Etyen MAHÇUPYAN
Mağduriyet kavramı, haklarını alamayan ve çoğu zaman bu hakları yerleşik siyaset kanalları içinde arayamayan kişi ve grupların otorite ile olan ilişkilerini ima eder.
Ancak 'hak' kelimesinin epeyce muğlak olduğunu fark etmekte yarar var. Burada belirli bir uluslararası sözleşmeye dayanan varoluş özelliklerinden mi, tarihsel teamülün ürettiği alışkanlıklardan mı, yoksa bazı grupların sahip olduğu imtiyazlardan mı bahsedildiği belli değildir. Genelde insanlar kendi durumlarını, olması gerektiğini düşündükleri durumla mukayese ederler ve aradaki boşluğu 'mağduriyet' olarak tanımlarlar. 'Olması gereken durum' ise epeyce esnek bir yapı arz eder, çünkü hem ideolojiktir hem de alışılagelmiş hakları kişinin gözünde doğallaştırır. Örneğin eğer bir kurumun mensupları on yıllar boyunca belirli hakları kullanmışlarsa, söz konusu hakların başkalarınca kullanılmıyor olması bir rahatsızlık vesilesi olmaz. Aksine bu durumun 'doğal' olduğunu öne süren bir ideolojik kalıpla desteklenir. Veya bazen de ideoloji, daha kuruluş aşamasında belirli bir kuruma sanki doğal hakkıymış gibi imtiyazlar verebilir ve bunlar o kurumdaki kişiler tarafından 'hayatın normal hali' olarak algılanabilir. Eğer durum buysa, söz konusu imtiyazları elinden kaçıran kurum, kendisini mağdur hissedecek ve yapılan 'haksız' muameleye itiraz edecektir.
Koşaner'in üç arkadaşı ile birlikte istifa ederken yaptığı kamuoyu açıklaması, bu ruh halini gayet güzel yansıtıyor. Tutuklu yargılanan muvazzaf ve emekli subaylara atıfta bulunan eski Genelkurmay Başkanı, bu duruma 'yasal çerçevede çözüm bulunması' için hükümete yaptığı girişimlerin hiçbir işe yaramadığından şikâyetçi. Tutuklu bulunan general, amiral ve albayların terfilerinin değerlendirilmeye alınamayacağına itiraz ediyor. Yani hükümetin yasa değişikliği yaparak, Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılanmakta olan askerî personelin hukuki konumunu değiştirmesini beklediklerini söylüyor. İkinci olarak, medyada TSK'nın sürekli gündemde tutularak 'bir suç teşkilatı' olduğu izleniminin verilmeye çalışıldığını ve bunu önlemek üzere yine hükümet nezdindeki girişimlerinin sonuçsuz kaldığını belirtiyor. Kısacası ordu, hükümetin yargı ve medya üzerinde baskı uygulayarak hem tutuklu kişilerin serbest kalmasını, hem bunların terfi alabilmelerini hem de hükümet yanlısı olarak tanımladıkları olumsuz yayınların kesilmesini istemiş.
Bu isteklerin demokratik bir sistemde ne anlam taşıyacağı, onlar açısından büyük ihtimalle önemli olmamıştır. Kendilerini bu duruma düşüren TSK Personel Yasası'nın da aslında kendi yönlendirmeleriyle yazılmış olduğunu muhtemelen anlamlı bir argüman olarak değerlendirmemişlerdir. Çünkü o Personel Yasası, bizzat askerlerin kendi iç 'temizliklerini' yapabilmek için üretilmişti ve bunun doğrudan sivil yargı sistemince kullanılabileceğini herhalde hiç düşünmemişlerdi. Medyanın orduya eleştirel bakması ise belki hayallerinden bile geçmeyen gerçek üstü bir olay gibi algılanmış olabilir. Bunca yıl medyayı istediği gibi yönlendirmiş, basını toplumsal manipülasyonun aracı olarak kullanagelmiş bir kurumun, bir anda bu imtiyazından mahrum olmak bir yana, medyayı etkileyemeyecek hale düşmesi kolay sindirilebilir bir durum değil.
Dolayısıyla istifa eden üst rütbeli bu dört asker, kendi düştükleri konumu bir 'mağduriyet' olarak yaşamış gözüküyorlar. Nitekim Koşaner'in açıklaması hükümetin topluma şikâyetini, hakkını alamayan bir kurumun çaresizliğini dile getiriyor. Mesele, ordunun toplum üzerindeki ideolojik ve siyasi imtiyazlarını 'doğal durum' olarak yaşaması ve bu üstünlüğünü kendi gözünde bir 'hak' olarak kavramsallaştırmasıdır. Diğer taraftan söz konusu imtiyazlar, bizdeki şekliyle Cumhuriyet'in mantığından kaynaklanıyor. Çünkü artık herkesin idrak ettiği üzere, demokrasiyi kerhen taşıyan, toplumu potansiyel bir iç tehditler manzumesi olarak gören, cumhuriyeti ise bir askerî vesayet sistemi olarak tahayyül eden bir rejimde yaşamaktayız. Askerler yıllar boyunca kendilerini bu düzenin koruyucusu ve savunucusu olarak düşündüler. Böyle bakıldığında darbe yapılmasının ve rutin bir görev olarak sürekli darbe hazırlığı içinde olunmasının hiç de yadırganacak tarafı yok. Ayrıca bu görevi yerine getirmek üzere paralel bir askerî yargı sisteminin oluşmasının, sivil yargı üzerinde tahakküm kurulmasının, hükümetlere baskı yapılmasının ve medyayı bir beşinci kol gibi kullanmanın da 'doğal' olduğu söylenebilir.
Bütün bunlar demokratik bir ülkede düşünülemeyecek şeyler olmakla birlikte, Türkiye on yıllarca böyle yaşayıp, kendisine 'demokrasi' diyebildi. Kısacası 'asker kendisini kandırdı' diyerek sıyrılmak mümkün değil. Biz de askerleri kandırageldik... İmtiyazlar karşısında hak aramaktansa, toplumsal yaltaklanma yollarına saptık. Bugün bunca yıl yaşadığımız ve kabullendiğimiz mağduriyetin acısı çıkıyor ve bedelin büyüğünü de 'doğal olarak' imtiyazları kullananlar ödüyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024