Erol KATIRCIOĞLU
Sokaklarda öldürülmeyi göz almış ve “Haysiyet!” diye bağırarak koşturan Arapların gerçekten de istediklerinin “haysiyet”, yani “onur” olduğunu anlamakta zorluk çekenlerimiz olabilir. Tıpkı, onca haksızlığa ve onca gencini kaybetmiş olmaya rağmen “Barış!” diye bağıran Kürtlerin istediklerinin yalnızca “barış” olduğunu inanmakta zorlanan insanlarımız olduğu gibi.
Son beş yılda dünyada bundan öncekilerden çok daha derin bir “ekonomik kriz” yaşanıyor ve biz çoğu kez yaşadığımız bu krizin yalnızca bir ekonomik kriz olduğunu düşünüyoruz ama gerçekte bu krizin ardında derin bir “siyasi krizin” olduğu da bir gerçek.
Bu siyasi kriz, ulus-devlet çatısı altına deyim yerindeyse “tıkıştırılmış kimliklerin” kendi hayat tercihlerini yaşamak üzere yükselttikleri yeni taleplerin, varolan “temsili demokrasi” ile karşılanamamasından doğan bir krizdir. “Temsilcilerin”, “temsil ettikleri kitlelerin” yararına değil de kendi çıkarları peşinde koşup kendilerine çeşitli imkânlar sağlayan sermayenin yanında yer aldıkları ortaya çıktıkça, kitlelerin de “temsilî demokrasiyle” olan ilişikleri kopuyor. Onun için de bu krizleri atlatmanın yolu öncelikli olarak “siyasi krizin” çözülmesini gerektiriyor.
Bu konuda en düşündürücü örnek sanırım Avrupa Birliği macerası. Avrupa Birliği’nin kurucuları, milliyetçilik ve pazar paylaşımının sonucu yaşadığı iki dünya savaşıyla milyonlarca insanını kaybetmiş bu yaşlı kıtada bir daha savaşlar olmasın diye, bir Avrupa Birleşik Devletleri kurmak için böyle bir girişimde bulunmuşlardı. Nitekim atılan birçok adımdan sonra 1999’da ortak bir pazar kurmak için ortak bir para politikası oluşturdular ve Avro’ya geçtiler.
Mademki Avrupa ortak pazarı kuruluyordu, mademki bütün farklı kimlikli insanlar bu pazarda üretici, emekçi ve tüketici olarak yer alacaklardı, o zaman bütün bu farklı insanların bir “Avrupalı kimliği”altında entegre edilmeleri gerekiyordu. Nitekim aynı tarihlerde Amsterdam Antlaşması’yla göçmenlerin Avrupa’ya nasıl entegre edileceğiyle ilgili kurallar benimsendi vs.
Fakat aradan geçen 15 yıla yakın bir süreden sonra şimdi fark ediyorlar ki ne Avro’ya geçiş ve ne de Avrupa Kimliği’ni oluşturmak için konulan kurallar pek bir işe yaramamış.
Bir gün gelir farklı risk primleri olan ulus-devlet ekonomileri aynı para birimi altına geçtikten sonra birbirleriyle entegre olurlar beklentisi de, farklı etnik ve inanç kimliklerinin bir gün gelir bir Avrupalı kimlik altında entegre olur beklentisi de gerçekleşmemiş.
Bütün çabalara rağmen Avrupa’nın farklı (yüksek) risk düzeyleri olan ülkeleri Avro’dan çıkıp devalüasyon yapamadıklarından bir türlü ekonomik krizden kurtulamazken, farklı kimliklerin taleplerini karşılayabilecek bir demokrasi üretmediğinden dolayı da bugün Avrupa Birliği tarihinin en derin kimlik krizini yaşamakta.
Örneğin Paris’in arka sokaklarındaki her akşam onlarca arabanın göçmen gençlerce yakılması, planlanan entegrasyonun pek de işe yaramadığının bir göstergesi olduğu gibi Avrupa Merkez Bankası’nın aldığı tedbirlere rağmen ekonomik krizin gölgesinin Avrupa’yı terk etmemesi de bu sorunun göstergelerinden bir diğeri.
Bütün bunları yazmamın nedeni de siyasi tarihimizde yeni bir sayfa açmak üzereyken Avrupa’nın düştüğü hatalara düşmemek gerektiğinin altını çizmek. Kurulacak yeni Türkiye’nin başarısı kendine nasıl bir demokrasi oluşturacağıyla ilgili. Eğer yalnızca “temsilî demokrasiyle” yetinecekse ne Kürtlerin ve ne de diğer farklı kimliklerin taleplerini tatmin etmesi mümkün bence. O nedenle de daha başlangıçta farklı kimliklerin taleplerini içeren “katılımcı” bir demokrasiyi tanımlayan bir anayasanın çerçevesini çizmek gerek. Başkanlık sistemiyle böyle bir katılımcı anayasa nasıl bağdaştırılabilir bilmiyorum ama, bildiğim, bir toplumun toplum olabilmesi, artık, kendi geleceğinin biçimlenmesine“temsilciler” aracılığıyla değil “bizzat kendisinin katılımıyla” mümkün.
Önümüzde duran Avrupa’nın henüz başaramadığı böyle bir demokrasiyi inşa etmek. Bunun başarılması da bunu ne kadar istediğimize bağlı.
Biraz daha cesaret!
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025