Ali BAYRAMOĞLU
Suriye'de 4,5 yılda 350 bin insan öldü. 12 milyon insan evsiz barksız, 2, 5 milyon aç sefil halde mülteci durumuna düştü.
Baş sorumlunun Esat olduğuna herhalde hiç bir şüphe yok.
Türkiye, Suriye'nin en uzun sınırı olan komşusu. Bu felaketin bir numaralı tanığı. Suriyeli mültecilerin yüzde 90'nın Türkiye'ye geldiği, sayının 2 milyonu geçtiği dikkate alınırsa sadece bu boyutuyla bile açık mağduru.
Türkiye iç savaşın başından beri keskin bir şekilde Esat karşıtı oldu.
Bunu siyasetin erdemi, halka karşı şiddete kuvvetli itiraz gerekçesiyle açıkladı, bölgede kurulacak demokratik, çoğulcu siyasi düzenlerin dış politikasıyla daha uyumlu, kendi gücünü daha pekiştirici olduğu fikrinden yola çıktı.
Ön yargısız ve insani gerekleri merkeze alan bir bakışla AK Parti hükümetinin bu politikasına itiraz etmek mümkün değildi, hala değildir.
Aksi tutumlar, Esat'tan yana tavırlar, ister ulusal çıkar, ister etnik ve ideolojik çıkar adına alınsın (ana muhalefet partisi bir örnektir) faydacı bir duruşa, vahşeti sindiren ve kendisine yontan “içe kapalı rejim” siyasetine işaret eder.
Ne var ki, doğru politika ekseni her şeye yetmiyor ve her şeyi tek başına açıklamıyor.
Nitekim daha ilk günden itibaren Türk dış politikasının tutturduğu bu ana eksen ciddi itirazlarla karşılaştı. İtirazın ana gerekçesi “mezhepçilik” suçlamasıydı. Esat'ın Alevi Suriye'nin de Nusayriliğin temsil edildiği tek devlet olması üzerinden, muhalefet AK Parti'nin Esat karşıtı politikasını Sünnici bir anlayışın varlığına bağladı.
Esat'ın kimliği ve Esat politikaları (350.000 ölü) bir teraziye konduğunda ikincisinin açık ara ağır basması mezhepçilik iddiasının Suriye bağlamında tümüyle anlamsız olduğunu gösterse de, muhalif siyasi algı bu istikamette çalışmıştır.
Gelelim şimdi işin asıl kritik noktasına, bu “doğru politika”nın nasıl işlendiği, nasıl yürütüldüğü meselesine...
Bu noktada karşımıza iki büyük hata çıkar.
İlki kestirim hatasıdır. Hükümet bundan 4 yıl önce Esat'ın 6 ay dayanamayacağını düşünüyordu. İktidar dilini bu kestirime göre keskin tuttu. Esat sonrası Suriye'nin oluşumu hakkında kendince etkin bir politika izlemeye karar verdi. Kimisi ideolojik olarak sıkıntılı muhalif grupları bile kısa süre için diyerek destekledi. İkinci hata da bu destek politikasının aşırı öz güveni ve esneklikleridir.
Bu, hataların doğrudan fiili sonucu olmadığı söylenebilir.
Ancak, her ikisini de Türkiye'nin politikalarına, özellikle AK Parti'ye yönelik algı açısından son derece olumsuz etkileri olmuştur. Nitekim ülkedeki Nusayri yoğunluklu bölgelerin tedirginliği, esnek sınır politikasının yarattığı tartışmalar, Arap Baharı ikinci evresinde Erdoğan'ın sert diliyle, AK Parti'nin Hamas, İhvan desteğiyle iç içe girmiş, iç ve dışta sert rüzgarlar estirmiştir.
Türkiye'nin özellikle muhalif İslami gruplarla ilişkisinin bugüne kadar taşınacak, IŞİD'le iç içe sokulacak, karıştırılacak izler taşıması bakımından yıpratıcı etkileri olmuştur. Değil mi ki, Kürt siyasi hareketi bugün bile bu imajın üzerinde sörf yapmaktadır.
Bunlar, şüphe yok ki, AK Parti'nin iki ciddi hatasıdır.
İç savaş başlayalı 4,5 yıl oldu. Arada Rojava meselesi, IŞİD tehlikesi ortaya çıktı. ABD liderliğinde uluslararası koalisyon IŞİD'le mücadeleye başladı. Bu durum bölge dengelerini, hatta Türkiye ile Kürt hareketi arasındaki ilişkileri Ankara'nın istemediği istikamette etkiledi.
Şimdi ise İran ve Rusya devreye girmiş bulunuyor. Ve rüzgarlar Esat'tan yana esiyor. İran ve Rusya Esat'ın arkasında. İran'ın Şii koridoru politikası belli, Rusya bölgede kökleşmeye çalışıyor. Her iki ülke de bunu Esat üzerinden yapmaya çalıyorlar. ABD'nin asıl meselesi ise Esat değil IŞİD. Ve bu koşullarda Esat hızla gidici görünmüyor. PKK-PYD'nin ABD ile ilişkilerinden sonra Rusya'nın Kürt hareketiyle ilişkileri de bir ihtimal olarak Türkiye'nin karşısında artık...
O zaman soru şudur: Türkiye'nin Esat'ın gitmesi talebini elden bırakmadan keskin politikasını esnetme zamanı gelmemiş midir?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
8.11.2025
6.11.2025
1.11.2025
30.10.2025
25.10.2025
23.10.2025
28.09.2025
20.09.2025
18.09.2025