Cemil KOÇAK
Bu sorunun güncel politik gelişmelerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Aksine, belki yeteri kadar heyecan verici değil ama, burada sadece tarihsel yöntem açısından günlüklere değineceğim. Heyecanlı olmayabilir, fakat kesinlikle zevkli bir uğraş.
Günlüklere gelince… Günlükler, anılarla karşılaştırıldığında çok daha az sayıdadır. Tıpkı anı yazma alışkanlığı ve kültürü gibi günlük tutma alışkanlığı ve kültürü de yaygın değildir. Tabiî bunun en başta gelen nedeni, toplumda okur-yazar kesimin son derece düşük olmasıdır. Nihayet askerler, memurlar ve tüccarlar dışında anılarını yazmaya değecek, günlük tutmayı gerektirecek bir toplumsal gelişmeden söz edemeyiz. O hâlde bu düşük sayıya razı olarak konuya girmemiz gerekir.
Küçük ayrıntılar efsaneleri yıkar
Günlükler anılarla kıyaslanmamalıdır. Sıcağı sıcağına, günü gününe, hatta saati saatine yazıldıkları için gelecekte olacaklardan etkilenmemiş metinlerdir. Bu bakımdan gerçeğe yakın olma ihtimalleri daha fazladır. Günlük sahibinin ne olursa olsun özellikle yanlış bir şeyi, yanlışlığını bilerek günlüğüne aktarması, pek de beklenilmeyen bir durumdur. Bu, günlüklerde yazılanların her zaman için doğru olduğu anlamına elbette gelmez. Fakat günlükte yazılı olan kayıtlar, en azından haftanın, günün ya da saatin haberleridir. Kronoloji esası neredeyse hiç bozulmaz. Bir önceki haber, belki ancak birkaç gün sonra bizzat yazar tarafından tekzib edilebilir. Tarihsel kayıt bakımından, eğer sehven bir yanlışlık yoksa, kat’îyet arz eder. Ama olmamış, yaşanmamış olsa da, tam o sırada ne gibi havadislerin kulaktan kulağa yayıldığını ya da beklenildiğini öğrenebiliriz. Anılarda ise genellikle bu türden ayrıntılar artık atlanır ve doğrudan sonuca geçilir. Bu bakımdan günlükler, kronolojinin günü gününe izlenmesinde çok yararlıdır. Bazen hiçbir yerde bulunması imkânı olmayan günlüklerde, küçücük ayrıntılar ile günün anlam ve önemi açığa çıkarılır. Tabiî ki, günlüklerin yanlış ve temelsiz haber içermeleri ihtimali de yüksektir. Bu, bir niyet meselesinden öte, metodolojik soruna tekabül eder. Bilgiler, duygular ve düşünceler, günlükte karışıktır ve özenle ayrılması gerekir. Olanla olması istenen arasındaki sınır ince bir çizgidir. Aynı konuda ve aynı tarihlerdeki günlüklerin sayıca çok olması, karşılaştırma imkânını artırdığından, ayrıntı düzeyindeki bilgilerimizi çoğaltır. Küçük ayrıntılar, geçmişe ilişkin yaratılan efsaneler ile mücadelede çok yararlıdır.
Disiplin gereği günlük tutmak
Ancak günlüklerin her zaman tarih kaydı ile tutulmadığı da gözlenir. Bazen cep ajandasının içinde yer alan günlük notları, araya tarihsiz çıkılmış notlarla da dolu olabilir. Cep ajandası sadece bir günlük değil, fakat aynı zamanda unutulmaması gereken notlar defteri olarak da kullanılmış olabilir. O zaman bu türden notları tarihlendirmek mümkünse, bu artık araştırmacıların dikkatine kalmıştır.
Günlükler, bir de kişisel yakın ilişkilerin açığa çıkarılması bakımından anlamlıdır. Çok kez akrabalıklar, yakın ahbaplıklar, dostluklar, âile bağları, günlüğün içinden çıkıp gelebilir. Anılarda yer bulamayan, kolayca unutulmuş, hafızalarda yer etmemiş günlük gaileler, günlüğün içinde sıkışmış bizi beklemektedir.
Günlükler, galiba daha ziyade askerî tarih açısından ağırlık taşıyorlar. Günü gününe not edilmiş cephe harekâtına ilişkin metinler bir hayli yaygındır. Atatürk’ünkiler de buna dahildir. Günlüklerin daha çok, neredeyse tamamının askerler ve asker kökenliler tarafından tutulması, öncelikle meslekî bir disiplini akla getiriyor. Anlaşılan askerlerin bu türden bir disipline daha bir yatkınlıkları vardır. Aldıkları eğitim ve yaşadıkları, onları bu konuda disiplinize ediyor olmalıdır. Siviller de günlük tutuyorlar elbette, fakat bizde sayıları daha azdır. Askerler arasında ilk akla gelen isimler, günlükleri son yıllarda yayınlanan İsmet İnönü ile Fevzi Çakmak’ınkilerdir. Nihat Erim’in günlükleri de yine son yılların önemli yayınlarındandır. Âsım Us’un günlüğü ise, siyasî tarihimiz bakımından özel bir yer teşkil eder.
Günlüklerden anılara geçiş
Günlükler, ileride anıların yazılmasına temel teşkil etmek üzere de tutulmuş olabilir. Bazı anılar, yıllar sonra bu günlüklere dayanılarak kaleme alınabilir. Eski küçük ayrıntılar, anı sahibinin hafızasını canlandırabilir ve geçmişin yeniden hatırlanmasında önemli katkı sağlayabilir. Böylece hem günlük hem de anı sahibi olan yazarlarla da karşılaşabiliriz. Her iki metnin birden elimizde bulunması genellikle pek az rastlanan bir durumdur. Bazı yazarlar, anılarının başında metnin eski günlüklerden yararlanılarak hazırlandığını da belirtebilirler. Hem günlüğün, hem de anıların yayınlanmasına pek rastlamayız. Yine de merak edilmesi gereken bir nokta olduğu gibi kalıyor: Acaba anı sahibi, günlüğünden anıya geçerken, günlüğünü ne ölçüde kullandı? Ne ölçüde kullanmadı? Günlükte yer alıp da, anılarda artık yer almayan ayrıntılar var mıdır? Varsa nelerdir? Bu aktarma işlemi sırasında hangi saiklerle davranıldı? Yazar, günlüğünde yer alan bazı kısımları sansür etme gereğini duydu mu? Duyduysa eğer nerelerini ve neden? Acaba değiştirmeler de oldu mu? Bütün bu sorulara araştırmacının verebileceği yanıtlar çok kez olmayabilir. Yine de soruların gündemde kalması yararlıdır; belki bir gün bir başkasının yanıtı olabilir. Unutulmuş sorular, yanıtları da imkânsız hâle getirir. Yanıt, soruda saklıdır. Soru, yanıttan önce gelir.
Günlük, tehlikeli ve tehditkar olabilir
Günlüklerde rastladığımız ruh, genellikle anılarda rastladığımızdan daha naiftir. Güncelin heyecanı ve saflığı, en çok günlüklerde bulunur. Her satırı, bir yandan olanı, bir yandan da olması arzu edileni yansıtır. Kişinin içinde yer aldığı grubun, cemaatin, köyün, kasabanın, kentin ya da toplumun genel beklentilerini, arzularını, kinlerini, nefretini, sevinç ve üzüntülerini, tutumunu, dünya görüşünü açıklar.
Günlükler de, tıpkı anıların âkıbeti ile karşılaşabilirler. Genellikle yayınlanmak üzere kaleme alınmadıkları için bir yerlerde unutulurlar ya da bırakılırlar. Sonra, genellikle mirasçılar bu günlüklerle karşılaştığında, onların yayınlanması ya da yayınlanmaması, artık onların kararına kalacaktır. Bazıları, bırakıldıkları yerlerde unutulmaya terk edilebilirler. Bazıları, bir şekilde elden çıkarılabilir. Metinlerin âkıbetleri artık şansa ya da tesadüflere kalmıştır. Yayınlanmaları ancak bu sürecin sonucunda mutlu sona ermeleri anlamına gelir. Bazılarını mirasçılar yayınlamak isterler. Fakat o zaman da, tıpkı anı metinleri gibi, günlüklerin bazı kısımlarını değişik nedenlerle yayınlamaktan kaçınabilirler. Bunu açıkça yazanlar da vardır, sansürlenmiş kısımların asla bilinememesine neden olacak şekilde, hiçbir açıklamada bulunmayanlar da vardır. Günlüklerin kısaltılmış olup olmadıklarını anlamak çok güçtür. Bu bakımdan araştırmacının yapabileceği pek bir şey kalmamıştır. Orijinal metni olmayan bir günlükle baş başa kalmıştır çünkü… Yine de, daha önce yazıldığı belirtilen bir cümleye ya da olaya yapılan bir atıf, eğer çıkarılmışsa, araştırmacının dikkatini çekmelidir. Hiçbir zaman yayınlanmayacağı düşünülerek kaleme alınmış olan günlüklerin saflığını, başkaca bir metinde bulmak neredeyse imkânsızdır. Kişinin kendisi ile dertleştiği, kendisini aynada aksettirdiği ve bundan dolayı bir çekinme de duymadığı satırlardır bunlar… Tabiî ki, hiçbir metin sansürsüz olamaz. Günlükler de, tehlikeli ve tehditkâr bir metin özelliği ve potansiyeli taşıyabilirler, tıpkı anılar gibi… Günlük ve anı sahibinin ve mirasçılarının bu bakımdan telâşa kapılmalarını gerektirecek koşullar da olabilir ve bu tutum anlayışla karşılanmalıdır. Herkesin kahraman olmasını beklemek gerçekçi sayılmaz. Otobiyografi ya da biyografi yazacak olanlar için günlükler ve anılar, hiç kuşkusuz temel kaynaklardır. Bunlara özel evrak olarak adlandıracağımız, ama bizde hemen hemen hiç bulunmayan malzemeyi de eklemek gerekir. Zaten bu malzeme olmadığı içindir ki, biyografi, bizde hiç gelişmemiş ve bu malzeme olmaksızın da gelişme imkânı olmayan bir alandır.
Ya Mektuplar?
Elbette burada mektuplardan söz etmemek olmazdı. Özel mektuplar ve mektuplaşmalar, araştırmacıların rüyasını gördükleri malzemelerdir. Bunlara hatta dilekçeleri dahi ekleyebiliriz. Bizde daha çok edebiyatçıların mektupları tanınmıştır. Ünlü edebiyatçılara ait çok sayıda mektup da yayınlanmıştır. Ancak özel mektupların yayını, biraz da bu alanla sınırlıdır. Başkaca mektuplaşmaların yayını istisnaîdir. Tabiî politik kişiliklerin özel mektupları, iştah açıcı malzeme niteliğindedir, ama ne var ki, hayli nadirdir.
Mektupların ve kartpostalların üslûbu, ilişkinin yakınlık derecesini gösterir ve yazarın o andaki girdabı, hepsi bu sayede yeniden canlanabilir. Hitap tarzları, alt-üst ilişkisini; saygılı üslûp ya da teklifsizlik, aradaki ilişkinin niteliğini gösterir; ricalar, hatırlar, araya adam sokmalar, ısrarlar, tehditler, bütün bunlar, geçmişin kıvrımlarını bize aktarır. Kartpostalın seçilişi, mektup kâğıdının türü, inceliği, kullanılan mürekkep, el yazısının biçimi, zarfın üzerindeki adres, hitap tarzı, bütün bunlar incelenmeye değerdir. Herbiri bize bir şeyler söyleyebilir. Fakat yine öncelikli husus, sorular sormayı bilebilmektir. Bu ince ayrıntılar olmadan, biyografi yazmaya kalkışmak, tatsız tuzsuz bir metin hazırlamaya girişmek anlamına gelecektir. Ama bu türden bir karışımı kim yemek isteyecektir ki?
Sadece kişinin özel mektupları değil, kişiye gelen mektuplar da ve hatta belki dilekçe olarak adlandırılabilecek talep mektupları da zikre değerdir. Kişiye gelen mektuplar da aynı açılardan incelenebilir. Kişiye gelen rica mektuplarının ayrıntılı bir tasnifi, dönemin pek çok alanında toplumun ve toplumun değişik kesimlerinde yer alan insanların bize hiçbir şekilde ifade edemeyecekleri ve etmedikleri küçük hakikatleri aktarır. Hem önemli bir zatın ilişki sistematiğini öğrenmek, hem de kendisinin hangi kapıları açabileceğine ilişkin bir izlenim edinmek ve nihayet küçük insanların dertlerinin, ricalarının, torpillerinin neler olduğunu bize göstermek bakımından çok yararlıdır. Küçük insanların dünyasını anlamak ve onlara kulak vermek, ancak onların bu türden dilekçe benzeri yalvar-yakar mektuplarından geçer. Basit ve sıradan insanlar, bir yandan kamusal nitelikte dilekçeler yazarken, bir yandan da özel ilişkiler sistematiği dahilinde, bir şekilde temas kurabileceklerine inandıkları ve sorunun çözümünde muhtaç gördükleri önemli pozisyondaki kişilere çok sayıda mektuplar yazmış olabilirler. Bu mektupların hitap şekilleri, saygı ifadeleri, retorikleri, övgü standardı ve yaratıcılıkları, kendilerini tanımlama şekilleri, bütün bunlar bize dönemin günlük ve sıradan hayatına nüfûz edebilme imkânı tanır.
Fotoğraflar da konuşur
Fotoğrafları da tarihsel malzemenin bir unsuru olarak değerlendirmek gerekir. Toplu fotoğraflar, kişilerin geçmişteki ilişkilerini ele verir. Âile fotoğrafları, genellikle akrabalık ilişkilerinin çözülmesine katkıda bulunur. Arkadaşlık ve yakın dostluklar, fotoğraf karelerinde kendilerini açığa vururlar. Eski fotoğraflar, kentlerin, kasabaların, köylerin eski hâllerine doğru bir yolculuktur. Kılık kıyafetler, duruşlar, bakışlar, tebessümler ya da ciddîyet, bütün bunlar, geçmişin bir ânını ortaya çıkarmak ve analiz etmek için malzeme niteliğindedir.
Okuma metinleri
En eski tarihli günlüklerden biri olan Âsım Us’un notları her bakımdan ilginç olmanın dışında, en kapsamlı olandır da. Son yıllarda YKY’dan çok güzel günlükler yayınlandı: Fevzi Çakmak’ın, İsmet İnönü’nün, Kâzım Karabekir’in, Nihat Erim’in günlükleri ilk akla gelenlerdir. Benim çok daha eski tarihte yayına hazırladığım Samet Ağaoğlu’nun günlüğü de hatırlanmalıdır. General Cemil Conk’un Balkan savaşı ile Çanakkale’de tuttuğu günlük de uzun yıllar önce yayınlanmıştı. Bu arada çok uzun yıllar once yayınlanmış bir yazıya atıfta bulunmam da gerekir: Türk Dili, (Günlük Özel Sayısı), Cilt: XI, Sayı: 127, (Nisan 1962).
İSMET İNÖNÜ’NÜN GÜNLÜĞÜNDEN KESİTLER
- 4 Mayıs 1937: Atatürk ile B.E.H. Dersim mütaalası
- 5 Mayıs 1937: Dersim için mütalaa yazdım.
- 17 Eylül 1937: Sabah çok mesut, neşeli ve sakin buluşma. Salonda konuşma. Mutabık. İyi. Bira fabrikası. İstasyon. Beraber gidiş.
- 18 Eylül 1937: Dersim malumatı Mecliste.
Karar. Çekilme kararı.
- 21 Eylül 1937: Kâzım Paşa kongreye gitmemi tavsiye etti. Karar vermiştim. Atatürk öyle karşıladı. Mükâmele ve temaslar: Resimlerini gördüm, bana hiddetli durmak için çatkın görünüyorsun gibi geldi. Öyle anlamlı… Odaya girerken düşündüm taşındım, en doğru kararı sen verdin dedim. Güldü. Bir şey söylemedi. Yalnız kalmak istemiyordu. Salonda şu bu vesileyle görüşme. Gazi ile temas. Ben sordum: Demek bana çok dargın değilsin! Cevap: Hayır, hepsini unuttum. Eskisi gibi arkadaşım ve kardeşimsin. İmza da attı. K. Atatürk. Ve işaret etti, kâğıdı aldım. Sonra ben de yazdım, o da kâğıdı aldı. Beni sevmediğin devirde de verdiğim emek boş imiş dedirtmeyeceğim sana: anlamadı. Anlatmak istediğim: İsmet’e verdiğim emekler boş imiş dedirtmeyeceğim sana. Yazdığım bu. İçeride ve dışarıda eskisi gibi sakin ve yakın temaslar. Ama hep yarı bırakıp gitmemi istiyor. Akşam Bay Celâl Bayar ile Heybeli’de.
- 1939: İstanbul’da Rauf [Orbay] Beyle görüşme ihtimali. Rauf Bey’in işi olmamış. Olduğu gibi duruyor. Evvela Dahiliye’deki kaydın sebebini yerinden öğrenmek lâzım.
- 25 Nisan 1941: Ankara’nın hava bombardımanında ne yapacağımızı konuştuk. Ankara’daki çocukları nakletmek lâzım.
84 Ağustos 1941: Askerin ekmeğini kesmişler.
16 Kasım 1943: Numan [Menemencioğlu] Kahire konferansını anlattı. Celâl Bayar üs verelim. Köprülü, muahededen bile vazgeçelim, karışmayalım. General Pertev, General Çalışkan konuştular, fena tesir ettiler.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sovyetler boğazlarda imtiyaz talep etmişti
9.02.2016 - Sovyetler Montrö Antlaşmasını değiştirmek istedi
3.02.2016 - Türk sovyet anlaşması 1945 yılında feshedilmişti
26.03.2016 - Sadece donanmayla mı? Çok zor...
19.03.2016 - Sıkıyönetim bildirilerini hatırlarken
13.03.2016 - Sosyalistlerin hatırlamak istemediği tarih
5.02.2016 - Başarısız bir ‘ihtilal’ daha var
28.02.2016 - Bitmeyen Halkevleri meselesi
20.02.2016 - İttihat ve Terakki Cemiyeti CHP’ye sesleniyor
13.02.2016 - CHP ‘propaganda bürosu’nun önemini keşfediyor!
7.02.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları










































































































































































Neden Niçin Sebep
Niye kalksın başörtüsü yasağı? Sen Cem evlerine müsade ediyor musun.? Kürtlerin özgürlüğüne müsade ediyor musun? Sen hiç hristiyan devlet memuru gördün mü kamusal alanda. Ermeni Soykırımını inkar eden Kürt katliamlarını görmezden gelen devlete karşı çıktın mı? Kemalistlere başörtüsünden kız, kemalistlerin ittihatçıların işledikleri soykırımı suçlarını ve diğer suçları görmezden gel. Sahte uyduruk kemalist ittihatçi yalan türk tarihine inan. Niye kalksın başörtüsü yasağı?