Adil GÜR
Dünkü Milliyet gazetesinde yayınlanan araştırma sonuçlarında vatandaşlara“16 Nisan’da sandığa gidip gitmeye-ceklerini” sorduk. Ocak sonunda yapılan araştırma sonuçlarıyla karşılaştırıldığında, sandığa“Mutlaka gidip oyumu kullanacağım” diyenlerin oranının %87,9’a çıktığını gördük. Son bir ayda sandığa “Mutlaka gideceğim” diyenler %2.8 oranında artmış.
Türkiye’de vatandaşın önüne her sandık konulduğunda, katılım oranının sonuca etkisi hep tartışılır, konuşulur. Katılım yüksek olursa şu partiye yarar, katılım düşük olur ise şöyle bir sonuç çıkar gibi bilimsel dayanağı olmayan sözler, kulaktan kulağa yayılır.
Bir başka ifade ile; katılım yüksek olur ise bu hep iktidarların aleyhine olur, katılımın yüksekliği değişim göstergesidir, vatandaş yüksek oranda sandığa giderse iktidarların aleyhine bir sonuç çıkar diye bir şehir efsanesi yıllardır var. Durum gerçekten böyle mi, bu soruya doğru cevap verebilmek için,AK Partinin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren yapılan seçimlere ve sandık sonuçlarına bakmakta fayda var;
Yukarıdaki seçimlerde katılım oranlarına ve sonuçlarına baktığımızda her seçimi kendi döneminde ve doğal atmosferinde değerlendirmenin doğru olacağını görüyoruz. Katılım ile sonuçlar arasında gözle görülür anlamlı bir illiyet bağı yok. 7 Haziran 2015 seçimlerinde katılım yüzde 86.6 olmuş iktidar partisi AK Parti’nin oyları yüzde 40.8’e düşmüş. Seçimden 6 ay sonra bir yeni seçim yapılmış, bu seçimde katılım bir miktar artmış AK Parti’nin oyları ise yaklaşık 9 puan artmış. Yukarıdaki tüm rakamlara baktığımızda katılımı görüyoruz ama kimin sandığa gittiğini kimin gitmediğini göremiyoruz. Demek ki sonucu belirleyen katılım değil, kimin sandığa gittiği… Seçmenini sandığa götürmeyi becerebilen kazanıyor!
İşte bu nedenle; 16 Nisan günü yapılacak halk oylamasında da katılım şu oranda olursa şöyle bir sonuç çıkar demek doğru değil. Katılım oranından daha çok ‘Evet’ veya ‘Hayır’ kampanyasını destekleyenlerin kendisine destek veren seçmenleri sandığa götürebilme becerisi sonucu belirleyecek ve etkileyecek.
Dünkü Milliyet gazetesinde yayınlanan araştırma verilerine baktığımızda, kadınların erkeklere göre sandığa gitme motivasyonunun daha düşük olduğunu görüyoruz. Yine Güneydoğu ve Akdeniz bölgelerinde yaşayan seçmenler, diğer bölgelere oranla daha düşük oranda ‘mutlaka sandığa gideceğim’ diyor. Aynı şekilde AK Parti ve CHP seçmeni oldukça yüksek oranda %93 - %94 mertebesinde ‘mutlaka sandığa gideceğim’ derken, HDP tabanında bu oran Yaklaşık 5, MHP tabanında ise 10 puan daha az.
Bu nedenle,‘Evet’ veya ‘Hayır’ kampanyasını destekleyen siyasi partilerin 16 Nisan Günü kendi tabanlarını sandığa götürebilme becerisi ve 16 Nisan’a kadar geçecek süreçte ikna yeteneği Halkoylaması sonuçlarını belirlemede etkili olacak. Yoksa hiçbir bilimsel veriyi dikkate almadan, sandığa kimin gidip kimin gitmediğine bakmadan katılım şöyle olursa böyle bir sonuç çıkar tarzındaki sözler, bilimsel dayanağı olmayan laflardan öteye geçemeyecektir.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2017
9.02.2017
3.02.2017
21.03.2017
13.03.2017
6.02.2017
28.02.2017
26.02.2017
21.02.2017
14.02.2017