Berrin Sönmez
Bazen bir şeylerin mevcuttan çok daha kötüye gitmekte olduğunu eylem ve söylemle değil eylemsizlik haliyle gördüğümüz durumlar yaşanabiliyor. Kötü gidişi görünür kılan suskunluklardan birisi pazar günü yaşandı örneğin. Ne olmadı ki kötü gidişi en bariz şekilde yokluğuyla göz önüne serdi, sorusuna son yazımda kısa bir alıntıyla cevap vereyim: “Bu yazıyı okuduğunuz saatlerde, her yıl olduğu gibi pek çok ünlü ismin ve muhtemelen kamu kuruluşları ile siyasi karar vericilerin benzeri mesajları içeren, kutlamalar ve etkinlikler yaptığını göreceksiniz.” Göremediniz. Ben de göremedim. Çünkü yapılmadı. Olmayanı görmemiz mümkün değildi. Fakat yapılmayanın, olmayanın yokluğuyla aşikar ettiklerine bakabiliriz.
Önceki yıllarda en üst düzey karar vericilerin himayesinde, öncülüğünde gerçekleşen, kamu kurumu etkinlikleri düzenlenen Dünya Kız Çocukları Günü'nde bu yıl kamudan “çıt” çıkmadı desem yeridir. Kız çocuklarına yönelik ayrımcılıkların ortadan kaldırılması, çocuk haklarından eşit yararlanması ve kendileri hakkında alınan kararlara katılımının desteklenmesi konuları temel hizmet alanına giren bakanlıktan sadece bir sosyal medya paylaşımı gördük. Ulusal ve uluslararası etkinlikler düzenleyip politika belgeleri yayınlaması ve eylem planları hazırlayıp hayata geçirmesi gereken bakanlık, sadece bir sosyal medya mesajı yayınlamakla yetindi bu yıl.
Kamu adına görebildiğimiz tek kutlama olan bu mesaj da kısacık içeriğiyle devasa sorunları göz önüne serdi. Anı değil geleceği işaret edeen, çocukların biricik özgün varlıklar olarak haklarını kullanabilme kapasitelerinin gelişmesine değil topluma aidiyetlerine odaklanan bir mesajdı. “Sizler yarınlarımızsınız” cümlesi, benmerkezci yetişkin söylemi. Hak temelli olmaktan uzak, toplumsal faydacılığı önceleyen politik mesaj yayınladı bakanlık. Küresel salgın bahanesiyle yapılmayan etkinlik ve eylem planları yerine, devlet sorumluluğu, hamasetle, gönül yakınlığıyla perdelendi bu mesajda. Kamu, Dünya Kız Çocukları Günü'nde lal oldu. Görmedi ve duymadı da aynı zamanda.
TİHEK kurumsal hesabında da hareket yoktu ama Süleyman Arslan, iyi dileklerini yayınladı, kız çocukları için: “Kız çocuklarını öteleyen, horlayan, dışlayan, özgürlüklerden yararlandırmayan, fırsat eşitliği tanımayan ve/veya sömüren zihniyetlerin kökünün kazınması dileğiyle…” Üç noktayla, sonsuzca alternatif sunarak kestiği cümlesini tamamlasaydı, kendisine ait “çocuk cinsel istismarı suçuyla erken evlilikler birbirinden ayrıştırılmalı” sözünün, kökünün kazınmasını dilediği zihniyete ait olduğuna değinmesi gerekirdi. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu Başkanı Süleyman Arslan, dünyada kız çocuklarına yönelik olumsuzlukların üç temel başlıkta toplandığını ve bunlardan birisinin çocuk yaşta evlendirme olduğunu biliyordur sanırım. Çocuk yaşta evlendirilenlerin yüzde dokuzunun kız çocukları olduğunu da bilmeli elbette. Dünya Kız Çocukları Günü'ne ilişkin mesajlarını bu bilgilerle yazmış olması gereken Arslan, 30 Eylül tarihli ve önceki yazılarımın konusu olan mesajla ayrıştırılmalı derken kastettiği çocukların evlendirilmesi sorununun kız çocuklarının aileler tarafından evlendirilmesini işaret ettiğini bilmeden yazmış olamaz.
Türkiye İstatistik Kurumu raporları çoğu zaman gerçeği bütünüyle yansıtmaktan uzak bulunmaktadır. Temmuz 2020 tarihli bülteniyle bir önceki yıla ilişkin verdiği, kız çocuklarının evlendirilmesine ilişkin veriler de özellikle 15 yaş ve altı çocukların zorla –zorla çünkü hukuken bu yaş grubunun rızası söz konusu değil- evlendirilmesini içermiyor. Ancak yine de fikir verebilir. Bültene göre bir önceki yıl 15-19 yaş grubundaki kız çocuklarının evlendirilme oranı yüzde 5.1’e gerilemiş durumda. 15 yaş ve altına ilişkin bilgi verilmese de yıllar içinde çocuk yaşta evlendirme oranlarının gerilediğine işaret ediyor bu bilgi. Değişen sosyolojik doku, Dünya Kız Çocukları Günü ilan edilmesini hazırlayan çocuk hakları temelli politikalar yönünde uyumlu görünüyor. Toplum kız çocuklarını çocuk yaşta erken ve zorla evlendirme alışkanlığından giderek uzaklaşıyor ve TÜİK dışında pek çok araştırmadan da izleyebiliyoruz bu sosyolojik değişimi. Ancak hâlâ kız çocuklarının erken ve zorla evlendirilmesini meşru görmeye ve bu yolla çocuk cinsel istismarını cezasızlık getirerek normalleştirmeye yönelen siyasi talepler, karar vericiler tarafından seslendiriliyor, yasa önerileri getirilebiliyor.
Toplumdaki çocuk hakları ve kız çocuklarının eşitliği yönündeki gelişmeleri tersine çevirme riski taşıyan bu söylemin TBMM kürsülerinde seslendirilmesine rağmen TBMM kürsüsünden Dünya Kız Çocukları Günü'ne ilişkin açıklamalar duymamak hayli tedirgin edici. Kız çocuklarının haklarına erişimi yönündeki olumlu gelişmelerin tersine çevrilmesi için harcanan onca çaba kötüye gidişin siyasi irade ile desteklendiğini gösteriyordu zaten. Şimdi siyasi iradenin kız çocuklarının haklarına erişimi yönündeki sessizliği anlamına gelen bu bir iki cılız ve hak temelli yaklaşımdan uzak mesajdan ibaret açıklamalar, kamu politikalarının tersine çevrildiğini göstermektedir.
İktidar blokuna, hükümete kız çocuklarının haklarına erişimini kolaylaştırıcı tedbirlerin alınması yönündeki sorumluluğunu hatırlatmakla da yükümlü olan muhalefet cephesinde de durum çok iç açıcı değil maalesef. CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca tarafından yapılan basın açıklaması dışında genel olarak muhalefet de lal oldu kız çocuklarına diyebiliriz. Devletin kız çocuklarına karşı üç maymunu oynaması, kız çocuklarına yönelik hak ihlallerini görmezden, duymazdan gelmesi basit bir gafletten çok öte olmalı. Önceki yıllarda yapılanın bu yıl yapılmayışı politika değişikliğinin göstergesi sayılır. Değişen politika yazık ki toplumun gidişatının aksi istikametini gösteriyor. Ancak darbe dönemlerinde hissettiğimiz bir sıkışmışlık hali olarak açıklanabilir. Siyasi literatürde bu gömlek bu bedene dar geliyor, deyimiyle işaret edilen, devlet aklının toplumsal taleplerin çok gerisine düşmüş olma halinin sonucu bu durum.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları






















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.11.2025
3.11.2025
19.10.2025
12.10.2025
4.10.2025
21.09.2025
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025