Cemil ERTEM
Cuma günü akşam üzeri ekim ayı imalat sanayi kapasite kullanım oranlarının geçen yıla göre, 1.5 puan artarak 76.4’le beklentinin üzerinde gelmesini bir TV kanalında yorumlayan sanayiciler adeta birbirlerini tekrar edercesine şu vurguyu yapıyordu; ‘İşler ve beklentilerimiz olumlu yönde gelişiyor ancak bununla yetinemeyiz, burası bize yetmez, burada kalmakla ısrar edersek de zaten var olan durumu da koruyamayacağız ve geriye gitmeye başlayacağız.’
Türkiye ekonomik alanda, elinde bulundurduğu araçlarla (var olan para ve maliye politikaları, bunları uygulayan kurumların yapısı ve zihniyeti vb) gelebileceği en iyi yere gelmiştir. Orta Vadeli Programa ve bunun gibi üretilen persfektif metinlerine baktığımızda bir ‘patinaj’ durumunu çok rahat okuyorsunuz. Yani artık tercihler yapılıyor; örneğin büyüme ve cari açık ya da yüksek faiz, düşük tasarruf oranı arasında tercih yapmak zorunda kalıyorsunuz.
Daha önemlisi sektörel ve yapısal tercihler de bir müddet sonra yapmak zorunda kalacaksınız. İşte bu bir eşik ama çok tehlikeli bir eşik... Bunu örnekleyeyim:
Cari açığı ‘büyükler’ veriyor
TÜİK’in 2012 yılı için açıkladığı dış ticaret istatistiklerinde, bu yıl ihracatın yüzde 62.6’sını KOBİ dediğimiz, küçük ve orta boy işletmelerin karşıladığını görüyoruz. Yine bununla birlikte 10 kişi ve altı istihdam eden firmaların ihracat ve katma değer katkısında hatırı sayılır bir artış var. Öte yandan ithalatın, özellikle cari açığın ikinci en önemli kalemi olan ara malı ithalatını da ağırlıklı olarak ilk büyük 500 firma yapıyor . Yani Türkiye’de dış ticaret açığını büyükler verirken, küçükler cari açığa pozitif katkı yapıp fazla veriyor. Tabii burada bu firmaların dışa açıklık oranları önemli ancak katma değer artışında da KOBİ’lerin önde olduğunu düşünürsek, emek verimliliği yerine teknoloji verimliliğini kullanan küçük işletmeler öne çıkıyor ve bunlar aslında yeni bir orta sınıfı da oluşturuyor.
Şimdi Türkiye, elindeki cari program ve kurum ve bunların toplam zihniyeti ile hem şimdilerde öne çıkan KOBİ ekonomisi destekleyip hem de işsizliği aşağıya çekemez. Çünkü KOBİ’leri, verili şartlar çerçevesinde desteklese, ciddi bir istihdam kaybına uğrayabilir. Çünkü ihracatçı küçük işletmeler, az işçiyle, teknoloji ve kafa emeğini öne çıkaran yoğun katma değer üretiyor. Böyle olunca vasıfsız emeğe dayanan, teknoloji yoğun olmayan ve çok işçi çalıştırıp emek verimliliğine dayalı kâr eden büyük işletmeler geriye gidecek ve istihdam azalışı olacak. Tabii tekstil, inşaat ve geleneksel demir-çelik girdisine dayanan ve dayanıklı tüketim aletleri üreten sektörler de geriye gidecek. Öte yandan dev tekeller olarak örgütlenen bu iş çevrelerinin, finansal ortaklıkları da var bu yapılar da yüksek faiz, hızlı kredi çevrimi, ithalata dayalı ve değerli TL’sına dayanan kur istikrarı istiyor (Sayın Başbakan’ın faiz lobisi dediği bir yerde budur işte...) Bu yapı, aynı zamanda, hem emek yoğun sömürüyü yüksekte tuttuğu için hem de faiz ve rant gelirlerinden azami ölçüde yararlandığı için, ülkedeki gelir dağılımını da her geçen gün bozuyor.
Yeni dönem yeni program!
Şimdi hükümet, anti-tekel düzenlemelerle, elindeki stratejik işletmelerle ve altyapı ile yüksek teknolojiye dayalı KOBİ ekonomisini destekleyen, stratejik alanlarda ise elindeki devlet işletmelerini, yönetimi kamuda kalmak üzere, menkul kıymetleştirerek, ektinleştirip dünya markası yapacak bir programı, savunma sanayi, enerji gibi alanlardan başlatsa...
Bu yol, hiçbir şekilde devletçi bir yol değildir, tam aksine piyasacı ve liberal bir yoldur. Tabii böyle bir dönüşümün başlıklarını bile yazmaya bu köşe yetmez ama burada anlatmak istediğim; tam şimdi Güney Kore’nin 1997’den başlayarak yaptığı dönüşümü, günün ve Türkiye’nin şartlarında, yapacak aşamaya geldiğimizdir.
Bu aşamanın adımlarını da attık. Örneğin 2013 başında çıkan enerji piyasasını düzenleyen yasalar, Rekabet Kurumu’nun etkinleştirilmesi ve bağımsız çalışması, TMSF’nin ve BDDK’nın işlevi, IMF’nin kovulması, Başbakan’ın TİM ve MÜSİAD gibi kurumların söylediklerini dikkate alarak, gerekli talimatları vermesi, Ekonomi ve Bilim, Sanayi Teknoloji Bakanlıklarının ciddi çabaları ve nihayet TCMB’sının, neredeyse kendisine kanunla tanınan çerceveyi aşarak istihdamı da gözeten bir para politikasının adımlarını atması... Öte yandan enerjide atılan adımlar bence bütün bu dönemin en önemli hamleleridir. Ve inanın hem içeride hem de dışarıda, yakın çevremizde kopan kıyametin bir nedeni de budur.
Bu hafta da Borsa İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Kemal Yılmaz, Enerji Borsası için yoğun bir çalışmanın devem ettiğini söyledi. Ayrıca Yılmaz, İslami Finans Merkezi’nin kurularak borsa çatışı altında çalışmaya başladığını söyledi. Hazine, bu konuda Dünya Bankası ile bir anlaşma da imzalamış. İstanbul, Londra’dan sonra bu alanda ikinci merkez olacak. Ve bu da, girişim sermayesini ve bizim yukarıda anlattığımız teknoloji yoğun KOBİ ekonomisini öne çıkaracak bir adımdır.
Korkuyorlar; çünkü...
Ancak... Bildiğiniz ve tahmin ettiğiniz çevreler, hem bu çabaların nihayete varmasını hem de benim yukarıda başlıklar itibariyle örneklediğim yeni bir büyüme ve kalkınma modelini veya benzerini engellemek için her türlü taklayı atıyor. Örneğin, şu yerli otomobil tartışması böyle bir tartışmadır. Bu süreçte Türkiye’nin çok önemli bir markayı satın alması da engellenmiştir (Bu ikinci Devrim otomobili skandalıdır). Bu marka, biliyorsunuz uçak motoru da yapıyordu. Örneğin böyle bir markayı Makine-Kimya alsaydı ve iyileştirdikten sonra, menkul kıymetleştirerek, Türkiye ekonomisine kazandırsaydı, ulusal ve küresel pazarda kimlerin tekerine çomak sokulurdu, kimler bu devletçi ekonomi, ‘liberalizm’ ayaklar altında diye ayağa kalkardı da vergi vermeyen ve devlete dayananak büyüyen tekelleri görmezdi... Ya işte böyle, bunlar da bizim ‘endişeli’ tekelci sermayenin Erdoğan korkuları... Bunları yapar mı yapar, sonuçta tekel patronlarına randevu vermeyen ama TİM’i, MÜSİAD’ı iki saat dinleyen bir Başbakan’dan bahsediyoruz...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018