Demiray ORAL

Darbe cezalandırıldı fakat mutsuzum
24.09.2012
2805

 Saymadım ama iki günde herhalde yüz küsur adet Balyoz haberi, izlenimi ve köşe yazısı okudu bu gözler.

Onlardan birinde, karar sonrası Silivri ortamını anlatan şu ifade vardı: “Medyanın ilgisine isyan eden sanık yakınları ise ‘Yeni mi hatırladınız, biz iki senedir burada linç edildik. Neredeydiniz’ diyerek tepki gösterdiler.”

Medyanın ilgisine isyan hâlindeyim ben de. Hatta kendime de...

Neredeydi hakikaten medya?

Takvim yaprakları 16 Aralık 2010’u gösterdiğinde köşe yazarından, tecrübeli muhabirine kadar tüm medya oradaydı, ben de dâhil.

Silivri’de ilk duruşma vardı o gün.

Ertesi gün ve sonraki birkaç gün medya tıpkı şimdiki gibi Balyoz’dan geçilmiyordu.

Sonra... Sonrasında birkaç gazetenin Silivri’yi mesken tutan emektar muhabiri haricinde medya ajans haberciliğine terk etti meydanı. Anadolu Ajansı’nın geçtiği haberler, âdet yerini bulsun hesabı sinek kakasından hallice büyüklükte yer aldı sayfalarda.

Arada birkaç kuvvet komutanının tutuklanması misali “flaş” gelişmeler ya da mahkemede yaşanan vukuatlarla hatırlıyorduk bir yerlerde Balyoz diye bir davanın görüldüğünü. Ardından yine rutine dönülüp, sinek kakası haberciliği sürüyordu.

Yüz küsur celse işte böyle geçti ve son duruşma günü geldi.

Medyada birkaç gündür yine Balyoz’dan geçilmiyor ve ne hazin çelişkidir ki başından beri bu soruşturmaya en çok karşı çıkıp, şimdi de verilen karardan en mutsuz olanlar, yani Balyoz’un mutsuz medyası bu davayı aynı zamanda en az izleyenlerdi.


Bugün, pek çoğu haklı görünen yargı süreciyle ilgili çelişkileri bayrak yapanlar, yaklaşık iki sene boyunca o çelişkilerin yaşandığı duruşmaları gazetelerinde, televizyonlarında en az yansıtanlar oldu.

Bizim gazete Balyoz belgelerini yayımladığında takınılan tavrı hiç unutmuyorum.

Aynı medya ortaya çıkan binlerce sayfalık Balyoz belgeleriyle, görev kâğıtlarıyla, krokilerle, CD’ler ve ses kayıtlarıyla ilgili her şeyden şüphe etti. Şüphe etmedikleri tek mevzu, ordu içinde gerçekten bir darbe hazırlığının olabileceğiydi.

Belgeleri araştırmak yerine adeta içgüdüsel bir şekilde onların sahteliğini kanıtlamanın derdine düştüler.

Misal kimi televizyonlar o dönem “kadrolu” hâle getirdikleri eski askerleri sabah- öğle- akşam yemeklerden sonra yayına çıkartarak komik argümanlarla orduyu aklamaya çalışıyorlardı.

Bir haber kanalında katıldığım programda, tuğ mu tüm mü olduğunu şimdi hatırlamadığım emekli bir general daha ağzımı açar açmaz lafımı kesip büyük bir hiddetle taarruza geçmiş ve şöyle demişti: “Sen Taraf yazarı olarak gördün mü bu Balyoz belgelerinin orijinalini?”

Doğal olarak görmediğimi, çünkü bu belgeleri Taraf’ın kupon karşılığı vermediğini, sadece gazeteden bir ekibin incelediğini söylediğimde ise şu cevabı almıştım: “Bak görmemişsin bile... Görmediğin belgelerin gerçek olduğuna nasıl inanıyorsun?”

Kamera şakası mı acaba diye etrafa baksam epey kamera görüp öyle olduğuna inanacağım için ciddiyetimi korumaya çalışarak, “Bakın ben Bayrak Planı’nın da orijinalini görmedim. Siz gördünüz mü (cevap yok), ama 12 Eylül darbesi sanırım oldu” diyebildim.

İşte medyanın vaziyeti böyleydi, fakat aradan birkaç ay geçtikten sonra bu kez Gölcük’teki askerî karargâhın gizli bölmesinde, hem de askerî yetkililerin denetiminde yapılan bir araştırmada Balyoz’un yeni belgeleri bulununca sanırım “oyun bitti” dediler. Ve ondan sonra Balyoz duruşmalarını iyice âdet yerinde bulsun kıvamında takip etmeye başladılar.


Bakın ben, ordunun içinde AKP hükümetini yıkmak için oluşmuş bir cuntanın varlığından, yani bir darbe teşebbüsünden zerre kadar kuşku duymuyorum. Fakat aynı zamanda darbenin adil bir şekilde yargılamadığından da kuşkum yok, maalesef.

Bunu şu nedenle yazdım.


Balyoz’un mutsuz medyasının
 davayla ilgili fikri takibi bıraktığı günlerde, sanık bir subayın eşiyle muhabbet etmiştim.

O subay, plan semineri esnasında başka bir yerde olduğunu kanıtlayanlardan biriydi. Eşi, o zaman yazmamam kaydıyla şu minvalde yakınmıştı: “Biz de farkındayız ordunun içinde hükümete karşı bazı oluşumlar olduğunun. Fakat inanın bu davada o kadar çok masum sanık ve öyle büyük hukuki skandallar var ki. Her duruşmada bir skandal ortaya çıkıyor. Sadece iki büyük gazete ve televizyon bu duruşmaları hakkıyla izleyip, manşet yapsa her şey bambaşka olurdu.”

Ben de benzer fikirdeyim.

Keşke Balyoz’un mutsuz medyası en başından beri bu davanın “sahteliğini” kanıtlamaya çalışmak yerine sadece duruşmalarda olan biteni cesaretle haberleştirseydi.

O zaman belki benim gibi düşünenler, bu memlekette ilk kez bir darbe teşebbüsünün cezalandırılmasına rağmen neden bu kadar mutsuz olduklarını düşünüp durmazlardı.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar