Halil BERKTAY
[4-5 Ekim 2016] Gene üç gün süreyle yurtdışındaydım. Konumuz, tarihte başarılı devrimlerden veya devrim benzeri büyük zaferlerden sonra galiplerin mağluplara nasıl davrandığıydı. Bu gibi durumlarda “dar” çizgi örnekleri de var, “geniş” çizgi örnekleri de. Uzlaşmaz intikamcılık yaklaşımları da var, belirli sınırlar içinde bile olsa cömertlik, bağışlayıcılık ve yeniden birleştiricilik, toparlayıcılık yaklaşımları da. İkinci tür davranışa(1) Abraham Lincoln ve Amerikan İç Savaşı’nın sonu’nu örnek verdim (30 Eylül). Niyetim, hemen ertesi gün Atatürk’ün Anzak kitabesiyle devam etmekti. Olmadı, seyahat yüzünden. Ancak şimdi yazabiliyorum.
19. yüzyılda, Avrupa’nın çevresi ve çeperindeki birkaç ülkenin, hızla modernleşerek Batı’ya yetişme ve dahil olma çabaları. Örneğin Rusya, Japonya, İran ve Osmanlı İmparatorluğu. Bu çerçevede, özellikle Osmanlı-Japonya benzerlikleri. En çok da Tanzimat ve Meiji Restorasyonu; sonra Çuşima ve Çanakkale muharebeleri. Batı’ya kabul edilmenin ölçütü olarak Batı’yı yenebilmek – nasıl ve nereye kadar?
(I.1) Osmanlı İmprataorluğu’nda, II. Mahmud’un, Sened-i İttifak’la (29 Eylül 1808) güçlerinin ve özerkleşme süreçlerinin doruğuna çıkmış gözüken taşra eşraf ve âyânını tekrar bastırıp bağımlılaştırmak suretiyle, merkezî devlet otoritesini bir ölçüde konsolide etmesi. Ardından, 3 Kasım 1839 Gülhane Hatt-ı Hümayûnu ile, yukarıdan aşağı reformların artık resmî bir belge, kamusal bir taahhüt temelinde genişlemesi ve ivme kazanması. Ordu, donanma, askerî okullar, daha genel olarak eğitim, giderek hukuk, vergilendirme, yönetim aygıtı, ağırlık ve uzunluk ölçüleri, maliye, para ve banka alanlarında belirli bir Tanzimat modernleşmesinin giderek vücut bulması.
(I.2) Japonya’da, fiilî iktidarın Tokugawa klanına mensup şogun denen askerî lider ve naiplerin elinde toplandığı son feodal yönetim döneminin (1603-1868) ardından, 3 Ocak 1868 fermanının Meiji Restorasyonu’na resmiyet kazandırması. Bütün yetkilerin tekrar imparatorda toplandığı bir merkeziyet temelinde, Osmanlı’ya kıyasla otuz yıl geç başlayan ama çok daha hızlı ilerleyen bir modernleşme sürecinin, kapitalizm ve sanayi alanına da sıçraması. Daha 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, henüz inişteki Osmanlı devletine kıyasla Japonya’nın, Doğu Asya’da yeni bir “sarı ırk” emperyalizmi olarak sahneye çıkması. Gerek Çin’e, gerek Rusya’ya karşı benimsediği saldırgan tavır üzerinden, aslında Batılılığın kapısını çalmaya başlaması.
(II.1) Derken bu emperyal rekabetler yüzünden patlak veren 8 Şubat 1904 - 5 Eylül 1905Rus-Japon Savaşı. Port Arthur ve Vladivostok limanlarını kurtarmak amacıyla Baltık Denizi’nden hareket edip 33,000 kilometre yol kateden Rus filosunun, 27-28 Mayıs 1905’te Kore ile Japon adaları arasındaki Çuşima Boğazı’nda, Japon donanması tarafından hemen tamamen yokedilmesi. Büyük bir dönüm noktası -- neden? 19. yüzyılda, örneğin Afrika’daki yayılma girişimlerinde de, yerli kabileler karşısında tek tük yenilgileri yok değil, zamanın Büyük Devletlerinin. Ama bunlar oldukça tesadüfî; Avrupalıların büyük teknolojik avantajları yüzünden aşırı kibire kapılmaları ve yerlilerin sayısal üstünlüğünü hiçe sayarcasına ihtiyatsız davranarak sınırlı kuvvetlerini daha da bölmeleri ve/ya tuzağa düşürülmelerine bağlı (22 Ocak 1879’deki Isandhlwana muharebesinde, 1800 İngiliz piyadesinin tüfek ateşinin 20,000 mızraklı Zulu savaşçısını durdurmaya yetmemesi, ya da 1 Mart 1896’daki Adowa muharebesinde, belki 100,000 civarındaki bir Habeşistan (Etyopya) ordusunun, toplam 14-17,000 mevcuduyla üç İtalyan tugayını ezip geçmesi gibi). Oysa Çuşima böyle değil. Çünkü her iki taraf aynı “buhar ve çelik” teknolojisine sahip. Zırhlıya karşı zırhlı, telsize karşı telsiz, modern deniz topçusuna karşı modern deniz topçusu. Ve Japon filosu, o sırada dünyanın üçüncü büyük deniz gücü sayılan Çarlık donanmasına karşı -- komuta becerisi, hız, manevra, atış hızı ve isabeti, artık ne ararsanız -- her alanda üstün. Bu, Batı dışı bir devletin Batılı (sayılan) bir devlete karşı, hem de “eşit” koşullarda ilk büyük zaferi. Dolayısıyla Asyalıların da artık uygar (ve emperyalist) olabileceklerinin kanıtı. Japonya’nın (Türkiye’den çok önce) sadece “muasır medeniyet” dairesine değil, hattâ Büyük Devletler camiasına giriş kartvizitini oluşturuyor.
(II.2) Seferberlik (1914-18). Osmanlıların kendileri (eski tarz) bir imparatorluk. Ama aynı zamanda, modern emperyalizmin kurbanı ve mağduru; İngiltere, Fransa ve Rusya’nın paylaşım hedefi. Üstelik (buna karşı) bir diğer güçlü emperyalizm olarak Almanya ile de müttefik. Dolayısıyla “ne için” savaştıkları, Cihan Harbi’nin onlar için ne ifade ettiği, ne ölçüde haklı bir vatan savunmasını temsil ettiği biraz karışık. Gene de bu “haklı savaş” karakteri, tezahür ediyorsa en fazla Çanakkale’de tezahür etmekte. 1915, 18 Mart. İngiliz-Fransız filoosunun Çanakkale Boğazı’nı zorlayıp geçme çabası. Deniz muharebeleri denir ama değildir aslında. Zırhlılara karşı zırhlıların değil, zırhlılara karşı mayın tarlalarının ve kıyı topçusunun savaşıdır. Dolayısıyla “tam Çuşima” değil, belki “yarım” veya “üçte iki Çuşima”dır. Ama ardından bir de 24-25 Nisan çıkarmaları gelir. Bütün Osmanlı ve Türkiye tarihinin en büyük, en kanlı savaşlarına yol açar. Sekiz ayda 250,000’i bulan toplam zayiatı ve (56,000’i çarpışırken, 21,000’i çeşitli hastalıklardan can veren) 77,000 şehidiyle, 1919-22’nin sekiz - on misline ulaşır. Onun için en acıklı türküler Çanakkale’nindir. Buna karşılık, bütün 18. ve 19. yüzyıl yenilgilerinden, en son da 1877-78 (Doksan üç) Osmanlı-Rus harbinden, Trablus 1911’den, Balkan 1912-13’ten, nihayet 1914-15 Sarıkamış’tan sonra, “yapabiliriz, yenebiliriz” hissi de belki ilk Çanakkale’de doğar. Sonra da bu subay kadrolarının büyük kısmı Anadolu’ya geçip Ankara hükümetinin emrine girer. Tecrübe, kararlılık ve özgüven bakımından hatırı sayılır bir devamlılık söz konusudur. Dolayısıyla Millî Mücadele’nin bir bakıma Çanakkale’de başladığı tezinde, önemli bir doğruluk payı saklıdır.
Tabii bu, ciddî bir ideolojik devamlılıkla da elele gider. Ana tema, Batı emperyalizmine karşı direnmektir. En iyi ifadesi de, Mehmed Âkif’in 1915-16 ve 1921’de yazdığı iki şiir arasındaki ilişkide görülebilir. Çanakkale Şehitlerine ile İstiklâl Marşı’nın metinleri arasında, sözcük seçimi, metaforlar, benzetme ve karşılaştırmalar açısından belirgin bir örtüşme söz konusudur. Açıkçası, Âkif ilkini biraz soyutlayıp, daha fazla konsantre edip, çok güncel ve spesifik “Boğaz Harbi”ni ezelî ve ebedî bir “moment”e dönüştürüp ikincisini kompoze etmiştir. Biz bizizdir, düşman da düşmandır: gösterdikleri vahşetle kendilerine derhal işte bakın, Avrupalılar dedirten yırtıcılardır, sırtlan sürüleridir. İster Garp, ister yirminci asır, ister medeniyyet -- hepsi aldatıcıdır. Onlarla karmaşık aşk-nefret ilişkimizden vazgeçmemiz, aşkı reddetmemiz ve geriye sadece nefret bırakmamız gerekir. Çanakkale Şehitlerine’deki Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil, / (…) / Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... pasajının anlamı budur. Hemen ardından bir de Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz mısraı gelir ki, bunun İstiklâl Marşı’ndaki karşılığı, neredeyse Leninist diyebileceğimiz o ünlü ‘Medeniyyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar dizesidir.
Âkif’ten, gelelim Mustafa Kemal’e. Çanakkale’de de var, tabii Millî Mücadele’de de. İlkinin çok başarılı bir tümen ve (kısa süreyle) cephe komutanı, ikincisinin ise giderek tartışılmazlığın basamaklarını tırmanan önderi. Pek öyle yumuşak ve merhametli, hümanist diye tarif edilebilecek biri değil aslında. Nasıl olsun ki? Sapına kadar asker. Çok sert bir dönemin çok sert mücadelelerini yaşamış, askerlerini sık sık ölmeye ve öldürmeye göndermiş, emredici bir lider. Kimbilir kaç kere yazdım; Nâzım’ın onu Muzaffer bir insandı ölen : / nefsinden başka hiç kimseye güvenmeyen / muzaffer ve muazzam bir kumarbaz. / Alaycıydı, kavgacıydı, kurnaz ve hükmediciydi diye anlatması boşuna değil.
Bütün bunlarla birlikte, aynı zamanda son derece zeki ve esnek bir siyasetçi. Bence bu özelliği kendini en çok 1934’te açığa vuruyor. Bilinen hikâyedir. Çanakkale’nin üzerinden neredeyse yirmi yıl geçmiş. İngiliz, Fransız, Avustralya-Yeni Zelanda savaş mezarları komisyonları çalışmalarını tamamlamış. Kanlı toprak tekrar kazılmış, cesetler çıkarılmış, teşhis edilebileceği kadar teşhis edilmiş, yeniden gömülmüş, başlarına birer beyaz haç konmuş, üzerine isimleri yazılmış, yemyeşil çimenler döşenmiş; Johnston’s Jolly, Lone Pine, Plugge’s Plateau, Quinn’s Post gibi kabristanlara anıtlar dikilmiş. Mustafa Kemal’den de bir kitabe istenmiş, Anzak (Avustralya - Yeni Zelanda Kolordusu) ölüleri için (o yıl soyadı kanunu da çıkacak, dolayısıyla Atatürk olmak üzere; başka bir deyişle, gücü ve karizmasının doruğunda). Fikir ve taslaklar istemiş, daha çok “sofra” çevresinden. Hemen herkes klasik hamaset örnekleri getirmiş, “biz” ve “öteki” üzerine kurulu. Hepsini reddetmiş. Bir tek Hamdullah Suphi’ninki (Tanrıöver) farklıymış. Hah, demiş, buydu aradığım. Almış, artık kendisi ne kadar değiştirmiş bilemiyoruz, ama sonunda Şükrü Kaya’ya dikte ettiği metin şu olmuş:
Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Göz yaşlarınızı dindiriniz! Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Şimdi düşünürseniz, bunlar çok acayip, çok benzersiz cümleler aslında. Burada ne emperyalizm kalmış, ne aldatıcı bir fahişe (kahbe) olarak Garp/Medeniyyet/Yirminci Asır, ne düşman, ne istilâ ve işgal. Hepsi gitmiş, ölümün birleştirdikleri kalmış. Haklı-haksız savaş gitmiş, anaların ortak acıları kalmış. Milliyetçilik gitmiş, evrenselcilik kalmış. Öfke ve intikam gitmiş, barış ve barışma kalmış. Ama acaba her şey, yüce ve soylu duygulardan mı ibaret? Birinci Dünya Savaşı’nın Avrupa cephelerinde, (işçi ve emekçi kökenli erlerden çok) asıl subay sınıfının belirli bir “silâh arkadaşlığı” söz konusu. İster Sandhurst (Kraliyet Askerî Akademisi), ister Saint-Cyr (Özel Askerî Okulu), ister Kriegsschule (Harp Okulu) veyaKriegsakademie (Harp Akademisi) mezunu olsunlar, birbirleriyle Batı’ya özgü “centilmenlik” ilişkilerini az buçuk koruyorlar (tabii henüz Nazizm sahnede yok). Mustafa Kemal’in yaptığı ise şu, bir bakıma: Kendisi de profesyonel bir subay, bir Harbiyeli olarak, cömert bir el uzatıyor ama aynı zamanda (çaktırmadan) bir galibin elini uzatıyor, bütün o Sandhurst ve Saint-Cyr’lilere. Sizi öteki değil eşitim/kendim olarak kabul ediyorum diyor ve dolayısıyla Harbiye’nin Sandurst ve Saint-Cyr’le eşitliğini postüle ediyor, onun üzerinden de Türkiye’nin İngiltere ve Fransa ile, daha genel olarak bütün Batı ile eşitliğini postüle ediyor, şu beş altı satırda. Çanakkale ve Millî Mücadele’yi tek bir “Türk Çuşiması”nda mezcediyor. Galibin cömertliğinin reddedilmezliğini, Tanzimat’tan beri peşinde koşulan “muasır medeniyet seviyesi”ne erişme ve katılmanın, Batı’ya dahil olma ve Batı tarafından kabul edilmenin kozu, anahtarı olarak kullanıyor.
Tekrar pahasına. Lincoln: Kimseye kin değil, herkese şefkat ve merhamet duyarak(With malice toward none, with charity for all). Atatürk: Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır. İkisi de bizi, zafer sonrasında ölçülü cezalandırıcılık ve kucaklayıcı barışçılıkla neler yapılabileceği üzerinde düşünmeye çağırıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024