Erol KATIRCIOĞLU
Modern ulus devletin önünde iki yol var. Ya “ulus” olarak tanımlanmış toplumun içinde hakim olan kimliğin diğerleri üzerinde otoriter ve baskıcı bir yönetim uygulayarak var olacak ya da çok kimlikli toplumun farklı taleplerini içerebilecek yeni bir katılımcı demokrasi keşfederek varlığını sürdürecek. Birincisinde açıktır ki “çatışmacı” ve “iç savaşa” kadar gidebilecek gerginlikler yaratabilecekken, diğeri “uzlaşma arayarak” ve “taviz vererek” kimliksel farklılıkları sisteme içselleştirecek katılımcı bir yol bulmaya çalışacak. Bu dönemi her toplum tabii ki farklı yaşayacak ama açıktır ki popülist ve otoriter olan devletler bu dönemi daha sancılı yaşayacaklar.
Anlaşılabileceği gibi Türkiye’nin izlediği yol birincisi. Dolayısıyla toplum olarak bizi daha sancılı ve sıkıntılı günler beklediği açık. Türkiye tarihte ulus-devlet olduğunu açıkladığı günden bugüne doksan yıl geçmiş olduğu halde hala “aşiret devleti” gibi davranıyor. Bu lafa sinirlenecek “devletçiler” oldukça bol, her cinsten ve her partiden. Ama verdikleri tepkiler bile hemen her gün “Burası aşiret devletidir “ demek anlamına geliyor.
Alın Cumhurbaşkanı’nın son açıklamasını: Cumhurbaşkanı belediye başkanlarının istifa etmeleri gerektiğini söylerken şöyle diyor: “Bizim siyasi terbiyemizde 'görev istenmez, verilir' anlayışı vardır. Sandıkla gelen elbette sandıkla gider ama o sandığa kadar olan süreci de kimse göz ardı edemez, kusura bakmasınlar”.
Yani, “sandık” önemlidir ama “sandığa kadar olan süreç” de en az onun kadar önemlidir diyor Sayın Cumhurbaşkanı. Peki ama kimin başkan olacağı konusunda “süreç”, “sandık” kadar önemliyse ve “süreç” doğal olarak “sandık”tan önce geldiğine göre kimin başkan olacağı kararı “sandık”tan önce bu “süreç” tarafından belirlenmiş olmuyor mu? Bir başka deyişle halkın sandıkta oy vererek seçtiği kişi “sandıktan” önce “süreçte” belirleniyorsa, kimin başkan olacağı kararını bu süreçte biri veriyor olmalı. Peki ama kim bu kişi ya da kişiler? Tabii ki bu sorunun cevabı “parti kadroları” ve o partinin “başkanı” olarak verilmeli.
Zaten demokrasimizin temel sıkıntısı da bu değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı yukarıda ele aldığımız cümleleri belediye başkanlarıyla ilgili olarak söyledi ama durum milletvekilleri bağlamında da böyle değil mi? Yani milletvekilleri de “sandıktan” önce “süreç” tarafından yani partinin kadroları ve de genellikle de başkan tarafından seçilmiyorlar mı? Toplum olarak sandığa gittiğimizde temsilcilerimiz olduğunu düşündüğümüz milletvekillerini “biz” mi seçiyoruz yoksa onlar da “süreç” tarafından, yani çoğunlukla “parti başkanları” tarafından mı seçiliyorlar? Bu durumda parti başkanlarının belirlediği milletvekilleri mi “milli iradeyi” temsil ediyor, yoksa “milli iradeyi” “süreçte” onları seçen birkaç tane parti başkanı mı temsil ediyor? Gördüğünüz gibi soruları artırmak mümkün.
AKP, 2019 seçimlerine giderken, sorunlu gördüğü belediye başkanlarının istifalarını istiyor. Eskiden her ne kadar “sandıkla gelen sandıkla gitmelidir” ilkesini seslendirmiş olsa da artık “sandığa” güvenmiyor. Daha doğrusu meğerse eskiden de “sandıktan” önce “sürece” inanıyormuş da, ilkenin bu kısmını ifade etmiyormuş. Anlaşılan şimdi yeri ve zamanı gelmiş ki Cumhurbaşkanı işin bu yanının da altını çizmek ihtiyacı hissetmiş. Böyle birkaç kişinin, sandıktan önce yine o birkaç kişi tarafından seçilmiş birilerinin “milli iradeyi” temsil ettikleri iddiasıyla “Burası aşiret devleti değildir” iddiası nasıl yan yana gelebilir ki?
Olsa olsa bu bir hikayedir ve bize de “Anlat anlat heyecanlı oluyor” demekten başka bir şey düşmez.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025