması büyük ölçüde etkiledi. Birinci grup ağır bastı ve ikinci gruptakileri tasfiye etti. 13 Kasım 1960’ta şu 14 subay MBK’dan çıkarıldı, TSK’dan emekli edildi ve yurt dışında çeşitli görevlere (fiilen sürgüne) gönderildi: (soyadı sırasıyla) Fazıl Akkoyunlu, Rıfat Baykal, Ahmet Er, Orhan Erkanlı, Numan Esin, Orhan Kabibay, Mustafa Kaplan, Muzaffer Karan, Münir Köseoğlu, Muzaffer Özdağ, İrfan Solmazer, Şefik Soyuyüce, Dündar Taşer ve Alparslan Türkeş. (Sonraki gelişmeler içinde, Orhan Kabibay, Orhan Erkanlı ve İrfan Solmazer Türkiye'ye döndükten sonra 1965 seçimlerine CHP’den katıldı. Aynı seçimlerde Muzaffer Karan TİP’ten meclise girdi. Asıl Alparslan Türkeş, Rıfat Baykal, Numan Esin ve Muzaffer Özdağ ise CKMP’ye katılıp ele geçirdi ve MHP’ye dönüştürdü. Bunlardan Muzaffer Özdağ’ın oğlu Ümit Özdağ, örneğin, bugün de MHP içi ve çevresinde siyaset yapmayı sürdürüyor.)
(30) MBK’nın kalanı, üç idamı oybirliğiyle mi onayladı? Hayır ve idamlara bir tek Alparslan Türkeş’in (Hindistan’dan yazdığı mektuplarla) karşı çıkmayı sürdürdüğü, bu açıdan da yanlış. 14’ler gittikten sonra geride kalan 22 MBK üyesi de bu noktada kendi aralarında başka bir ayrışma yaşadı. (iii) Dışarıdan, İsmet İnönü (27 Mayıs’tan önceki hatâları ne olursa olsun) bu noktada da karşı tavır aldı ve 13 Eylül tarihinde Cemal Gürsel’e yazdığı uzun bir mektupla idamları önlemeye çalıştı. Üç idamın uygulanması kararı, MBK’dan ancak 13-9 oyla çıkabildi.
(31) Sonuçta, doğru ve eksiksiz sıfatlarıyla tam olarak kimdi, darbecilerin astırdığı üç siyaset adamı? Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan. Bunları böyle üstüne basa basa yazıyorum, zira 27 Mayıs 2016 akşamı gösterilen “belgesel”in sonuna doğru, şu cümleyi kulaklarımla duydum: [16 Eylül’de sıra] “İçişleri Bakanı Hasan Polatkan’daydı.” Yok artık, dedim kendi kendime; birincisi, yukarıda belirtildiği gibi Hasan Polatkan İçişleri değil Maliye Bakanıydı; ikincisi ve belki daha da önemlisi, asıl İçişleri Bakanı Namık Gedik, daha darbenin ilk günlerinde intihar etmişti -- ama anlaşılan, “belgesel”i yapanlar darbecilerin devirdiklerine uyguladığı zulmün bu en önemli kanıtını ya bilmiyor, ya üzerinde durmaya değer görmüyordu. (32) Öyleyse neydi, Namık Gedik olayı? Hemen bütün diğer DP önde gelenleri gibi 27 Mayıs sabahı gözaltına alınan Namık Gedik, bazı iddialara göre”bir çöp arabasıyla ve dövülerek” Harp Okulu’na getirilmiş; ölümünden sonra yayınlanan resmî açıklamaya göre 30 Mayıs 1960 gecesi 22:55’te “anî bir sinir buhranı geçirip” odasının penceresinden atlayarak intihar etmişti. Ailesi durumu kabullendiyse de, çok şüpheli bir iddiaydı bu: (1) O sırada Harp Okulunda öğrenci olan bir tanığa göre, atladığı söylenen pencere tavana yakın yükseklikteydi ve aslında çift pencereydi; kanatlarının arasında 30 santim mesafe vardı. Merhumun hız alıp yükselerek bu iki camı birden kırıp geçmesi imkânsızdı. (2) Ayrıca camda “ancak bir kedinin geçebileceği kadar “küçük bir kırık söz konusuydu. (3) Aynı odada yatan Ethem Menderes olay sırasında hiç uyanmamış; sonra “Gedik ya Allah diyerek kendisini pencereden attı” diye tanıklık etmiş; Yassıada’da (sadece) on yıla mahkûm olmuş ama 1962’de affedilip iş hayatına girebilmişti. (4) Namık Gedik’in naaşı hiç ailesine gösterilmemiş; toprağa verilirken kefenin açılıp yüzüne bakılmasına dahi izin verilmemişti. (5) Sonradan ailesine teslim edilen eşyaları arasında, pijamasının arkasında bir delik olduğu söylenir durur.
Bütün bunlar Namık Gedik’in belki de işkence edilirken ölmüş (öldürülmüş), ya da vurulmuş ve her iki halde de sonradan pencereden atılmış olabileceğine işaret ediyor. Ama zamanın terörü öyleydi ki, hem ailesi “intihar”ı kabul etmek zorunda kaldı, hem de bütün eski dostları yüz çevirdi Namık Gedik’ten. Haldun Simavi’nin, son âna kadar hep DP’yi desteklemiş ama darbeyle derhal tavır ve taraf değiştiren Hürriyet gazetesi, 30 Mayıs’ta Namık Gedik’in nezarethanedeki fotoğrafını ve 31 Mayıs’ta parçalanmış cesedini, birinci sayfasından ve suçlayıcı ifadelerle verdi. Hürriyet’i Haldun Simavi’den devralan Erol Simavi dahi yıllarca konuşmadı, bir zamanlar çok yakın görüştükleri Gedik ailesiyle. Ne pis, ne tiksindirici şeyler bunlar! İşkencenin ayyuka çıktığı 1960’ların kalanı ve 70’ler boyunca Türkiye, bu tür “Emniyetin üst katından atlayarak intihar” olaylarını daha çok yaşadı. Herhalde Namık Gedik, en azından, bu karanlık cinayetler zincirinin ilki olarak anılmalıdır.
* * *
Bitirirken, ben bir itirafta bulunayım. 27 Mayıs 2016 akşamı “İçişleri Bakanı Hasan Polatkan…” ifadesinin geçtiği anda, artık daha fazla dayanamadım; yerimden fırlayıp telefon açtım, benimle çekim yapmış olan arkadaşa. Seyrediyor musunuz, dedim, bu belgeseli? Hayır, seyretmiyormuş; başka bir yerdeymiş o sırada. Farkında mısınız dedim, bu korkunç hatâların? Birkaçını saydım. Gayet rahat, “nasıl olur hocam,” dedi, “bittiğinde çok dikkatli okundu, seyredildi; sehven olmuştur, o da bir kere olmuştur, olsa olsa.”
Bu görüşmeyi de, medyanın geldiği hem cehalet, hem tembellik, hem çarpıtma, hem de kendinden olağanüstü hoşnutluk ve kılı kıpırdamazlık seviyesinin bir nişanesi olarak burada aktarıyorum.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024