Cemil KOÇAK
Yabancılara karşı göstermeye pek meraklı olduğumuz hoşgörü edebiyatının altında yatan gerçeklerle yüzleşmeye cesaretiniz var mı? Evet, şu meşhur, fakat unutulmaya yüz tutmuş 301. maddenin geçmiş zamanlardaki sabıkalarından söz ediyorum.
1926 yılında kabul edilen Türk Ceza Kanunu’na göre Türklüğü tahkir ve tezyif etmek suçtu ve cezası da üç yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapisti. Ancak dava açılabilmesi için Adalet Bakanlığı’nın TBMM Başkanlığı’ndan izin alması gerekiyordu. Gayri müslim azınlıklar hakkında açılan Türklüğü tahkir davalarına ilişkin olarak literatürde pek bilgi olmadığını da belirtmem gerekiyor. Başbakanlık arşivinde Türklüğü tahkir ettikleri gerekçesiyle gayri müslimler hakkında 1926 ile 1942 yılları arasında açılmış çok sayıda dava dosyası bulunmaktadır. Elden geçirebildiğim toplam dosya sayısı ise 554’ü bulmaktadır.
Azınlıklara dava yağdı
Bu dosyalarda, davaya konu olan olaya ilişkin tutanakları da bulmayı ümit etmiştim. Bu tutanaklar, ister olayın olduğu yerdeki/andaki kişiler tarafından ihbar üzerine tutulmuş olsun, isterse resmî görevliler tarafından tutulmuş olsun ya da isterse hepsinin birlikte tutmuş olduğu olsun, bize hangi olayların, nelerin, hangi ifade tarzlarının, hangi tutumların Türklüğü tahkir olarak algılandığını ve yorumlandığını ve ihbara konu olduğunu göstermesi bakımından hayli bilgilendirici olabilirdi. Dönemin Türk milliyetçiliğinin yaymış olduğu ideolojik algılayış/kavrayış, neyi Türklüğü tahkir sayıyordu sorusunu bu açıdan yanıtlamak, son derece bilgilendirici olurdu. Ama maalesef bu bilgi tabanından yoksunuz. Çünkü hiçbir dava dosyasında ilgili tutanaklar bulunmuyor. Gayri müslimler ve yabancılar hakkında dava açılması taleplerinde 1935 senesine kadar onaylanmamış hiçbir başvuru yoktur. Ancak bu tarihten sonradır ki, bu eğilim radikal bir dönüşüme uğrayacaktır.
Azınlık mensupları hakkında açılan davaların tamamının Türklüğü tahkir davası olduğunu söylemek de yanlış olur. Davaların çok büyük bir kısmının Türklüğü tahkir davası olduğu doğrudur, fakat bu başka davaların hiç söz konusu olmadığını da göstermez. Aksine, daha az sayıda olmakla birlikte, farklı suçlamalarla da değişik davalar açılmıştır.
Davalar daha çok gayri müslimlere açılıyordu
Biraz da karşılaştırmalar yapmalıyız: Acaba Müslümanlar hakkında da aynı ya da benzer suçlamalarla dava açılıyor muydu? Genel bir gözlem, bu soruyu ikiye ayırarak yanıt vermenin gereğine işaret ediyor. Müslümanlar hakkında da Türklüğü tahkir ettikleri için dava açılıyordu. Fakat bunlar sayıca çok çok azdır. Neredeyse ihmal edilebilir bir orandadır. Müslümanlar hakkında daha ziyade hükûmete, orduya, yasalara ve meclise hakaret ettikleri gerekçesiyle dava açılıyordu. Elimizde bulunan belgelerden hareketle hiçbir kısıtlamaya ihtiyaç duymadan söyleyebiliriz ki, Türklüğü tahkir davaları münhasıran gayri müslimler hakkında açılmıştır! Elimizdeki belgelerin yalnızca 1926 ile 1938 yılları arasında açılan davalara ilişkin olduğunu belirtmeliyim. Oysa arşiv katalogları 1952 yılına kadar uzanmaktadır ve hepsini taramış bulunmaktayım. Söz konusu on iki yıllık dönemde açılan bütün davaların da bunlardan ibaret olduğunu söyleyemeyiz. Arşivde yaptığım çalışma sırasında, 1924 ve 1928 yıllarına ait hiçbir dava dosyası bulunmadığını saptadım. Bu yıllarda hiç dava açılmamış mıydı, yoksa dava dosyaları arşivde mi bulunmuyordu sorularına doyurucu ve kesin bir yanıt vermekten uzağız. Muhtemelen arşivde bulunanlar eksik olmalıdır.
- 1925-1927 yılları arasında açılan davaların yaklaşık % 60’ı gayri müslimler hakkındadır. Hakkında dava açılan Müslümanların lakabı olarak dava dosyalarında Arap, Arnavut, Afganî, Dağıstanlı, Kürt, Bağdatlı ve Acem sıfatlarının kullanılması da dikkat çekicidir. Bu, dönemin genel özelliğinin yansıması olarak kabul edilmelidir. Müslüman olmakla birlikte etnik köken itibariyle “yabancı” olarak telâkki edilenler her zaman için gözetim altında tutulmak isteniyordu. Yönetim, bu grupların ne kadar Türk oldukları/sayılacakları konusunda tereddütlü ve kuşkuluydu. Türklük/Türk olmak, bu anlamda içerik olarak (henüz ve hâlâ!) tartışılan bir kavramdı. Ve genellikle de kavramın kâğıt üzerindeki tanımıyla gündelik hayattaki/uygulamadaki tanımı birbiriyle çakışmıyordu!
- 1929-1932 yılları arasında Türklüğü tahkir davalarının yaklaşık olarak % 53’ünün gayri müslimler hakkında açıldığını görüyoruz. Gayri müslimlere açılan dava oranı ilk dönemde Müslümanlara kıyasla neredeyse 24 ve ikinci dönem için ise 21 kat fazladır! Elbette bu oran grupların nüfus içindeki oranlarına göre hesaplanmıştır.
- 1933-1937 yılları arasında gayri müslimler hakkında Türklüğe hakaret etmekten dolayı açılan toplam 240 adet dava bulunmaktadır. Ancak 1933 ve 1934 yıllarında hiç dava açılmamış olduğu görünmektedir, çünkü bu yıllara ait sadece iki adet dava vardır. Bu yıllarda hiç dava açılmamış mıydı, yoksa dava dosyaları arşivde mi bulunmuyordu sorularına doyurucu ve kesin bir yanıt vermekten uzağız. Ancak bu tarihlerde dava sayısının dramatik azalışını düşündürecek hiçbir neden yok gibi görünmektedir. O nedenle bu dönemde açılan davaların arşivde bulunmadığı sonucuna varmak daha makul bir açıklama tarzı olacaktır. Görüldüğü gibi, dava sayısının birden bire arttığı göze çarpıyor. Eğer 1933 ve 1934 yıllarında da dava sayısı bu ölçüde artıysa, bu takdirde bu dönemin dava sayısının dramatik olarak artmış olduğunu söyleyebiliriz. Unutulmasın ki, bu döneme ait elimizdeki toplam dava sayısı yalnızca 1935, 1936 ve 1937 yıllarına aittir. Bu rakamlar, Türklüğü tahkir davalarının yaklaşık olarak % 46’sının gayri müslimler hakkında açıldığı anlamına gelmektedir. Oran gayri müslimler için Müslümanlarla karşılaştırıldığında neredeyse 23 kattır!
- 1938-1946 yılları arasında gayri müslimler hakkında Türklüğe hakaret etmekten dolayı açılan toplam sadece 8 adet dava bulunmaktadır. Ancak bütün dava dosyaları 1938 yılına ait olup, diğer yıllarda açılmış herhangi bir dava görülmemektedir. Diğer yıllarda hiç dava açılmamış mıdır, yoksa dava dosyaları arşivde mi bulunmamaktadır sorularına doyurucu ve kesin bir yanıt vermekten uzağız. Ancak bu tarihlerde dava sayısının dramatik azalışını düşündürecek hiçbir neden yok gibi görünmektedir. O nedenle bu dönemde açılan davaların arşivde bulunmadığı sonucuna varmak daha makul bir açıklama tarzı olacaktır. Yine de bütün bir İkinci Dünyâ Savaşı döneminde hiç dava açılmamış olması akla yatkın gelmiyor. Bu rakamlar, Türklüğü tahkir davalarının yaklaşık olarak % 18’inin gayri müslimler hakkında açıldığı anlamına gelmektedir. Oran Müslümanlar için açılan davaların neredeyse 9 katıdır.
Türk milliyetçiliğinin davalar üzerindeki etkisi
Eğer rakamlardan hareketle bir sonuca ulaşmak mümkünse, tek-parti döneminde, sıradan ve gündelik Türk milliyetçiliğinin görünmeyen yüzü ile karşılaşan gayri müslimlerin toplumsal hayatın pek çok alanında karşılaştıkları sorunlardan birinin de Türklüğü tahkir davaları olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Anlaşılan gayri müslimler, cemaatlerinin dışında, gündelik ve kamusal hayatın içinde kendilerine daha çok hâkim olmak ve kendilerini daha çok kontrol etmek zorundaydılar. Muhtemelen üzerlerinde görünmeyen bir tehdit hissediyorlardı. Hangi davranışlarının, tutumlarının ya da sözlerinin kim ya da kimler tarafından nasıl değerlendirilebileceğini asla bilemezler ve tahmin edemezlerdi. En küçük bir taşkınlık belirtisi sonucu belirsiz bir dava ile sonuçlanabilirdi.
Okuyucu bu noktada, şimdiye kadar yapılageldiği gibi, gayri müslimlere karşı gösterilen/gösterildiği ileri sürülen “hoşgörü/tolerans” düzeyini bir kez daha test etme imkânına sahiptir. Son zamanlarda Türk milliyetçiliğinin doğuşu ve gelişimine ilişkin araştırmalar, bize artık bu konuda yeterli fikir vermiş bulunmaktadır. Kısaca söylemek gerekirse, sadece gayri müslim azınlıklar değil, fakat Müslüman azınlıklar da, yönetimin kendilerine karşı gösterdiği siyasî güvensizliğin sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaklardır! Türk milliyetçiliğinin dönemden döneme değişen/farklılaşan içeriği bu katlanmanın boyutlarını şekillendirmiştir. Dönemin Türk milliyetçiliğinin hiçbir zaman resmen ırkçılığa varmadığını ileri sürmek, bütün bu verilerin ışığında sanırım epey ileri gitmek anlamına gelir. Ortaya konulan veriler/örnekler, “vatandaşlık bağı”ndan çok “kan bağı”na verilen değeri açıkça göstermektedir! Türklüğü tahkir davalarının “Vatandaş Türkçe Konuş!” kampanyası ile yakından bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Bu sloganlar ve bunun yarattığı gündelik atmosfer, sanırım dava açılmasını kolaylaştırıyordu. Muhtemelen gayri müslimlerin gündelik hayat içinde toplumun her kesimine yönelik eleştirileri dava açılması için yeterli oluyordu. Bu eleştirilerin sert olması da gerekmiyordu herhalde. Her türlü gündelik basit eleştiri, nihayet Türklüğü tahkir davasına rahatça dönüşebilirdi. Muhtemelen dönüşmüştür de… Fakat böyle bir ihtimal karşısında toplum içinde ve gündelik hayatta çekingen cemaat üyelerini de gözümüzün önüne getirebiliriz. Bir basit alış-veriş sırasında itiraz(lar), kendilerine yönelik nezâketsizliğe karşı itiraz(lar), devlet dairelerinde basit ve sıradan işlemler sırasındaki olağan tahammülsüz-lük(ler), dava ile mi sonuçlanıyordu? Herhalde örnekleri vardır. Bir başka örnek daha akla geliyor: Müslüman ve gayri müslim genç erkeklerin diğer cemaatten genç kızlara karşı olan tutumlarında ve sert karşılıklarda da aynı sonuç mu söz konusu oluyordu? Kişisel anlaşmazlıklar, rekabetler, düşmanlıklar da aynı sonucu mu doğuruyordu? Bütün bu sorulara karşı olumlu yanıtlar verme eğiliminde olduğum halde, neden-sonuç ilişkisini kanıtlayabilecek olgulardan yoksunum. Amacım, bu meseleye dikkat çekerek, elinde bilgi ve belge bulunanların bunları açığa çıkarmalarını sağlamaktan ibarettir.
“Vay!… Türklüğü Tahkir Etti Ha?… (Vâ[lâ]-Nû[rettin]) (1933)
“Gazetelerde bir cinayetin tafsilatını okuyorsunuz. Sevgilisini vuran adam, bu fecî fiiline mazeret diye, ‘o kadın Türklüğü tahkir etti!’ iddiasını ileri sürüyor. Türklüğü tahkir?… Kanun, bu küstahlığı yapacak olanları cezalandırdığı için, pek çok kimseler de buna dayanarak çapraşık vaziyetlerden zeytinyağı gibi üste çıkmak maksadıyla attıkları tokadın, soktukları bıçağın, kırdıkları her türlü potun, hatta kıydıkları canın mübahlığını böylece izah ediyorlar: ‘Efendim, Türklüğü tahkir etti de, hamiyetim kabardı. O alçağa, onun için haddini bildirdim!’
Düşmanını, rakibini, alacaklı yahut vereceklisini, kendisini sorguya çeken mektepteki hocasını, hulâsa hoşlanmadığı, zıtlaştığı, korktuğu veya ezmek istediği insanı, karakol köşelerinde süründürmek isteyen pekçok cebbar, zalim ve ceberrutlar aynı bahaneyi buluyorlar: Ben seni bir kere Türklüğü tahkir ettin diye lekeleyeyim, başına çorabı öreyim de, sen sonra aksini ispat için, düştüğün ağdan kurtulmak üzere çırpın, çabala dur!
Aynı maddeden dolayı Aksaray’da oturan bir ellilik hatuncağızı, Beşiktaş’ta manavlık eden bir bilmem ne efendiyi, cehaletimizden lakabını ‘Acem’ koyduğumuz bir Azeri ırkdaşı yahut namuskâr bir vatandaş olan ve bütün işlerini bizimle gören bir Simon Efendiyi töhmet altına sokmak istiyorlar… Peki ama bu insanlar Türklüğü niçin tahkir etmiş olsun?… Ne zihniyetleri, ne mevkileri, ne menfaatleri buna imkân verir!… Hem Türklük gibi yüksek bir mevcudiyet, yıl on iki ay her önüne gelen tarafından tahkir edilebilir mi?… Kimin ne haddine?… Doğrusu bu gibi davaların sık sık açılması ve haberlerinin gazete sütunlarında gün geçmeden okunması bile bizi rencide ediyor. Artık bu maddeyi şarlatanlıklarına âlet etmek isteyenlerin çanına ot tıkansın… Yok, hayır: kânunumuzdan ‘Türklüğü tahkir edenler cezalandırılır’ maddesi kaldırılsın demiyorum. Bilakis, onun işaret ettiği cezaya asıl bu şarlatanlar çarpılmalıdır… Zira bu büyük mevcudiyeti hasis hislerine ve menfaatlerine âlet ederek tahkire kalkışanlar asıl onlardır.”
BASINDAN HABERLER
Milliyet gazetesinin 29 Ekim 1929 tarihli bir aberini aşağıda aktarıyorum:
“Günün Adliye Haberleri… Filmdeki Köpeğin Adına Türk Demişler…
Dün üçüncü cezada yeni bir Türklüğü tahkir davasının rüyetine devam olundu. Maznunlar, film tüccarlarından Avram, Matteo ve Hüseyin Hüsnü efendilerdir. Davanın mevzuu şudur: Maznunlar bir çocuk filmi getiriyorlar. Bu filmde bir köpek ve bir de maymun vardır. Köpeğin adı[na] ‘Türk’ demişler!… Köpek filmde birçok gülünç vaziyetlerde bulunuyor ve bu sûretle Türklük eğlence mevzuu oluyor. Geçen celsede maznun vekili filmin tetkikini istemişti. Müddei Umumî Muavinlerinden Abdurrahman B[ey] ve maznunlardan Avram ve Mateo ile tercüman olarak avukat Hüsnü Beylerin huzûrunda ve mahkeme salonunda tetkikat yapılmıştı. Dünkü muhakemede bu rapor okundu. Raporda köpeğe ‘Türk’ adı takıldığı ve birçok yerlerde tahkiri mütazammın kelimeler bulunduğu bildiriliyordu. Muavin Abdurrahman B[ey] evrakı okumak istediğinden, dava iddianamenin serdi için 30 Teşrinievvele tâlik olundu.”
Milliyet gazetesinin 31 Ekim 1929 tarihli bir haberinde de davanın sonucunu okumak mümkündür::
“Günün Adliye Haberleri… Türklüğü Tahkir Davası İntaç Edildi…
Getirdikleri bir filmde köpeğe ‘Türk’ adını vermiş olmasından dolayı haklarında Türklüğü tahkir davası açılan film tacirleri Avram, Mateo ve Hüseyin Hüsnü Ef[endi]lerin muhakemesi dün üçüncü cezada rüyet ve intaç olundu. Dünkü celsede Muavin Abdurrahman B[ey] iddiasını dermeyan etmiş ve ‘Her ne kadar filmde ‘Türk’ adlı bir köpek varsa da, gösterilmemiş bulunması, muhteviyatını bilerek getirdikleri sabit olmadığından ve icraatı cürmü de sabit olmadığından beraatlerini isterim’ demiştir. Maznunların vekili müdâfaasını yaptı. Neticede, üçüncü cezâ heyeti hakimesi, uzun süren bir müzakereden sonra iddia makamının esbabı mucibesile maznunların beraatine ve filmin müsaderesine karar vermiştir.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016