Alper GÖRMÜŞ
AK Parti iktidara 2002’de geldi ama, onun seçimlerle yenilemeyeceği inancından kaynaklanan nihilist muhalif ruh hali o tarihte değil de, AK Parti iktidarının seçim dışı yollarla devrilemeyeceğinin idrak edildiği 2007’de başladı. Muhalefetin üstündeki kara bulutların ilk kez dağılmaya yüz tutttuğu bu tarihsel anda, 2007-2019 arasında laik nihilizmin koyulaşma-seyrelme-yeniden koyulaşma evrelerini gözden geçirelim...
Bu yazının geçtiğimiz perşembe günü yayımlanan ilk bölümünde muhalefet cephesinde yaşanmakta olan iki gelişmeye işaret etmiş, bunların birlikte ortaya çıkışlarının tesadüf olmadığını belirtmiştim.
Birincisi: 31 Mart seçimleriyle gelen başarı, yıllardır nihilizme varan derin bir umutsuzluk içindeki muhalif-laik sosyolojide ilk kez iktidarın kesin olarak (da) yenilebileceğine dair bir umut yaratmıştır.
İkincisi: Yeniden umutlanmayı sağlayan şey, yani seçim başarısı en temelde sert laik kimlikleşmede esnemeler olmasıyla mümkündü. Gerek eski seçim yenilgilerinden çıkartılan dersler gerekse de Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) liderliğinin tabanını bu doğrultuda sabırla “eğitmesi” sayesinde bu değişim önemli ölçüde başarıldı. (Bu değişim olmasaydı, CHP tabanı ne Kürtlerle bu kadar yakınlaşmayı, ne de mesela Ekrem İmamoğlu’nda mündemiç dindarlık dozunu sindirebilirdi.)
Yani laik muhalefetin yıllardır içinde bulunduğu koyu umutsuzluk halinin ortadan kalkmaya yüz tutmasını sağlayan şey, özünde kendi kimlikleşmesindeki esnemedir. (Laik kimlikleşmedeki bu değişim ve siyasette kurulacak yeni ittifaklar, önümüzdeki dönemde “laik sosyoloji”, “seküler muhalif kesimler” gibi kavramları bugüne kadarki netlikle kullanamamamız sonucunu doğurabilir.)
Geçen yazının sonuna düştüğüm notta, muhalefetin üstündeki kara bulutların ilk kez dağılmaya yüz tutttuğu bu tarihsel anda, 2007-2019 arasında laik nihilizmin koyulaşma-seyrelme-yeniden koyulaşma evrelerine yol açan başlıca gelişmeleri kronolojik bir sırayla hatırlatacağımı söylemiştim.
Burada, akla hemen şu soru gelecektir: Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarı 2002’de başladığına göre, laik nihilizm dediğiniz şeyi neden o tarihte değil de 2007’de başlatıyorsunuz?
Bu sorunun cevabı şöyle: Çünkü 2007’den önce bu kesimler umutsuzluk içinde değillerdi. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, bu irticacı partinin iktidarına yakın bir zamanda son vereceğine inanıyorlardı. O nedenle umutsuzluk, eski devlet unsurlarının açık niyetine rağmen AK Parti iktidarının seçim dışı yollarla devrilemeyeceğinin idrakiyle başladı. AK Parti’yi hal’etme girişiminin ardından 2007 seçimleriyle gelen büyük başarı, muhalefette uzun yıllar boyunca sürecek umutsuzluk sürecini başlattı.
Sıra geldi bu süreci kronolojik olarak izlemeye...
2007’den sonraki ilk umut ışığı: 2009 seçimleri
2007’deki Cumhuriyet mitinglerine katılan milyonlarca gösterici, Temmuz 2007 seçimleri için büyük bir umut yarattıysa da sonuç muhalefet için tam bir hezimet oldu. AK Parti seçimi yüzde 47’lik bir çoğunlukla kazandı. Bundan bir süre sonra Abdullah Gül parlamentoda cumhurbaşkanı seçilince, muhalefetin umutsuzluğu iyice koyulaştı.
Mart 2009 yerel seçimlerine gidilirken, muhalif kesimlerdeki nihilist ruh hali artık iyice kök salmıştı. Fakat sonuç, karalar bağlayacak kadar kötü değildi: AK Parti’nin oyu yüzde 38’e gerilemişti.
Seçimlerden hemen sonra Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ün köşesinde yer verdiği bir kadın arkadaşının sözleri, muhalif kanattaki iyimserliği özetliyordu:
“Pazartesi sabahı çok rahatlamış biçimde uyandım. Bu ülkede kendimi azınlık gibi hissediyordum. Azınlık olmadığımı, bu ülkenin asli unsurlarından, parçalarından biri olduğumu hissettim. Ülkemin halkına itimadım kalmamıştı. Tekrar güvenmeye başladım.”
Halbuki, 2007 seçimlerinin sonucunu milimi milimine bilen ve bu nedenle Emin Çölaşan’ın “erdemli tarhana” hakaretine maruz kalan Tarhan Erdem 29 Mart 2009 seçimi için “AK Parti’nin oyu yüzde 50-52” tahmininde bulunmuştu.
Ben o zaman Tarhan Erdem’in tahminlerinde bu defa yanılmasını ve seçim sonuçlarının böyle (AK Parti: Yüzde 38) tecelli etmesini büyük bir memnuniyetle karşılamış, şöyle yazmıştım:
“AK Parti, Tarhan Erdem’in öngördüğü gibi öbür partileri ağır bir hezimete uğratsaydı, bu partinin seçimlerde yenilemeyeceği inancı güçlenecek, demokrasi dışı arayışlara laik kesimlerden verilen destek daha da büyüyecek ve bugün Türkiye’nin havası kurşun gibi ağır olacaktı.”
2009 seçimlerinin getirdiği umut dalgası, Mayıs 2010’da, “o başında olduğu sürece CHP seçim kazanamaz” denilen Deniz Baykal’ın bir kaset komplosu neticesinde genel başkanlıktan istifa etmek zorunda kalması ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesiyle biraz daha ivme kazandı. Bu ivmede en önemli rol, Kılıçdaroğlu’yla CHP’ye iktidar yolunun açılacağını hararetle savunan ve CHP tabanında heyecana yol açan geleneksel merkez medyaya aitti.
CHP’ye oy veren milyonlarca seçmen bu sayede AK Parti’nin meşru yollarla, seçimle yenilebileceğine dair yeni bir umut peydahladılar. Ne var ki bu iyimser hava uzun sürmedi. AK Parti 2010 referandumunu yüzde 58, 2011 seçimlerini de yüzde 50 ile kazanınca, iktidarın seçimlerle gönderilemeyeceği düşüncesi ve korkusu iyice kökleşti.
Gezi: Kısa vadede umut, sonrasında umutsuzluk
Muhalefet saflarında, 2013’ün yaz aylarında iktidarın sonunun geldiğine dair yeni bir umut doğdu. Bunun nedeni kazanılmış bir seçim değildi, İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayıp bütün Türkiye’ye yayılan ve uluslararası bir ilgiye mazhar olan dev bir protesto dalgasıydı.
Beklentinin gerçekleşmemesi durumunda, Gezi ayaklanması muhalefetteki umutsuzluğu daha da artırabilirdi. 24 Haziran 2013’te, henüz direniş sürerken ayaklanmanın böyle bir sonuç doğurması ihtimalini şöyle değerlendirmiştim:
“Bu kadar büyük bir kalkışmanın (dahi) hükümeti devirmeye yetmediğinin görülmesinin, oradaki nihilizme varan koyu umutsuzluğu daha da artıracağı kanaatindeyim. Buna, sekiz ay sonraki seçimlerde muhtemel bir AK Parti zaferinin eklenmesi durumunda, umutsuzluk dayanılmaz boyutlara varabilecektir.” (“Selden geriye kalacak kum: Yoğunlaşmış laik nihilizm!”, T24, 24 Haziran 2013).
Öyle de oldu: 2014’ün bahar aylarında yapılan yerel seçimler ve yaz aylarındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri muhalefet açısından hüsranla sonuçlandı ve umutsuz ruh hali daha da pekişti.
Haziran 2015: Büyük umutlar...
Fakat 2015 Haziran seçimleri, hiç beklenmedik bir biçimde 2009 seçimlerinin ve Gezi isyanının yarattığından da büyük bir umut doğurdu; AK Parti, ilk kez tek başına hükümet kurabilecek milletvekili sayısına ulaşamamıştı çünkü.
Ne var ki 5 ay sonraki Kasım 2015 seçiminde AK Parti yeniden yüzde 50’ye ulaşınca, muhalefetin umutsuzluğu ve karamsarlığı da hiçbir dönemle karşılaştırılamayacak bir yoğunluğa ulaştı.
2015 seçimlerinden sonra laik nihilizmin yoğunluğunu etkileyecek son büyük gelişme, Türkiye’ye başkanlık modelini getirecek sistemin oylandığı referandum oldu (16 Nisan 2017). Referandumu AK Parti kıl payı kazandı. Bu sonuç, daha fazlasını uman iktidar partisinde moral bozukluğu, laik sosyolojide ise yeni bir umut yarattı; ta ki 24 Haziran seçimlerine kadar...
Seçim sonuçları, hatta belki ondan da çok CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin seçim gecesi sergilediği kötü performans, CHP tabanında tam bir şok etkisi yarattı.
Hiç kimse, 31 Mart 2019’daki yerel seçimlere böyle bir psikolojiyle hazırlanan CHP’nin o seçimden yıllardır biriken umutsuzluğu dağıtarak çıkacağını düşünmemişti. Fakat sonuç öyle oldu.
Bu sonucun nasıl hâsıl olduğunu bu yazının birinci bölümünde anlatmıştım.
Bakalım önümüzdeki aylar ve yıllar, şimdi ilk defa dağılmış görünen muhalefet nihilizmi hakkında nasıl bir tarih yazacak? Konuyu takip etmeye ve size aktarmaya devam edeceğim.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları

































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025