Bülent KORUCU

Arpalık döndü
13.01.2015
1699

 Türkiye’nin ekonomik krizle boğuştuğu yıllarda sık duyduğumuz bir kelime vardı: Arpalık.

Devlet imkânlarının eş dost ve akrabalar arasında talan edilmesini anlatırdı. Ekonomi dibe vurup, devlet duvara dayanınca mecburi istikamet bazı tedbirler alındı. Kamunun küçülmesi, devletin asli görevi olmayan alanlardan çekilmesi ve harcamaların disipline edilmesi en önemlileriydi. Ekonominin dayattığı mecburiyet kısa süreli koalisyon hükümetlerinin, su akarken testi doldurma telaşıyla şişirdiği kadrolara tedbir alınmasına yol açtı. Kamuya işe alınacakların sınavla seçilmesi iyi bir adımdı.

Tarihi, bir daire olarak tanımlayan tezin doğruluğu mu? Yoksa biz ülke olarak kendimiz mi inşa ediyoruz bu kısır döngüyü bilmiyorum. Ne yazık ki başladığımız noktaya doğru hızla sürükleniyoruz. Devlet ihalelerinin az sayıda ve belirli kişiler arasında pay edilmesi, kalanların sadece onların taşeronuna dönüşmesi önemli bir sorun. Kitleler bunun zararını zamana yayılmış biçimde hissedecek. İhale kanunlarındaki istisnalar ve denetim kurumlarının devre dışı bırakılması daha pahalıya ve daha kalitesiz üretimin önünü açıyor. Duble yollarla ilgili “iki-üç sene ömürlü asfalt döküldü” itirafı somut örneklerden. Kadrolaşma ve arpalık kavramının dönüşünün zararını ise halk kısa sürede görüyor.

AK Parti, iktidarı gittikçe artan bir iştiha ile devlette kadrolaşıyor. Arpalık kavramını hortlatacak şekilde ölçüsüz ve hukuk sınırlarını zorlayan bir iştiha bu. Gün geçmiyor; bakanlar, milletvekilleri ve parti yöneticilerinin yakınlarını konu alan haberler yayınlanıyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç’un ‘VIP torpil’ adını verdiği listeleri açıkladığı toplantılar neredeyse periyodik hale geldi. Bunun adı nepotizmdir (akraba-eş dost kayırma) ve demokrasilerde büyük günahlardan biridir. Her şeye rağmen tepedeki 300-500 kişinin yakınlarıyla sınırlı kalsa belki sineye çekilebilir. Geldiğimiz noktada devletten ihale alan taşeron firmaların bile parti kartviziti aradığı öne sürülüyor. Yukarıdaki ilişkiler yumağı modellenerek en kılcala kadar indiriliyor. İl başkanları vali, ilçe başkanları kaymakam gibi yetki kullanıyor.

Özel şirketler bile negatif ayırımcılık yapsa hukuk önünde hesaba çekilir. Bir partiye, etnik ya da başka sosyal kimliğe ambargoyu kimsenin babasının şirketinde dahi uygulatmazlar. Ama kamu görevi fiilen böyle negatif ayırımcılığın uygulama alanı haline geliyor. Söz konusu tek tipleştiriciliğin ilkesel yanlışlığın ötesinde zararları var. Öncelikle devleti vergileriyle finanse edenlerin hakkına tecavüz. Vergiyi sadece iktidar partisi mensuplarından toplamadığınıza göre temel ve evrensel insan haklarından olan çalışma hakkı yandaşlar arasında dağıtamazsınız. Ayrıca hizmet alanlar açısından da hak ihlali. Aynı hizmeti daha kaliteli alabilecekken, donanımı yetersiz ve torpil psikolojisiyle işini savsaklayan bir kitle kadrolara dolabilir. İşi hak eden mağdur, kamuyu finanse eden vergi mükellefi mağdur ve hak ettiği hizmeti alamayan mağdur…

AK Parti bunu öylesine pervasızlaştırıyor ki işe alımları tamamen sübjektif kriterlere dayandıracak adımlar atıyor. Yazılı sınavları hükümsüz kılacak düzenlemeler yapıyor. Danıştay daha birkaç gün önce Adalet Bakanlığı’nın mülakatla bu işlemleri gerçekleştirme girişimini durdurdu. Benzer kararlar başta Milli Eğitim olmak üzere birçok bakanlıklar için veriliyor. Ancak iktidar yılmıyor ve hukuku arkadan dolaşacak ve kamuyu arpalık haline getirecek teşebbüsleri sürdürüyor. Uzun süredir 2010 KPSS’sindeki yolsuzluk iddialarını ısıtıp piyasaya sürmesi de bu sebepten. Gerçekten bir hırsızlık varsa hesabını sormak için beş yıl bekleyeceğine ve  böylesine sündüreceğine gereğini yerine getirmeli. KPSS iddiaları, ‘arpalık operasyonu için örtme işlevi görüyor’ algısı iyice pekişiyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar