Erol KATIRCIOĞLU

Erol KATIRCIOĞLU
Erol KATIRCIOĞLU
Tüm Yazıları
Batı düşmanlığı yeniden
20.01.2016
1935

 “Bizim medeniyetimiz, yani İslam medeniyeti” diyerek konuşan kişilerin düşünce dünyalarının ardında bir “Batı medeniyeti” karşıtlığı taşıdıkları açık. Bu düşüncenin bu ülkenin insanlarının hamurunda bayağı yerleşmiş bir düşünce olduğu da… Neresinden baksanız Osmanlı’nın yıkılışı “Batı” tarafından gerçekleştirildiği gibi Cumhuriyet de “Batı” ya karşı bir savaşın sonunda kuruldu. Bu nedenle de Türkiye’yi yöneten siyasi elitler her daim “Batı’nın ikiyüzlülüğünden”, “Batı’nın çifte standartlığından”, “Batı’nın komplolarından”, velhasıl kendi beceriksizliklerine kılıf gerektiğinde çoklukla “Batı karşıtı” bir dille konuşmayı severler.  

Son yıllarda AKP siyasi elitinin ve özellikle de Cumhurbaşkanı’nın böyle bir dille konuştuğuna sıklıkla tanık oluyoruz. Yani şöyle der gibiler:  “Bu toplumda bugüne dek Batı gelenekleri üzerine oturan anlayışların bizim medeniyet ve devlet geleneklerimizle bir ilgisi yoktur. O nedenle de Batı’nın yaptıklarını abartmayalım ve biz kendimize, yani kendi medeniyetimizin kodlarına, değerlerine ve anlayışlarına geri dönelim. Önemli olan bizim için doğru olan nedir, neyin Batı medeniyeti için doğru olduğu değildir”. Aslında bu siyasi tavrın Cumhuriyet’le 1923’lerde açılmış olan parantez sonrası “Batı’yla uzlaşmacı” tavrın yarattığı ezikliklerle ilgili olduğu açık. Dolayısıyla Batı karşıtı ezikliklerin yaygınlığı doğal olarak Batı karşıtı siyaset söylemlerinin de prim yapmasının nedeni.

Batı karşıtı düşünceler ve eylemlerin bir toplumda yaygınlaşmasının, Batı karşısında ezilmişlik duygusuyla yaşayanlara müthiş bir özgüven vereceği açıktır ve bu aslında iyi bir şeydir de. Çünkü kendine güven duyan toplumların daha başarılı ve de daha huzurlu olacağı bilinen bir durum. Bu nedenle de AKP ve Cumhurbaşkanı’nın daha çok İslam medeniyeti vurgusuyla söylenmiş olsa da Batı medeniyeti karşıtı politikaları ve söylemleri böyle bir özgüven yaratmış durumda, en azından toplumun önemli bir kısmında.

Son günlerde Cumhurbaşkanı’nın ve Hükümetin gerek Kürt meselesiyle, gerekse mesela Merkez Bankası ve faiz politikalarıyla ve gerekse de akademik özgürlüklerle ilgili tutumları bana böyle bir bakış açısının yansımaları gibi geliyor. Kürt meselesinde bırakın Batı’ya, ülke içine de kulaklarını tıkamış bir tutumları var. “Biz bildiğimizi okuyacağız, son gerilla ölene kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz” demek, “Ne Kuzey İrlanda, ne Kolombiya, ne İspanya ve ne de Filipinler’deki barış süreçleri bizi ilgilendirmez” demektir. O nedenle de “Biz bu sorunu kendi medeniyetimizin kodları içinde çözeceğiz, yani güçle” der gibiler. Ekonomiyle ilgili tutumları da bundan farklı değil. “Bizim ekonomi politikalarımız bize aittir. FED’in faizleri artırması bizi bağlamaz, biz faiz indirmeliyiz” demek Batı dünyasına bir tür meydan okumaktır.

Son olarak akademisyenlerin cezalandırılmalarını istemek, “Bu durumu Batı’nın akademik özgürlüklerle ilgili değerleri içinden değil, bizim medeniyetimizin değerleri içinden görmek gerekir” demektir. Bu da, “Ekmeklerini devletten kazandıklarına göre devleti savunmaları gerekir” demekten başka bir şey değildir. Nitekim Cumhurbaşkanı’nın dediği de budur.

“Yerellik” önemlidir. Özellikle küreselleşmiş bir dünyaya “yerel”den bakmak “yereli” olduğu kadar “küresel” olanı da zenginleştirecek bir tutumdur. Ama “yerele” takılıp kalmak “küresel” ve “evrensel” olana karşı olmak aksine yararsız olduğu kadar toplumun aleyhine bir tutumdur. Umarım AKP içinde bunun farkında olanlar çıkar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar