Etyen MAHÇUPYAN
Laik bilincin kendisini tehdit altında hissettiği dönemlerde ulusal bayramlar ilginç görüntülere sahne olur. Örneğin art arda birkaç yıl kerli ferli insanların, boyunlarına asılmış silgileri, beyaz yakalı siyah önlükleriyle yollarda “Atatürk’ün izinde” yürüdüklerini görmüştük. Türkiye’nin ‘laik olup laik kalacağını’ haykırıyorlardı ama aslında farkında olmadan daha ‘derin’ bir mesaj veriyorlardı.
Söz konusu derinliği anlamak açısından bunun laik kesime has bir davranış olmadığını görmekte yarar var. Bugünlerde muhafazakârların bir bölümü de izinde yürüyecekleri birini arıyor ve kolaylıkla buluyor. Erdoğan’ın her sözü, bir önceki ile çelişkili olsa bile, iştahla benimseniyor, slogana dönüşüyor ve cemaatsal bir enerji üretiyor.
Anlaşılan o ki Türkiye halkı rehberleri arzuluyor, herkes kendisine uygun bir rehber bulup izinde yürümek istiyor. Toplu gösterilerde insanların yüzüne baktığımızda çocuksu bir heyecan, rehberi paylaşmanın ve onunla bütünleşmenin verdiği bir mutluluk görüyoruz.
Görünüşe bakılırsa bazısı Türkiye’nin laik, bazısı Müslüman kalmasını istiyor ve bunu bir siyasi/ideolojik talep olarak seslendiriyor. Ancak bu üzerinde fazla düşünülmemiş, aksine olabildiğince az düşünülmüş, neredeyse içgüdüsel olarak sahiplenilmiş bir tutum. Nitekim laik ve muhafazakâr kesimlerin rehberleri farklı, ama rehber ihtiyacı ve rehberle kurulan ilişki biçimi son derece benzer…
Halkımız aslında çocuk kalmak istiyor… Bilen ve yapan birileri gelsin, bizi korusun kollasın, karnımızın doymasını, iyi hissetmemizi sağlasın istiyor. Kolaya kaçıyor diye eleştirebiliriz ama bir yandan da gayet anlaşılır bir durum. Çünkü çocukluktan çıkmak gerçeklerle yüzleşmeyi, en azından onları görmezden gelmemeyi ve sorumluluk almayı gerektirir. Ne var ki ister laik ister dindar, kendi kimliğimizin ve iki kimliği ‘buluşturduğu’ varsayılan Türk kimliğinin birer ‘kâğıttan kaplan’ olduğunun farkındayız.
Bunun nedeni bizatihi söz konusu kimlikler değil. Dünya genelinde her üç kimlik de nispeten derinlikli bir arka plana sahip. Ancak bu kimliklerin bizdeki izdüşümleri epey ‘uyduruk’. Hiçbiri tarihsel ve felsefi bir arka plandan beslenmiyor. Kendinden menkul, devlet eliyle ‘uydurulmuş’ birer şablon olarak önümüze konuyor ve biz de bu ‘giysilerden’ birini üzerimize geçiriyoruz. Aynen bir okul önlüğü gibi… Tedrisatın niteliğine göre önlüğümüz de değişiyor, ama kendimizi önlüksüz hayal etmekte bile zorlanıyoruz.
Çocukluğa teşvik ediliyor, ona bağlanıyor ve büyümek istemiyoruz… Çünkü kendimizle, geçmişimizle ilgili gerçekleri bilmesek de en azından bize söylendiği gibi olmadığını, hatta muhtemelen bize anlatılandan çok farklı olduğunu seziyoruz. Gerçekler her geçen gün birikiyor, ağdalaşıyor ve üzerlerindeki örtüyü kaldırmak daha da korkutucu hale geliyor. Resmileşmiş yalanlarla kurulan dünyamızda, her katman bir öncekinin üzerini kapatıyor ve onu ‘doğruluyor’. Bir noktadan sonra bilmek istemiyor, bilgi olarak tekrarladığımız klişelerin gerçek olmasını istiyoruz. Resmileşmiş, toplumsallaşmış yalanın birikimli yükü altında yorgun düşmüş durumdayız…
Bu yükle uğraşmaya kalkıp gerçekleri anlamaya çalışmanın bizi ‘kimliksiz’ bırakabileceğini hissediyor, devletin sunduğu yapay kimliklerin peşinde çocuk kalmanın daha elverişli olduğunu (bilinçdışımızda) biliyoruz. Devlet ise bu halk için rakipsiz ve vazgeçilmez bir rehber olduğunu biliyor…
Osmanlıda devlete intisap eden birçok kişi ismini değiştirirdi. Çünkü devlete intisap bir yeniden doğuş, yeniden tanımlanma, sıradanlığın üzerine çıkma, kadim rehberliğin parçası olmak demekti. Diğer deyişle çocuk ancak devlete intisap ettiğinde büyüyebiliyordu…
O nedenle bizde devlet adına davrananlar kendiliğinden kurumsal rehberliğin parçası haline gelmişliği yaşıyor. Kişinin duruşu, konuşması, davranışı bir anda değişiveriyor. Halkın geri kalanına bu yeni ‘kişilikleriyle’ yaklaşıyorlar ve halkımız da onları gerekli saygı ile kuşatıp, onlardan birinin eteğine tutunarak hayatını iyileştirmenin ya da nüfuz elde etmenin yollarını arıyor.
Osmanlıda devlet ‘baba’ çünkü çocuğun adını koyuyor. Cumhuriyet’le birlikte devlet hâlâ ‘baba’ çünkü çocuğun kimliğini tanımlıyor. Geçmişte ataerkillik hakimdi ve insanlar devletin mutlak hükmüne razı olmaları karşısında kimliklerini seçebiliyordu… Şimdi ‘demokrasi’ gelince, devlet bizimmiş sanıyor ve bunun karşılığında devletin izin verdiği ve şekillendirdiği kimlikler arasında bölünüyoruz.
Devletin ‘bekası’ halkı çocuk kılmaktan ve o halde tutmaktan geçiyor. Öte yandan bu hiç de zor değil. Çünkü halkın benimsediği Türk, laik ve Müslüman kimlikleri devletin koruması olmadan yaşatacak, onları bağımsız ve özgür kılacak bir kültürel zemin yok.
Anadolu’yu ancak Gayrımüslimler, Aleviler ve Kürtlerle birlikte çoğulcu bir yapı içinde ele aldığımızda geliştirici bir kültürel zemin oluşturabiliriz. Ve ancak o zaman kimliklerimiz için kültüre yaslanabilir ve bu sayede devlete mesafe alabiliriz. Ne var ki böyle bir ihtimal gözükmüyor… Türklük Anadolu’nun otantik kültürünün dışlanmasına dayanan bir kimlik ve halkımız Türklüğü kaybetmekten o denli ürküyor ki bu uğurda devlete kapılanmayı yeğliyor. Öyle ki devleti olmayan bir Türk’ün Türk olarak kalmasının neredeyse imkânsız olduğu algısına sahibiz.
Devlet de kendisine düşeni yapıyor… Bütün kritik toplumsal tercihleri ‘millileştiriyor’, bunları eğitimin yapı taşları haline getiriyor, hayali bir gerçeklik ve geçmiş üreterek buna biat etmeyenleri vatandaşlığın dışına itiyor.
Sonuçta çocuk kalmayı ve babanın kendisini yönlendirmesini tercih eden çocuklarla, onları çocuk bırakmayı ve kendisine bağımlı kılmayı amaçlayan bir babanın ‘mutlu birlikteliğinin’ parçasıyız. Makbul kimlikler resmileşiyor ve devletin tutsağı olma pahasına meşrulaşıyor. Bu nedenle hepsi yüzeysel ve pragmatik özellikler gösteriyor, kolayca ilkesizleşip oportünizme kayabiliyor.
Çocukların tek derdi ‘asıl çocuk’ olmak… Babanın derdi bu sanıyı yaratarak onları çocuk bırakmak. Dolayısıyla bizim gerçeklikle ilgili bir derdimiz yok. Kendi sanal tarihimiz (Diriliş, Yükseliş vesaire), sanal bugünümüz (Gara ‘kurtarma’ operasyonu), sanal geleceğimiz (Ay’a ‘fetih’ seyahati) var.
Bu ‘muhabbetli’ ilişkiyi taçlandırmak için en uygun adımlardan biri, değiştirilemez maddeleri korunan bir yeni anayasa olacak. Yeni anayasa çocuklara babaya yardım etmiş, onu ‘geliştirmiş’ olma duygusunu verecek. Öte yandan değiştirilemez maddelerin korunması babanın halen bütün ‘kişiliği’ ile rehberliğe devam ettiğini gösterecek. Çocuklar devletin yeniden kurulduğunu sanacak, birbirine bunu anlatacak. Oysa aslında devlet çocukları yeniden klonlayacak… Bir sonraki ihtiyaca ve uygun döneme kadar…
Anayasa’nın değişmez maddelerinin olması bizden önce yaşamış bazı insanların değer ve tercihlerinin bizimkilerden daha üstün olduğunu ima eder. Bizlerin neyin iyi ve doğru olduğunu bilmeyen, olgunlaşmamış kişiler, yani çocuk olduğumuzu söyler. Vatandaşın ergenliği aşamadığını, bu nedenle babanın kollamasına ve yönlendirmesine muhtaç olduğunu gösterir. Özgüven yokluğunu, gerçeklik korkusunu vurgular. Velhasıl biz vatandaşların ‘bilinçli kişiliksizliği’ tercih ettiğimizi kanıtlar.
Devlet ise zaten bunu ister… “Türkiye çocuktur, çocuk kalacak” demeye getirir ve bunu hevesle içselleştirmemizi, bundan gurur duymamızı, kültürel zemini tırpanlanmış kimliklere tutunarak kişilik kazandığımızı sanmamızı ister…
Çocuğun bu şartlarda büyümesi zordur. Ne kendisi ister ne de babası. Büyümek için babanın sembolik olarak öldürülmesi gerekir… Ama bu da bize yakışmaz.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023