Berrin Sönmez
Kadın Bakanlığı'nın ilgasından bu yana AKP kadın politikası, kadının adını yönetim şemasından silmek üzerine gelişti. Öyle ki Kadın Bakanlığı yerine ihdas edilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ismi bile sürekli olamadı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına dönüştürüldü. Aradaki temel fark, sosyal politikanın ayrılmaz parçası olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün işlev ve işleyişini izleyerek görülebilir. Vaktiyle en aktif Genel Müdürlüklerinden birisiydi Bakanlığın. Sosyal hizmet kavramı, bakanlık isminde yer aldığından bu yana Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ismi var cismi yok denecek kadar âtıl hale getirildi. Laf ola beri gele misali uygulanmamak üzere hazırlanan beş yıllık Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı hazırlanırken akla gelir. Yine beş yıllık Kalkınma Planı hazırlanırken kadın bölümü için hareketlenir oldu. Özellikle bakanlığın ismi Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak değiştirilip iki bakanlık birleştirildiğinde genel müdürlük yeni bir işleve büründü. Bütün resmi metinlerden toplumsal cinsiyet kavramını silmek; eşitlik, cinsiyet eşitliği kavramlarının yerine adalet ve cinsiyet adaleti kavramlarını yazmak gibi ağır bir yük üstlendi. Ağır yük diyorum çünkü bu genel müdürlükte çalışanların pek çoğu toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesini önemseyen, kadının toplumsal statüsünü geliştirmek için çalışmaya hevesli insanlardı. Ancak sarı öküz misali toplumsal cinsiyet kavramını feda etmeyi kabullendiği andan itibaren Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü varoluşsal bir açmaza sürüklendi. Artık ismi var cismi yok, işlevsiz bir yapı halinde can çekişiyor. Ki, genel müdürlük isminin değişmesi de eli kulağında denilebilecek kadar yakındır sanırım. Zira Mahinur Özdemir’in bakan oluşuyla birlikte bakanlık çalışmalarında ‘kadının adı yok’ genel müdürlük isminde niye dursun deniliyordur muhtemelen.
Erdoğan, hukuku arkadan dolanan ayak oyunlarıyla 3’üncü kez Cumhurbaşkanı olup, kamu kaynaklarını, kamu gücünü sınırsızca kullanarak oluşturduğu adaletsiz seçim yarışını kazandığı bu dönemin son iktidarı olduğunu biliyor. Bu bilgiyle 2010 yılında dile getirdiği “kimse bana kadınla erkek eşittir dedirtemez” sözünü bu ülkenin toplumsal ve siyasal düzeni haline dönüştürmek için son şansı olarak kabul ediyor, bu yılı ve önümüzdeki yılları. Aile Bakanları da Erdoğan’ın planlarını zamanlama pratiği ile uyumlu çalışabilecek isimlerden seçildi yıllardır. Şimdi Mahinur Özdemir bakan ve bu durum KADEM’in dahi aile bakanları üzerindeki etki gücünün kırıldığı anlamına gelebilir. Ki yeni bakanın ayağının tozuyla, eski bakanların “cıss” olarak görüp ölçülü konuştukları bir konuda, nafaka karşıtı söylemi destekleyen sözleri pervasızca ağzına alabilmesi bu durumu işaret ediyordu.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü kendi varoluş nedenini yok etmeyi kabul ettiğinde işlevini yitirmişti ya bunun gibi Aile Bakanı olan kadın politikacılar da kurguladıkları ve az sonra yazacağım Aile çalıştayları ile kendi varoluşsal açmazlarına ilerlediklerini bir gün anlarlar belki. Umarım bütün kadın politikacılar, kadınların hepsi çok geç olmadan, yakınlarda bir gün anlasınlar: Kadının adı yoksa sizlerin karar verici konumlarınıza ihtiyacın kalmayacağı günler yakındır.
Aile Çalıştayına gelmeden biraz da toplumsal cinsiyet kavramından söz etmek iyi olabilir. Aileyi yıktığı, toplumu cinsiyetsizleştirdiği, dış kaynaklı proje olduğu gibi safsatalarla korku nesnesine dönüştürülen toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi, iki boyutludur. İlki kadın erkek eşitliği anlamı taşır. Kadınların ve erkeklerin geleneksel cinsiyet rolleri ile oluşturulan eşitsiz konumlarının eşitliğe doğru evrilmesini amaçlar. Örneğin ‘kadın erkeğin elinin kiri’ gibi kalıp yargılarla kurulmuş eşitsizlik, ‘göster oğlum, ört kızım’ şeklindeki çocuk yetiştirme yöntemleriyle bastırılmış kadınlık ve kışkırtılmış erkeklik algısının hakim olduğu bir toplum düzeni yaratıyordu. En basitleştirilmiş haliyle toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi, kadını değersizleştirip erkeği üstün kılan bu yaklaşımların yaratılıştan/doğuştan gelmediğini kabul etmektir.
Kurgulanmış, öğretilmiş cinsiyet rollerinin geleneksel kalıp yargılarla nesilden nesile aktarılması, toplumsal ve siyasal düzenlerde görülen patrimonyal ilişkilerle mümkün oldu. Babadan ve dededen, geniş anlamıyla atadan kalma usullerle eşitsizlik bugün de sürdürülmek isteniyor. Ataerkinin kuruluşundan günümüze sürdürülen bu kadın erkek eşitsizliği anlayışı, bizim dinimiz de değildir kültürümüz de. Çünkü bütün inançlar ve kültürlerde, farklı coğrafyalarda aynı şekilde görülür. Eski çağların küreselliğidir kısacası. Modern zamanlarda insan haklarının gelişmesi ve yüzlerce yıl süren kadın eşitlik mücadelesiyle dünyanın her yerinde kabul ettirilen kadının insan hakları kavramı toplum düzenine egemen olduğunda kırılmaya başladı ataerkil cinsiyet rollerinin etkisi. Hukuk sistemlerine kadının insan hakları kanun önünde eşitlik ilkesi kapsamında girdi. Kağıt üzerinde kalan kadının insan haklarının gündelik yaşama yansıması için toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinin yerleşik hale getirilmesi için de çok uzun ve zorlu mücadele halen sürüyor.
Kağıt üzerinde haklarımız var ancak hayatımızda bu hakları kullanmamızı önleyen engeller de var. Bu engellerin adı ataerkil cinsiyet rolleri. Ataerkil sistemin kurguladığı bu cinsiyet rollerinin doğal değil toplumsal olduğu bilinciyle doğumda ve ölümde eşitlik varsa yaşamda eşitlik kaçınılmazdır diyerek yıkmak gerekiyordu. Kısacası toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi toplum tarafından kurgulanan rollerle şekillendirilmiş cinsiyet rollerinin yarattığı eşitsizlik karşısında durmaktan ibaret. Allah’ın yarattığı ya da doğanın ürettiği değil ataların kurguladığı eşitsizlik karşısında eşitliği ana akım haline getirmektir, toplumsal cinsiyet eşitliği.
Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının iki boyutlu olduğu bilinir. Birisi kadın erkek eşitliği ise diğeri heteroseksist cinsiyet ilişkisinin tek tip cinsiyet ilişkisi kabulüne karşı çıkanların toplum hayatında eşit kabule erişmesi mücadelesidir. Kadın erkek cinsiyet kimlikleri standart cinsiyet kimlikleri değil, ortalama cinsiyet kimlikleri olarak kabul edilmeli. Örneğin insanı tanımlarken beş duyudan söz edilir. Ya da hareket kabiliyetini sağlayan organlardan söz edilir. İki ayak üzerinde yürüyen (Kur’anî, Arapça kavramla racul) gibi tanımlar gerçeğe aykırı değil ama gerçekliğin tümünü kapsamakta yetersizdir ve bu nedenle ortalama insan tanımıdır. İstisnaların sayılmayışı istisnaların yokluğu anlamına gelmez malum. Buna göre kadın-erkek cinsiyet kimlikleri ortalamadır ve ortalamanın istisnası olarak farklı cinsiyet kimlikleri ya da cinsel yönelimin, doğuştan veya yaratılıştan olmadığı anlamına gelmez. Fakat binlerce yıl boyunca patriarkal düzen kadınları ikincil konumda, eksik insan sayarken homoseksüelleri de köleleştirmişti. Kölelik yasaklandı, insanlık çağ atladı. Ancak eşcinsellere yönelik gizli kölelik hala sürüyor. Dolayısıyla erkek egemen sistemlerin ürettiği iki ezilmişlik, kadınlar ve LGBTİ+lar iki ezilen unsur olarak erkek egemenliğinin karşısında, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi içerisinde bir aradalar. Ataerkil erkekler tarafından cinsiyetçi politikayla ezilenlerin, aynı hukuki ve sosyolojik kavramla hak arayışı ve eşitlik mücadelesi yürütmesi son derece doğaldır.
Aile Çalıştayı ise Aile Bakanlığının, kadın ve LGBTİ+ karşıtı ataerkillerin sosyal mühendislik girişimine hizmet etme aracı olarak kurgulanmış durumda. Ataerkil sistemi sürdürecek politikaları yerli ve milli zannedenlerin ürettiği, hak gaspını meşrulaştırma amaçlı çalıştaylar yapıldı. Yapıldı diyorum ama bakanlık sitesinde 81 ilde yapıldığı söylenen bu çalıştaylarla ilgili açıklama, çalıştaylar tamamlanmak üzereyken yayınlandı. Toplum geneline duyurulmadan, iktidar ve iktidar yandaşlarının birbirlerini ağırladığı toplantılar yapılmış. Toplantıların içeriği de gayet muğlak başlıklarla, gizlenmeye devam ediliyor:
Genel Müzakere oturumu sonrası Tematik Tartışmalar başlıklı paralel oturumların tartışma konu başlıkları:
-Aile, Eşitlik ve Adalet
-Aile, Sosyal Kalkınma ve Refah
-Aile, Hayat Boyu Gelişim ve Öğrenme
-Aile, Çevre ve İklim
-Aile, Teknoloji ve Dijitalleşme
-Aile Odaklı Sosyal Hizmetler
Hak temelli oturumlar olduğunu düşündürecek açıklık yok bu başlıklarda. Üstelik kadın-erkek eşitliği karşıtı söylemin yükseldiğini iddia edebileceğimiz konuşmalar yapıldığına da kuşku yok. Her oturumun, her çalıştay tartışmasının LGBTİ+ düşmanlığı ile yoğrulduğunu bilmek için müneccim olmaya da gerek yok. Çünkü hak temelli olsaydı, eşitlik ilkesine sadık kalınır ve her toplumsal kesimin oturumlarda temsiliyeti sağlanırdı. Ki katılımcılar böylesi demokratik ve çoğulcu yöntemle davet edilmiş olsa, haftalar öncesinden bu çalıştayların yapılacağını bilirdik. Ancak şunu da biliyoruz ki katılımcıların görüş ve önerileri iktidarın iltifatına tabi tutuluyor bu toplantılarda. Yani kim ne söylerse söylesin peşinen tespit edilmiş görüşler seçilerek öneri listesine yazılıyor. Yıllar boyu denenmiş, defalarca şahit olunmuş AKP yöntemi böyle. Erdoğan, oluşturduğu paralel sivil toplum dünyasına duymak istediğini söyletir, duymak istemedikleri söylenirse kayda geçirmez, durum budur.
Bağımsız kadın örgütleri, feministler neden yoktu soruları bu çerçevede fazla anlam taşımıyor. Davet edilip gidilince bile o sözler o kağıtlara yazılmazdı. Diğer yandan es kaza davet edilenler de olabilir. İktidara yakın veya uzak kimi örgütler 81 ilden bazılarında o il müdürlerinin inisiyatifiyle eşitlik mücadelesi yürüten bazı örgütler veya kişiler katılmış olabilir. Toptan, katılan herkesi yandaş olarak isimlendirmem yine rahatsız edici gelecek, kategorize etme olarak eleştirilecektir. Fakat sonuçta çalıştay çıktılarını gördüklerinde, kendi sözlerinin yer almadığını anlayıp hak vereceklerdir sanırım. Hadi bir ihtimal payı bırakıp eğer çalıştay raporunda eşitlikçi görüşlere yer verilmişse, göndersinler inceleyip gerekirse özrümü dilerim.
Bu çalıştayların “aile hukukunu sil baştan yazma” girişimine altlık döşemek için yapıldığı besbelli. Laik Medeni Yasanın bir bölümünü oluşturan Aile Hukukunu sil baştan yeniden yazma hevesinin laik aile hukukunu eşitlikçi hükümlerle düzenleme amacı taşımadığı aşikar. Tersine aile hukukundan laiklik ilkesini silmek istediklerini herkes biliyor. Laik hukuk yerine dini hukuk zannettikleri veya topluma, kadınlara bu şekilde yutturmaya kalkıştıkları erkek egemenliğini yeniden aile hukukunda ikame etmek istedikleri ortada. Aile çalıştaylarının hizmet ettiği yer sonucu itibariyle ailenin güçlendirilmesi değil ataerkil sistemin aile içinde tahkim edilmesi olacaktır. Düzenleyen, katılan, erkek egemenliğine bilerek veya bilmeyerek hizmet eden kadınlara peşinen söylemiş olayım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024