Fehim TAŞTEKİN
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan eylem ve söylemleri arasındaki tenakuzlara son vermeden komşularla ortak cepheler oluşturmaktan söz ediyor.
Mısır’dan sonra Suriye ile ilişkileri normalleştirme hedefinin yeni harcı İsrail’in saldırganlığı.
Erdoğan, 4 Eylül’de Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah el Sisi’yi Ankara’da ağırladıktan 6 gün sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı Arap Birliği toplantısı için Kahire’ye gönderdi.
Suriye’nin de rızasıyla Türkiye için Arap Birliği’nin kapısı 13 yıl sonra yeniden açıldığına göre düz bir mantıkla Ankara-Şam arasındaki sert zeminin de yumuşaması beklenir. Bir de 7 Eylül’de Erdoğan’ın İmam Hatipliler Kurultayı'nda yaptığı bir çağrı var ki ayartıcı mı, ayartıcı. Erdoğan, İsrail’in Gazze’de durmayacağını; Batı Şeria’da Ramallah'ı da işgal ettikten sonra Lübnan, Suriye, hatta Dicle ve Fırat arasındaki vatan topraklarına göz dikeceğini, bu yüzden Hamas’ın sadece Gazze değil Türkiye'yi de savunduğunu öne sürdü. Ardından yeni bir eksen teklifinde bulundu:
“Mısır ve Suriye ile attığımız yeni adımlar büyüyen yayılmacılık tehdidine karşı bir dayanışma hattı oluşturmaya yöneliktir.”
Bu tekliflere hangi inatçı bariyer dayanabilir? Dayanıyorsa sorun nedir?
***
Arap Baharı sırasında köpüren ‘Yeni Osmanlı’ hevesleriyle etrafında komşu bırakmayan Erdoğan şimdi dost sayısını artırıp Türkiye’nin manevra alanını genişletmekten söz ediyor. Ne var ki özünde yine Arapların ‘yayılmacı’ olarak göreceği yaklaşımdan sapmıyor. Fidan da Arap Birliği toplantısında akıl veren üstenci yaklaşımı tekrarladı. Arap ve Müslüman dünyasındaki bölünmelerin dış müdahalelere kapı açtığını, buna daha fazla izin verilemeyeceğini belirtti. Altında bir üst akıl ve liderlik önermesi yatıyor.
Türkiye’yi dışlayan çizgi ‘bölgesel sahiplenme’ cilasıyla güncelleniyor.
Normalleşme sonuçta bir bozuşmanın üzerine geliyor. Bozan da neden bozulduğu da belli. Suriye, Irak ve Libya’daki Türk askeri varlığı ve operasyonları, Katar ve Sudan’daki Türk askeri üsleri Arapların iç işlerine müdahale ve yayılmacılık olarak görüldüğü için Türkiye, Arap Birliği’nde İran’la birlikte hedefe konulan ülke durumuna düştü. Türkiye’nin Suriye’deki operasyonları ‘işgal ve egemenliğe saldırı’ olarak yerildi. Bu dil bildirilere de yansıdı.
***
Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’la husumet dolu sayfaları çevrilip Arap Birliği’nden davet alınca buradaki normalleşmenin tek tek bütün üye ülkeleri kapsayacağı zannediliyor. Bu yargıyla hareket ediliyorsa apışıp kalacakları anlar eksik olmayacaktır. Ki Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın Fidan kürsüye davet edilir edilmez salonu terk etmesi oluşturulan bu iyimserliğe çizik attı.
Türk Dışişleri bunu bir protesto olarak algılamamayı tercih etti. Dışişleri’ne göre bu olay tepki olarak görülemez çünkü Suriye olumsuz bir tutum içinde olsaydı Türkiye’nin katılımına onay vermezdi. Sonuçta Arap Birliği’nde kararlar mutabakatla alınıyor. Rıza gösterdiğine göre doğru olan Suriye heyetine değil Türkiye’nin Arap Birliği’ndeki varlığına odaklanmaktır. Yani Dışişleri protesto için salondan çıkan bakan ve iki diplomata değil, geride bırakılan kişiye bakılmasını istiyor.
Defolu bir yaklaşım. Bu tür protestolarda illa ki salonda alt düzeyde bir memur kalır, ne olup bittiğini rapor edebilsin diye. Kalan, gidenin protestosunu örtmez. Giden bakan siyasal iradeyi temsil ediyor.
Kaldı ki Suriye devletinin tutumunu yansıtan Vatan gazetesi de bunun bir tepki olduğunu yazdı. El Hadas TV’nin kamera kayıtlarına da giren protesto çok da tevile muhtaç gözükmüyor.
***
Arap Birliği’ndeki normalleşmeyi ya da esnekliği doğru okumak lazım. Taraflar hem Ankara’nın politikalarında değişim beklentisine yatırım yapıyor hem de belli konularda rezervlerini koruyor. Arap Birliği ile normalleşme Suriye ile normalleşmenin garantisi olmadığı gibi üye ülkeler Ankara’nın Suriye, Libya, Irak ve Somali gibi yerlerde askeri boyut kazanmış politikalarını yakından izlemeye devam ediyor.
Erdoğan’ın şiddetle ihtiyaç duyduğu normalleşmeye verilen olumlu karşılık Türk dış politikasını satın alma girişimi olarak da okunabilir. En azından muhatapların bakışı bu yönde.
Esasen Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşüyle ilgili de benzer bir yaklaşım sergileniyor. Katar’ın maharetiyle elinden alınmış koltuğu geçen yıl iade edilen Şam’ın durumu hala nazik. Döner dönmez çıban başı durumuna düşmekten kaçınıyor. Mayısta Gazze odaklı Manama zirvesinde Suriye lideri Beşşar el Esad’ın konuşma yapmaması da bazı hassasiyetlerin gözetildiğine işaret ediyordu. Suriye’nin diğer üyelerle ters düşmemek için Türkiye’nin davet edilmesine kerhen ‘Evet’ demesi kendisiyle ilgili hassas konumdan kaynaklanıyor.
Suriye’ye koltuğunu iade eden aktörler bazı ev ödevlerinin yerine getirilmesinin yanı sıra Şam’ın İran’dan uzaklaşması ve tam anlamıyla Arap kalbine dönmesini umuyor. Benzer şekilde Türkiye’den de iyi komşuluk bekleniyor. Arap sokağı için iyi komşuluğun çerçevesi aşağı yukarı belli: İşgal ve askeri operasyonların sonlandırılması, vekil güçlerin kullanılmaması, iç işlerine müdahaleler ve nüfuz savaşlarından kaçınılması. Bu hassasiyetler Şam’dan Kahire’ye geçerken değişmiyor.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebul Ğayt 2019’da BM Güvenlik Konseyi’ne “Türk saldırganlığın sonlandırılması ve Suriye topraklarından derhal çekilmesi için gereken önlemlerin alınması” çağrısı yapmıştı. Kahire-Riyad ekseninin hassasiyetlerini yansıtan Ğayt hala koltukta. Türkiye’yi hedef alan bildirilere son verilse de bu bakış açısının terk edildiği söylenemez.
Maksadım Arap Birliği’nde daimi gözlemci statüsündeki normalleşmeyi önemsizleştirmek değil. Bu adım ilişkilerin gelişmesi yönünde havayı değiştirebilir. Türkiye'nin Arap devletlerinin içişlerine müdahalesi hakkındaki bakanlar komitesinin lağvedilmesi de yeni sayfanın bir gereği. Fakat bütün bunlar güven veren tertemiz bir sayfa açıldığı anlamına gelmiyor. Kestirmeden söyleyelim; kavga ederek varamadıkları sonuca diplomatik iştigalle varmayı umuyorlar.
Ayrıca Suriye-Türkiye normalleşmesi bir Arap inisiyatifi sayesinde gerçekleşirse bu durum hem Şam hem de Ankara’nın birlik içinde rahatsızlık yaratan politikalarını etkileyebilir. Her halükarda Suriye yakından izlenen dosya olacaktır.
***
Ayrıca Suriye, Arap Birliği içindeki en direngen ve inatçı üye. Bu gerçek, diğer Arap başkentleriyle yakalanan olumlu havanın otomatik olarak Şam’da dostluğu garantilemeyeceğini söylüyor.
“Suriye, Arap Birliği’ne döndüğüne göre İran’ı kapı dışı eder” diye ezberden sonuç çıkaranlar nasıl yanılıyorsa Kahire, Riyad ve Abu Dabi’nin Şam üzerindeki etkisine bel bağlayanlar da yanılabilir.
Buradan hareketle “Esad önkoşulları geri çekti” gibi temelsiz argümanları içeride tüketmek yerine Mikdad’ın Kahire’de RT’ye verdiği demeci bir kez daha okumakta fayda var.
Evvela Mikdad, Ankara-Şam-Kahire arasında ‘dayanışma ekseni’ çağrısının gerçek ve samimi olmasını umduklarını söylüyor. Yani çok heyecana kapılma gereği duymuyor.
İkincisi, Mikdad normalleşme koşulunu tekrar ediyor:
“Türkiye ilişkilerin normale dönmesini istiyorsa Suriye'nin kuzeyinde ve Irak'ın batısında işgal ettiği Arap topraklarından çekilmelidir.”
Mesele Arap Birliği zeminine gelmişken Irak adına da konuşuyor.
Mikdad ortak zorluklara karşı birleşik cephe oluşturmak için Türkiye’nin mevcut politikalarını terk etmesi gerektiğini de vurguluyor. Ve bu yüzyılın başında kurulan stratejik ilişkiler, işgal altındaki Arap topraklarının kurtarılması için Türkiye'nin Suriye'nin yanında durmasını öngörmüşken Ankara'nın tersini yaptığını hatırlatıyor.
2011’de Şam’la dostluk ilişkilerini gömen Türkiye vekalet savaşıyla başlayıp doğrudan müdahalelerle devam eden politikasıyla en fazla İsrail’e hizmet etti. Şimdi Erdoğan petrol akışını bile kesemediği ve diplomatik ilişkileri koruduğu İsrail’e karşı üçlü eksen önerirken muhatapları güven ve samimiyet sorununa parmak basıyor.
***
Beri tarafta normalleşme için Arap kanalı işlevsellik kazanırsa Moskova’daki dörtlü masaya gölge düşeceği yönünde çıkarımlar yapılıyor. Doğrusu bu mesele çok fazla iyimserlik kaldırmaz. Henüz ortalıkta olmayan, şimdilik bir potansiyel olarak ele alınan Arap inisiyatifi kolayca Moskova-İran ikilisini denklemden düşüremez. Rusya, Irak ya da başka ülkelerden gelecek girişimleri ‘yardımcı rol’ olarak görmeyi tercih ediyor. Daha da önemlisi Şam’ın çekilme konusunda garantör olarak devrede olmasını isteyeceği ülke Rusya. Hiçbir Arap ülkesi Rusya’nın vereceği güvenceyi sağlayamaz.
Buradan Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un açıklamasına gidelim; bir süre önce RT’ye verdiği demeçte dedi ki "Türkiye Suriye'den askerlerini çekmeyi görüşmeye hazır ama henüz parametreler üzerinde anlaşmaya varılmadı."
Yakında yeni bir dörtlü toplantının olacağını belirten Lavrov, Şam’ın normalleşme için Türk askerlerinin çekilme sürecine ilişkin net bir karar beklediğini vurguladı. El Vatan gazetesi 3 Eylül’de bir Arap diplomatik kaynağa dayanarak Lavrov’un bahsettiği toplantının eylül sonunda olabileceğini yazdı. Diplomatik kaynak aşamalı bir gündemden bahsediyor:
- Önce teröristlerin kim olduğu belirlenecek.
- İkinci olarak terörle mücadele ve ortak sınırların korunmasına yönelik işbirliği mekanizması tanımlanacak. Bu çerçevede Adana Mutabakatı’nın güncellenmesi de ele alınabilir.
- Ardından Türk ordusunun Suriye’den çekilmesine ilişkin bir takvim belirlenecek.
Ruslar nihai hedefin Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin tesisi olduğunu belirterek müzakereleri çıkmaza sokacak şekilde önkoşullarla masaya gelinmesini istemiyor. Suriye tarafı da önkoşul değil müzakerenin sonunda gerçekleşecek koşuldan söz ediyor. Yani yazılı taahhüt, uluslararası garantörlük ve takvime bağlı bir çekilme sürecinin olabileceği konusunda esneklik gösteriyor.
Rus tarafı son zamanlarda biraz daha olumlu hava estiriyor. Fakat Ankara’nın silahlı isyanla başarılamayan rejim değişikliği konusundaki takıntılı hedefleri araya sokuşturması normalleşme arayışının ciddiyetine dair şüpheleri artırıyor. Fidan’ın 24 Temmuz’da Sky News Arabia’ya verdiği röportajda “rejim ile muhalefetin bir araya gelmesi” ve “BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına göre siyasi çözüm bulunması” gibi koşulları tekrarlamıştı. Daha sonra TRT Haber, Dışişleri’ne dayanarak Ankara’nın 4 koşulundan söz etti:
- Suriye’nin terör unsurlarından arındırılması
- 2254 sayılı karar çerçevesinde gerçek bir ulusal uzlaşının sağlanması.
- Güvenli ve onurlu geri dönüşler için gerekli koşulların oluşturulması.
- İnsani yardımların kesintisiz şekilde sürmesi.
Özelikle 2254 dayatmasıyla sadece müzakerelerde tıkanmayı garantileyebilirler, başka bir şeyi değil. 2254, Esad’ı anlaşmalı bir yolla indirmek isteyenlerin düşüydü. Erdoğan hem bu düşten çıkmak istemiyor hem de Suriye lideriyle kucaklaşmak için sabırsızlanıyor. Hem Esad’ın egemenlik ve toprak bütünlüğü konusunda beklediği garantileri vermiyor hem de “Hadi gel Sisi ile birlikte üçlü bir eksen kuralım” diyor. Müthiş!
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları






























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.12.2025
15.12.2025
8.12.2025
26.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025